Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Yayın hayatına geçen yıl başlayan ve özellikle akademik yayıncılık alanında yeni bir anlayışı temsil ettiğini öne süren tstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, geçen haftalarda "Türkiye'de Yayıncılık Sorunları" başlığı altında bir sempozyum düzenledi. Yayıncılıkla ilgili ilginç görüşlerin yer aldığı sempozyumun bir özetini sunuyoruz. FAHRİ ÇAĞDAŞ ve 17 Kasım günlerinde Istanbul Bilgi Üniversitesi Kuştepe Kampusıı'nun konferans şalonunda yapılan; 1939'da Hasan Âli Yücel'in öncülük ettiği Neşriyat Kongresi ile son dönemlerde bakanlığın düzenlediği yayın kongrelerinden sonra, belki ilk kez sivil bir girişim sayılabilecekbu sempozyuma, TÜYAP Kitap Fuan'ndan yeni çıkmış olan "yorgun" yayıncıların önemli bir bölümünün fazla itibar etmediğini; ancak yine de yayın dünyasının sorunlarını kendine dert edinen, bu konularda çözüm yolları arayan bazı yayıncıların, gazetecilerin ve gerçek anlamda sadık okurların salonu pek de boş bırakmadıklarını, yayın dünyamızın önde gelen kişilerinin konuşmacı olarak katıldığı oturumlarda ilgi çekici tartışmalara tanık olduğumuzu söyleyebiliriz. Sempozyumun açılış konuşmasında Istanbul Bilgi Üniversitesi'nin genel yayın yönetmeni Fahri Aral, sempozyumu düzenleme amaçlarını anlatırken, aslında yayıncılığın düşünsel üretim dışındaki konularını da ele almak istediklerini, dağıtım, maliyetler, telif hakları vb. konularını da tartışmaya niyetli olduklarını ancak bunların daha sonra düzenlenecek ayrı toplantılarda gündeme alınabileceğini belirtti. "Dil Sorunları ve Türkçe" konulu birinci günün ilk oturumunda konuşmacı olarak Yusuf Çötüksöken, Necmiye Alpay, Bülent Somay, Iskender Savaşır ve Mustata Armağan yer alıyordu. Beykent Üniversitesi Türk Dili bölümünden Yusuf Çötüksöken, Dil Devrimi'nin Türkçeye çok büyük kazanımlar getirdiğini, açılımlar sağladığını, bu devrimin aynı zamanda siyasal bir devrim olduğunu, kimsenin dilden bir kelime çıkaramayacağını, Türkçeye "yaşantı" kelimesinin girmesiyle "ömür" ya da "hayat" kelimelerinin ölmediğini öne sürdü. Her alfabe değişiminin beraberinde yazım sorunlarını da getirdiğini, 1928'den 2001'e kadar bizzat kendisinin 129 adet yazım kılavuzu tespit ettiğini söyleyen Çötüksöken, Türkçe dil Bir Sempozyumun ardından Yavıncılık Sorunları Türkiye'de Enls Batur, Fahrl Aral, Emma S. webb ve Tanıl Bora "Yayıncılıkta Edltörluk: Kurumsal Yapı ve sorunlar" başlığı altında yapılan oturumda. DİI Sorunları ve Türkçe bilgisinin öğrenilmesi durumunda bile Türkçenin tam olarak öğrenümediğini, yazım sorunlarının hiç Dİtmeyeceğini, nerkesin masasında bir sözlük ile yazım kılavuzu olması gerektiğini belirtti. Yazar ve çevirmen Necmiye Alpay ise, Türkçenin sorunlu olmasını toplumumuzun değişik iç ve dış ilişkilerine bağlayarak, özellikle Ingilizcenin dilimizi yapısal olarak etkiledığini, küreselleşmenin sonuçlarının dillere yansıdığını, birçok dilin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını, Türkçenin bile bu dillerden biri olma ihtimalinin bulunduğunu dile getirdi. Alpay, Türkiye'de milyonlarca insanın anadilinin Türkçe olmadığını, bunun da büyük sorunlar yarattığını, toplumumuzda adeta külturel adalann oluştuğunu vurgularken dili, kişinin ideolojisini, politikasını, dini inancını ve külturel etkinliklerini gerçekleştirebileceği bir kabuğa benzetti. Küreselleşmenin hoşumuza gitmese bile ortak bir dil ihtiyacı yarattığını, ancak her dilin tarih ve kültürüyle ayrı bir bütün olduğunu, bu anlamda dillerin yaşatılması gerektiğini ifade etti. Iskender Savaşır, dilin kendisi için bir sorun alanı değil bir çözüm alanı olduğunu söylerken; tarihte, 17. yüzyıldan beri dili sürekli olarak sorunlu bir oreanizma olarak görme eğiliminin var olduğunu, bunun da kısırlaştırıcı sonuçlar doğurduğunu belirtti. Dilin sorunlarından birinin, dili, içinde dolanılan, soluk alıp verilen ve bilinci aşan bir şey olarak değil de, bir an önce şifa götürülmesi ge reken, sorunlarının çözülmesi için kaygılar taşınan bir nesne olarak görülmesi olduğunu öne sürdü. Diyalog Avrasya dergisi editörü Mustafa Armağan; dılde yapılan değişikliklerin insanları düşünme yeteneğinden, dili de zenginleşme sürecinden mahrum bıraktığını, nüanslar taşıyan kelimelerin tek bir kelimeyle ifade eailip, tek bir çuvala konulmasının dili fakirleştirdiğini ifade ederek tartışma kelimesini örnek gösterdi. Tartışma kelimesiyle kastedilenin münakaşa mı, müzakere mi, münazara mı olduğunun açık olmadığını vurguladı. Bugün Türkçeyi en iyi kullanan yazarlardan olan Refik Halid Karay'ın bile Türkçeleştirilmesinin hazin olduğunu belirtti. Bilgi Üniversitesi'nden yazar Bülent Somav ise daha yüzyıl geçmeden kendi yazarlarımızı çevirilerinden okumaya başlamamızın ne kadar acı olduğunu dile getirerek, bugün artık Türkçe yazdığını sanan Tevfik Fikret'i Türkçe çevirilerinden okuduğumuzu, bunun sebebinin ise emperyalizm değil kendimiz olduğunu öne sürdü. Tutarldık adına birbirinden farklı köklerden gelen kelimeleri aynı etimolojik kök içine tıkıştırmanın yanlış olduğunu söyleyen Somay, ideolojinin kötü Dİr şey olmadığını, kötü olanın bu ideolojinin kendi dil anlayışını sürekli olarak dikte etmesi olduğunu, bu anlamda Atatürk'ün TDK'si üe Kenan Evren'in TDK'si arasında bir fark görmediğini ifade etti. Sempozyumda birinci günün öğleden sonraki oturumu "Yayıncılıkta Çevirive Sorunları "na ayrılmıştı. Bu oturumda konuşmacılar Murat Belge, Suat Karantay, Pınar Kür ve Zeynep Avcı'ydı. îstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü başkanlığını da yapmakta olan Murat Belge; Türkiye'de çevirinin bir sorun alanı olduğunu, Ingiltere'den örnek vererek açıkladı. Bunacak metni, mantık editörü, içerik editörü ve dil editörü gibi ayrı ayrı eleklerden geçirdiğini, bizde ise böyle bir şeyden söz etmenin mümkün olmadığını belirttikten sonra bu durumun maddi temellerine değindi. Oldukça aceleci bir toplum olduğumuzu, her şeyi aceleyle yetiştirmeye çalıştığımızı ifade eden Belge, çeviri gibi sorunlarda denetleyici me Yaymcftkta çevfeH NBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYIN J rada herhangi bir yayınevinin yayımla \ \ \\ \ Enls Batur ve Istanbul Bllgl üniversitesi'nin genel yayın yönetmeni Fahrl Aral. kanizmanıa manıa egmı sö bılecegmı söylerken, böylesi aktif okurun cezalandırma ve ödüllendirme yollarını da kullanması gerektiğini vurgııladı. Yayıncılıkta örgütlenmenin çok önemli olduğunu ama Dunu yaparken korporatif bir zihniyet içinde olunmaması gerektiğine dikkat çekti. Boğaziçi Üniversitesi Mütercim Tercümanlık Bölümü'nden Suat Karantay, çevirinin doğal yetenekten ziyade çalışma ve deneyimle ilgili olduğunu söylerken çeviriye genellİKİe orta yaş uğraşı denilmesinin buna dayandığını belirtti. Son olarak Sex and the City lcitabının çevirisindeki sorunları, kitabı basan yayınevinin de bu sorunları bir şekilde savunmasını eleştiren Karantay, küçük ve mali imkânları kısıtlı yayınevlerinin yanı sıra sermayesi büyük, sırtlarını holdınglere dayamış yayınevlerinin de çeviri sorununu tam oıarak çözemediğini öne sürdü. Sözlerine Adnan Benk'in kötü çevirmenler için kullandığı "çevirgen" deyimini açıklayarak başlayan çevirmen Zeynep Avcı, yayınevlerinin bu işe ciddiyetle sarılmadığını, yayıncılığın portakal satma işi değil, bir kültür hizmeti olduğunun bilincinde olmaları gerektiğini belirttikten sonra yayın dünyasının maalesef böyle bir biîinç taşımadığını öne sürdü. Çeviri için sadece dil bilmenin yeterli olmadığını; çevirmenin, çeviri yaptığı dil ve konu hakkında belirli bir kültüre sahip olması gerektiğini ifade eden Avcı, sorunun çözümsüz olmadığını belirtirken bu konuda devlet müdahalesinin hiç olmaması gerektiğini söyledi. Oturumu yöneten Pınar Kür ise profesyonel çevirmen yetiştirmenin imkânsız olmaoığını ama bu mesleğe maddi tatminin yanı sıra saygınlık da kazandırılması gerektiğini, burada en büyük görevin yayınevlerine düştüğünü söyleyerek, çeviriye sübvansiyon sağlayan Fransa gibi ülkelerden örnekler verdi. Dinleyicilerin sorularını cevaplayan konuşmacılardan sonra söz alan Fahri Aral, sempozyumdan çözüm vekararlar bekleyen soruları da ele alarak, böylesi toplantılarda çözümlerden öte sorunların ortaya çıkmasının önemine değindi. 1939'da yapılan Neşriyat Kongresi'nde kararlar alındığını, hatta bunların bir böK İ T A P ise a n c a k nitelikli SAYFA 14 C U M H U R İ Y E T S A Y I 62 3