25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Mitler ve inanc kültü riği var mıdırr Bıı sorıınıın kcsin kar^ılıgı hıçbır zaıııan olmamı^tır. Çunku, vazara göre hiı, bir olgucu cleşıirtnen, efsanelestıı ıııenin ("labıılatıon") ve doğaüstü nün ("sıırnaturcl") ıısresınden geleme mi^tir. (S. 13) C)yleyse cfsanclcre inanmaktan başka neva1 pılabılıir (Jene dc yaygın elsanelere olan inaııclardan bazıları zamanla terkediLııc mış cieğıldıı. Yazar bu noktada, A. D. Ma migliaııo'nun l>ır dıişııncesıni ıpııtu olarak alıyor: 'larih ara^tırmasının çağdaş vöntctni, ozgıin kaynaklar ıle ikinti el kavnaklar arasındaki ayrını iızerine kıı rulmuştıır. Roma Mnhının ilk yiı/vıllaıı konusıındaki kuşkulu dıırumlar Iııı gerıde kalnıı^ zamanların çağda^ belge ve kaynaktan yoksıın olu^uyla ilgilidir (Bcaııfort ve Ni ebtıhr) (s. 14). Nitekimgeriyebakıldıgında, biliıııler tarihi, doğrıı yöntemin ve doğrıı hakıkatlerin aşaıııalı olarak keşfedilnıesi biçimindc görıınmez. Yunanhla rınkendı mıtolojtlerineinanmayadaonlara kuşkulıı davranma konusunda, kendilerıne ozgü yöntemleri var. bunıı, başka kiiltürler icin dc söylcmek miimkün. Yunan efsaneleıi iı,iıı yazar, kitabının daha sonraki bölıimlerinde de sık sık, tarihçı olmaktaiT çok, mit uzmanı olan Paıısanias'ı örnek almakta, diişiincelerini ona dayandırmaktadır. Nedenine gelince o, cağdaş bir filozofla boy öl(,üşebilccek düzeyde bir isim oldııgu gibi, "Yıınanis tan'ın tasviri" başlıklı eseri de bir Antik Yıınan "baedakcr"idir. Çokça yolcıılıık yapmış, kitaplıkları taramış, ner şeyi "kendi gözleriylc" gömıııştıır Pausanias; mit sorunıı olarak bilinen bilmeceyle ilk uğraşan kişinin o olnıası da bir rastlantı de^il yazara göre. Paul Veyne'ııı "giinccl olaylar öğretisi" olarak adlandırdığı yön tcm, "olağanıistii" kavramını dışlıyor bu nedenle. ()rneğin güniımıizde, gerçı "boga baslı ınsanlar" yoktuı, anıa onlarm yerini afaıı krallar vardır. Antık <I(inem tarihçisi kaynak göstermez; söylediklerine inanılmasını i.ster. 1 "Yunanlılar Mitlerine Inanmışlarmıydı?" Mtt uzmanı Pausanias Din adamlarının ya da bilgi sahibi yerlilerin "sözlü bilgiler"inegiivcnir. Pausanias'da olduğu gibi, kaynak, bıı sözlü bilgılerdır. Söylentilerdir ("ak<x;") bir başka deyişlc. Bıınıın aksinc Estienne Pasqııier ise, Valiijiııasını mctnc dönüştürdüktcn sonra, giiveniürligi konusundaki kuşkuları dağıtmak için, 156O'lı yıllarda, bu metni arkadaşları arasında dolaştırıyor ve onlar ca da doğrulanmasına özen gösteriyordıı. Bu tutunı, eski efsane yazarlarının, halk söylencelerine dayanan tutumlarıyla benzedik gösterse de ("vulgata") bizinı tarih anlayışımızdaki kaynak arayışı yönünden, ondaıı ayrılmaktadır. Nedir o halde mit? "Saptınlmış tarih"tcn mi dogmuştıırr1 Yoksa "geliştirilmiş tarih "ten mi? Kollektil yalan söyleme hastalığı mıdır mitr1 Yoksa bir alegori mi? Bütiin mı ve lienzeri sorulara bakıldıgında, biz de yazar gibi düşüneceğiz: Hakikat duygusunıın anlamı çok geniştir. Ayrıca bu anlamda mit, yani "hakikat" kurmaca edebiyat da danil, bircok yöne çekilebilir (s. 29). Yunan mitolojisi ise, dinle ilişkisi en zayıf mitolojilerden biridir. Ayrıca halka da yanan "edcbi" bir tür olnıanm da ötesine geçmez. Sözlü bir edebiyattıryani. Ciene rausanias'a bakılırsa, en kiiçiık köy bile, yerel kültür özellikleri konusunda, ken dinc özgü bir efsanedir. "Yerü bilginler" tarafından uydurulmuştur bu efsane. Halk, komısıı mâcera, sadizm, seks ve züppelik olan bu öykulerden çok hoşla nıyordu. Sanatcilaruı, ressam ve hcykeltırasların ilgisi de bıı yöndeydi. Edebiyat ise, bıı öyküleri şiir ve düzyazı olarak ele alıyordu. "Hakiki" idi bıı efsaneler. Ne var kı bızi çevreleyen geıçeklikler gibi algilanmıyor, onların "çağı olmayan" bir gcçmişte yaşanmış oldukları varsayılıyordu. (s. 51) Bu geçmiş, "paganlar dönemi"ne işaret etmekteydi. Taıırılarla insanlar iç içeydi bu dönemde. Mıtolojinin zamanı ve uzamı, bizinı zanıanımıza ve ıızamımıza bcnzcmiyordu. Yıınanlı, tajırıları gokyiizüne koyuyordu ama, onları orada görse, şaşkınlıktan donakalırdı. ünun gözündekı "mitik zaman", içindebulunıılan zamanla, yaJnızca yiizeysel bir benzerliği yansıtmaktaydı. Insanın bilinen ya da bilinrneyen bir "geçmiş"inin bulundugu Paul Veync mir konusuna ilginç bir yaklaşımda bulunuyor elimizdcki öncmli çalışmasinda. Konuyla ilgili tartışmalar açacak olan kitabı konuyla ilgilenenler kaçırmamalı. A. ŞULE SÜZÜK Sözlü edebiyat nu düşünmek, pek doğal olamazd Thukydides, Hckataıos, Paıısanias ya d Aııgustınus a kadaı, bütiin duşunıırlerıı inaıııııaya devam edeceklerı "mitik cv ren" bııdıır işte. Ama onlar bıı evrenı iundc yaşadığımız evrenın olaylarına in dırgemekte birleşirler. Dusıınıır olma yanlara görc ise, kollektit belleğin otesm de, geçmiş güzcl zamanlardan daha giı zcl, "ampirik olmayacak kadaı gu/cl" bı evrendı bu, Kahramanları, doğal ınsan aşıyordu. (Yazar bıı ayrınıı, biı düşe.sir bir buriuva kadından daha çok degeiı sahip olduğunu öne süren Proust'a bağ lıyor.) Yunanlılar mite gerçekteıı inanıyoı idiyseler, onu kunnacadan ayırmayı bili yorlar mıydı? Kitabın çözümlemcve ça lıştığı sorutı, bu noktada dıığumlcnmek tcdir. Aristoteles'e göre, hakikat tanrı gibidir, "eşseslilik" ve "benzerlik" ö/elliğ, taşır. Çünku bütiin hakikatlcr, birbınvlt benzer gibi görünurler. (s. 36) 1 lonıe ros'ıın dinleyicilerı "gcncl hakikat"e ınanıyorlardı. Ama Mars ile Venüs ınasalının zevkinden yoksıın kalmak da istemivorlardı. Bu dururn, Bonaparte ılcjo.scphincarasındaki aşkı, kıırmaca görmcdıkleri ıçın konuyu didiklemek istemcyen ve onu "redaksıyonel" (yazmaya ilişkin) bıılan güniimüz okurunun durumıınu aııdırır. (îerçeklikle kıırmaca araısndakı ayrım, burada "nesnel" değildır. Bıı ayrım, bizim öznel anlamda, bıı olayı kurmaca olarak görüp görnıemcmize bağlı biı dıı rıımdıır. (Sanatın kullanıdığı büyıılu ya da büyüsel gerçeklik, burada devıeye girmektedir.) Paul Veync'ın vardığı sonııç şudur: İnanç biçimlcri, hakikate sahip olma biçimleriyle ilintilidir. Bu konuda l'oucault'nun, diişüncelerin tarilıinin, hakikat konusundaki felscii duşünce tanhselleş^ tirildiği zaman başladığına ilişkin goruşııne katılır. C)te yandan mit, başkaMiun inancından öğrenılmiş biı "bilgi"dir (s. 4^). Biı şey, bizim ctki alanımızdan avıılmışsa, biz de ona inanıp inanmadığımızı bilemeviz. Nitekim Pindaros, tanrılann gerçekleştırdiği hiçbir şcyin onu şaşırtmadığını söylemişti. C) nedenle, çıkaı gözetmeyen bir yalan da yalan olamazdı. (s. 46) Mit ne doğru, ne de vanlıştır. (), yalnızca bir "tcrtium quid"dir (üçuncıı bir şey, ikisi ortası, uzlaşma). Çok eski dönemlerde, teoloji, lızik ve tarih olmadığırula, şaırlcrin uydurdıığusözlei, gcıçekmış gıbı algılanıyordu. O ncdeııle de lıcrkcs, ııyılıırma olanlarla hakiki ınitlcrı, "avnı dikkatlc" algılıyorlardı. Bütiin determınist yaklaşımların uzağında, benzer olgulaıın benzer sonııçlaı doğıııdıığu gerçeğinden vola çıkmak, bir başka deyişle, deneyseki yaklaşımlara itibaretmek dc, mitlcri bize ycterınce açıklamayacaktır. "Icat cdilebılirlık", tarihin taslaklara uymadıgıınn bırgösteıgesidir. Max Wcber ve Nıetzsche, olgııların onenısiz şeylcr olduklarına degınmişlerdi. Hcr olgıı, heı dıı nımda, avnı rolü ovnamaz (s. 57). Bu durumda, mıtlcı aracılığıyla dıışünüıken, hcr olguvu, içindc bulundugu ko şuflara göre değerlendirmek gerekcccktir. Toctjuevıllc ın "doğal esneklik" ya da "egenıcnlik isteği" olarak tanım ladğı aykırı bıı düşünccvcgoıe, devrimler, baskıcı bir rejı K İ T A P ÖğrenHmis bilgi' S özlük aıılamıyla çeşitli yönlere çeki lcn ve farklı, ama öze ilişkin yorumuylu bcnzcr tcmeUer üzcrindc bi çimlcnen 'mythe' kavramı, toplumsal kültürün oluşumunda inanç ve gelcnek baülamında ortak ışlevler üstlenegelmiştir Diıgüne kadar. Paylaşdan söylenJcrola rak mirlcr, halkın efsane iiretme ("mythopoeıa") ıhtiyacınııı da somııt göstergele ridir. Doğudan Bati'va, ilkel toplumlardan gelişmiş toplıımlara, hcr ınsan vığı nının koynıında besleyegeldiği, tcmelilişkıleıiııi bozup degiştirmckten kaçındığı kemikleşmış ınanç kültlcri vardır. Mitlcr, bıı inanç kiiltleri üzerinde biçımlenir ve gücıinü, içınden geldiği topluınun doğa ve insan kavrayışından alır. (îıderek bi rer ütopyayu dönüşen mitlcr isc zamanla sanallaşır, gerçekliğin ızdüşümii niteliğini taşıdıkları halde, baglı oldukları gerçekliğin ıızağııu: çekılerek neredevse düş selleşırler. Anıa özlcrindcki karakteri yıtirmezler gcne de. Söylerıler ya da elsanclcrin kaynagına indiğiınızde.öınegın I liııt "UpanisacTlaııııı, bizim Dcde Korkııt oykülerını, tipik orneklerolarak da Yıınan mitlcrinielı'aldığımızda, elsanelerın bırer "kmgıı ta rıh" mı, voksa bııer "vulgala"dan mı ibalet olduğu sonısıı akla gelebılır. Sözgeli şi, Mınos'.ı atledılen bütiin söylenlcr (akıl alma/ olavlar), zamanla efsaneden sökii lııp atılmak yeııne, lyi ile kötü arasındaki çalışıııanm özu olarak kabııl edildikle rinc gore, t.ırıhsel akış içindeki iman gerçegtylc clsaııc olgusıı arasında kaçınılmaz bir ilışkının vatlığı hep karşımıza çıkar. Bossııct'ıım devimıyle "mitık zanıandi zin" soz kotuısııduı burada. Yunaıı mitlerinı bıı açıdan ınceleycıı Paııl Veyne de bıı noktadan yola çıkıyor kitabıııda; insanların zamanla "kurmaca"yı "hakikat" olarak bcnimscdikleri s o nııcuna varıyor Ciene yazarın tanımıyla, "kültiiı" dediğimiz şev dc bıından başka bir şey de^ıl. Pekı anıa, efsanelerin "olantik" bir i«,v SAYFA 10 C U M H U R İ Y E 1 S A YI 70
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear