Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
çarpıldı?" "Istanbul'a atanan genç savcıya, üçkâğıtçıların oyunu." "Kahvchanede, herkesin gözü önünde televizyon çalan hırsızın sırrı." "Polisi bile dolandıran uyanıklar çetesinin akıl almaz yöntemi." "Pervasız yankesici, fakir mağduru azarladı: 'Al ulan cüzdanını! îçindebir b.k yokmıış" "Sadakat timsali kadın, evine aldığı âşığını, kocasına ve komşulanna nasıl yutturdu?" Bunların dışında kırk pankart. Tekmili birden kırk yedi kısım. Her biri bir "ibret vesikası". "Kerizname / Enayi Defteri"nin ilk yazısı "Dalga Ticaret A.Ş.'Meki Memur Rüstem'den, Çclik Palas'ta trajikomik öyküsii anlatılan Hasan'a kadar herkcs, bizlerin türlii çeşitli "tecelliyatı" görüntüsü değil midir? Hcpimizde az veya çok kerizlik yok mudur? Karşıhksız, tek taraflı keriz aşkına yakalanmayan kaç kişi vardır. Çevrcnizdc aptal, bön, kaba saba keriz öküzleri az mıdır? En akıllı geçinenimizin yaptığı enayilikleri alt alta toplasanız sayfalar dolacaktır. Dinleyenlerin kendisini enayi yurduna koyduğunun farkında bile olmadan "Ben enayi değilim" diyenlere kıs kıs gülmüşlüğünüz vardır. Kendinizin dc içine yerlcştirerek çevrenize bir bakınız. Mısır koçanı yemiş gibi tepkisiz, soğuk, kasıntı kişiler mi arıyorsunuz. Aptallığı açık seçik belli malzemedcn çaldırmışları mı? Enayi çorbalarını mı, İcadavra gıdıldayıcılarını mı, sizi ayartıp, ilişkiye girmeden kaçan "kaldırkaç"ları mı, kibarlık naziklik taslayan kargaların şckerlerini mi, kendini fasulye gibi nimetten sayanları mı, fasulyeye bahane bulanları mı? Çeşit çeşit.. Renk renk... Boy boy... Işte Doğan Katırcıoğlu'nun Kerizname'sinden birkaç yazı başlığı: "îstanbul'un Kerizi Neden Bitmez?", "Her derde deva", "Müfettiş Bey Ocağına Düştük", "Aman Doktor Bey", "Muska Yazdım ttine", "Üfuriikçü Üfürür, Paraları Götürür", "Tren Yolu Diiz Gider", "Para Parayı Kazanır mı?" "Şeytan AJdı Götürdü", "Abdülgaffar Yedibelâ", "Halo Dayı", "Minareyi Çalan", "Adıyaman Nire?", "Kadının Fcndi", "Izin Verin Anlatayım", "Bul Karayı Al Parayı", " Aman Keriz Uyanmasın" ve diğerleri... Bir noktayı vurgulamak istiyorum: Edebiyatımızda öykü, yaşanmış veya yaşanabilir bir olayı ya da olayları anlatan yazı türü olarak tanımlanır. Doğan Katırcıoğlu'nun bu kitapta toplanan yazılarını SAYFA 24 bir anılar, röportajlar manzumesi olarak değil birer öykü olarak nitelemek yerinde olur. USTA ÖYKÜCÜ En alaycı anlatımın içinde bile Doğan Katırcıoğlu'nun gönül yufkalığını, seveccnliğini görebilirsiniz. Kerizleyeni de kerizleneni de, üçkâğıtçıyı da enayiyi de kendi anlayışları, kendi şiveleriyle göstermek usta bir gözlemci öykücünün işidir. Usta bir öykücü, kimi bakar körlerin göremediklerini görüp, gözlere sokandır. Küçük sanılan konuların, büyük yönlerinin olabileceğini, renkli ışıklı bir anlatımla anlatabilendir. Yapmacık, süslü bir dilden uzak, her düşünceyi, işi, oluşu, durumu berrak, an, dıırdu dil ile aktarabilendir. Doğan Katırcıoğlu da bunları yapıyor. Merak ediyorum, televizyoncular, radyocular, diziciler, sahneye uygulayıcılar Doğan Katırcıoğlu'nu ne zaman keşfedecek? • KeriznameEnayi Defteri/ Doğan Katırcıoğlu/ Kendi Yaytnt/ 304 s. (PK.02 Bastnköy 34153 Ist. 0212 528 18 24, 519 38 08)'/ Ist. 2005/ 304 s. mımızın ters yüzü. Olüm için yapılan törenler topluluktan topluluğa, uluMan ıılusa, dinden dine, mezhepten mezhebe farklılık gösteriyor; ne var ki hepsinde, korkulan bu duruma müthiş bir de saygı söz konusu, kimse saygıda kusur etmiyor ölüm karşısında; saygısı korkudan mı geliyor? Korkamayanlar yok mu? Ondan, öyle anlaşılıyor ki, bir ateistler bir de aşırı dindarlar korkmuyorlar; ama yaşamak hep galip gelmiştir. Ölüm vc ölen karşısında, uzun ya da kısa bir yaşamın sonuncla kimi törenler sergilenir. Bunlar, insan kadar, ölüm kadar da cski 'ritüellerdir.' Destanlarda, söylencelerde, masallarda bile bunlar var. Liselerdeki ders kitaplarından artık ezbere bilinen, "Alp Er Tunga öldü mü/ Issız acun kaldı mı" diye başlayan saguda (ağıt) bile bir törenden söz edilir ve halk ölen hakanlarının çadın etrafında geee boyunca dönerek yas tutar. O günlerden bu günlere gelindiğinde, belki de zaman ilerledikçe demek gerekir, ölenlere karşı yapılan törenlerde dc zamana, koşullara bağlı olarak değişiklikler yaşanmıştır. Günümüzde de ölen kişi için beslenen saygı (yoksa ölümün kendisi için mi demeli), yapılan tören gelenekseî bir biçimde sürmekte. tşte Osman Akınhay, günümüz ölüm törenlerinden birini ince ince anlatmış; başmdan sonuna kadar. sal sahneler de yerleştirmiş anlatısına. Aslında, "Tiirkîerde ölen kişiler için neler yapılır?/Türklerde ölüm töreni nasıldır?" sorusuna oldukça ayrıntılı bir biçimdc yanıt veren bir kitap Olüme Bakmak. Oğul, hep ölene bakmıştır ama aslında baktığı ölümün kendisidir; buradan da kendine öyle ahım şahım dersler çıkarmamıştır; kiıabın böyle olmaması amacına uygun düşmüş. Cenaze töreninde kimi inanışlara da yer verilmiş. Böylece, gerçekte boş bir çuval gibi yığılıp kalan bedenin hiçbir önemi yokken, sanki o beden toprağa girince asıl ölüm gerçekleşecekmiş gibi insanların ölen gövde karşısındaki özcnli davranışları da en ince ayrıntısına kadar sergilenmiş. ÖLÜME ALIŞMAK Insanlar durııp dururkcn ölmez ya; ölmek için bir neden de hep vardır. Burada baba Alzheimer ve kanser hastasıdır; bu iki illet birlcşince baba, ölümle tanışır. Aslında olan, kalanlara olur; ölen yitip gider ama geride kalanları yeni bir yaşama biçimi bekler. Ölüme alışmakta zorlanan insan, kısa bir sürede ölenin yokluğuna alışıverir. Osman Akınhay bu alışma süresinin ne kadar kısa sürede gerçekleştiğini çarpıcı bir ayrıntıyla verir: Mezarlıktan babayı defnedip dönen oğul ve diğer aile bireyleri içeri girerken annenin uyarısıyla karşılaşırlar: Tcrliklerinizi giyin... Ölüme Bakmak bir anlatı. Kişiler adlanyla yok; baba, oğul, teyze oğlu vs. diye adları var. Onların yaşamlarına dair önemli ipuçları da yoktur; bu da yazarın üzerindc asıl durduğu şeyin ölümü anlatmak olduğu fikrini güçlendiriyor. Soğuk bir konu (ölüm) olmasına karşın akıcı bir dile sahip Ölüme Bakmak. Bir kez okumaya başlayınca gcrisi geliyor. Doğrusunu isterseniz, kitabı okuyup bitirince şunu düşündüm; Osman Alunhay'la bu kitap üzerine bir söyleşi yapılmalı ve kitap bu söyleşiden sonra okunmalı. Ilk soru da şu olmalı: Bu kitabı niçin yazdınız?* sayildim@yahoo.com Olüme Bakmak (anlatı)/ Osman Akınhay/ Agora Kitaplığı/ 2005/ 102 s. ÖLÜM TÖRENİ Ölüme Bakmak'ta, babanın ölüm haberini alan oğul, başka bir kentten babasını ölmeden önce bir kez görsün diye çağrılmakta, ne yazık ki yoldaykcn öldüğü haberini alır. Üzülür mü? Ya da bildiğimiz o anlamda kendini hırpalayacak kadar kahrolur mu? Hayır. îlginçtir; oğul eve vardığında ölen babanm odanın birinde cansız yatan gövdesi karşısında kimsede derin bir üzüntü sezmez. Her kes kendi içinde bir yolculuğa çıkar bu ölümle birlikte. Oğul, babanın defnedilip eve dönülmesine kadar ara ara geçmişe gider, babayla paylaşılan yaşamdan kesitler sunar. Neye yarar? Bir hafıza tazclcmcnin ötesine geçmez bu yolculuk, yahut anımsayışların. Başka da ne olabilir ki? Bana öyle geliyor ki, Osman Akınhay bir babanın ölümünü değil, bir oğlun babanın yokluğunda neler hissettiğini de değil; bir ölünün nasıl ve hangi törenlerle bu dünyadan gönderildiğini anlatmak istemiş. Bunu yaparken, kimi duygu Olüme Bakmak "1 şahin YILDIRIM O lüm, insanoğlunun çare bulamadığı tek clert. (Hatta, yazının bu çaresizlikten dolayı bulunduğunu söyleyenler bile var.) Binlerce yıldır, insanlık adına yapılan her türlii gelişme, ilerleme, buİuş; hep biraz daha uzun yaşamak, yaşamın tadına doyabilmek için. Ne çare ki, onun karşısında eli kolu bağlı kalmıştır insanın. Çünkü o tek gerçek kabul edilen ve herkesi bir kez yoklayan, herkesin bir kez tattığı ve tattığını da kendine sakladığı ölüm. Kimi şair o gclince düğün bayram etti; kimi şair adını kalleş koydu, kimi ömrünü ona bir bahşiş gibi sunup, 'üstü kalsın' dedi. O, kimseyi dinlcmedi elbet, dinlemeyecek; o, yaşa ÖLÜME BAKMAK CÜ'MHURİYET KİTAP SAYI 828