25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... Yalnız Sen Varsın ? Tufan ERBARIŞTIRAN ünlük yaşam koşuşturması içinde çoğu kez dostlarımızı aramayı, kendimize zaman ayırmayı, karşılıklı sohbetin keyfini unuturuz. Bireysel gereksinmelerimizin yanı sıra, ticari işlerimiz ve büyük kent karmaşası yaşamamıza engeldir. Aslında her şey beynimizde biriken soruları azaltmakla doğru orantılıdır. Dervişin şu sözleri kendi gerçeğimizi yansıtmaktadır. “Görüyorum, bardak doldu. Çay boşa akacak. Tıpkı senin yaptığın gibi. Soruların, sorunlarınla öyle dolu geldin ki yanıma, benim vereceğim yanıtlara kafanda hiç yer kalmamış. (s. 14)” Avram Ventura bu gerçeğin altını önemle imliyor. İnsanın kendine zaman ayırmasını, dostlarıyla buluşmasını, çevresindekilerle paylaşım yapmasının önemini vurguluyor. Kısacası unutmakta olduğumuz tüm insani değerlerimizi yeniden önümüze getiriyor. Kitapta yer alan yazıların tümünde ‘insan’ ortak değer. bugün için de geçerlidir… İnsanın kendini yenilemesi, evrensel ahlak yasaları çerçevesinde değişimi yakalaması, ruhundaki ‘özü/cevheri’ törpüleyip dışarı çıkarması hiç de kolay değildir. Özellikle günümüzde, kişisel tüketim, imaj dengesizliği, yüksek teknoloji çılgınlığı, ticari kazanç hırsı nedeniyle ruhumuzu beslemek neredeyse olanaksız olduğundan, kendimizi geliştirmek için ‘özümüze’ dönmemiz gerekiyor. Peki bunu nasıl yapacağız? İnsanı insan yapan temel değerleri yeniden düşünerek, bu değerler ışığında insan olduğumuzu bir kez daha anımsayarak. Hepsi bu! Bunun için de devamlılık gerekir. Yazarın söylediği gibi: “Taşı delen suyun gücü değil, sürekliliğidir. (s. 130)” Günümüz dünyasında artık her şey yüksek teknoloji sayesinde farklılaştı. Sözgelimi, cep telefonları, bilgisayarlar, internet gibi çağdaş yenilikler aradaki uzaklıkları ortadan kaldırıyor; herkesi sanal bir ortamda yakınlaştırıyor. Buraya kadar iyi hoş da işin çevreci boyutu bir yana, insan sanal bir görüntü değil ki. İnsan eti kemiği olan, düşünen, üreten, karar verebilen, sanat ve bilimle uğraşan, sosyal yapısı olan bir canlıdır. İnsan olmamızı sağlayan etkenler arasında dostluk, paylaşım, yaratıcılık, ahlak ve fazilet gibi değerler öne çıkmaktadır. Tam burada kitaptan bir alıntı yapalım: “Om mani padme hum! Bu söze birçok anlam yüklenmesine karşın Tibetli lamalar bunu, ‘İnsanın gerçek özüne selam! diye algılarlar. (s. 118119)” Bu anlamlı söze katılmamak olanaksız. KISSADAN HİSSELER Deneme yazıları arasında kıssadan öyküler anlatan, okuru düşünsel derinliği olan felsefi bir söylemle içine çeken çok az kitap vardır. Deneme kitapları denildiği zaman, bir yazarın belirli bir konu üzerinde kişisel görüşlerini derinleştirmesi, yazma edimini bu alanda yoğunlaştırması algılanmaktadır. Sözgelimi aşk, korku, sevgi, okumak gibi... Bu anlamda Avram Ventura, salt deneme yazarlığı ile yetinmiyor; felsefi öykülerle de okuru besliyor, derin düşünmeye davet ediyor. Onun kitaplarını/yazılarını okurken ayırdında olmaksızın bilgilenirsiniz. Birçok konu hakkında ansiklopedik ama çarpıcı, kalıcı ve önemli bilgiler öğrenirsiniz. Son kitabında ise, yazar biraz daha farklı bir yönteme başvurmuş. Doğrudan bilgi serpiştirmesi yerine daha spesifik olanı yeğlemiş. Felsefe ve mistizm ağırlıklı bir anlatımı ele almış, okura bu kulvarda yakınlaşmayı seçmiş. Bizce çok da iyi yapmış. Doğu felsefesinin bilgece öğütlerini, söz ve davranışlarını belirli bir konu üzerinde yoğunlaşırken onlarla paylaşmak istemiş. Bunu yaparken de gençlik, dostluk, sevgi, ihtiras gibi neredeyse tüm insani konuları işlemiş. Her birini tıpkı bir dantel gibi ilmek ilmek ekleyerek öyküleştirmiş. O öykülerin birinde, kafasında binbir soru/sorun olan genç bir adam bir dervişe gider. Bütün amacı sorularına yanıt bulmaktır. Genç adam dervişin evine girdiğinde, Avram Ventura evin neredey G DOĞU FELSEFESİ Avram Ventura bu kitabında ayrıca, doğu felsefesinin gizemini, ezoterik bilgeliği, dinlerin özündeki sevgiyi ve iyiliği dile getiren yazılarını toplamış. Bu yazılarda insanın varoluş nedenselliğini, tanrıyla olan ruhsal iletişimini, kendi içsel derinliğini kısa öykülerle anlatmaya çalışmış. Esseni tarikatının gizemli geçmişinde, Eski Mısır ve Eski Yunan uygarlıklarında, insanın ruhsal arınması en önemli konuydu. O dönemlerden bugünlere kalan düşünsel birikim halen biçim ve içerik değiştirerek varlığını sürdürmektedir. İnsanın evrendeki değişimi anlaması, yorumlaması, bu açıdan bakıldığında kendini sürekli yenilemesi kaçınılmazdır. İşte kısa yazılarında Avram Ventura, bu gerçeği sezdiren öykülerle, kişisel denemelerle bizlere ışık tutmaya devam ediyor. “Gerçek hazinemiz içimizde saklıdır. Biz insanlar, bilinçsiz bir biçimde, içimizdeki altını bir kil tabakası altında gizleriz. Altınımızı ortaya çıkarmak için yapmamız gereken tek şey, dış kabuğumuzu parça parça yontacak cesareti göstermektir. (s. 117)” Çağlar boyunca ‘bilgi’ en önemli hazine olarak sadece bilgelerin ve onu düzgün kullanacak olanların ‘eliyle’ akmaya devam etti. Böyle olmalıydı. Bilginin kutsallığı, özündeki ‘gerçek’ insanlığın henüz hazır olmadığı bir yeni sosyal yapı sunuyordu. Aynı durum SAYFA 18 se bomboş olduğunu görüp, “Beni bağışlayın, eviniz neden bu kadar boş” diye sorar. Gerisini kitaptan okuyalım: “Derviş gülümseyerek adamın bu sorusuna, bir başka soruyla karşılık vermiş. Önce siz söyleyin. Neden hiç eşyanız yok? Adam, ama ben yolcuyum dediğinde, derviş hiç duraksamadan yanıtlamış. Ben de! (s. 34)” Böyle değil midir gerçekten? Hepimiz bu dünyada rolünü (belki de görevini) yapan canlılar değil miyiz? Felsefenin en temel sorusu da budur zaten: Ben kimim, nereden geldim ve nereye gideceğim? İnsanın varlığı dış dünyadan tam anlamıyla soyutlanabilir mi? Yaşam, aslında anlaşılması kolay, basit ve çözümlenebilir bir süreçtir. Büyük olasılıkla onu biz zorlaştırıyoruz. Kendini çok akıllı sanan bir adam küçük bir çocuğa ışığın temel kaynağını sorar. Acaba ışık nereden gelmektedir? Çocuğun verdiği yanıt ise son derece basit ve yalındır. Üstelik çok da anlaşılır bir tanımdır: “…çocuk kahkahalarla gülüp mumu söndürdü. ‘İşte dedi. Artık ışık mışık yok. Alev de yok. Nerden geldiğini boşver de, sen söyle bakalım ışık şimdi nereye gitti? (s. 98)” Bilginin kaynağını ararken, aslında öğreneceğimiz o kadar çok basit şey var ki. Bunların her birini gözden kaçırıyoruz. Avram Ventura her zamanki gibi anlatımı yalın, akıcı ve anlaşılır bir yazar olmayı sürdürüyor. Okuru sıkmayan, hemen herkesin okumaktan mutlu olabileceği, hiç kuşkusuz okuduklarından kişisel yaşamına bir şeyler katabileceği bir kitap yazmış. Sayfalarını çevirirken, mutlu olmanın, paylaşmanın ve kendi ruhunuzu yeniden yaratmanın/arındırmanın ne kadar önemli olduğunu anlıyorsunuz. Kitabın birçok bölümünde evrensel bilginin önemi, ona ulaşmanın ruhsal ve felsefi yolu anlatılıyor. Sokratesin ünlü “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir” sözü burada belleğimize geliyor. Neyi bilmenin, neyi bilmemenin önemi kişiyi erdemliliğin özüne yönlendirir. Aslında tüm insanlık bir büyük zincirin halkası değil midir? Her birimiz diğerine omuz verse, yardım etse, kimbilir ne büyük bir sinerji yaratırdık. Yazımızı kitaptan bir alıntı ile bitirelim. Küçük bir dalga neşe içinde engin bir denizde dolaşırken, ansızın kıyıya yaklaştığını fark eder; kayalara çarpıp dağılacağını sanır ve çok korkar. Bir diğer dalganın şu sözleri inanılmaz etkileyici ve düşündürücüdür: “Sen, küçük bir dalga değil, engin bir denizin bir parçasısın. (s. 108)” “Yalnız Sen Varsın”ın birçok okurun elkitabı olacak düzeyde ve içerikte yazıldığını hemen söyleyelim. Yaşamında evrensel mutluluğu arayanlara, yeniden kendini tanımak isteyenlere önerilir. Bilgeliğin eşsiz vahasında ‘öncekilere’ katılmak için okumanın ve öğrenmenin biricik koşul olduğunu bir kez daha görüyoruz… ? Yalnız Sen VarsınÖykülerin Işığında Denemeler/ Avram Ventura/ Etki Yayınevi/ Ekim 2007/ 143 s. KİTAP SAYI ? CUMHURİYET 926
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear