22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

OKURLARA Türk edebiyatının AngloAmerikan ülkelerindeki gönüllü meleği, edebiyatçıların dostu Ruth Christie, Narmanlı Han’ın yorgun ön cephe duvarındaki bir levhadan yola çıkarak altmış yıl öncesinden günümüze dek edebiyatçılarımızla ilgili “hızlı bir döküm” yaptı. Ruth Christie yalnızca yetkin Nâzım Hikmet ve Oktay Rifat çevirileriyle anılmayacaktır elbette. O, benimsediği diğer şairlerimizden de çeviriler yapmakla kalmamış, gerektiğinde onlara yayıncı bulmaya da uğraşmıştır. Christie’nin yazısının sonunda çevrilmesini istemediği bir şiiri de yer alıyor. Orhan Koloğlu’nun son kitabı “Mondros’tan Mudanya’ya Osmanlı’da Son Tartışmalar” adını taşıyor. İki mütareke arasında İstanbul neler yazmış, neler çizmiş, ne gibi duruşlar ortaya koymuş gibi konuları gündeme getiriyor Koloğlu. Artık İstanbul Dışında yaşamayı seçen Koloğlu ile bir söyleşi gerçekleştirdik. John Berger’in son romanı, belirsiz bir kentte eczacılık yapan A’nın kendisi gibi direnişçi olan, ömür boyu hapse mahkum edilmiş sevgilisine yazdığı mektuplardan oluşuyor. Dünyanın herhangi bir yerinde, eşitsizliğe, adaletsizliğe karşı mücadele eden bu nedenle zulüm gören herhangi iki insanın evrensel hikâyesini, aşklarını, karşı koyuşlarını anlatıyor bu mektuplar. Berger’in romanını değerlendiren bir yazı yer alıyor sayfalarımızda. Geçen sayımızda Semih Poroy’un ‘Feklavye’sini yayımlayamadık, çünkü Semih’in bilgisiyarı arızalanmıştı. Okurlarımızdan özür dileriz. Bol kitaplı günler… ENİS BATUR Pervasız Pertavsız Yazmak Çizmek ransa’da, son dönemde öne çıktığını gördüğüm, bugüne dek hiçbir kitabını edinmediğim bir eleştirmen, Pierre Bayard, gitgide ilgimi çeker oldu özellikle de, kitabevinde karıştırdım, en yeni kitabını pek gözüm tuttu: Kişi okumadığı kitaplardan nasıl sözeder, hem humour tadı, hem yaygın bir gerçeği konu edinmesi nedeniyle çağırıyor beni. Neden hâlâ edinmedim o kitabı, başlığını doğrulayabilmek, okumadığım bir kitaptan (daha) söz edebilme hakkımı bir süre mahfuz tutmak için Halep oradaysa, arşın burada! Peşpeşe yayımladığı iki nesir kitabı uğruna, ortalıkta çok görünmeyen Roubaud gündeme ilişmek zorunda kalmış. La Matricule des Anges dergisinde (ki geçmişte Acı Bilgi’yi okura önermişti), uzun ve doyurucu bir söyleşisini okudum, dün gece, 01.30’da yayımlanan kitap programı “Geceyarısı Sözcükleri”ne katılmıştı, izledim. Dergi söyleşisi, hep öyle olmaz mı, has edebiyat okurunu hedef aldığı için yüksek düzeyde bir diyalog getiriyordu. Ve bir dolu açılım. Televizyonda durum nasıl da farklı. Yayına çok geç saatta girmesine karşın, has edebiyat meraklısından bir, belki iki halka sonrasına nişan alıyor yapımcı. Ayrıca, okumadığı kitaplardan söz etme sancıları içinde kıvrandığı her halinden belli zarif sunucu beyefendinin. Bunları eleştirmek için söylemiyorum, iyi niyetli ve düzgün kotarılmaya çalışılan bir yapımı harcamak değil tasam, ama durum da bu sonuçta. Bir aşamada, neden “zor” bir yazar olarak görüldüğünü sormadan edemedi Roubaud’ya: “Oysa metinleriniz güç okunmuyor, buna karşılık, üzerinize yazılanlar hakkında aynı şeyi söyleyemem”. Besbelli bin okuru bulmakta zorlanıyor kitapları: “Almanya’da bir kitabım çıktı, Fransa’da bütün kitaplarımın toplam satışını aştı”. Anlıyorum: İnsanın kendi ülkesinde bir önyargı oluşmaya görsün, bunu aşmanın olanağı yoktur EB’den biliyorum! Bir ara, “öncelikle şairim ben” demek zorunluluğunu duydu Roubaud. “Çoğul”luk başına çorap örmüş EB’den biliyorum! Bir yazı ağıdır, kurduğunuz. Merkezinde F Pierre Bayard Roubaud işlemlerinden geçiyor, her kâğıt parçası özenle değerlendiriliyor ve yayın hazırlıklarına girişiliyor; sözgelimi Barthes’ın kutularını gösterdiler, dehşet bir titizlikle ele alınıyor materyel. Seminerleri hakkıyla çıkarıyorlar, Beaubourg’daki sergi de öyle kotarılmıştı. Şu ara yazarların görsel işleri sergileniyor, sergi kitabını gördüm kitabevlerinde: Hugo’dan Michaux’ya bilinen resim çalışmalarına az bilinenler eklenmiş. Necmi Sönmez’in benzeri projesine değindiydim, iki kez buluştuk o konuda, sanırım ağır ilerliyor. “Çiziler”imden vermeye söz verdim ona burada, bu sefer, yenileri çıkageldi ayrıca. Yazmaktı, çizmekti, ne hikâyedir. SON MODERN Önceki yıl, adada Jean Clair’in günlüğünü (Journal Atrabilaire) ilk baskısından okumuş, bir ara ona mektup yazarak Melankoli sergisiyle ilgili mektupmetnimi göndermeyi aklımdan geçirmiştim. Sonra, elim gitmedi. Günlüğün yeni cildi çıkmış şimdi, baktım İstanbul’dan (özellikle Kariye’den) söz ediyor iki bölümünde. Önceki cilt cep baskısı yapmış ve kapağa, aynı benim Gövde’m’de yaptığım gibi Mueck’un yontusunu koymuş! Boşuna olmaz bu kesişmeler, buluşmalar: Öne çıkan ortaklıkların arkasında daha derin ortaklıklar bekler. Tanışmıyoruz Jean Clair’le, tanışabilirdik de olsaydı, kim bilir hangi başka paraleller keşfedilecekti. Tanışmanın gerçeklemesi gerekmiyor böyle durumlarda, benim açımdan: Kitaplar yetiyor. Jean Clair, bir adım daha, çağdaş sanat önünde kaygıları benim kaygılarıma en yakın Batılı sanat yazarı. Bunların soyu tükeniyor yazık ki: Damisch, Teyssèdre, Clair, bir sonraki kuşaktan DidiHuberman güçlü işler koydular ortaya. Panofsky, Warburg, Gombrich ayarında Rönesans bilgesi değildiler şüphesiz; kendi çağlarına, günlerine bakan, etkilerini orada yoğunlaştıran “son modern”ler bunlar korkarım, sonrasında postmodern diptendolmalar çağını yaşayacağız. ? şiir, sonra başka halkalar açılır, yayılır. En kolay görünen yanınızdan tutarlar sizi, erişilmesi güç bölgelerinizi kuşku perdesiyle çerçevelemek işlerini kolaylaştırır. Şiir, nesir, yaşamöykü, deneme, inceleme: 75 yaşında, iç içe çemberleriyle özgün, sımsıkı bir yapıt koymuş karşımıza Roubaud: Onu indirgemesek daha iyi olur(du). Pedro Costa TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr Deneysel bir sinemacı vardı programda: Pedro Costa. Anlaşılan StraubHuillet ikilisine bağlıymış. Geçmiş bir programdan kısa bir alıntı yaptılar: Ağzında sönük bir yarım puro, köktencilik ve devrimcilik üzre gene atak bir tirat çekiyordu Straub, “ticaret”e yüklenişindeki insafsızlığı onaylamamak elde miydi? Sonra, yazar terekelerine dalındı umman arşivler. İMEC, yanlış anlamadıysam Caen’deymiş ve küçük (ama hoş) bir yayınevi kurarak ölmüş yazarların otobiyografik eksenli kitaplarını (günlük, mektup, vb.) yayımlamayı üstlenen, Paulhan’ın torunu orada çalışıyormuş. Arşivine ulaşılan Jean Clair her yazar kutularda tasnif Necmi Sönmez İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 980 SAYFA 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear