Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Hazırlayanlar: Nilay Yılmaz, Aytül Akal, Mavisel Yener, Çiğdem Gündeş, Mustafa Delioğlu. ÇOCUKGENÇLİK taplarında renkler, sesler ve kokular”dı. Bu çalışma sırasında Anadolu kültürünü yansıtan yiyeceklerin tarif, renk, tat ve kokularıyla metinlerde yer aldığını gözlemlemiştik. Anneannem dizisinin 20. Kitabı henüz o zaman yazılmamıştı. Fakat, bu kitabında da İzgü’nün, Anadolu yemek kültürünü öykülerine serpiştirerek yansıttığını görüyoruz. “Dut şırasını kaynattıktan sonra kurusun diye bezlerin üzerine dökerdik. Ama incecik dökerdik. Üzerine kuru bademler atardık. Kışın o pestilleri yerdik. Bir güzel, bir tatlı olurdu ki (s. 13)”. “Kaynatıp süzdüğü kırmızı mercimeğin içine yağda kızartılmış soğan sarımsağı koyar, kekik, nane ekler, biraz daha kaynatır. Çorbanın üzerine kırmızı biberli kızartılmış yağı da döktü müydü… Uf, anlatırken bile ağzım sulanıyor. Ve burnuma kimyon kokusu geliyor. Çünkü bu çorbayı içerken üzerine biraz da kimyon ekmek gerekiyor” (s. 23). İşte Muzaffer İzgü’den yüzük çorbası tarifi: “Anneannem incecik yufka açar, yufkayı bıçakla minicik karelere böler, her karenin içine önceden hazırladığı kıymalı soğanlı içi koyardı. Sonra o kareciği kapatır, bir bezin üzerine serptiği unun içine atardı. Sonra orada biriken tanecikleri, bir tencereye koyar, haşlardı. Başka bir tencerede nohut kaynatırdı. Sonra nohutla içli hamuru karıştırır, üzerine nar ekşisi, kızarmış biberli, naneli yağ döker, biraz daha ateşin üstünde tutardı” (s. 37). Öğretim görevlisi Nilay Yılmaz, Muzaffer İzgü Sempozyumu’ndaki bildirisinde, İzgü’nün çocuklar için yazdığı kitaplarda 697 çeşit yemekten söz ettiğini vurgular. Anneannemin Anı Defteri ile birlikte bu sayıyı 700’e tamamlamak olası. Çocukların üretken “Muzaffer Dedesi” çocuklara gülsün, gülsün, gülsün. Çocuklar onun yapıtlarını okusun; okudukça çiçeklensin, yüreklensin… Nice kitap yaşamlarını ışıklasın. ? Anneannemin Anı Defteri/ Muzaffer İzgü/ Resimleyen: Arsal İmer/ Bilgi Yayınevi/ 80s/ 2008 (7+) www.maviselyener.com OKUMA! Ë Mavisel YENER ocukluğun kuyularından çektiği sularla yüreklerimizi serinleten bir yazardan ve son kitabından söz edeceğim. Adana’da tek gözlü bir yoksul evinde annesi babası ve kardeşleriyle yaşayan Muzaffer İzgü en güzel masallarla orada tanışmış. Çinkodan yapılmış dama vuran yağmurun sesi onlara arkadaşlık ederken en güzel masalları annesi, anlatırmış ona. Kimi zaman bir nine, bazen bir dede masalcı olurmuş ona. Biraz daha büyüdüğünde annesi ayırdına varmış ki artık masallar yetmiyor bu çocuğa. Başlamış öyküler anlatmaya. Çamaşır yıkamaya gittiği evlerde gördüğü, duyduğu birtakım olayları öyküleştirirmiş. Onların bir bölümü bugün hâlâ İzgü’nün belleğindedir. Daha sonra, hemen her söyleşisinde anlattığı, Halkevi Kütüphanesi’yle tanışma günleri gelir. Kütüphane görevlilerinden de en çok öykü ve roman türü kitaplar ister. Aynı kitabı defalarca okuduğu olur. Ve yayımlanan ilk yazısı…. İlkokul dördüncü sınıftadır. Öğretmeni, Yusuf Gülen’in verdiği serbest yazı ödevi… Ne yazsam diye düşünürken bir yaprak görür pencerede ve başlar düşünmeye… “İşte ben bu yaprağın öyküsünü yazacağım,” der ve başlar yazmaya… Öylesine güzel olmuştur ki okulun duvar gazetesine koyulur bu öykü… Izgü sevinçten uçmaktadır. Önüne geleni çeke çekiştire duvar gazetesinin önüne getirir ve öyküyü okutur. Okuldaki bütün öğrenci ve öğretmenler okuyunca bu defa simitçi, boyacı, boyacı sokakta kimi bulursa onu katar önüne okula getirir, öyküsünü okutur. Bununla da yetinmez, babasını getirir okula. Babası öyküyü okur, bitirir, oğluna döner: Avuçlarının içine Muzaffer oğlunun iki elini koyar ve sorar: “Sen yazar mı olacaksın oğlum?” Küçük Muzaffer başını sallar, babasının gözlerinde birer damla yaş vardır. İşte İzgü’nün yazma serüveninin başlangıcı böyle… Yirmi altı yıl öğretmenlik yapar, 130 kitap yazar ve yazacaktır… “Has insanlarla çıkarsan yolculuğa varırsın gün doğusuna,” ilkesini benimseyen İzgü, kitaplarını can dostu Ahmet Tevfik Küflü’yle el ele vererek, Bilgi Yayınları’ndan yayımlamaya devam ediyor. Muzaffer İzgü’nün, çocuklar tarafından çok sevilen, “Anneannemin Akıl Almaz Maceraları” serisinin 20. kitabı, Anneannemin Anı Defteri çocuk okurlarla buluşan son Ç Türk çocuk yazınının en ünlü anneannesi Hikmet Hanım! kitabı. Kitapta beş öykü var: Anneannemin Anı Defteri, Ece, Miras, Anneannem Taç Giydi, İlk Yağmur. Öykülerin resimlemesini Arsal İmer yapmış. İmer, çocukların sevebileceği tiplemeleri yakalamakta usta. Kitabın editörü Biray Üstüner’i de kutlamak gerek, öykülerde bir virgül eksiği/fazlası bile bulmanız olası değil.Hikmet Hanım torunu Metin’den bir anı defteri ister. Evde yalnız kaldığında canı sıkıldığından değil, canı bir şeyler yazmak istediği için bu defter ona gereklidir. Yemek yapar, kitap okur, kuşları izler, kediyle oynar… Anneannenin işi çoktur aslında; ama, arada bir yazı yazmak da hiç fena olmayacaktır. Fakat bu gereksinimini ev halkına anlatmakta biraz güçlük çeker, hepsi onunla dalga geçer. Torunları o deftere ne yazacağı konusunda tahminlerde bulunurlar. “Yaz bakalım anneanne, döktür!.. ‘Bugün Tekir horladı.’ Ay ay ay ne önemli anı! ‘Bugün pırasa pişirdim.’ Eh bulunmaz bir anı. ‘Bugün Naciye Hanım çocuklarına bağırmadı…’ Uf anıya bak anıya. (s.8)” Anneanne bütün bunları sessizce dinler. “Anılar anılar, anneanneli anılar… Otuz günlük anı… Sık dişini anneanne, yaz otuz gün… Ondan sonra ver basımevine, çıksın kitabın, ‘Anneanne Anıları…’ Liste başı, liste başı… Onluk listenin en tepesinde, haftanın en çok satan kitabı” (s. 9). Hikmet Hanım onlara kızmıştır, “defter mefter istemiyorum!” der. Ev halkı onunla alay ettiği için kendini kötü hissetmeye başlar. Öykünün devamını anlatacak değilim, ama şunu biliniz ki; Hikmet Hanım Türk çocuk yazınının en ünlü anneannesidir ve o bir şeyi gerçekten isterse başarır! Muzaffer İzgü, öykünün kurgusu içinde bize bizi gösteriyor yine. Öykü kişileri bizim kişilerimiz, çok yakınlarımız ya da tanıdıklarımız arasından seçilmiş. Onların yaşadıkları, bizim toplumsal yaşam ortamımızdan farklı değil. İzgü, yalın bir öykü dili ile güldürürken düşündürmeyi de ihmal etmiyor. Bu öyküde pek çok katman var elbet, anılarını yazıp ‘bunları kitap yaptım’ diyenlere de göndermeler var. Ece adlı öyküde Ece’nin yaşamda karşılaştığı kimi çelişkilere gülerken, öykünün bizi nasıl ağlama noktasına getirip derin derin düşünmek zorunda bıraktığını görüyoruz. Baba özlemiyle kavrulan Ece’nin öyküsünde duygu yoğunluğu kurgunun içine ustalıkla kaynaştırılmış. Miras isimli öyküde Hikmet Hanım’a miras kaldığını öğrenenlerin düşleri mi büyük, kalan miras mı? Bu öyküdeki kişilerin düşlerine ortak olurken, özdeşim kurmak hiç de zor değil. Belki de bu nedenle çok severek okuyor çocuklar İzgü kitaplarını. Anneannem Taç Giydi, İngiltere Kraliçesi Elizabeth’in Türkiye’ye gelmesiyle başlar. Bütün televizyon kanalları ondan söz etmektedir. Anneanne de Elizabeth’le pek ilgilidir. “Anneannem televizyon ekranına yaklaşıyor. ‘Iııh, benden yaşlı ‘ diyor. Ama üç otuzunda yok. Kraliçe olduğu için yaşını belli etmiyor ama doksanında yok” (s. 56). Bir süre sonra torunları Hikmet Hanım’ı evin kraliçesi ilan edince olanlar olur. Hikmet Hanım kraliçeliği pek sevmiştir. Son yıllarda yaşamımızın parçası olan popüler kültür de eleştirilir alt metinde. Kitabın son öyküsü Yağmur, tam bir dil şöleni. Anneanne yağmuru öylesine sevmektedir ki, böyle günlerde torunuyla yürüyüş yapmaya bayılır. Böyle havalarda şemsiye taşımayanlara çok kızar Hikmet Hanım. Bu öykü buram buram torun, anneanne sevgisi kokar. Hikmet Hanım ve torunu arasındaki “sessiz dil”, birbirlerinin düşüncesini sezen yüreklere dönüşür. “Biliyorum, ben biraz sonra uyuyacağım. Ama o, yatağına uzanacak ama sık sık kalkacak, pencereyi yavaşça açacak, yağmur yağmasını sürdürüyorsa, mutlu olacak, gülümseyecek… Yağmıyorsa?” (s. 80). 2005’te Eskişehir Osmangazi Üniversitesi üç günlük Muzaffer İzgü Sempozyumu düzenlemişti. Orada yazar arkadaşlarım Aytül Akal ve Nilay Yılmaz’la birlikte bir sunum yapmıştık. Sunumumuzun başlığı “İzgü ki SİHİRLİ DEĞNEK ocuk ve gençlik kitapları bölümümüze olan ilginiz ve desteğiniz için teşekkür ederiz. Pek çok anne babadan mektuplar alıyoruz. Öğrencilerden ve eğitimcilerden de. Paylaşımlarınız bize güç veriyor... “Cumhuriyet Çocuklarından Mektuplar” köşemizden yükselen çocukların ve gençlerin sesleri hepimizi umutlandırıyor... Çocukların mektuplarını okurlarımızla paylaşmaya devam edeceğiz. Ama minik okurlarımız sıranın onlara gelmesini beklerken birazcık sabırlı olmalı. Hediye ettiğimiz kitapları okuduktan sonra bize yeniden yazan ve düşüncelerini bizimle paylaşan arkadaşlarımıza bir kez daha teşekkür ederiz. Yaz döneminde sayfa sayımız azalmıştı, o nedenle uzun zamandır yetişkin okurlarımızın mektuplarına ve paylaşımlarına sayfalarımızda yer verememiştik. Ama artık yerimiz çok. Okurlarımızın pek çoğunun çocuk ve gençlik edebiyatına dair söyleyecekleri var, biliyoruz. Tanıtım ve paylaşım yazılarınızı “Konuk Sihirli Değnek” köşesine gönderebilirsiniz. “EleştiriYorum” köşemiz de eleştiri ve yorum yazılarınıza açık... Çocuklar bıkmadan usanmadan okuyor, yazıyor... Siz de bize yazar mısınız? (sihirlidegnekcumhuriyet@gmail.com) Nilay YILMAZ Bremen Mızıkacıları ve Kurşun Askerin Utancı (Çocuk oyunu / turne): Zorlu Gençlik ve Çocuk Tiyatrosu’nun pek çok kenti kapsayan oyun programları için Bkz: www.zorlucocuktiyatrosu.com. Grimm Kardeşlerin Bremen Mızıkacıları’nı hem okumak, hem de izlemek isterseniz Mor Fil Yayınları’nı ziyaret ediniz. Pek çok klasik masalı (Kırmızı Başlıklı Kız, Çirkin Ördek Yavrusu, Fareli Köyün Kavalcısı vb) okuyabilir, masalın içine CD’deki katılımcı (interaktif) okuma etkinlikleriyle girebilirsiniz. (Ayrıntılı bilgi için Bkz: www.morfil.com.tr). Ç niçin kayıtsız kalınıyor? Ülke ölçekli çocuğa özgü adalet sisteminin kurulması niçin erteleniyor? Aile ve Çocuk Bakanlığı’nın kurulması için toplumun ve politika yapıcıların görüşü nedir? Mustafa Ruhi Şirin (Türkiye Çocuk Hakları Koalisyonu Sözcüsü) Prof. Dr.Oğuz Polat (Türkiye Çocuk Hakları Koalisyonu Koordinatörü) SİHİRLİ SERGİ Salvador Dali: Çocuklar ve Gençler için: Nesnelerden Sürreal Kolajlar, Yumuşak Portreler, Çılgın Tasarımlar, Dali’nin Cadaques’i Üzerinde Çocukların Cadaques’i, Sürreal Fotoğraflar, Bilmece Resimler, Yepyeni Hayvanlar gibi etkinliklerin yer aldığı programda çocuklar ve gençler Dali’yi tanıyor, sürrealizmi öğreniyor ve kendileri de sürrealist eserler yaratmaya çalışıyorlar. 45/ 67/ 89/ 1011/ 1214 ve 1517 yaş aralıklarına yönelik 2 saat süren atölye çalışmaları yapılıyor (ücretsiz). Katılmak için iletişim: 0216 367 84 37 ve 0212 277 22 (http://muze.sabanciuniv.edu). Gençler için öneriler: “Dali”, Boyut Yay., 95 s. / “Bir Dâhinin Güncesi”, İmge Yay., Türkçeleştiren Semih Aközlü, 247 s. * Ebe Sobe (www.ebesobe.com) * Bilim Çocuk (www.biltek.tubitak.gov.tr/cocuk) * Meraklı Minik (www.biltek.tubitak.gov.tr) (okulöncesi) * Okyanus (www.saklambac.com.tr/okyanus) Çocuk Yayınları ve Okuma Kültürü Dergisi * Çoluk Çocuk (www.colukcocuk.com.tr) (yetişkinler için) ? Nilay Yılmaz İstanbul Bilgi Üniversitesi İnönü Cad. No: 28 Kuştepe / İstanbul Tel: 0216 381 17 50 www.nilayyilmaz.com // sihirlidegnekcumhuriyet@gmail.com SİHİRLİ SORULAR Türkiye Çocuk Hakları Koalisyonu 20 Kasım 2008 Perşembe günü kutladığımız Dünya Çocuk Hakları Günü için geçen hafta Türkiye’ye yönelik yazılı bir çağrı yapmıştı. Koalisyon, gün kutlamak yerine herkesin katkısına açık olan soruların yanıtlarının düşünülmesini istemişti. Bu yıl da Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutladık. Soruların yanıtları yine başka bahara kaldı...Türkiye Çocuk Hakları Koalisyonu’nun hepimizden düşünmemizi istediği sorular: Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin kabulünden (20 Kasım 1989), sözleşmenin Türkiye tarafından kabulünden bu yana (27 Ocak 1995) Türkiye’nin çocuk hakları karnesi ne durumda? Devlet çocuk haklarına niçin kayıtsız kaldı? Çocuk ihmali ve istismarındaki artışa karşın, bu alanın sorunları niçin çözülemedi? Çocuk ihmali ve istismarının üzeri niçin sarmalla örtülüyor? Toplum, politika yapıcılar ve medya gündeme nasıl yaklaşıyor? Çocuklara karşı işlenen suçlarda cezalar niçin az ve yetersiz? Kanunla ihtilafa düşmüş çocukları ceza kontrol sisteminden kurtarmak için yapılan önerilere SİHİRLİ TİYATRO OYUNLARI Pinokyo (Çocuk oyunu / turne): Pinokyo’yu izlemek istiyorsanız Terakki Vakfı Kültür Merkezi ve Doğuş Üniversitesi Kültür Merkezi’nde sergilenmekte olan oyun programı için iletişim kurunuz. (0212351 00 44) Eti Çocuk Tiyatrosu İstanbul’dan sonra başka illerdeki çocuklarla da buluşacak (Bilgi için Bkz: www.etietieti.com). C. Collodi’nin Pinokyo’sunu kısaltılmamış haliyle okumak isteyenler İş Bankası Yayınları’na bakabilirler. (Mart 2008, 151 sayfa). SAYFA 24 SİHİRLİ DERGİLER CUMHURİYET KİTAP SAYI 980