05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

D T ürkçeyi zenginleştiren özelliklerden biri de değişmeceli anlam yükü kazanan sözcüklerin varlığıdır. Değişmeceli sözler imge yoğunluğu kazanarak şiirde anlam derinliğine yol açar. Osmanlıca sözcüklerin Türkçede benimsenmesinde bile Arapça ile Farsçada olmayan yeni anlam yükleri kazanmasının önemi vardır. Arapça ile Farsçada Osmanlıcadaki yeni anlam yükleri olmadığı için artık o sözcükler bizim sayılır. Ama Dil Devrimi, “Türkçeleşmiş Türkçedir” anlayışıyla benimsenen Osmanlıca sözcüklere yeni karşılıklar arayarak Türkçenin gerçek gücünü göstermiştir. Mehmet H. Doğan eğinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN Şiirden anlamak ne demek? ölümünden sonra yayımlanan “İkinci Yeni Şiir” kitabına bu yazıyı alarak “İkinci Yeni”nin çerçevesini oluşturdu. “İkinci Yeni”den 15 yıl kadar sonra bu oluşumun değerlendirmesini yapan Mehmet H. Doğan, şiirde yapılmak isteneni, şiirin içeriğini iyi anlayamadıkları için ona ters düşen Erdost’u, onu yadsıyan Ahmet Oktay’ı eleştiriyor. Aslında “ters düşmek”, ya da “yadsımak” diye bir şey yok. Bu oluşumun özellikleri belirtildikten sonra yargıya varmak kolaylaşır. Önemli olan, ön arayışlarda, bir şiir kazıbilimcisinin yol açan yorumlarıdır. Cemal Süreya’nın “güvercin curnatası” olarak tanımladığı “İkinci Yeni”yi Mehmet H. Doğan 5 bölümde ele alıyor. “Yol Açıcılar” arasında İlhan Berk, Turgut Uyar, Edip Cansever, Cemal Süreya, Ece Ayhan, Sezai Karakoç var. İkinci Kuşak sayılabilecek “izleyiciler” arasında Tevfik Akdağ, Gülten akın, Ahmet Oktay, Kemal Özer, Özdemir İnce, Hilmi Yavuz, Ülkü Tamer, Ercüment Uçarı, Ali Püsküllüoğlu, Seyfettin Başçıllar, Turgay Gönenç, Ergin Günçe sayılabilir. “Genç Kuşak” Egemen Berköz, Ataol Behramoğlu, Süreyya Berfe, Refik Durbaş’tan oluşuyor. “Şiiri Bırakanlar” arasında Alim Atay, Bozbekiroğlu, Gökalp Erturan, Tekin Kipöz, Günal Sayın sayılabilir. Bir de “İkinci Yeni Esininde Eski Kuşak Ozanları” var. Bunlar da şöyle sıralanıyor: Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat, Behçet Necatigil, Sabahattin Kudret Aksal, Metin Eloğlu, Can Yücel. GİZLİ ANLAM ANLAMSIZLIK DEĞİLDİR Cemal Süreya’nın “güvercin curnatası” dediği “İkinci Yeni” oluşumu etkili olmasaydı böyle bir ozanlar topluluğunun ilgisini çeker miydi? Mehmet H. Doğan’ın sınıflaması doğru mu? Oktay Rifat’ın “Perçemli Sokak”ı 1956’da yayımlansa bile, birkaç yıl gerilere giden ön çalışmaları var. Oktay Rifat, İlhan Berk gibi usta ozanlar bir oluşumun gelişini anlayınca onu ele geçirmenin hünerini gösterebilir. Genellikle “İkinci Yeni”nin kurucusu olarak şu beş ozanın adı anılır: Turgut Uyar, Edip Cansever, Cemal Süreya, Ece Ayhan, Sezai Karakoç. Yeni bir şiir oluşumuna bakarken bu ozanların ayrı ayrı nasıl bir şiir dili oluşturduklarını, örtüşen özelliklerinin neler olduğunu saptamak gerekir. Alışılmış bir şiir diliyle anlatının tekdüzeliğine düşmek yerine yorumlarımızla çoğalan bir şiirin izini sürmek, biraz da kendimizdeki gizilgücü keşfetmek anlamına gelir. “İkinci Yeni”den kalan iki savsöz var. Edip Cansever’in “dize işlevini yitirdi” sözüyle, Cemal Süreya’nın “Folklor şiire düşman” sözü. Bu sözleri yorumlarken dize anlayışının değiştiğini, “berceste mısra”nın anlamını yitirdiğini düşünmeliyiz. Alışılmış şiir geleneğini yinelemenin yararlı olamayacağına inanmalıyız. “İkinci Yeni” derken, anlamsızlığı hüner sayan birtakım uçuk ozanlar da var. Oysa sezgilerimizle ulaştığımız “gizli anlam” anlamsızlık değildir. “İkinci Yeni”nin arayış dönemlerinde açıkoturumlar, tartışmalar, soruşturmalarla bu oluşumun niteliği yorumlanarak yeni açıılımlar saptanabilmiştir. Ama asıl dışardan bakmak gerekir bu oluşuma. İkinci kuşak “İkinci Yeni” ozanları bu şiiri nasıl yorumluyor? Nasıl bir şiir dili kurarak özgün bir şiir geliştirmeye çalışıyor? “Yol açanlar”ı izleyen “İkinci Yeni” ozanlarından Özdemir İnce, Edip Cansever şiirini yorumlarken şunları söylüyor: “İçeriğin içerdiği biçimlerle şiirin semantik ve özel yapısı derinlemesine ve dikey olarak işliyor imgeleme, çağrışım ve imge kovanına çomağını sokuyor. İçeriğin semantik yansımaları, etkileri, şiirin yapılaşmasına, evrenin yepyeni ve düşsel (oysa düşsellikle ilgisi yok yazdıklarının, imgelemde düşselliğe dönüşüyor) Bir ‘vision’unu (imge, tasarım, düşgörü) aktarıyor ve anlam derinlere çekilmiyor, tersine derinlerden yüzeye doğru yükseliyor” (Edip Cansever: Yani o kendine sürgün olan). Bu sözler şiirbilimi iyi bilen bir ozanın yorumlarıdır. (Şiire ilk adımları attığımız kırklı yıllarda edip Cansever’le mektuplaşırdık. O zamanlar redis uçlu kalemlerle, yeşil mürekkeple yazılmış mektuplar vardı. Çocukluk işte, ben onları çoktan yitirdim. Ama Özdemir İnce gibi ayrıntıların meraklısı bir ozan için Aydın’daki evin çatı katında, Edip Cansever’den gelen mektupların yitip gitmesi yazık olmuş). AHMET OKTAY’IN BAKIŞI “İkinci Yeni”nin “İzleyicileri” arasında “şiir yazıları”na en çok emek veren Ahmet Oktay’dır. Ahmet Oktay’ın Mart 2002’de Altın Portakal Şiir Ödülü’nü kazandığı törende yaptığı konuşma, “İkinci Yeni”yi kolaylaştıran şu sözleri içerir: “Şiir açıklarken gizler, gizlerken de açıklar. İçe ve dışa, soyuta ve somuta, düşleme ve gerçeğe. Sadece karşıtlıklar vardır. Evetle hayır arasında diyalektik bir gidiş geliş. Şiir budur” (İMKÂNSIZ POETİKA, İthaki Yayınları, 2008). “İmkânsız Poetika” Ahmet Oktay’ın şiir yazılarını içeren 5 kitabını bir araya getiriyor. Bu kitaplar yayımlanış sırasına göre: “Karanfil ve Franga” (1990). “Şair iİle Kurtarıcı” (1992), “İsrafil’in Sur’u” (1997), “Şairin Kanı” (2002), “İmkânsız Poetika” (2004). “Türk Solu”nun içinde büyüyen Ahmet Oktay gibi bir ozanın toplumcu şiire bakışında, “İkinci Yeni” anlayışından geçmesinin izleri vardır. Savsöz şiirine düşmeyen toplumcu anlayış “İkinci Yeni”deki belirsizlikle beslenir. Ahmet Oktay “İkinci Yeni” içinde görmezden gelinen Sezai Karakoç gibi iyi bir ozanı da yorumlamak inceliğini gösterir. Sezai Karakoç kendi şiirini tanımlarken şöyle bir anlayış içindedir: “Benim şiirim aşk, hürriyet, arayış ve ölüm gibi var olmanın dinamitlendiği noktalarda trajik espiriyi, irrasyonele, absürde bulanmış “mutlak”ı zabtetmektir.” Sezai Karakoç “İkinci Yeni” oluşumunun organı sayılan “Pazar Postası”ndaki yazılarında da; “şiirdeki dönüşümü salt ‘dil’ düzeyinde izlemediğini, dönüşüme felsefi bir içerik kazandırmak istediğini” sezdirir. Ahmet Oktay Sezai Karakoç’u şöyle yorumluyor: “Karakoç anlamı bilinçaltının karanlık bölgelerine, çağdaş yaşamın saçmalıklarına, mantığını yitirmiş davranışlara, düşlemselle içselleştirir. Sorun bütünüyle tinsel/düşünseldir onun için, başından beri.” Karakoç’un maddeci eğilimi dışlayan eleştirisine Asım Bezirci karşı çıkar. “İkinci Yeni”den geçenler, toplumcu anlayış ile gizemci duyarlık duraklarından da geçiyorlar. Bu “gizemci duyarlık”ı Ahmet Oktay şöyle yorumluyor: “Çağcıl kent yaşamının çıkarcılığına, iletişimsizliğine, tinsel değerleri elden çıkarmasına karşı bir söylem geliştirir Karakoç.” Sezai Karakoç kendi yaşama düzenini de bu anlayış içinde korumuştur. “Şiirden Anlamak” derken, kolay sezilmeyen bir felsefeyi yorumlamakla birlikte o şiirsel inceliğin de tadına varmak gerekir. O şiirsel inceliği sezmek için belli bir “beğeni” düzeyine erişmelidir. O beğeni düzeyi kolay oluşmuyor. Yaşama biçiminden, okuduklarını yorumlamaktan kaynaklanan bir ruh yeteneğidir bu! Kimi zaman terimlere boğulmuş şiir yazıları çok önemli ayrıntılara girildiği izlenimi verir. O zaman açık bir konu daha karmaşık bir duruma girer. Şiirden anlamının gizlerini tam olarak bilmiyoruz. “Şiir Yazıları”ndan yola çıkarak, bir şiir kazıbilimcisi gibi, o beğeni düzeyinden şiire bakmayı sürdüreceğiz. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: Türkçeye yeni giren bir sözcükte anı yükü, anlam derinliği, çağrışım gücü aramak kolay olmaz. Ne ki, değişen toplumdaki yaşama koşulları yeni sözcüklere değişmeceli anlamlar kazandırır. Artık eski sözcükler değişen yaşama koşullarını göstermeye yetmez. Gene de geleneklerden kopamadığımız için değişik anlayışlardaki kuşaklarla bir arada yaşıyoruz. Artık onlar da ölü bir dilden kurtulmaya çalışıyorlar. Giderek şiir dili de değişiyor. Şiirin sözcüklerle yazıldığını bilenler dilin içinden yeni bir dil çıkarmanın ustasıdırlar. YENİ BİR OLUŞUM Dilin içinden çıkarılan yeni dil, bir üstdil’dir. Üstelik kimi ozanlar sözcüklere özel anlamlar kazandırmak ister. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın dediği gibi, “Ozan sözcüklerle görür”. Ama ozanın sözcüklerini nasıl yorumlamalı ki şiirin anlamına varılabilsin! Divan şiirindeki kavram kalıplarını çözmeye yarayan “metin şerhi” çalışmaları var. Günümüze doğru belirsizleşmeye başlayan anlamı çözmek için yorum derinliğine varmak gerekiyor. Ahmet Haşim “Vuzuhu kurşuna dizmeli” diyordu. İlhan Berk “Anlamla yola çıkılmaz” diyor. Anlamın belirsizliğini çözünce şiirden anlamış mı olacağız? Asıl iş ondan sonra başlıyor: Anlam derinliğinde şiirin tadına varmak! Bu bağlamda “İkinci Yeni Şiir”e bakmak gerekecek. Ama şiirin anlamına varsak bile, anlatı şiirinin alışkanlığından kurtularak “İkinci Yeni”deki şiirin tadına varabilecek miyiz? Mehmet H. Doğan’ın bu konuda hazırladığı dosya ölümünden üç ay sonra yayımlanabildi (İKİNCİ YENİ ŞİİR, AntolojiDosya, İkaros Yayınları, Mayıs 2008). “İkinci Yeni” Pazar Postası’nda doğdu. Adını Muzaffer İlhan Erdost koyarken böyle bir “şiir durağı” olacağının ayrımında mıydı? Erdost, 1956’da “Pazar Postası”nda yazdığı bir yazıda “doğrudan doğruya sözcükler arasındaki olanakları deneyerek, yeni bileşkelere, yeni güzelliklere varan” bir şiirden söz açıyor. Şiir diline atılmış bu yeni adımda bir şey söylenmiş olması “raslansal”dır. Muzaffer İlhan Erdost sözcüklerin gücünü şöyle açıklıyor: “Ozan bir düşünceyi, bir duyguyu, bir olayı anlatmak için mısra kurmaya gitmez. Kelimeleri alır, onlardan mısrasını kurar. Ama sonunda şiir gene bir şey söyler. Çünkü, ozanın kelimeleri uydurma, ya da yabancı kelimeler değildir.” Sonra da Erdost sözcüklerin çağrışım gücüyle kazandığı anlam yükleri üzerinde durur. Şiirin kendisini kurmaya yönelik yeni bir şiir dilinin varlığını anlatır. “Papirüs” dergisi Kasım 1969’da “İkinci Yeni” üzerine bir “özel sayı” düzenlemişti. Bu “özel sayı”nın ön yazısını hazırlayan Mehmet H. Doğan, Ahmet Oktay Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1019 SAYFA 22
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear