Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
J gıden, tarıhı bılgıJen, hellck gücünden etkılenen ınsanları göriiyoruz daha çok Evet, bilgi her zaman etkimiştir insanlara. Bunun çok güzel bir örneğini yaşamıştırn. 1964 yıtydı, ünlü düs.ünürlerimizden Nusrct Arik davetli olarak Paris'tc yüksek öğrermen okıılunda, Reısenbach adlı bir profesör üzerine ders veriyordu. O keyifli derste bir zamanlar Reisenbach'ın öğrencisi de olmuş olan Nusret Bcy'e biri, Reisenbach'ın nc zaman öldüğünü sordu. Nusret Bey, ölüm tarihinı günii ve saatiyle birlikte söyleyince dersteki herkes çok etkilenmişti. Bu örnekte de olduğıı gibi kesin tarih insanları hep etkilemiştir. Çok önemli değil, ansiklopediyi açıp bakarsımz. Ezber, bellek, kuru bilgi gibi kendi başına bir değer olma• n ögelcr de çok etkiliyor insaruan. 'Yaa an'dakı kuram da, kuru bilgiler de insanlar üzerinde aynı etkiyi bıraktı. Kuşlartn (Jglu Yunm, kuramını kurarken iezgısel, duygusalve en önemliiı de kendı durumundan yola çtkarak yaştyor kaygı•nnı. Oysa YusufAksu daha çok acı çekiyor, aynı sorunları yaşarken Nedettibelkide sezgıden çok bilgiyı i'mder almau kendısine ya da kendisinin dc dcvrcdcn çıkarak öyle tantnması... îki arkadas. ya da ikı kardeş, aynı yönelımlen paylaşmakla birlikte birbirlerinden çok farklılar. Yunus'a göre, yazının bulıınmasından önce, insanların, kuşların oldu\u gibi, evrensel ve eklemlenimsiz bir dileri vardır. Bu dil, yalana olanak vermez, iletişimi doörudan satlar. Yazı bulununca dogan yerel ve eklemlenımlı dillerle ınsan dıli evrenselliğini yitirmiştır ona göre. O ilk dilin özlemini en çok da kekemeler duvar ve bu yeni dili konuşamadıkları için kekelerler. Vunus Aksu'nun ulaşamayacağı hiçbir hedef yok ve asıl kavnak o. YusufAksu isc, onun dostu olmakla, onunla kanştınlmakla bir önem kazanıyor. Güçlü belleği ve ansiklopedi bilgisi ona önem kazandırır. Sonuçta Yusuf Aksu'nun kuramı, kendisinin de anlayacağı gibi, yanlış bir kuramdır; ama, hcm bir şiirseldir, hem de hepimizin içindeki bir gerçeklik özlemini aramıştır. Yunııs kuramını daha çok bir söylem olarak ve şakayla kanşık kendi kekemeliğinden yola çıkarak dile getirirken, Yusuf Tcuramı, onun devamında da büyük bir yalanı yaşar. Ama yine de, o da iyi bir ınsan. Yalan da da zaten pek kötü kahramanlara yer yok Daha çok hatalanyla varolan insanları göriiyoruz.. Evet, kapıcı Müslüm Efendi'nin bile, ki Istanbul'da çok karşılaştığımız kısa sürede yükselen insanlardan, en azından şiirscl bir yanı var, güvercinlere olan sevgisi var. Tam kötü aslında yoktur da belki. Benim için bütün karakterler eş değerdedir, hepsinin kendine göre bir işlevi vardır. Her biri kendi bireysel özellikferinin yanı sıra, bir göriişü, bir tutumu, bir sınıfı kişilcştirir. En do&al karakter C.emıle belki de, kı Yusuf Akm'nun ölürken de oha, bir şekılde kendisiyle hesaplasmasırtı sağlıyor Cemile'nin de nep dayandlğı bir yer var. Türküleri seviyor, memleketine bağlı, kötü bir çocukluğu olmasına karşın içtenliğini sürdıirebiliyor. Aslında, onun bu lcişüiğine kavuşmasına da Yusuf aracı oluyor çiinkü onun arılığıyla kendi arılığını yakalıyor Ccmile. Yalan 'da en kılit sö'zcük, en yog"un arayı$ belki de kendi olmak . Kendi olmak ama kimi zaman da insanlar olmadıkları gibi, görünmek istedikleri gibi, olmak istedikleri gibi görünüyorlar. Bir de kendisi olan, oldıığu gibi görünenlcr var. Yusuf, kendisi gibi görünmek istemesine rağmen ona başka türlü görme konusunda da dayatılabilıyor. Siztn görünme durumunuza geltrsek .. Kaan Özkan'ın 'GörünmezAdam'kitabının adı da sızi çok kar$ılayan bir söz, sanki 'Yalan' üzertne konuşulanları da destekliyor. Benim görünmez adamlığ'ım gerçek bir görünmeme durumundan kavnaklanıyor. Hani bazen bir kuynığa girersiniz, 'sırada yoktıın, kardeşim sen nereden çıktın" derler ya, bu benim başıma hep gelir. Yanyana aynı kuyruğa girrnişkcn, yanımdaki kisinin 'siz sırada degudiniz' dedigini çok duyuum. Bu nedenle önermiştim bu sözü kitaba. Aynca ben görünmeye de çok düskün de&ilim, gizlemem kendimi ama ortada da pek gö l rünmem. ' Yalan'ın csin kaynag~ının 'Dünyanın Bu lün Sabahlan' olduğunu söylemij/iniz daha önce. Oradakı deha muzısyen iktidarı reddedıyordu, Yalan 'da ne dehayla tlgıst bıle olmayan bir kısı ıktıdanzılıg'ıyla ıkttdar oluyor Bu, herhalde geçmışın ve bugünün deg'erle rının de ne kadar bajkalaştığtnm bırgös/er gesı bir yerde? Çok güzcl bir lutaptır 'Dünyanın Bütün Sabahlan'. 14. Louis döneminde yaşamış bir müzisyenın, üstelik soylu bir insan olduğu halde, herkes sarayda kralın çevresinde toplanırken bu gücü reddedebilmesini anlatıyor. Yalın bir kıtap olduğu için iyi yan sıtıyordu o gerçeklifii. Oradaki gerçek bir dahi, ama 'Yalan'daki karaktcr onun tcrsı. Bizim toplumumuza daha uygun düşecek, dehayla uzaktan yakından hiçbir ilgisi bu lunmayan, ama dahi diye algılanan birinin romanını yazmayı o zaman düşüımıeye ba:jlamıştım. Ama ortak paydalarının içtenlikte birleştıkleri söylenebilir. Yalan dan ne kadar ders çıkarılahılır, yanımıza ne katabiliriz? Çiinkü sız edebıyal yalan araaltğtyla da oha gerçeğisöyler diyorsunuz. • Ders çıkarılsın diye yazmayız hiçbir zaman. Roland Barthes 'edebiyat esinlemez yalnız sorular sorar' der. Ve soru sormak aynı zamanda da sordıırtmakrır. Bence, yazar öncelikle göstermeli ve sezdirmelidir.'Örneğin Balzac, katolik ve kralcı dünya görüSjünden yola çıkar, ama aslında daha yakından baktığınızda halktan yana bir insan oldıığunu görürsünüz. Balzac yalnızca sonılar sormuşrur dünyaya.' der Barthes. Okur kendisine göre yeni sorular soracak, yanıtlar verecektir. Bu bakımdan edebiyatın bir ögrenme yolu olduğunu düşünmüşümdür hep, didaktik ders veren bir edebiyat yerine soru soran, yanıtlann ne olabıleceğıni sezdiren bir tür. Ne bileyim bir Dostoyevski okuruz, hiç düşünmediğimiz birtakım sorunlarla karşı karşıya geliriz. Aslında edebiyat okuyucunun söylemesine yardımcı olur. Kitap okumak bir yolculuğa çıkmaksa eğer ve iyi bir kitapsa bir şeyleri sezdirir, gösterir okuyucuya. Diyelim ki Kafka'nın kurduğu farklı dünya, bazen inandırıcı gelmeyebüir ama birden en yalın insanla karşı karşıya getirir bizi Kafka ve yanıtı biz veririz. Eğer iyi bir kitapsa Yalan'ın da aynı işlevi yerine getirmiş olinasını umarım. Siz edebiyat tarihininpek çok sürecine tanıklık ettiniz. 50 6O'lı yıllardan bugiine edebıyatçı tanımı ne kadar değişti, bugiinku edebıyatçılar nasıl bir konumdalar? 1960'larda edebiyatçılara fazla önem verildiğinden değil de, her türlü mııhalefeti susturmak adına bir çaba, ilgi vardı. Ede biyatçılardan korkmalarının nedeni söyle diği şeyleri kavravamama arkasında başka bir şey arama korkusundan kaynaklanıyordu daha çok, en küçük durumda tepesine binerlerdi. Yeni dönemde ise hiç değer vermemeye başladılar, kızıl tehlike de ortadan kalktı ya, bu bakımdan 'ne söylerse söylesin' diye bakıyorlar. Ekonomik açıdan değerleniyor artık edebiyatçı, çok kazanan edebiyatcı, iyi edebiyatçıdır, değerlidir gözüyle bakılıyor. E, o zaman bizler de 'görünmez adam' olarak kalıyoruz. • Mehnjıet Anü Akdeniz'in ortasmda, Sicilya Adası'na bağlı ıssız bir deniz feneri: San Lorenzo. Dış dünyayla bağlantı kurmadan, bu kayalık adacıkta haftalar, hatta aylar geçiren bir gönüllü sürgün: Fenerin bekçisi Mehmet Ali Pargalı; ve ölümcül, onulmaz bir aşkla bağlandığı gizemli bir genç kadın: Gül. Mehmet Anıl GERİ GELMEMEK ÜZERE şaşırtmacalarla dolu tuhaf bir aşkın romanı. İstanbul ile San Lorenzo arasında gidip gelirken, bir gerilim romanı kadar heyecan verici, bir aşk romanı kadar duyarlı ve bir serüven romanı kadar sürpriz yüklü. Geri Gelmemek Üzere bir ilk roman; sürükleyici ve usta işi kurgusuyla kendini bir solukta okutan bir ilk roman. Geri Gelmemek Üzere GERİ GELMEMEK ÜZERE HALKANLATJLARI Halk Anlatılarinda, Adnan anlatı kavramını irdelerken, söylencelerden destanlara, masallardan ağıtlara, Dede Korkut anlatılanndan Şahmeran, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Köroğlu gibi halk hikâyelerine, Nasrettin Hoca nkralanna, Yunus Emre'ye, Pir Sultan Abdal'a; oradan çağdaş anlatının verimli alanlarına: Nâzım Hikmet'e, Fazıl Hüsnü Dağlarca'ya, Cahit Külebi'ye, Ceyhun Atuf Kansu'ya, Yaşar Kemal'e, Ülkü Tamer'e, Orhan Duru'ya, Murathan Mungan'a... uzayan bir anlatı geleneğinin boyutlannı saptamaya çalışıyor. Binyazar, r Adnan Binyazar HALK ANLATILARI Adnan Binyazar TahslnYucel'in Yalanıyaşadıdımızdönemdekl koca bo$luâun Içlnde, koca bir yalanı paylaşmamızın oyküsü... YAYÎNLARI http://www.canyayinlari.com eposta: yayinevi@canyayinlari.com CUMHURİYET KİTAP SAYI 697