Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
¥ düşündüm ve bitti. Sonrasında da ben kanser değilmişim gibi normal hayatımıza devam ettik. Şu beynimizin gücü çok müthiş! Bu olayı nasıl bu kadar soğukkanlılıkla karşıladığıma hâlâ inanamıyorum. Neredeyse kendimi tanıyamayacağım. Yine inanması zor ama bütün bu süreçte annemin kanserden ölmesiyle kendi kanserimi özdeşleştirmek, aklımın ucundan bile geçmedi. “KANSER OLAN BEN DEĞİLDİM, MEMEMDİ” Babanızın dediği gibi müspet ilimlere inancınızın tam olduğunu bilmekle birlikte söyleşide açmak adına sormak istiyorum; bazıları dini daha bir derinden içselleştiriyor, işte “her şey boşmuş”u derinden duyumsayarak, hayatlarında radikal değişiklikler yoluna gidenler de var. Sizin bu konudaki yaklaşımınız nasıl özetlenebilir? Bu konudaki tavrım baştan beri gayet net oldu. İlk şoku yarım saat içinde atlattıktan sonra, Vatan gazetesi yazarı sevgili arkadaşım Elif Ergü’nün kitabının başlığını kendime çok yakıştırdım. “Kanser olan ben değildim, mememdi.” 8 ay önce de öyleydi; şimdi de öyle. “Her şey boşmuş” türünden derin düşüncelere hiç dalmadım. Hastalığımı romantize de etmedim. Beslenme biçimim hariç, hayatımda radikal hiçbir değişiklik olmadı. Pardon, kanser sonrasında hayatımda radikal bir değişiklik var tabii. Yılların direncini kırıp, sonunda ben de bir kitap yazdım. En radikal değişiklik bu. Zira kitap o kadar ilgi gördü ki, son bir aydır sabahtan gece yarılarına kadar bir TV senin, öbür gazete benim dilim dışarıda koşuşturuyorum. Bu koşuşmanın da tek bir nedeni var: Toplumumuzdaki kanser eşittir ölüm algısını değiştirmek, kanseri konuşulması yasak bir konu olmaktan çıkartmak için uğraşıyorum. Olaya bir tümör değil de bir olgu olarak bakmak mı sizinkisi? Bir de “Ben kanserle mücadele falan etmedim; etmiyorum” sözünüzü açar mısınız? Bu olaya tedavi edilebilir bir hastalık olarak baktım. Çünkü göğsümdeki tümör çok erken evrede yakalanmıştı. Ne göğsümün alınmasına gerek kaldı, ne de lenflere sıçramıştı. Ama kanser hemen ölümü çağrıştırdığı için, herkes benim kanseri, müthiş bir mücadele vererek yendiğimi düşündü ve beni “kahraman” ilan etti. Ben de buna, rutin kontrollerin ve erken teşhisin önemini vurgulamak için itiraz ettim. Eğer benim kanser erken teşhis edilmeseydi, istediğiniz kadar kahramanlık yapın, sonuç sizin istediğiniz gibi olmayabilirdi. Ama kanseri, nezlegrip kadar kolay telaffuz edebilmek bir kahramanlıksa ve bu nedenle bana “kahramansın” derlerse, bunu seve seve kabul ederim. Evet, burada bir kahramanlık yaptım. “HİÇBİR HASTALIĞIMI DRAMATİZE ETMEDİM” Almanya’da matematik okumak isterken İstanbul’da mimarlık okuyorsunuz. Bu sırada da ağır hastalanıyor, peritonit tüberküloz teşhisiyle 1.52 yıl ağır antibiyotik tedavisi görüyorsunuz. Gözlerinizde çocukluğunuzdan beri ciddi problem var. Katarakt ameliyatları bile zarzor yapılabilmiş. Ömür boyu loş mekânlarda yardım almadan yürüyememişsiniz. Sağlık konusunda hayli inişli çıkışlı bir grafik değil mi? Bunun etkisi var mıdır kanseri dramatize etmemenizde? Olmaz olur mu? Tabii var. Ama geçmişe dönüp baktığımda, hiçbir hastalığımı dramatize etmediğimi görüyorum. Buna karşılık hepsi benim için ayrı bir yaşam tecrübesi olmuş, hepsinden yeni dersler çıkartmışım; hayatımı gözden geçirip yeniden planlamak için bu hastalıkları fırsat saymışım. Bu biraz da hayata nasıl baktığınıza bağlı galiba. Belki de annemi ve babamı 16 yaşında kaybetmiş olmam ve ondan sonra yeni yetme bir genç kız adayı olarak verdiğim ayakta kalma mücadelesi öylesine zor bir süreçti ki, ondan sonra yaşadığım hiçbir olay, küçüğüylebüyüğüyle hiçbir hastalık, o yıllarla rekabet edemedi ve beni üzemedi. Büyük bir ilgi de oldu kitabınıza, bir de okurlarla aranızda daha bir yakınlaşma olduğunu ifade ediyorsunuz kitapta. Kansere böyle bir yaklaşıma ihtiyaç da varmış değil mi? Tabii varmış. Kanser olduktan sonra beni arayanlar arasında meğer yıllar önce kanser geçirmiş ne kadar çok dostum varmış. Kimisinin kanser olduğunu biliyordum ama aradan yıllar geçtiği için çoktan unutmuşum. Çünkü kanser kelimesine toplumumuzda öylesine katı bir sansür koymuşuz ki, “kanser geçiren” de bunu konuşamıyor. Hatta “kanser geçiren” diye bir kavram da yok bizim dilimizde. Zira kanser eşittir ölüm! Ben işte bu yanılgıyı yerle bir etmek istiyorum! “Okurlarımın yazı dizisi yayınlanmaya başladığından itibaren gönderdikleri, benim için birbirinden kıymetli binlerce eposta mesajı arasından zorlukla seçtiğim 60 kadarını paylaşmak istedim. Çünkü bu mektuplar 2010 Türkiyesi’nde toplumumuzun kansere bakışı ve algılayışından beslenme alışkanlıklarımıza kadar uzanan geniş yelpazede, çarpıcı panoramik bir fotoğraf koyuyor önümüze” diye yazıyorsunuz. Nasıl bir panorama söz konusu? Okurlarımdan gelen binlerce epostayı dosyalayıp sakladım. Onlar pek çok bakımdan benim için öğreticiydi, çünkü: Bana yazan okurlarımın çoğu ya kendi kanser hastası ya da çekirdek ailesindeki kanser nedeniyle bu hastalıkla içli dışlı olmuşlardı. Mesela bir ailede kalp rahatsızlığı olan babaya stent takılsa ve düzenli kan sulandırıcı ilaç kullanmaya başlasa, anne ve çocuklar “Bize stent takıldı, şimdi de şu ilacı kullanıyoruz” demez. Ama kanserli hastaların yakınları genelde “Kemoterapi olduk, şu ilaçları aldık” diye çoğul konuşuyor. Hasta olmayan aile bireyleri de süreci sanki birebir yaşıyordu. Bir başka belirlemem de kanser teşhisi konan kişi için hayatın daha anlamlı hale geldiği. Sadece erken evrede saptanmış ve tedavi şansı yüksek vakalarda değil, bir iki yıllık ömrü kaldığını düşünen bile bu süreyi en iyi şekilde değerlendirmek, en keyifli şekilde yaşamak istiyor. Her gününün, her dakikasının tadına varmak için elinden geleni yapıyor. Aile, kanserle hangi evrede tanışırsa tanışsın, hastalıkla ilgili büyük bir farkındalık kazanılmış oluyor. Eğer insanlar kanseri rahatça konuşabilseler, bu farkındalık kısa sürede toplumun büyük kesimine yayılabilir. Kanser hastasının nasıl beslenmesi gerektiği konusuna kafa yormuş olan okurlarım, bu değerli bilgilerin hepsini benimle paylaştı. Kitaptaki bu bilgiler de bence altın değerinde. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Aşkolsun Kanser!/ Meral Tamer/ Doğan Kitap/ 290 s. SAYFA 17 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1083