25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

0 K U R L A RA Yunus Nadi Ödülleri bu yıl da sahiplerini bıddu. Tahsin Yücel, Osman Şahin ve Yılmaz Gruda gibi edebiyatımızın önemli ustalannın yanı sıra genç bir öykücümüz Deniz Topçu ve iki genç karikatürcümüz, Hüseyin Tanyeri ve Yavuz Özhan Önür bu yılın kazananlan oldu'lar. Tahsin Yücel "Yalan" adlı olağanüslü romanıyla bu yılın roman ödülüne en yakın duran romancımızdı, Osman Şahin ise öykücülükteki ustalıgım bu kez de "Ölüm Oyunları" ıle sürdürmüş ve öykü ödülüne uzanıvermisti ama bir el daha vardı ödülü tutan, Deniz Topçu. Topçu yarışmaya'Çözülme Zamanı" ve "Altın Umut" adlı iki öykü ile katılmıştı ve ödülü Os man Şahin ile paylaştı. Şiir ödülünü ise yıllartn oyuncusu ve şairi Yılmaz Gruda "Marathon" adlı kitabı ıle aldı. Oyunculukla sairliği bir arada sürdüren Gruda siirden hiçbir zaman kop~ mamış ve şiirini sürekli olarak geliştırmişti. Bunun en iyi kanıtı da yanşmaya katıldıgı "Marathon" adlı kitabıdır. Karikatür ise bu yıl Di yarbakır'ın Eğil ilçesinde yaşayan Hüseyin Tanyeri ıle Antalya'nın Korkuteli ilçesinde yaşayan Yavuz Özhan Önür arasında paylastmldı. Yarısmaya katılan ve ödül alanları bir kez daha kutluyoruz. Bol kıtaplı günler... TURHAN CÜNAY Neden yazarlar? Neden okuvoruz? R oman ve öykülerin arka sayfalarındaki teşekkür notlarını okurken metnin sanki daha içine girdiğimi düşünüp ayn bir heyecan duyarım. Çoğunlııkla teşekkür ermeye niyctlenerek başlanılan bu notlarda çevresinden apaçık özür diler yazar, kapanıp yazarken unuttuğu esinden ve çocuklanndan af dilerken biz dc yazarın yalnızlığına tanık olurıız. Bunun çok farkında ve seçilmiş bir yalnızlık olduğunu söylemeye gerek yok, bir şekilde yazarın kendi içine gömülüp yazdığını tahmin etmek de zor değil. Murathan Mungan'ın derlediği " Yazıhane," o çok sevdiğimiz vazarların neden yazdıklarını anlamaya çalıştıkları ve çoğıınun da bunu tam anlamadığını itirat ettikleri makalelerden oluşııyor Kitabı ılgınç kılan ozelliklerden biri bunca rarklı tiirde yazan insanın benzer duygıılardan yola çikması. ürtak noktalann başında yalnızlıkları geliyor: başkalarıyla birlikte olduklarında bile kurdııkları diınyanın ıçınde çevrelerine ıızaklaşmaları ve bazen yabancılaşmalarını anlatı yorlar. Aslında gelişmiş bırey dnygusu sanatçı, bilim adamı, düşunür ve birçok insanın yakın çevrelerinden uzaklaşmasını beraherınde getirir ama yazarlar yalnızlıktan söz ederken sanırım sadece birey olma hali değil, bunun ötesınde, kurgıı ve hayalin getirdiği bir gerçeklikten kopuştan da söz edıyorlar, bu rarklı bir kopukluk, sürekli hikâyeler uyduran, hayali karakterlerle konıısan çocukların yalnızlığı. Kitaptaki bazı yazılarda Ursula Leguin ve Marguerite Duras çocuklarından, 1 lanif Kureishi babasından soz ettiklerinde uzaklasma duygusu doruğa ulaşıyor, kuşkıısuz bu tıenli az bilgiden aile fertleriyle ili^kilerini anlanıak olanaksız fakat "diğerlerinden" söz ederken mesafe açık bir şekilde hiv sediliyor. Öteyandan roman kahramanlarından bahsettiklerinde hiçbir mesate hissedil miyor. Sanatın ve özellikle edebivatın doğasında bu yalnızlılda birlikte gelen bir başka olgıı daha var kı, bu konııya kitaptaki makalelerin hiçbiri iazla değinmiyor: sevgi açlığı. (îeorge Onvell, I'^lıas Canetti bir onaylama isteğiyle yazdıklarını itiraf ediyorlar fakat bunun ötesinde yoğun bir sevilme isteği de seziyoruz, en basta tabii okunmu ve anlaşılma ama hemen ardından da onaylanma, lakdir edilme ile birlikte okuyan kişilerde merak ve sevgi uyandırmak arzusıı yarıyor. Diyelim ki birisine neden bankacı olduğunu sorduk, biiyük bir olasılıkla alacağımız yanıt yalın ve açık olacaktır. Bankacının ver diği yanıttan işinı severek yapıp vapmadığını da kolavea anlamamız gerekir, oysa vazarın neden yazdığını anlattıgı bu makalelerde yazmayı isteyerek ve severek yaptıklarından pek emin olamıyoruz, sanki yazma bir zorunluluk ve yapılması gerekiyor. Bu seçkıye alınan yazarların büvıık bir kısmı çok küçük yaşta yazar olmaya karar verdiklerini söylıivorlar fakat ne garip ki yazarlıgı çok sevdik lerini sövlemiyorlar hatta bazen neredeyse bundan bir lanetmişcesine söz ediyorlar. Neden bir insan durup duııırken bir roman yazma isteği duyar, nu konuyu çok sık düşünmüşümdür. Elias Canetti yazısında dört bin yıl önce Mezopotamya'da yazılan 697 Imtiyaz Sahibi: çağ Pazarlama Cazete Dergi Kitap Basım ve YayınAŞvi temsilen Cumhuriyet vakfı adına llhan Selçuk Yayın Danışmani: Turhan Günay Sorumlu Müdür Mehmet Sucu Cörsel Yönetmen: Dilek Akıskalı Baskı Merkez Gazete Dergi BasımYayıncılık san. ve Tic. A.ş. Matbaası Esenboğa yolu 13. km. Pursaklar/ANKARA > Idare Merkezh Türkocağı Cad. No: 3941 Cağaloğlu. 34 334 Istanbul Tel: (212) 512 05 05 Reklam:PubliMedia T Gılgamış Destanına çok yerinde bir düşünceyle değiniyor. Diyelim ki jjimdi yazmanın ardında Roland Barthes'ın da sıraladığı on madde yatıyor, bu maddelerin hemen hepsınde birey olarak yazarın ön plana çıkma koşulu yatıyor, ama bu maddelerı örneğin orta çağda anonim yazan biri için düşünmek zor. Yazan öne çıkaran eserin altındaki imzası oluyor gunumüzde ve çok az belki de sıfır sayıdaki eser imzasız çıkıyor. Bu da Gügamıi} Destanına Canetti'nin neden gönderme yaptığını tekrar düşünmeye itiyor nizi, yuzyıllar boyunca yazar yerine eser vurgulanırken bugün DU durum tamamen değişti. Canettinin yazısı bu açıdan çok ilginç geldi bana, (iılgamış Destanını yazan ya da yazılması için anlatan kijjinin hangi duyguyla bunu yaptığını düşündürdü: hâlâ yazarlar aynı duygu ile mi yazıyorlar diye merakımı na uyandırdı. Sanırım yazmanın altında yatan neden arada geçen binleıce yıla rağmen hâlâ aynı. Peki neden okuyoruz.' Bunca yazarın neden yazdıklarını okudııktan sonra doğal olarak aklıma benim neden yazdıgım sorusu takıldı. Neredeyse yazmayı öğrendiğimden beri günliık tutmamın altında yatan en temel neden sanırım bellek oluşturmak, zaman içinde o günler ne yaşayıp ne düşunmüşiım ilerleven yıllarda hatırlamak. Fakat en az bu soru kadar önemli ikinci bir sorıı belirdi: neden okuyorum? Diyeceksiniz ki, bu senin ışin, ki taplar hakkında yazmadan önce okumak zorundasın; lakat bu işi ancak üç dört senedir yapıyorıım, bundan önce neden okuyordum bu hala yanıtlanmami!} bir soru olarak karşımda Salt öğrenmek için okuduk lanmı bir kenara koyarsak, okumanın verdiği estetik haz kalıyor bir tek geriye. iyi bir edebi yat eseriyle, basıt bir çiz gi roman okumanın es tetik haz açısından farklılığı tartüjilmaz ama çocuklugumdan hatırladığım en tatlı anlardan biri Tom Miks, Teksas, Kaptan Swing gibi kitapıara gömülerek okııduğum zamanlardı. Bunları okurken ne estetik hazdan ne de derin ruhsal geli^meden anlı vordum, sadece bir kitabın içine gömülmenin verdiği hazla okuyordum. Sanırım yazar ile okıırun benzeştiği bir nokta bu, her ikısı de bir yalnızlik anında, kendi içinde yaşıvor. Derin hayallere dalmanın verdiği biı rahatlama bulduğıımıı hatırlıyorum okurken Butun bu yazmaokuma nedenlerini diişünurken sadece haz aldıklarımız söz konusu oluyor halbuki bir o kadar da hiç haz vermeyen türden okıımalar yapmak zorunda kalıyoruz. Konu ister istemez iyi roman ile kötü roman arasındaki farklılığa takılıyor. Bu seçkide yer alan makalelerin çoğu yazarın içten liğinden söz ediyor ama içtenliğin tam da tanımı yapılmıyor. Yazarın hayal dünyası ve fantezilerinden oluştuğu için belki en içten olanı anlatıyor bize romanlarda. Yazarın iç tenliği beni başka konıılara göturdu: yazar tüm sanatçılar için geçerli bu sezgisel ola rak hissettiğini şiirine ya da romanına geçiriyor. Imdi kötü yazılmıç bir metin sezgilerin kötü ifade edilmiş şekli değil, sezgilerin doğru yerde ve oranua olnıamasından kaynaklanıyor. Başka bir deyişle, eğer sanatçının sezgisi tam ise zaten eseri üretmek için yeterli malzemeye sahiptir burada geliştirdiğı teknik leri konu dışında bırakıyorum sezgileri ona neyi nasıl anlatacağını bildirir. Yani temelde merin ile yazan birbirlerine bağlayan şev böyle bir sezgi; sezgi de hiçbir zaman açıklana bilir, tam anlaşılabilir bir şey obııadığından yazarların neden yazdıklarını anlatırken çektikleri sıkıntı anlaşılır oluyor. Konuya okur açısından baktığımızda da aynı sezgilerin devreye girdiğini gcirüyoruz. Okur da sezgileri sayesinde bir eseri anlıyor ya da duygulanıyor. Ne anladığını ve nasıl anladığını çözmeuen de bir eserden zevk alınabiliyor. Bu nokta tabii edebiyata ayrı bir değer kazandınyor, bir kitabın ardındaki vazarın sezgilerini sezdiğimiz ya da yazarın bilinçaltuıa indiğimiz noktalarda özellikle edebiyat zevkimiz doruğa ulaşıyor. "Yazıhane" hem yazarları tanıma açısından hem de kendi okuma sürecimiz hakkın da düşünmeye ittiği için çok zevlde okıınan bir seçki olmuş. Murathan Mungan'ın "Ya zıyorum veBilmiyorum" başlıklı denemesiyle başlayan kitapta yer alan diğer yazarlar şöy le: Giorgio Manganelli, George Onvell, Eugene Ionesco, Roland Barthes, Manes Sper ber, Elias Canetti, Ursula K. Leguin, Feter Handke, Marguerite Duras ve Hanif Kureishi. • ww.yazinsanati.com <http://www.yazinsanati.com> asutyazinsanati.com <mailto:asutyuzinsanali.com> Yazıhane / Murathan Mungan 'ın Seçtıklerıyle / Melı.i Yayınlan / 2001 / 146 \avfu CUMHURİYET K İ T A P SAYI SAYFA 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear