Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
"îslamiyet Gerçeği", "Nasıl Müslüman Olauk", " Milliyetçilik/Türkiye'nin Çıkmazı" ile "îslamcılık ve Din Politikaları" gibi oylumlu çalışmaları ile tanıdığımız Ercfoğan Aydın'la yazarlığı ve kitapları üzerine konuştuK. ADNAN OZER ıye serbesl sıyası deneme değil de araştırmaa yazarlığı seçtınız? Bu bır seçım mı yoksa bir sürükleniş mı? Çok özel, kurgulanmış bir seçimim r ok aslında, ama bir sürükleniş kesinlike değil. Yazdığım formu, benim bundan önceki hayatım, birikimlerim, siyasi kimliğim ve onları yansıma biçimim belirledi. Birikim ve duyarlılıklanmı en iyi bu yolla ifade edebilirdim. Herhangi bir makale yazarından farkım da bu. Kendi duruşıım açısından olması gereken en uygun normun da bu olduğunu düşünüyorum. Kuşkusuz bir tarihçi ve din bilimci olarak kendimi asd ifade edişim, yansımasını daha oylumlu çalışmalarda buluyor; "tslamiyet Gerçeği", 'Nasıl Müslüman Olduk' vb. kitaplarım bunun ifadesi. Ancak dünyaya bakışım ve birikimlerim, sık sık güncel veya spesifik sorun ve gelişmeler bağlamında kendini ifade etme gereksinimini de beraberinde getiriyor; 'Milliyetçilik/Türkiye'nin Çıkmazı ile "îslamcdık ve Din Politikaları" adlarıyla çıkan son iki çahşmam bunun ifadesi. Özetle muhalif duruşumun yansıması bir tarzın biçimlenişi söz konusu. Kendini en iyi böyle ifade ettığini söylüyorsun ama aynı zamanda tarih arastırmacısı olduğun için ister istemez tarihsel bir konteksle bağlısın. Bunun kıskacı sorun oluşturmuyor mu? Aslında bu bir kıskaç değil avantaj. Daha iyi, daha yaşanabilir bir toplum ve ülke yaratma ütopyasıylayola çıkınca her şeye sorgulayarak bakmak, algı ve yorum dünyanızın olmazsa olmaz bir parçası olur. Bunu belli bir bilimsel disiplin ve anlam bütünlüğü içinde yaptığınızda, güncel olguların veya hâkim rüzgârların peşinden sürüklenmeye karşı da görece sağlam bir duruş ediniyorsunuz. Günümüze ve geleceğimize ilişkin duruşlarımızı sorgulayıp daha iyi bir hale getirmeye çabalarken aynı zamanda bunlarla bağlantılı olarak geçmişe de gidiyor, onun derslerini içeren bir yerden yazıyorsunuz. Erdogan Ayâınla yazarlığı üzerine N Kendimi ifade, oylumlu çalışmalarla oluvor' lunmaya çalışıyorum. Pekı, kendini bır toplumun, medemyetin oloptnnu olarak görmüyor musun? Kendimi ezilenlerin bir parçası olarak gördüm hep. Bunun tarihe ilişkin anlamı fethedilenlerden yana olmak anlamını taşıyor. Ama toplumsalsiyasalideolojik ilişkiler bağlamında, aynı zamanda Islamlık, Osmanlılık.Türklük vb. tarihsel damarın bir parçasıyız aynı zamanda. Dolayısıyla fethedenlerin, ezenlerin de bir parçası olarak ciddi bir öz sorgulama yapmak gereksinimi duyuyorum. Kendi tarihini bir Türkmen'in, Ermeni'nin, Rum'un, Arap'ın, Kürt'ün, Sırp'ın, bir reayanın, savaşa sürülen bir askerin gözüyle de görme olgunluğu ve nesnelliğuıi yakalayamamış bir Osmanlı tarihçiüğinin hem gerçeklikle hem de demokrasi fikriyle çatışması kaçındmazdır. Dolayısıyla bir parçası olduğumuz tarih adına ötekinin naklarını teslim eden bir bilince ulaşmalıyız. Bu anlamda Osmanlı adına sorgulayıcı bir tarihçiliğin, hem o günkü koşuDarı doğru yaKalayarak Osmanlıyı bu bağlamda nesnel değerlendirmeyi sağlayacağına inanıyorum. Bir diğer ifadeyle hem âeştiri hem de özeleştiriye ihtiyacımız var. önce eleştiri sonra öz elestıri mi? • Sorun sıralamada degjl içerikte. Eğer bizler ağırlıklı olarak fethedenlerin devamı bir toplumun parçası isek, başka kavimlerdinler üzennde hâkimiyetçe belirlenen bir tarihin çocuklanysak, nesnellik buna işaret ediyorsa, bu durumda öz eleştiriye temel bir misyon biçmek zorundasınız. Bunu sağlamak ise "tarih düşmanlığı", dahası "vatan hainliği" dahil bir dizi saldırıyı göze alan eleştirileri içeren bir basıncı gerektiriyor. Bunu yapmadığınız zaman kaçınılmaz bir biçimde empatiden, hümanizmadan ve biıimsel nesnellikten uzaklaşmış olursunuz. Dolayısıyla toplumları manipüle etmek amaçlı resmi tarihçilikle sistematik olarak ve bilimsel normlarla kavga etmek gerekiyor; insanhğımızı egemenlerin ipoteğinden kurtarmak için. Bılimsellik dtyorsun, ama eylemci bir tarıhçısin Doğru, ama bunlar birbirini yadsıyan şeyler değil. Kaldı ki tarihin bizzat kendisi, devasa ve sürekli bir eylem değil midir zaten? O halde eylemci bir bakış tarihin doğru yorumu açısından pekala daha işlevsel olabilir. Burada aramamız gereken ölçüt şu: Söylediklerimiz olgularla ne denli örtüşüyor? Kuşkusuz tarih, öznelliğe, farklı yorumlara açık bir bilim dalı. Burada E=mc2 veya 2x2=4 formülü çoğu zaman geçerli aeğildir. Bir fizikçi ya da matematikçinin öznel bir fizik veya matematik yapma şansı yok; çünkü bunun kendini reddeden ve ilerlemesini olanaksızlaştıran sonuçlarıyla durdurulur. Oysa öznel bir tarinçilik hem mümkün hem de siyaseten tercih nedenidir. Devletin toplumu kontrole yönelik ideolojik araç üretiminin en temel dallanndan biridir tarih. Örneğin îstanbul'un fethinde gemilerin karadan geçirildiği veya çağ atlandığı gibi bir dizi resmi safsata bunun tezanürü oluyor. Birer alegori değil miydi bunlar? Alegori değil, gerçekliğin illüzyonla ikame edilmesi. Resmi tarihçiliğin bolca başvurduğu bir durum. Pekı Spartaküs de bır alegori olmasın Mümkün tabii Özel olarak Spartaküs isimli, Roma Imparatorluğu'nun o tarihinde yaşamış, işte şu kadar süreye komünal bir devlet kurmuş bir Spartaküs olmayabilir. Fakat bölesi direnişler ve komünal cumhuriyetler tarihin olgulan olarak karşımızda. Nitekim kendi tarihimizde bile pek çok örneği var bunun; Ali bin Muhammet böyle bir örnek; 869883 arası Mutemid merkezli komünal bir köle devleti kuruyor. Bugünkü egemen eğilim çerçevesinde "terörün başı' ilan edilen Hasan Sabbah da farklı değil. Dolayısıyla bir an Spartaküs'ün olmadığını varsaysak bile, Kanuni'ler, Yavuz'lar Kadar hakiki, Hasan Sabbah'lar, Ali bin Muhammet'leri var tarihin. Eleştirel tarihçilik bizi bu gerçeklere, halkın resmi tarihlerce reddedilen, çarpıtılan gerçeklerine götürüyor ve nasıl bir dünyada yaşamak istediğimize bağlı olarak yeniden saflaştırıyor. Eleştirel tarthçılık ve komun/komünyon bakışlartmn ızleğınden sorgulanacak noktalar yok mu pekP Var tabii. Herkesin kendi meşrebince resmi tarihi var ve olgulardan, gerçekliğin bilgisinden bizi uzakJaştırıyor. Bunları da açığa çıkarmak, tarih bilincimizi gerçekliğin üzerinden yeniden yeniden inşa etmek zorundayız. Bu sorumluluk, biz tarihçilerin hatta siyaset bUimcileri ve hatta şairlerin karşısında duruyor. Ama tabii ezuenlerin resmi tarihçiüğinin durumu değistirme kaygılarınca belirlenmesine karşılık ezenlerin resmi tarihçiliğinin meşrulaştırmaya yönelik olduğu gerçeğini, dolayısıyla pozitif ayrımcdık yapmaya sorumluluğumuzu da unutmamalıyız. Yeni çıkan ki kıtabtna gerı geltrsek, dığer kitaplanndan farklı kitaplar bunlar. Doğru. Klasik kitaplarımdan aynmla bunlar, değişik tarihlerde yazılmış dergi, sempozyum ve gazete yazılarundan yaptığımız iki seckiden oluşuyor. îçeriklerine bağlı olarak biri Milliyetçilik cfiğeri Din eksenli olarak Türkiye'de sorun olduğundan veya sorun olarak algılandığından üzerinde yoğun tartışmalar yaşanan konulara ilişkin benim çözümlemelerin. Tarihçi, dinbilimci ve aynı zamanda bir sosyalist olarak edindiğim birikim ve duyarlılıklann yansıması tepki ve açılımlanmı içeriyor bu iki kitap. Klasik okurlanmın bir kısmını olumsuz etkileyebilecek bir kısmını ise benimle daha rezervsiz ilişki kurmaya yönlendirecek karakterde iki kitap bunlar; özetle benim hayat karşısındaki duruşumun yansımaları; Türkiye'nin bir dizi temel ve güncel sorunun Beştlpel tarihçilik Hep muhalifolmak dezavantaj oluşturmuyor mu pekı '•> Niye oluştursun? Gerçeğin bilgisi ve toplumsal olana muhalif değüsiniz lci. Aksine avantajları var bunun. Dayattlan kalıpların dışından bakıyorsunuz öncelikle. Bu da özgurleştirici olanaklar sunuyor size. Geçmişin yeni bir bilgisine ulaşıyorsunuzböylece. Barışçıl,hümanist,adilbir dünya tasarımı sizi kaçınılmaz bir şekilde başka bir tarih projeksiyonuna götürüyor. Resmi iddiaıarın aksine, salt olgulara dayalı pozitivist ve tarafsız bir tarıhyazıcıhğının pek de mümkün olmaaığı anımsanacaK olursa, muhalif olmak daha da büyük bir avantaj oluşturuyor üstelik. Sözün özüne gelecek olursam, tarafsız olduğunu iddia eden tarihçilerin yazdıklarını, olguların bilgisiyle sorguladığınızda, tarafldıklan yanı sıra toplumsal manipülasyon amacıyla yaptıklan kurgular da sırıtmay başlıyor. Egemenleri, fetihçiliği sorguîamayan bir tarihçilik, bırakalım tarihin nesnel kavranışını, insanlığın ileriye taşınmasına da bir katkı üretmez. Tarih süreğen bir değişim ve ezen ezilen mücadelesi bağlamında okunduğunda bambaşka bir anlama bürünüyor. Ben tam da bunu yapmaya, tarihin bu bambaşka gerçeklerinin bilince çıkmasına katkıda DUSAYFA 10 CUMHURİYET KİTAP SAYI 652 Muhalif olntak