05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

O H ikmet Hükümenoğlu’nun 47 Numaralı Kamara’sı (Ocak 2010, Everest yay.), son seferine çıkmış bir gemide geçiyor. Edebi nitelikteki kitaplarıyla tanınmış ama son romanıyla çok satanlar arasına girmiş bir yazar olan Hikmet Bey, asistanı ve eşi romanın ana kahramanları. Sefer dönüşü sökülüp parçalanacak olan geminin çok az yolcusu var. Zaten gemi de yavaş yavaş boşaltılmaya başlanmış. Issız koridorlar, boş salonlar, eşyasız kamaralar yolculara kasvet veriyor, sıkıntı aşılıyor. Okurlara da gerilimli bir atmosfer vaat ediyor. kuduğum Kitaplar METİN CELÂL 47 Numaralı Kamara film hakları bile satılmış. Film yapımcıları senaryo yazma işlemini başlatmak istiyor. Murat’a göre yazma işlemi şöyle gerçekleşiyor; önce el yazısı ile romanın bir bölümünü yazıp Hikmet’e veriyor. Hikmet bir iki küçük düzeltme yaptıktan sonra kendi el yazısıyla onun yazdıklarını temize çekiyor ve bilgisayara geçirmesi için yazdıklarını Murat’a veriyor. Murat’ın el yazısıyla yazılmış orijinali de yakıp yok ediyor. Deniz yolculuğu sürer, başta kaptan ve fazlasıyla girişken karısı olmak üzere gemidekileri tanıyıp, Hikmet, karısı Merve ve Murat arasındaki gerilimli ve biraz da sırlarla dolu ilişkileri izlerken yeni romanın Murat tarafından yazılan bölümlerini de okuyoruz. Murat romanda kendi hikâyesini anlatıyor. Lise yıllarında başlayan bir aşk hikâyesi bu. Romanın erkek kahramanı Ali kendisi, kadın kahramanı Ayşe ise Hikmet Beyin karısı Merve. Roman ilerledikçe lise çağlarında başlayan bu aşkın daha doğru deyişle ilişkinin kesintilerle sürdüğünü anlıyoruz. Murat üniversiteyi kazanıp İstanbul’a giderken Merve ile ilişAma gerilim Hikmet Beyle asistanı arakisini nedensiz bir şekilde ilk kez kesmiş. sında. Çok satan romanı Ölene Kadar’ın Araya başka aşklar girmiş. Murat, Meryazım sürecinde Hikmet Beyin bileğindeve’yi aklından bile geçirmemiş. Yıllar sonki sakatlık nedeniyle işe alınmış asistan. ra Murat babasının ölümü üzerine memleYazarın bileğinin iyileşmesine rağmen ketine gittiğinde tekrar karşılaşmışlar ve görevine devam etmiş. Hikmet Beyin Merve, Murat’ı affetmiş. İlişkileri bir süre dolma kalemle kaliteli kâğıtlara yazdığı devam ettikten sonra Murat bu kez Merroman taslağını bilgisayara geçiriyor. ve’ye “Seni hayatım boyunca görmek isAsistan Murat, Hikmet Beyin başarısıtemiyorum” demiş, eşyasını verip evin kanın esas sahibinin kendisi olduğunu iddia pısını göstermiş. Murat’ın ruh halini, Merediyor. Her zamanki gibi can sıkıcı ve ve ile ilişkisinin niteliğini pek anlayamıyookuru az olacak bir eser yazan Hikmet ruz. Aşk denemeyecek bir şey, ayrılıklaBeyin yazma sürecinde tıkanması nederında özlem duymadığına göre tutku da niyle devreye girdiğini ve Ölene Kadar’ı yok ama iki karşılaşmalarında da bir süre kendisinin tamamladığını söylüyor. Hikbirlikte oluyor ve sonra bir bahane ile ayrımet Beyin asistanını bu yolculuğa dahil lıyor. Çünkü kendini âşık olamaya hazır etmesinin nedeni de büyük avanslar aldığı hissetmediğini düşünüyor. Aralarında yayeni romanını zamanında yetiştirme telaşı. şanan şey Ayşe’ye göre aşk ona göre deÇünkü henüz yazılğil. Murat’ın marazlı bir ruh hali olduğu mamış romanın gemide sürekli kendini izleyen biri olduğunu sanmasından biraz anlaşılıyor ama bu hali biraz daha açmak, derinleştirmekte fayda varmış diye düşünüyorum. Üçüncü karşılaşmaları Beyoğlu’nun arka sokaklarında oluyor. Murat’ı bir barın korumalarından dayak yedikten sonra tesadüfen bulan Merve yine insafa geliyor ve ona yardım elini uzatıyor. Kocasının yanına asistan olarak girmesini sağlayan da Merve. Murat bu öyküyü romanlaştırarak hem Hikmet’ten öç almak, onu küçük düşürmek, hem de ona karısıyla nasıl bir geçmişleri olduğunu bildirerek tahrik etmek, gemi İstanbul’a dönmeden son hamleyi yapmak istiyor. Niyeti yanına Merve’yi de kocasından ayırıp, onunla yeni bir hayata başlamak. Merve, Murat’ın yakınlaşma girişimlerine olumlu bir cevap vermiyor. Hikmet de romanda Merve’nin MuHikmet Hükümenoğlu rat’la geçmişinin yazıldığını anlamaSAYFA 12 mış gibi davranıyor. Gemi son durağına doğru yol alırken zamanının kalmadığını düşünen Murat, Merve’ye birlikte İzmir’de inmeyi teklif ediyor ama olumlu bir cevap alamıyor. Hikmet’le konuşmaya, tüm gerçekleri anlatmaya karar veriyor. Hikmet’le 47 numaralı kamaradaki konuşmaları Murat’ın baştan beri anlattığı birçok şeyin tam olarak doğru olmadığını anlamamızı sağlıyor. Hikmet, Ölünceye Kadar’ı Murat’ın yazdığı iddiasını reddettiği gibi, yeni romanı da Murat’ın notlarından yararlanarak kendine göre yazdığını söylüyor ve “Bu senin öykün değil” diyor. Murat’ın koz olarak kullanacağı Merve’yle geçmişi ise Hikmet için sır değil. Kendi yazdıklarını Murat’a okuyor, ki önceden okuduğumuz parçaların biraz düzeltilmiş hali olan bu bölümü gereksiz gördüğümü, hızla akan romanda bir sarkma yarattığını söylemeliyim. Ama Hikmet’in kendi yazdığı romanda gemideki hayatın da olduğunu, iç içe iki roman oluşturduğunu yani aslında yazılan romanın 47 Numaralı Kamara olduğunu söylemesi hoş. Buna postmodern tarzın iyice aşikârlaştırılması diyebiliriz. 47 Numaralı Kamara Hikmet Hükümenoğlu’nun üçüncü romanı. Yazar her romanında değişik konuları iyi bir kurgu, akıcı bir anlatımla işliyor. Her yeni romanında da yazarlığını geliştirdiğini kanıtlıyor. 47 Numaralı Kamara’daki kahramanı Hikmet gibi çok satan bir yazar olmasa da Hikmet Hükümenoğlu’nun daha çok ilgiyi ve okuru hak ettiğini düşünüyorum. GÖRÜNMEYEN Paul Auster’in yeni romanı Görünmeyen (Ocak 2010, Çev. Seçkin Selvi, Can yay.) İngilizce’den sonra hızla Türkçede de yayımlandı. Tanıtım yazısında da belirtildiği gibi 1967 baharında New York’ta başlayan roman, iç içe geçen dört bölüm boyunca Paris’e ve Karayip Adaları’na kadar uzanan karmaşık bir ilişkiler zincirini anlatıyor. Şair olmak isteyen üniversiteli Adam Walker, siyasal bilimler profesörü Rudolf Born ve sevgilisi Margot ile başlayan ilişkiler zamanla Walker’ın ablasını, Born’un üvey kızını da içine alıyor. Adam Walker, hayalini kurduğu dergiye finans sağlayan Born’la akşam yemeğine giderken silahlı bir soyguncu ile karşılaşıyorlar. Born cebinden çıkarttığı sustalı ile soyguncu genci bıçaklıyor. Adam daha sonra soyguncunun 15 bıçak darbesi ile öldürüldüğünü gazetede okuyunca bir vicdan muhasebesi yapıp Born’u ihbar ediyor ama Born yakalanamıyor. Misafir profesörlük görevini kısa kesen Born Paris’e dönmüştür. Boş vakitlerinde Fransız şiirinden çeviri denemeleri yapan Walker, ablasıyla yaşadığı ensest ilişkiye son vermek ve belki Born’un izini de sürmek amacıyla bursla bir yıllığına Paris’e gidiyor. New York’ta yaşadığı kısa süreli cinsel Paul Auster ilişkiyi hatırlayıp, Born’dan ayrılıp Paris’e giden Margot’u buluyor. Onunla yine sevişmeye başlıyor. O sırada da Born, Adam’ı buluyor. Adam, Born’un işlediğine inandığı cinayetin öcünü almak için bir oyun kurmaya karar veriyor ve oyununu hayata geçirmek için Born’un evlenmeye hazırlandığı Helene ve kızı Cecile’le tanışıyor. Kanserden ölmek üzere olan Adam birinci tekil anlatımla yukarıda özetlemeye çalıştığım olayları kâğıda döküyor ve kendi hayat hikâyesini romanlaştırdığını belirterek kırk yıl önce üniversitede arkadaşı olan yazar James Freeman’a yollayıp yardımını istiyor. Freeman, arkadaşıyla buluşup roman taslağı üzerinde konuşmaya gittiğinde Adam’ın birkaç gün önce öldüğünü öğreniyor. Freeman’ın Adam’ın üvey kızıyla, ablası Gwyn ile yaptığı görüşmeler ve Cecile’in günlüklerinden aktarılan parçalar bize hayat hikâyesi adıyla da yazılsa her anlatının bir kurmaca yanı olduğunu, tamamen gerçekleri yansıtamayacağını, yazarının bakış açısına, ruh haline göre değişmelere uğramasının kaçınılmaz olduğunu düşündürüyor. Okurda geri dönüp tüm okuduklarını yeniden değerlendirme, üzerinde düşünme arzusu uyandırıyor. Paul Auster, son zamanlarda yazdığı romanlarla sadık okurlarını küçük hayal kırıklıklarına uğratmış, eleştirmenlerden de kötü eleştiriler almıştı. Görünmeyen, Auster’in bocalama dönemini aşıp yine eski formunu dönüşünün ürünü olmuş. EKSİK ROMAN ÖZRÜ Geçtiğimiz hafta Berrin Karakaş’ın Üç Noktalar Sarayı hakkında yazmıştım. (sayı 1042). Yazı yayımlandıktan sonra aldığım bilgiye göre roman 100 sayfa kadar eksik basılmış, üç bölümden ikincisi “Düğün” baskıda yer almamış. Ben de birçok okur gibi 300 sayfa yerine 200 sayfa okumuşum ve sayfa numaralarında bir atlama olmadığından eksikliği fark etmemişim. Durumu kitabı dağıtıma verdikten sonra fark eden Turkuvaz Kitap yeni bir baskı yapmış ve tüm eksik kitapları toplatmış. Ben değerlendirmemi eksik basılan kopya üzerinden yaptığım için geçersizdir. Tüm okurlardan ve yazar Berrin Karakaş’tan özür dilerim. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1044
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear