05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

İzler ? Hasan AKARSU O zanyazareğitimci M. Güner Demiray, 1940 Gemerek doğumlu. Onlarca yapıtı olan Demiray’ın “Gülmira” adlı kitabındaki şiirlerini değerlendirirken, onun, insanımızı, aşklarıyla, sevinçleriyle, acılarıyla çok güzel anlattığını, Cumhuriyet aydınlığından aldıklarını çevresine yansıttığını belirtmiştim. Demiray, son şiirlerini topladığı “İzler” adlı kitabında aynı coşkuyu sürdürüyor. Ozanın “Düş Fırtınası”na tutulduğunu gözlüyoruz. Yarım kalan düşleriyle hesaplaşırken, tan çiçeğini, takıntıların selindeki acılarını yeniden duyumsuyor. Özlemlerin son durağında, “hüzün nakışlı öykü”lerle, sevda imgeleriyle, evrenin “mavi kimliği”ne sığınıyor. Dağları delen Ferhat oluyor kimi kez. Bilge dostuyla erdemin ışığından geçiyor, onun “çağıl çağıl” ırmağında yunuyor. Ozan, yazmak eylemini, yaratmak, bir başka evrene yolculuk etmek, yaşama ses vermek olarak görüyor: “…o gerçekliği kutsa, sarıl o gerçekliğe/ sustuğun an o tek evreninde/ kalbin kendi selinde boğulur/ çünkü yazmak yaşama ses vermektir/ yazmak yaşamak” (s.16). İçinde nadaslanmış özlemlerle yazarken sevdiğinin sesinin imgesini arıyor belki. YAŞAMA TANIKLIK Ozanın şiirleriyle yaşama tanıklık ettiğini görüyoruz. Şiirlerinde, toprağın göğe, denizin toprağa, göğün güneşe, dağın ufka sevdalı olduğunu ne güzel anlatıyor: “…güneşe sevdalı gök/ kucaklamış yeryüzünü, / bilge yıldızlarla/ sonsuzluğu dokuyor güneşin tezgâhında/ bulut elleriyle çiçekliyor toprağı/ raksedip dönüyor büyülü seslerin eşliğinde…” (s.23) İlkokul öğretmenliği yaptığı köylerin doğasını, çocuklarını anımsıyor:”…serçe gibi çocukların/ söğüt söğüt gülüşleri vardı/ güneşi öperdik baharla/ nisan dolardı sınıflara/ o nisanlı sınıflardan/ gelip geçtim…/ ne verdim, ne kaldı benden bilemem ama/ dağ, bayır uçurumlar ve kederli köylerden/ hüzünleri desteleyip yüreğime/ şaşkın bir kuyruklu yıldız gibi/ gelip geçtim.” (s.2526) Hüzün yorgunu ozan, “anıların dikeninde” geçmişini arıyor, ömrünü “yıkık bir köprü”ye benzetiyor, acıların hamurundan aşk yeşertmeye çalışıyor: “… ey kederlerin kızı/ gel bir sabah İzmir ufuklarından/ bu güz kuşatmasından al beni/ ısıt buzlu düşlerimi/ kanayan umutlarımı sar. (s.27) …her kızın kalbi bir sevda şiiridir/ hayatın damarlarında kandır aşk…” (s.29) M. Güner Demiray, şiirlerinde yaşamı sorgularken kimi kez kargışta bulunuyor, kimi kez yanlış yapanları kınıyor. En çok da aşklar, giden sevgili örseliyor onu. Giden sevgiliye ya kınıyor: “…çığlığımı işit, sancımı duy ve söyle/ neden hep gurbeti yazdın kimliğine/ neden hep ayrılıklarda dokudun kaderini/ hayata isyanın mı bu sürekli gitmek sevdası…/ şimdi ağıt kokulu bir sevda şarkısı oldun/ sabrımın acılı toprağında.” (s.32) Kaç vakit beklenen sevgili o kim bilir? “Puslu mevsimlerin hüznünde” aranması istenen. Dünyadaki olaylara da tanıklık eden ozan, yayılmacı, sömürücü, kıyıcı uygulamalara tepkisini gösteriyor: “diren kurtuluşun başkenti/ diren Felluce/ insanlığın sınavı, onurusun sen…/ an susmuş, boynu bükük bir harabe Tel Afer…/ yıkılmış o Bağdat bahçelerinde,/ ırmak olmuş insan kanı…” (s.3435) Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı “Şiir Ata” olarak gören ozan, onun yeryüzü bilgesi, mazlum ulusların güneşi olduğunu vurguluyor. Sancıyan bir çağda, şiirin söze inmesini istiyor. Çağları yiyen zamanı kınarken aşklara yelken açıyor. Korsanların tarihin çöplüğüne dökülmesini diliyor. Düşünceleri, duyguları çağımızın insanına yaraştığı için şiirlerinde, “bir mavi sevda”nın büyümesinden doğal ne olabilir? “ÇAĞDAŞ GAZELLER” Ozan, “Çağdaş Gazeller” de yazıyor. İstanbul, “tarihin harmanında” yüce bir kent, “mavi düşlerde yüzen bir söylence” ona göre. Zamana Gazel’de zamandan yakınıyor: “sevdalarımızı alıp parça parça etti zaman…/şimdi o güneş çiçeklerimizi sormayın artık/ bahçemizin can suyunu çoktan kuruttu zaman” (s.55). Aşklara, Mevlana’ya vb. gazeller yazıyor. Dörtlüklerde, duyguların daha çok yoğunlaştığına tanık oluyoruz: “turna güzeli zamanlardan geldim ben/ yüzümde yayla güneşinin izi var/ bir oba yatar yüreğimde çiğdemli/ çocukluğum söğüt kokar hep, süt kokar… (s.65) uyandı şairin kedisi/ çiçeklenmeye durdu şiirin sesi/ kırlara sessizce indi dolunay/ başladı düşlerin ülkesi” (s.67) Ömer Hayyam’ın söyleyişini anımsatan bir dörtlüğü de şöyle: “vakit öldürme yaşamla öpüş/ bil ki dalında güzeldir her yemiş/ düşmeden toprağın kara bağrına/ şarap iç seviş, hep seviş.” (s.70) Ozan, yazar M. Güner Demiray, sevilerin, sevgilerin, barışın, insanlığın ozanı. Şiirlerinde, yurt, insan ve doğa sevgisini yüceltiyor. Yaşamından güzel “İzler” bırakıyor bize. ? İzler/ M. Güner Demiray/ Ürün Yayınları/ Ocak 2007/ 175 s. M. Güner DEMİRAY SAYFA 24 CUMHURİYET KİTAP SAYI 898
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear