05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

O K U R L A R A Talip Apaydın 1950 sonrası edebiyatımızın yüz aklarından. Öykü ve romanlarında daha çok yoksul Anadolu köylüsünü, ırgatları, onların feodal düzen içinde sömürülüşünü anlatan Talip Apaydın'ın kitapları Literatür Yayınları'nca “Talip Apaydın Kitaplığı” başlığıyla yeniden yayımlanmaya başladı. Edebiyatseverlerin ne yazık ki kitaplarıyla uzun yıllardır buluşamadığı, genç kuşağın ise neredeyse hiç tanımadığı usta yazar Talip Apaydın'la edebiyat anlayışını ve yeniden basılan kitaplarını konuştuk.... “ 'Bir Eğitim Devrimcisi İsmail Hakkı Tonguç Yaşamı, Öğretisi, Eylemi'nde babası İsmail Hakkı Tonguç'u anlatıyor Engin Tonguç. O baba ki, yalnız Dr. Engin Tonguç'un değil, babalarımızın babasıdır; Anadolu topraklarında yetişmiş, mayası halk kültürü ile yoğrulmuş özgür ve aydınlık düşünüşlü tüm aydınlarımızın atasıdır… Kitabın sayfalarında biz kendi tarihimize doğru giderken, o tarihin de sımsıcak duygularla kucak açmış olarak bize doğru geldiğini, ruhumuzu coşkulu bir heyecan fırtınasına doğru çekip götürdüğünü duyumsuyoruz.Ve kitabın satırları arasında, emperyalist kültür politikalarının ağına yakalanmış bir ülkenin aydınları olarak bir yüzyılı nasıl yeniden yaşamaya yazgılandığımızı gözlüyoruz sanki…” diyor yazısının bir yerinde Alper Akçam. Akçam'ın bu düşüncesine katılmamak olanaksız. İsmail Hakkı Tonguç'u ve Köy Enstitüleri'ni tanımak için bulunmaz bir fırsat Engin Tonguç'un kitabı. Bol kitaplı günler… Enis BATUR Pervasız Pertavsız Hayaletler G oya'nın Hayaletleri filmi öylesine ağır bir düş kırıklığı doğurdu ki bende, Alkazar'dan isyan cümleleriyle çıktım sokağa. Onca iyi senaryoya imza atmış JeanClaude Carrière'in, çok sayıda iyi film gerçekleştirmiş Milos Forman'ın varlığını bir tür garanti olarak değerlendirmiştim, hepten yanılmışım: Dilerim, kâbusların prensi Goya'nın hayaleti ikisinin de uykularına dadanır ve kan ter içinde uyanmalarına yol açar: Goya'nın Hayaletleri'ni yalnızca güçlü bir sanatçıyı düpedüz tekyanlı bir yorumlama anlayışıyla karikatüre indirgediği için değil, sinema sanatına saygı duyan bir izleyiciyi (bana kalırsa pek çok izleyiciyi) eşek yerine koyduğu için de tepkiyle karşıladım. Filmin ilk yarısını şaşkınlıkla, ikinci yarısını sinirli kahkahalar eşliğinde (ki gülünecek hiçbir şey yoktu) izlediğimi söylemeliyim. Şaşkınlığım, iki ciddi sinema adamının rüküş bir 'süper yapım' inşaatına, en ucuz tecimsel kaygılara kapılmış olmasından kaynaklandı. Sinirli kahkahalarımı doğuransa, en gülünç Yeşilçam filimlerde rastlanan melodram dozunun bile aşıldığı, düpedüz ipin ucunun kaçırıldığı bölümlerdi. Fırtınalı bir dönemin içinden İspanya tarihi ancak bu kadar itiş kakışlı bir üslupla, tıkabasa olaylarda boğularak, groteskin kapısını zorlayan insan öyküleriyle aktarılabilirdi. Sonuçta, sinema salonundan, haksız yere dayak yemiş biri halinde çıktığımı itiraf etmeliyim. Ne olduğunu anlayamamıştım. Sinema, daha nereye gidecek, götürülecekti? Sonrasında, içimden Guy Debord'a telefon etmek geçti. Yaşıyor olsaydı ve ona ulaşsaydım, kahkaha hikâyemi kahkahalarla dinler, ardından da kalayı basardı: “Sen Seyir Toplumu'nun nemenem bir şey olduğunu hâlâ göremiyor musun? Dur hele, daha nelerle karşılaşacaksınız”. Belki de, üstüste Bergman'ı ve Antonioni'yi kaybettiğimiz için şanslıyız. Ola ki, zaman içinde, onlar da teslim olacaklardı. Yakında Alain Resnais'yi, Rivette'i, Rohmer'i, Godard'ı, Greenaway'i, Herzog'u, birkaç ustayı kaybedeceğiz. Sonra ne olacak, elde ne kalacak? Globalizmin kendi kültürünü dayatmasının tanıklarıyız nicedir. Hafifmeşrep süperyapımları, Bienalleri, çok satarları, Showbiz'iyle kanımızın vampirine karşı bize köşe bucak aramak kalıyor. Bulsak bile, kapı çalındığında, gözetleme deliğinden dikkatle bakmayı öğrenmek bir de. Böyle hayat olur mu? Çok, pek çok yazar evi gezdim bugüne dek. Yolum düştüğünden birkaçı, birçoğu yolumu düşürdüğüm için. İşim bitmedi o evlerle, çentiklediklerim var, sıraya koyduklarım: Bilmem, oralarda tam ne arıyorum? Bir şairin, yazarın asıl evi yazdıklarıdır. Bunu söylüyorum, ama içimde bir dürtü, gidip dokunuyorum. Montaigne'in, Balzac'ın, Tevfik Fikret'in masalarının üzerinde sağ elimi dolaştırdım. Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın, Loti'nin, Mallarmé'nin, Nietzsche'nin evlerinde, odalarında dolaşırken yanıma bir hayalet ilişti izlenimine kapıldım. Doğduğum, büyüdüğüm evler yıkıldı. İleride, ben çekip gittikten sonra, yaşadığım ev korunsun, gezilsin istemem. Bunun için, kendi evimi kendi elimle çizmiş, yapmış ya da yaptırmış olmam gerekirdi; bir gün bunu yapabilecek miyim, sanmam. Öte yandan, evlerin cephelerine çakılan küçük pirinç tabelâları, mermer sayfaları seviyorum; böyle bir uygulamaya hayaletim karşı çıkmazdı. ? TURHAN GÜNAY eposta: cumkitap@cumhuriyet.com.tr turhangunay@cumhuriyet.com.tr Francisco de Goya İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk? Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız ? Yayın Yönetmeni: Turhan Günay ? Sorumlu Müdür: Güray Öz ? Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı ? Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 ? Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna İstanbul Tel:0 (212 454 30 00 ? Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden / Reklam Müdürü: Eylem Çevik? Tel: 0 (212) 251 98 74 75 0 (212) 343 72 74 ?Yerel süreli yayın ? Cumhuriyet Gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 926 SAYFA 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear