05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Mark Benecke’den ‘Ölümün İzleri’ Gerçek kurgudan daha dehşetli Kriminolojide öyle olaylar yaşanıyor ki bir arkadaşımızdan duymuş olsak, ya gerçek olmayan bir söylenti ya da efsane deyip geçebiliriz.“Hayatın gerçekliği, romanlarınkinden daha karışık ve çılgıncadır.” Bu çılgınlıklar içinde eğer cinayet de varsa, işte tam da burada gerçeği bulmak için profesyonel, soğukkanlı, dikkatli çalışma gerekiyor. Mark Benecke kriminoloji, ipucu tespiti, araştırma ve değerlendirme konularında dünyanın önde gelen ismi. Kaleme aldığı Ölümün İzleri, tüyler ürperten ama gerçek olayların anlatıldığı bir çalışma. Ë Rozerin DOĞAN yle olaylar vardır ki, dinlemeye dayanamazsınız. Bunların çoğu, bugün üçüncü sayfa haberi olarak tabir edilenlerdir. Aralarından bazıları üçüncü sayfadan birinci sayfaya sızarlar. Çünkü; toplum içinde infial yaratan, vicdanları sızlantan olaylardır. Nedeni ve nasılıyla ilgi çeken bu vakalarda, geride kalan sorulara cevap bulmak kimi zaman yıllara mal olabiliyor. Alman bilim adamı Mark Benecke’nin kriminal kitaplar dizisinden çıkan Ölümün İzleri kitabı böyle olaylar üzerine kurulmuş ve yıllar süren araştırmalara dayanan bir çalışma. Benecke, “kitapta anlatacağım olaylar daha çok duygularımızın isyan ettiği ve gerçeğin oradan oraya savrulduğu uç noktaların en ucuna kadar soğukkanlılığını koruyan okurlar için” diyor. Bu yüzden, söz konusu olan sadece cinayetler değil; vampirler, seri cinayetler, kusursuz cinayete dair ebedi arayışlar da bu kitapta yerini almış. Sahtekârlar, Nerd’ler ve Altın Prenses bölümleriyle yazar okurun zihnini sınamaya kalkışıyor. Kaleme aldığı kriminolojik olaylar konusunda okurun korkudan ürpereceğini belirterek, “ürperecek olursanız kriminologların eski bir kuralı olan ve elinizdeki kitapta da geçen Hermann Hesse’den şu veciz sözle kendinizi rahatlatın: “Aydınlığı anlamak isteyen, karanlığı tanımak zorundadır.” Yalnız bu değil yazarın okurdan beklentisi, o okurun olaylar üzerinde titizlikle kafa yormasını da istiyor. Bilinmezlikler insanların ilgisini hep çekti. Ürpereceğini, korkacağını bile bile insanlar korku filmlerini izlemeyi, son yıllarda moda olan vampir kitaplarını okumayı ve yine vampir filmlerini izlemeye yöneldi. Benecke de kitabında ilk olarak vampir cürümleri ve yamyamları inceliyor. Bu bölümün başında belirttiği gibi gerçek bazen kurgudan daha dehşet verici olabiliyor. Kitabın ilk bölümünde ele alınan ve “Vampir Cürümleri, Yamyamlar ve Bir Tecavüz” başlığıyla anlatılan vakalar, insanın korkudan kanını donduracak türden. Bütün o olayları bu kadar detaylı ve canlı anlatması tesadüfi değil. Benecke 19. ve 20. yüzyıl vampirlerinin kriminal tarihine ilişkin kapsamlı bir arşive sahip. Yazar aynı zamanda Transsylvanian Society Dracula derneğinin Almanya şube başkanlığını yürütüyor. Kitabın ilk bölümünde 1500’lü yıllardan günümüze kadar uzanan insan eti yeme ve kan içme olaylarını bir araya toplamış. Kitaptaki vakalar günümüz vampir hikâyelerine benzemese de, Batı kültürünün nereden beslendiğini anlamak açısından ayrı bir öneme sahip. DÜNYA ONA SORUYOR Yazar önemli bir kriminolog olduğu için anlattığı hikâyeler de gerçek. Bu gerçek hikâyelerle unutulmuş birçok yamyam hikâyesini de yeniden okurun önüne koyuyor Benecke. Mesela, Kuzey Ren Vestfalya’daki Ruhr bölgesinde yaşanan Joachim Kroll vakası. 1976 yılında kazara bir kız çocuğunun iç organlarını tuvalete atıp kat tuvaletini tıkayınca yakayı ele veren Kroll’un hikâyesi. Kroll, tuvalet tıkanınca yakayı ele verir. Evinde yapılan aramada, kayıp çocuğun elleri ocağın üzerinde duran tenceredeki sebze çorbasının içinde bulunur. Bütün cinayetler o kadar korkunç ve dehşet verici ki, bu tür şeyleri normal bir insanın değil ancak delilerin yapabileceğini düşünmek ister insan. Seri cinayetler işleyen bu yamyamların çoğu oldukça normaller Benecke göre. Hatta genellikle fazlasıyla uyumlu ve sakin tipler. Kitaba göre bir yamyam türü daha var ki, bunlar bir vampiri huzura kavuşturmak umuduyla hareket ederek, ölen bir yakınının kalbini kesip çıkarır. Böylece huzursuz ölünün kalbi, gitmeyi arzuladığı yere, aşkın ikametgâhına, yani yaşayan yakınlarına ulaşmalıdır. İnsan eti yiyen katil, antisosyal bir zorlama dürtüsüyle hareket ederken kırsal kesimdeki kalp yiyiciler toplumsal uyumun korunması ve huzur için çaba gösMark Benecke Ö terdiklerini düşündüklerini öğreniyoruz kitaptan. Vampir oldukları iddiasıyla cesetlerin mezardan çıkarılmasıysa, sadece Avrupa’ya özgü bir durum değil. Protestan Prusya’da da bu tür vakalara rastlanmış. Hem de bu vakalar birçok kez mahkemelere taşınmış. Mahkemelere taşınmalarıyla birlikte resmen “vampir cürümleri” olarak vampir tarihindeki yerlerini de almış oluyor. Belittiğimiz gibi Ölümün İzleri kitabını kaleme alan Mark Benecke bir kriminoloji uzmanı. Gerçek hayatta işlenmiş karışık, çözümü zor vakaları incelemiş. 1970 yılında Almanya’da doğan yazar, ABD ve Kanada’da özel kriminoloji eğitimi almış. Kan numunelerinin değerlendirilmesi konusundaysa uzmanlaşmış. Genetik parmak izi, adli ve kriminolojiyle ilgili çok sayıda makale, inceleme ve kitaba imza atmış. Dünyada kriminolojik ipucu tespiti, araştırması ve değerlendirmesi konularında resmi olarak tayin edilmiş en tanınmış isimlerden biri. ABD, Kolombiya, Vietnam ve Filipinler üniversitelerinde misafir öğretim üyesi olarak dersi veriyor. Sahip olduğu bu ünvanlarla başta FBI Akademisi olmak üzere birçok ülkenin polis akademilerinde de ders vermekte. Ulusal ve uluslararası araştırma yayınları için, Moskova’da Hitler’in kafatası ve dişlerini, Transilvanya’da vampirleri, korsan Henry Morgan’a ait ipuçlarını ve Belçika’da kendini yakanlarla ilgili olayları incelemiş. Benecke aynı zaman birçok uluslararası araştırma akademisinin üyesidir. Bunların yanı sıra yine birçok televizyon yayını ve dizisinin de bilimsel danışmanlığını yapıyor. FAİLLERİ SEVMEYİN VE ACIMAYIN Kitap, vampir cürümleri ve yamyamlar üzerine bilgi veren ilk bölümden sonra, yani kitabın geri kalan bölümünde, seri katiller, uzun süre çözülmemiş cinayetler, cinayet gibi görünen kazalar ve bu olaylarla ilgili yargılama süreçleri yer alıyor. “Sahtekârlar, Nerd’ler ve Altın Prenses” bölümünde anlattığı “Altın Prenses” hikâyesi 18351836 yıllarında Ber lin’de geçer. Berlin’de Altın Prenses’ten haberi olmayan çok az insan vardır. O sohhetlerin ana konusudur. Konu da esas olarak yüksek tabaka mensuplarını meşgul eder. Alt tabaka mensuplarınıysa hayretler içinde bırakır. Bir sürü aylağın yaşadığı bütün büyük şehirler gibi Berlin’in de, sıkıcılıktan kurtulmak için mevzuya ihtiyacı vardır. İşte Altın Prenses bulunmuş iyi bir mevzudur. O alımlı bir kızdır. Fakat daha hikâyenin başında onu sevmeyenler, onun uydurma olduğunu söyler. Oysa arabası sokakta görününce “işte orada, geliyor” diye fısıldaşmalar başlar ve araba bir evin ya da dükkânın karşısında durduğunda, etraftaki evlerin pencereleri açılır. Sokağa çıkar çıkmaz, nasıl olduğu bilinmez ama genç kadın gıptayla bakılan bir ihtişama bürünür. Her şey o kadar mükemmeldir ki gerçek olması imkânsızdır. Çok parası vardır ve hayırseverdir. Çevresinde dönen olayları kitaptan okumayı bırakıp, kitabın bu bölümünü hikâyenin meraklı bir okumayı garantilediğini belirtmekle yetinelim. Ölümün İzleri, esas olarak kanlı biçimde biten cinayetleri anlatırken kriminal dünyanın gerçeklerini de gözler önüne seriyor ve yazar okuyucuyu uyarmadan edemiyor. “Okuyucu olarak failleri ne sevmelisiniz ne acımalısınız. Hayatınızda hiçbir zaman pedofil bir sadistle karşılaşmama dileğinizi herkes kabul edecektir. Buna rağmen faillere duyduğunuz nefreti bir süreliğine bir kenara bırakın. Belki de böylece her seri cinayete yol açan ve çevreleyen simsiyah tabakayı aralayabilirsiniz.” Yazara göre böyle yaklaşmamız, parafil seri katillerde rastlanan psikolojik vakayı anlamamızı yardımcı olacaktır. Olmazsa da zaten söz konusu fiileri istesek de anlayamayız. Ayrıca anlamak zorunda da değiliz. Ancak yine de yazarın şu uyarılarını da göz önünde bulundurmak gerekiyor; “Hiçbir kriminolog, psikolog, adlı tıp doktoru, gazeteci ya da din adamı, hatta pedofil seri katillerin kendileri bile döllenmiş bir yumurta hücresinin nasıl ve neden çocukları işkenceyle öldüren biri haline dönüştüğünü bilemiyor. Fakat pedofil sadistlerin gerçek canavarlar olduğu konusunda hemfikiriz. Zaten faillerin kendileri bile sıklıkla kendilerini böyle tanımlar. Bu bir yana, işledikleri fiillerden sorumlu olup olmadıkları ise başka bir mevzudur. Zira kimsenin kavrayamadığı ve her iradeden daha büyük ve güçlü içgüdülerden mustarip olan bir insanın sağlıklı değil hasta olduğu aşikârdır.” Kitabın sayfalarında gezinirken yazarın da belirttiği gibi, kriminilojide öyle olaylar yaşanıyor ki eğer bir arakadaşımızdan duysak ya gerçek olmayan bir söylenti ya da efsane deyip geçebiliriz. “Hayatın gerçekliği, romanlarınkinden daha karışık ve çılgıncadır.” Bu çılgınlıklar içinde eğer cinayet de varsa, işte tam da burada gerçeği bulmak için profesyonel, soğukkanlı, dikkatli çalışmam gerekiyor. ? Ölümün İzleri/ Mark Benecke/ Kazım Özdoğan/ Kırmızı Kedi Yayınları/ 454 s. SAYFA 11 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1044
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear