25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Şöyle, bu kitabımda iki bölüm ayırdığım Abdullah Gül’ün “değişen kimliğinde”, AKP’nin oluşumunu ve ABD ile derin bağlarını gördüm. Onun çizgisini mercek altına alıp izlerseniz, AKP’nin kimliğini, misyonunu ve derin bağlarını yakalarsınız. Bir turnusol kâğıdı gibi her şeyi ortaya çıkarır. Batı, sadece ılımlısına değil radikaline de mavi boncuk dağıtıyor… Kimin ne zaman işlerine yaracağı belli olmaz değil mi? Avrasya’nın geleceğinde İslam ülkeleri etkili olacaklar. “Radikal İslam” ve “uyumlu İslam” yapay olarak bu nedenle üretildi, zorla oluşturuldu. Usame bin Ladin Amerika’nın, Kaplan Almanya’nın, Mollalar Fransa’nın ürünleri değiller mi? Kendileri beslediler ve geliştirdiler, her şey belgeleriyle ortada duruyor. Onlar Mustafa Kemal’lere, Musaddık’lara ve Nasır’lara karşıydılar. Bugün de Mustafa Kemal Cumhuriyeti’nin yerine aynı nedenle İslam Cumhuriyeti koymak istiyorlar. “Uyumlu İslam” ile işbirliği içindeler. Yanına da gayri milli sermayeyi ortak etmişler. Onlar bugün de Hugo Chavez’lere, Lula da Silva’lara bunun için karşı duruyorlar. ABD daha tutucu hale geliyor; Avrupa’da tutucu partiler oylarını soğuk savaş sonrasında arttırıyorlar. Batı kapitalizmi kendi içinde yeni Roma İmparatorluğu’nu kurma hazırlığı içinde. Onun için Vatikan’ın Papası Fidel Castro’ya gidip elini öptürüyor. Katolik kimliği sosyalist kimliğinin yanında bir sigorta olarak korunuyor. Ama aynı Papa 2002’de Ermeni Patriği ile birlikte “Türkler 1915–1922 arası soykırım yaptı, Hitler Türkleri örnek aldı. İlk soykırımı Türkler yapmıştır” deklarasyonu yayımlıyor. Ve aynı Papa 30 Kasım 2004’te Fener Patriği’nin daveti üzerine yeni bir “ittifak için” İstanbul’a geliyor. Batı’nın (ve kapitalizmin) “Radikal ve ılımlı İslam karşısındaki durumlarını anlayabilmek için” bütün bu gelişmeleri birlikte değerlendirmek gerekiyor. Ayrı ayrı seyredilen kareler hiçbir anlam taşımaz, en azından Türkiye için... Kurtuluş Savaşımıza Batı’nın verdiği “soykırım referansı” esasında “emperyalizmin kırımı” anlamındadır... DENKTAŞ’A ATILAN KAZIK Bir Kıbrıs konusunda AKP iktidarının taahhütlerinin arkasında yatan nedenleri de inceliyorsunuz kitabınızda. Yaptığınız özel görüşmelerde en çok neye dikkat çekti, uyardı Denktaş? Neler dönüyordu? Abdullah Gül’ün iki farklı Kıbrıs penceresi olmuştur: 1996’ya kadar olan birinci pencerede KKTC’nin sonsuza kadar varlığını ve egemenliğini savunan Denktaşçı bir Gül görürüz. İkinci dönemde ise Mehmet Ali Talat’ı tercih eden, ABD ve AB’nin taleplerine açık bir yaklaşım ve uygulama geçerlidir. Denktaş bu değişim karşısında şaşkındı, bir türlü anlayamıyordu. AKP hükümeti 1 Mayıs 2004’te, uluslararası anlaşmalara aykırı olarak AB’ye tam üye yapılırken Abdullah Gül, Selanik’te kutlamalara katılıyordu. Bir de Denktaş’a atılan büyük bir kazık vardı: Şubat 2004’te Annan Planı’nı pazarlık etmek üzere New York’a gittiğinde Kofi Annan kendisine, “Senin edecek bir pazarlığın yok, Ankara Hükümeti planı zaten kabul etti, bana söz verdiler” diyordu. Denktaş bu acı gerçeği bana, Haziran 2005’te, “eski” Kanal Türk’teki söyleşimizde, canlı yayında söylüyordu. Bütün bunları kitaba aktardım, insanlar ne olup bittiğini bilmeli. ¥ Bu gerçeği sansür eden televizyon ve gazeteler sansür ediyor, sizin ise Cumhuriyet’te “Davos ve Kıbrıs” diye bir yazınız yayımlanıyor. Bir Davos tanımınız yer alıyor dizinin beşinci kitabında. Söyleşimizde mutlaka yinelemeli.. Davos ilginç bir yerdir. Orada en değerli ‘KİT’ler alınır,’ ‘KİT’ler satılır;’ hatta adalar bile alınır satılır. Hatta hatta insanlar bile alınıp satılırlar. Davos, İsviçre dağlarının yüce doruklarında kurulmuş “prömiyer bir piyasadır”. Birileri alır birileri verir. Çok kez kimsenin ruhu bile duymaz. Bazen de biri kalkar, derin bir kuyunun içine haykırır: “Midas’ın kulakları, Midas’ın kulakları...” Aynen Denktaş’ın çığlığı gibi... İLAHİ DAVOS! ‘Hayatım Avrupa’ dizinizde çarpıcı tespitlerden biri de Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs konulu veryansınlarına ilişkin.. Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs konusunda da esip gürlediği dönemler… Hem de daha 3 Kasım 2002 seçimleri ertesinde henüz milletvekili bile değilken esip gürlüyor, Rauf Denktaş’ı ve Ankara’nın eski Kıbrıs politikasını adeta yerin dibine batırıyor. Erdoğan’ın söyledikleri Brüksel’in, Washington’un ve İstanbul patronlar kulübünün söylediklerinin aynı idi. 40 yıllık Kıbrıs politikamız değişecek; bu iş Denktaş’la olmaz diyordu. Bunlar; Batı’nın ve Türkiye’nin içinde “kimi büyük sermaye çevrelerinin” söyledikleri ile örtüşüyordu. Hayatında Kıbrıs konusunda teknik meselelere girmemiş bir insan şimdi “Kıbrıs için Belçika modeli uygulanabilir” diyordu. Zamanlama da müthiş! Tabii “Çözümsüzlük çözüm değildir” sloganını Batı çevreleri gibi tekrarlamaya başladı bir kere. Erdoğan “çözümsüzlük de bir çözümdür” diyenin Denktaş değil de Klerides olduğunun farkında bile değildi. Zamanlama evet. Klerides bu sözü ta 1970’lerin başında söylemişti. AKP üst yönetiminin daha hükümet bile olmadan 3 Kasım 2002 seçimleri biter bitmez bunları söylemesi dikkat çekiciydi. Bütün bu açıklamalar, “Washington ve Brüksel gözlüğünün AKP iktidarında egemen olacağını” ortaya koyuyordu. Anlaşılan sözler verilmiş, şimdi bunun pazarlanması başlatılmaktaydı. Zaten 2003 Davos doruğunda Cüneyt Zapsu, “çözüm için gerekenleri ve istenenleri” BM ilgililerine veriyordu. Turgut Özal, S. Demirel, Necmettin Erbakan, Tansu Çiller ve Bülent Ecevit ile görüşmelerinizi de okuyoruz Hayatım Avrupa dizisinde. Her biri için özet tespitleriniz nedir? Turgut Özal “sermaye çevrelerinin siyasette mutlak egemenliğini” benimsemişti ve Türkiye’nin bu bağlamda, “Batı kapitalizminin himayesine sokulmasını”, tek çıkış yolu olar görüyordu. Demirel, konjonktüre göre vaziyet alan bir esneklik içindedir. Gerektiği zaman, Batı’dan alamadığını, gidip Sovyetler Birliği’nden çatır çatır alabilmiştir. Erbakan siyasal İslamı, İslam dünyasını esas alan bir anti kapitalisttir. Tansu Çiller, Amerika’ya biraz fazla bağımlı bir piyasacıdır. İdeal bir kapitalisttir. Politikacı olamayacak kadar dürüst ve idealist bir insandır. İçlerinde sisteme karşı çıkabilen iki kişi vardı: Ecevit ve Erbakan, bu nedenle Amerika her ikisini de devirdi. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Avrupa’ya Derin BağlarHayatım Avrupa 5/ Erol Manisalı/ Cumhuriyet Kitapları/ 316 s. SAYFA 17 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1000
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear