24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

ya da bütünüyle önceki günden kalma kendine... Durumlar farklı şimdi. Eril ayrımların et ve iş yitirdi üstünlüğünü. Dişlerin dolduruldu, her bulduğunu yemenin işareti. Cevat ÇAPAN Şiir Atlası Her neredeysen, oradan bir gürültü salvosu: zor soluman, bir de böğüren radyodüşüncesiz ve gerekli soluma kadar. Tohuma kaçtın Üçüncü Dünya diktatörleri gibi, devletin et kafalıları, acı çeken fena halde adı Lejyon olan batılı sayrılıklardan... Yoğunlaşman bitti: her yirmi dakikada bir mutfağa gider ya da karını çağırırsın önemsiz bir şey için. Huysuz ve alıngan, kendini yatıştırıyorsun boşa harcamamak için enerjisini bir patlamanın. Böbreklerin incinmiş, göğsünü yıldızlarla süsleyen kırmızı bir egzama şeridi bile var. Michael Hoffmann/ Şiirler/ Çeviren: Nice Damar 1957’de Almanya’da doğan şair, Alman romancı Gert Hofmann’ın oğludur. 1983’ten beri şair ve çevirmen olarak geçimini sağladığı Londra’da yaşıyor. Kitaplarından örnekler: Nights in the Iron Hotel (1983), Acrimony (1986), Corona, Corona (1993) ve Approximately Nowhere (1999). Ayrıca çevirileri ve şiir kitaplarıyla birçok önemli ödül kazanmıştır. 1993’ten beri yarızamanlı ve konuk öğretim görevlisi olarak çeşitli üniversitelerde ders vermektedir. İKİ KEZ GUANAJUATO Sürekli dönebilirim pek az aynı yere hüzünlenene dek; dönüşene dek José José’ye onun yeni plak albümü What is Love’ın kapağının üstündeki; sevimli bir asık surat ve eskitilmiş bir kot pantolonla; okuyarak karşılıklı iki yaprağı (‘The Trouble with José José’) onun içki sorunu üstüne, kıyaslayarak ‘Öncesi’ ve ‘Sonrası’ndaki resmiyle.. Yavaşça bir hayalet olabilirim, yavaşça tanıdık, görünmez yavaşça, cana yakın, kalın kafalı... Diyebilirim ‘Anımsadın mı Beni’, şaşkın komiye ve kendim anımsayabilirim ‘Winchester Cathedral’i çalan sahnedeki yediliyi, kazancını saymak, yüzünü temizlemek ve kahve için içeriye giren soytarıyı… Bütün eski yataklarımın büyüklüklerini deneyebilirim.. Bilerek sürterim on iki sokak adıyla on iki kasabanın içinde. Belediyenin öpüşme sıralarının iki yanında otururum, sallayarak başımı battaniyeli adamlara ve hamakçılara, onların şakacı umarsızlığına bana hamaklar öneren dörde, beşe, altıya... İspanyolca öğrenebilirim ‘Dönecektim’ ya da ‘Merhaba, yine ben!´ demek için ve yapabilirim duble el sıkışmasını, ilkin avuçlar, sonra kilitli başparmaklar. Düşlerim yavaşça çürütür, şişirir ve asardı beni papaya gibi. Dinelebilir ve salınabilirim bir palmiye gibi ya da bir çan kulesi gibi kök salabilirim, hafifçe dökülerek çanlar her çaldığında, gerçek çanlar değil ama eski çanların kayıtları ve asla benim için değil. GECE KUŞLARI James Lasdun’a Vakit nakit değildir, sudur çağımızda. Söyleyemezsiniz avuçlarımızı sıkıca birleştirdiğimizi... Kaçırdık sondan bir önceki treni ve istasyonda bulduk kendimizi öldürülecek bir yarım saatle birlikte. Yoksullar kuyruğu iki kez dönüyor çevresinde kafeteryanın. Dışarıda, vesikalı fahişeler dolanıyor tatlılıkla erkek sürüleri içinde, korkularını şakaya vuran. SAYFA 36 Sokak lambaları donuk bir mercan, yılan başları. Daha önce, bir çift izledim omzunuzun üstünden. Kız zayıftı, kemikleri sayılıyor, siyah dantel giymiş, en güzel tarafı sarmaşık saçları. Arsız, aç gözlü, sevişme sonrası yağladılar parmaklarını yemek yerlerken. Karşılaştım pek de akıllı olmayan bir tanıdıkla, gülme gazı kurbanı tavırlı bir adam, varsıl, ürkmüş ve güler yüzlü. Niçin hiç kimse pembe giymiyor diye inledi o. Yalnızca birkaç blok güvenli onun dünyasında. İşte ulaştık bu hamburger cennetine, aynalarla kaplı ışıltılı bir hol, yüzlerimizin, neon ışığında solgun ve boşaltılmış göründüğü. Kaşıklıyoruz dondurmalarımızı metal bir kaptan. Kıyılmış fındıklar zehir zıkkım. Tam altı saattir birlikteyiz, dostum, oturuyoruz ciddilik ve korkudan oluşan bir kefenin içinde. Yağız, iri dudaklı, acı çeken, veremli, içi boş karanlığınız yaşamını sürdürür burada bile... Yan yol altında baltanın, ama o halen deviniyor, takırdayarak ve acı acı haykırarak, arasında bir oyuncak gibi ışıldayan hastane ve kale şeklinde fabrikanıngeç kapitalizmin bir folie de grandeur’u. ELLİSİNDE BABAM Gizemli ekonomin patlatıyor düğmelerini gömleklerinin ve izin veriyor kredi limitini aşmana çeşitli yabancı bankalarda. Dünya kadar eder o. Bir keresinde seni gerçekten bir yabanıl olarak düşledim, atalarına çekmiş, iyi donanımlı, zayıflıkları olmayan. Güçlü isteklerin adamı, içgüdüleriyle yönetilen. Asla temizlemedin dişlerini, ama onlar kusursuzdular yine de az pişirilmiş et diyetinden; kemirdin kemikleri; herhangi tatlı bir şeyi anlamsız saydın. Görülmedik, kararlı rejimin sürdü yıllarca, dörtte ya da beşte uyanmaktan ve ‘boş bir mideyle’ birkaç sayfa yazmaktan oluşan, kendini tartışmalara sunmadan önceradyoda, kitaplarda ya da gazetelerde, Sakalınsigara içmeyen yazarın dostubeyaz filiz sürüyor... Bir Noel kartı ulaşır niçin hiç torunun olmadığını sormak için sana. DUYGULARIN DÜNYASINDA Yarım yamalak bir düzüşme ilk gecemizde, sonra sonsuza dek hiçbir şey... yalnızca şakalar ve kem talih, soğuk su, pelte gibi sabun ve hiç gelmeyen uyku. Yorgunluk incitir bizi ve kirimiz utandırır. Gerisinde kalıyoruz günlerin, geceyi tüketmiş sistemlerimiz uğraşıyor dumanla, görüntülerle ve consommation’larla. Sarı Citroen dimdik oturur ve ciğerlerini doldurur, bizi uğurlar siyahbeyaz, güçlü yapılı kırma bir köpek. Yol, kıyısından geçer havaalanının aykırı bir uçuş pisti gibi. Gelen uçaklar tutup kaldıracak gibi yapar bizi. Ara sıra o bölünür: bir yarısı yeryüzü boyunca gider ani bir tümsek yapar öteki yarısı benim üst yol korkum. Biraz ileride, okurum aptalca düşey yazıyı üstündeki Ariane’nin, insansız Avrupa roketi, zararsız bej, ten tonu cafe au lait’in, yeryüzüne geri dönen seksen saniyede, meteoroloji uzmanına bile yararı yok... Geç döneriz geceleyin, gözlerimiz sapların üstünde, meltem kamçılar onları kızıllığın gergin uçlarına gözlerimizi dikerek bakarken ve bakarken kent ışıklarına, Gruppensex’e, Message Bar’a, bir kadının serinletmek için açtığı göğüslerine... Kedimiz bizi selamlamak için silkinerek sularını püskürttü eve. Kösnü acıyla dillendirir onu, neredeyse söylevCansızları canlandıran canlı müzik gibi, sinik, işini bilir, nereye gitmek istediğini bilen. Seks için çok gergin, öldürmek için çok yavaş, hiçbir şey güvercinlerin çarpıntılı düeti kadar gürültülü değildir çatı kovuklarındaki, onun dikenli bir çalılıkta tuzağa düşürülmüşken harcadığı saatlerde, içine çekerek yerel bir güzelliği. CUMHURİYET KİTAP SAYI 870
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear