Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
A z ilerimde başlıyor karanlık. Bir adım önümde. tnsansız karanlık. Karşı kıyıdan yoğunlaşarak geliyor. Geceyi yapan biri var sanki. Çevremde dolanıp durtıyor. Görmüyorum ama sezinliyorum. Kesik, hırıltılara varan soluyuşu. Gerimdc bir yerde, ağaçhkların arasında belki, orda saklanıyor. îğrenç gcccci. Saklıyor yiizünü. Sanki ben. Yüpyüzünü saklayarak. Yerleşmek istiyor içime. Etime. Etimi deşip. Hcp gece olacak (bcnim için) başanrsa bunu. Hcp gece. onun esmer eti. Pabuçlarımı çıkarıp yanıma koydum. Ayağımı denize sallandınr sallandırmaz rıhtımdan denize inen mcrdivenin en alt basamağına otıırmııştum ürperdim. Dalgalar ut.ul usul çarpıyordu kıyıya, ayağıma. Ürperdim. Bu dalgaJann üstünde seke seke gelen bu karşı kıyıdaki ışık. Benim evimin ışığı mı? O yatmamış mı daha;' Bu ışık, bu gclcn, bu dalgaların getirdiği, yatak odamızın ışığı mı? Neyse ne, dcdim kendi kendime. Bu akşam gitmcyeceğim. Esmer eti etime değmeyecck. Yatağın öbür ucuna kaçmayacağım. Çocuksu sokulganlığıyla bacaklarını bacaklarımın arasına sokamayacak. Sorıı soramayacak. Yalnız. Çok yalnız. Islak ayaklarıma çoraplarımı geçirdim. Merdivenleri çıktım, rıhtım boyunca yiirümeye başladım. Ardımdan bıri geliyordu. Beni izleyen. Bu olduğum kıyıda hiçbir ışık yoktu. uzun zaman yürüdüm. Dalgaların sesini dinledim. Yavaştan gclip kıyıya çarpıp sonra geri dönüyorlardı. Geri... ...dönebilir miyim.'' O hiçbir şeylerimin olmadığiî' Niçin onunla yaşıyorum? Rahat. Rahat diye mi seçtim bunu? Nereye gitti dalgaların sesi. Duynıuyorum. Denizden çok mu ıızaklaştım? Ah! Ensemde. Ensemde. Onun soluğu. Söyledim: Nicedir izleniyorum. Her gün. Her dakika. Her saniye. Ne yapıyorum, nerelere gidip geliyorum, kimlerle yatıyorum... hepsi hepsi öğreniliyor. Ardınıda biliyorum. Ama başımı çevirip bakamıyorum. Adımlarımı sıklaştırdım. Daha hızlı, daha hızlı, koşarak yiirümeye başladım. Yol pırıl pırıl aydınlıktı. Ay ışığı vardı. Yavaş yavaş, kendimi yormak istemeden yürüyordum. Eve varmadan az önceki arsada iki adam gördüm. Balık tutuyorlardı. Yanlarına gittim. Birisi, ağzında çiğnediği bir şeyi yere tükürdü. "Balık çıkıyor mu?" dedim. Suratıma baktı. Anlamsız. Gülümsedim. Oltasının iğnesine yem takıyordu bana bakan. Kocaman elleri vardı. "Ha?" dedi. "Hiç" dedim. "Ne işin var senin burda?" dedi. "Gecenin bu vakti? Bizi mi gözlüyorsun?" "Yoo," dedim. Şaşkın. Yardım dilcr gibi yanındakine baktım. Ayağına donunu giymeye çabalıyordu da. Arkasına dönük. Yüziinü görmedim. "Ben sizi balık tutuyorsunuz sanmıştım,' dedim. Kocaman elleri olan yakama yapıştı, tartaklamaya başladı. "Balık tuttuğumuzu sanıyor Seçilmiş Hikâyeler Fethi Naci Ferit Edgü Karanlıkta muş... Yalan söyleme," dedi. "Bizi izliyorsun." "Hayır," dedim. "Kimseyi izlediğim yok benim. Ben..." tteledi. Yere düştüm. Karşı koymak istemiştim ayaktayken. Oysa elimi bile kıpırdatamadım. Ayağa kalkıp, uzaklaşırken, "Âsıl siz beni izliyorsunuz, diye bağırdım. Asd siz beni..." Karanlıktı yol. Ay buluta girmişti. Sallana sallana yürüyordum. Duvarlara tutuna tutuna. Önümden bir karaltı geçti. Az ilerde durup bir an baktı. Sonra uzaklaştı, karanlığın içinde yitti. Ayak sesleri duyulmaz oldu. Gecenin sessizliğini dinledim, bir an, olduğum yerde durup. Birazdan bahçeyi geçıp eve varacağım. arkamdan geliyorlar mı acaba? Ben daha bahçeye varmadan yakalayıp öldürmeseler bari. Başkalarına söyleyeceğimden korkmuş olmalılar. Her adımda dönüp korkuyla ardıma bakıyordum. Karanlıkta hiçbir şey görülmüyordu. Bahçe duvannın tırtıklılığını duydum. Şimdi gider çamın altına işerim. Açılınm. Kasıklarım nasıl da acıyor. Demir bahçe kapısını ittim; açıldı. Geriden sürmeledim kapıyı. Gidip çamın dibine işedim. Derin derin soludum çişim bitince. Çamla deniz kokusu Doldu ciğerlerime. Açılır gibi oldum. Anahtarı aradım. Ansılem ovnatmamıştır. Ancak, KavuKçu'nun öyküleri büyük bir yayınevinde yayımlanmasıyla, birden eleştirmenimizin en gözde yazarı haline gelmiştir!" (s. 23) Densizliğin, cehaletin sonu yok! Cemil Kavukçu'yu, 199 l'de, Temmuz Suçlu adlı hikâye kitabıyla tanımıştım. 24 Haziran 199l'de yazdığım "Bir Hikâyeci" başlıklı eleştiri günlüğünde, "Cemil Kavukçu'yu geç tanıdığım için dım: erken döneceğim diye almamıştım sabah çıkarken. Kapıyı çaldım. Kimseler çıkmadı. Beni beklerken uyudu mu acaba? Kayıkhanenin rıhtımına çıkıp, ordan sesleneyim dedim. Kayıkhaneye girerken (yeniden) dalgaların sesini duydum. Kayıkhanenin kapısında duraladım. Korkuyordum. Sanki içerde birisi vardı. Korkudan kurtulacakmışım gibi gökyüzüne baktım. Birkaç soluk yıldız vardı. Kayıkhanenin karanlığına seslendim: "Hey kim var orada? Görüyorum. Hadi çık!" Sesimin yankısını bekledim, gelmedi. Tüm kayıkhaneyi. Rıhtıma vardım. Burası biraz aydınlık üzgünüm; çünkü karşımızda gerçekten usta bir hikâyeci var: Temmuz Suçlu, son yıllarda okuduöumenbaşarılı hikâye \df^/mTia^mf)in." diyordum. fKomanik Yaşam, Eleştıri Günlüğü: 3 içinde, CanYayınlan, 1992). Bir de şunu: "Kitaba ağırlığını veren hikâyeler çalkantuı bir dönemi, bir karabasanı yansıtan hikâyeler." Cemil Kavukçu belki de hakkında en çok yazı yazdığım hikâyecidir. odaya baktım. Işık yoktu. "Uyuyor olmalı." Seslendim. Kimse çıkmadı. Bir daha, Gene. Beni beklerken uyuyup kalmıştır, diye düşündüm. Rıhtıma oturdum. Taşın soğukluğu yayıldı içime. Ellerimi dizlerim üstünde kavuşturdum; başımı kollarıma dayadım; böylece bir köstebek gibi tostoparlak, gecenin, kendımin içinde, yalnız, yapayalnız sabahı edecektim. Içimde çürük (diyebileceğim) bir duygıı vardı. Korkunun yerini alan. Yalnızlıktan çok yalnız bırakmanın acısı. Günün ilk ışığında, ilkin soluk, sonra aydınlığa kavuşmuş nesnelerin yeryüzündeki varlığı denli ak, elle tutulabilecek (diyebilcceğim) diişünceler beliriyordu kafamda. Ne yapmıştım bu akşam.1 Çok mu içmiştim? Çok mu kendime yakınlaşmıştım? Dalgalar suyıın altında biriknıiş pislikleri yüze mi vurmuşlardı? Ilk kez bu gece mi olmuştu bu? Neydi bu pisliklerr1 Ben. Başını dönüyor, gözlerimin altı, clmacık kemiklerim sızlıyordu. Çok kötü vurdu. Niçin vurdu? Ben dayak atılacak adam mıyım? Ne yaparlarsa yapsınlar. Bana ne onlardan. Ben onları balık tutuyorlar sanmıştım. Deniz kenarında... Ne bileyim ben? Karşı koymadım. Garip: karşı koymadımkoyamadım. Beni gören de güçlü bir adam sanır. Ayaz. Titriyorum. Gecenin ayazında titriyorum. Ayağa kalktım. Kalkınadan yerde bir mermer parçası bulmuştum. Avcumda sıktını menneri. Sıktını. Sıktım. Sonra denize attım. Gecenin sessizliği içinde, cuppp... Şıı merdivenin altına girer, geceyi orda geçiririm, diye düşündüm. Merdivenin altına atılmış kırık hasır iskemleyi çıkardım. Pardösüme daha bir sarıldım. Uyumak istiyordu. Ama hayır, ordan oraya atlıyordu düşüncem. Işte hiç kimseler yoktu çevrede. Hiç kimseler. Bir ses dalgaların sesi ve ıssız çevre. Karanlık. Karanlık. Arada bir uzaktan geçen gemilerin yanıp sönen kırmızıyeşil ışıklarını görüyordum. Oturduğum yerde de rahat edemedim. Kıçıma bir şeyler batıyordu. Bir kiremit parçası. Buldum. Onu da attım sıkıntıyla denize: cuppp... gitti. Bunun ardından pencerenin açılmasından çıkan sesi duydum. Merdivenin altından çıktım. Işık yoktu pencerede. Ama onu gördüm: karanlıkta, acılı, durgun (diyebileceğim) boş, boş, boş gözlerle bakıyordu rıhtıma. Beni gördü. Gülümsemeye çabştı. Elimi kırık hasır iskemlenin arkalığından çektim. Merdivenleri çıktım, açılan kapıdan herhangi bir geceme daha girdim.* BİR AÇIKLAMA Papirüs Yayınları, eksik olmasınlar, bana da kitap yolluyorlar. Geçenlerde yofiadıkları kitaplardan birini gözden geçiriyordum: Kertenkeleler ve Edebiyat. Dokuz sayfa sonra Bay Ahmet Yıldız tutamamış kendini, şöyle diyor: "Trajik bir örnektir: En ünlü eleştirmenlerimizden Fethi Naci, Cemil Kavukçu'nun on yıl bovunca tek bir öyküsü hakkında ka ÖZÜR VE TEŞEKKÜR Fethi Naci ustamız, sayfasına iki sayıdır öykücülerımizden seçme öyküler alıyor. Bizi sayfasının başlığının değiştirilmesi konusunda uyarmasına karşın kitap fuarlarının yoğunluğu nedeniyle bu değışikliği yapmayı atlamışız. Bundan böyie Fethi Naci'nin savfasının başlığı "Fethi NacıSeçılmiş Hikâyeler" olarak devam edecek. I'ethi Naci'den, okurlarımızdan özür düer bu konuda bızı uyaran sevgilı yazarlarımıza da teşekkür ederiz. Cumhuriyet KİTAP K İ T A P SAYFA 8 9 C U M H U R İ Y E T SA Yl 74 1