22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

'Askın Halleri' va da askın M. SADIK ASLANKARA arşı ()yküler'le (1984) başlayan ardından Hüzünle Bazı Günler (1990), Baştan Sona Yalnızlık (1997), Belki de Kaybeden Zaman'la U998) süren öykü serüveninde beşinci durak onun. On beş yılı aşkın bir öykü birikiminden okumalanmıza sızan onlarca öykü... Karabulut'un öteki öykü duraklannı bir başka yazıya bırakıp beşinci durakta oyalanayım istiyorum biraz. Aşkın hallerini bilmeyen, bu halleri tanımayan var mıdır şu yeryüzünde? Şunca milyar insan, herkes kendi dilinde hep birlikte bağırabiliriz herhalde: Aşığım, âşıksın, âsık.,.. lyi de bunca yalın mı Aşkın Halleri'nde yer alan öyküler? Yoo, işte o zaman inip bu durakta, öykülere dalıp öyküler arası bir evrende gezinmemiz; yazarın kurgulayıp önümüze koyduğu binlerce yılın eskisi bir gereçle, yani yazınsal nitelikli aşkın halleriyle bir kez daha yüzleşmemiz gerekiyor... Özcan Karabulut, kendi öykü dilini oluşturmuş, öykülerine dilsel yataklar sermiş bir yazar. Aşkın Halleri, onun öykü veriminin ulaştığı aşamayı göstermesi bakımından da önem taşıyor kuşkusuz... Aşkın Halleri'ndc biz kimi görüyoruz? Kendimizi... Öykülerdeki anlatıcı, ben, sen, o, bizleriz... Böyle olunca "aşk" bir yerde kalıyor, "halleri" başka yerde... Bir diğer deyişle aşka bir "ayna" işlevi yüklüyor öykücü. Bu aynada biz hem kendi nallerimizi seyrediyoruz hem de toplumun hallerini... Özcan Karabulut öykülerinde aşka 'erkekçe bakışın yergisini sergiliyor K Özcan Karabulut, kendi öykü dilini oluşturmuş, öykülerine dilsel yataklar sermiş bir yazar. "Aşkın Halleri", onun öykü veriminin ulaştığı aşamayı göstermesi bakımından da önem taşıyor kuşkusuz... cılığıyla "erkekçe bakış"ın yerbir yanlışa değinmeden geçme<>/t;ılı K.n.'ıKıılı gisini getiriyor önümüze. Aşkın yeyim: Anlatıcıların ben öyküV>K!\ var edicisi kadın varlık karşısınsel kimliğini, yazarla özdeşleşıı\ı ı rı;ı da, halden hale sokarak anlautirmek doğru mu? Anlatıcı, öycıyı, bir türlii sıyrılamadığı "erkü kişibi oysa. Yazarların kenkek hoyratlığı' nı sergileyerek di kişilik özelliklerinden yola onun. çıkıp bunları birbirine ekleyerek anlatıcıların yarattıkları bir Erkekçe bakışa eleştiri getiren genel kabul görse de (yazarlar bir yazar, kadın bakışına değil, anlatıcılarını, başkalarından ama kadının kendisine ayrıca... i yola çıktıkları kadar, kendilerilıklı bir yer ayırıyor değil midir ne bakarak da yaratacaklardır, bundan öykülerinde? kuşku duyulabilir mi?) sonucta yine de biInci Aral'a katılıyorum, bir oyunla karrerpykü kahramanı anlatıcılar... şı karşıya okur: Öykülerdeki aşk aynası, kim nasıl bakıyorsa, öyle gösteriyor onu, Üstelik bunların, birebir yaşamsal gernasıl görünüyorsa kendisine, olduğu giçekliği yansıttığı da düşünülmemeli! Öybi... kü kahramanları, elbette bu arada anlatıcılar, yaşamsal değil yazınsal gerçekliğin İşte bu yüzden büyük önem taşıyor Özkişileridır çünkü. Böyle olduğu için de etcan Karabulut'un öykülerinde anlatıcı. kilerini, yaşamımızda duyarız bu kahraKimdir "anlatıcı" kimliğiyle karşımıza manların. çıkan bu öykü kahramanı? Öyküdeki konumu nedir, işlevsel anAnlaUcınmtemelklşHlğl lamda ne tür bağlarla ilmeklenmiştir öyÖzcan Karabulut'un öykülerindeki anküye, bütün bunlar bizi, Karabulut öykülatıcılar da birer öykü kişisi elbette. Kara cülüğü diyebileceğimiz bir anlatı bütünbulut, kahramanını yaşı yaşına, işi işine lüğünün kapısı önüne de çıkanyor kuşkuuygun, yaşamı yaşamından izler taşıyan suz. bir öykü kişisi olarak tasarlayabilir, ama o anlatıcılar, öykülcrin içinde nasıl gezinir, Kadrayöneflktımım buna bakmak gerek! Sözgelimi Karabulut'un anlatıcılan ten Anlatıcı teke dönüşmüs biçimde değiştutkunu, kadın düşkünü, cinsel nesneci, mezlik de gösterebilir öykülerde, tersine beden tapınımcısı olarak görülebilir ilk ayrı ayrı anlatıcılar olarak da çıkabilir karağızda. Açlık içinde saldırmaya hazır bişımıza. Ozcan Karabulut'un anlatıcısı, ne rer erkek rigüran yani. "Kont un Köpekdeğişmezliği olan ne de öyküden öyküye leri" adlı öyküde görüldüğü üzere... değişirliği gözlenen bir anlatıcı. O, temel Oysa bunlar erkeğin halleri ya da roUekişiliği değişmemekle birlikte her öyküde ridir bir bakıma. Kadına yönelik bu erfarklı değişkeler (değişime yönelik olmakekçe tutum, onlann kadın karşısında yayan değişimsi özellikler) sunan bir öykü ralanması, eksiklenmesi sonucunu doğukahramanı... rur yalnızca. Evet o, olgun yaşta ("...Kır eşek yaşınKimi erkek yazarlardaki tepeden bakışın tersine, "ezik, suçlu gibi dir söz ko dayım! Beyazlaşan saçları ve sakalıyla yorgun bir yüzü taşıyan gövdenin içindeki nıısu anlatıcdar öykülerde... Kadınlar kar çocuğu kim nereden bilecek? [s. 171]), şısında cart curtturlar ya, özde süklüm açıkgizli tehlikeler taşıyan aşklara düşpüklüm duruşları değişmez bir türlü... kün ("Karşımda çekici bir kadın duruOrneğin, "Ne Bir Eksik Ne Bir Fazla" yordu, ama tükenmez bir arzuyla başımı adlı öyküniin anlatıcısı, şöyle demekten döndüren, tepeden tırnağa beni harekekendisini alamaz: "Birlikte olduğum kate geçiren kızıydı." Ls. 141; "Koca bir yıdınlara güçlü görünüyor, yolunda emin lı... gizemli ama bir o kadar da tehlikeli kaadımlarla ilerleyen erkeği oynuyorum." dinla... sevişerek... geçirmiştim." [s. 491) (s. 88) bir erkek... Ancak biz, her öyküde yine de Böyle olmasa "Rojda", "Kont'un Ködeğişik bir yanıyla tanışıyoruz onun. pekleri", "Değil mi Zoe?" gibi öyküleri Böyle olmasa "Kont'un Köpekleri"nde yazabilir miydı Özcan Karabulut? sevgilisini insanköpeklerin saldırısından ükuma edimlerinde sıkça düştüğümüz koruyamamanın ezikliğini yaşayan anlatıcı "Değil mi Zoe? "de bu kez, hiç tanımadığı bir meyhanede erkek sürüsü içinde telc başına bırakıp terk eder miydı onu? Böyle olmasa "Arielle AdındaBiri" adlı öyküde, kadını vamplaştıran anlatıcı, "ölüm ritüelinin, yerin(e) sevişme ritüeli"nin (s. 51) egemen olacağı yeni bir öykü ("Silvia'yı Sevmek") yazmaya yönelir miydi çarçabuk? Böyle olmasa "Sevgilim Kybele"de onun hem oğulluğunu, hem erliğini benimseyebilir miydi anlatıcı? "Erkek yanını hep nöbetteydi de, kadın yanımı sen öğrettin bana," (s. 80) der miydi? Aşkın, bir kadın yaratısı olduğunu bir kez daha anımsatarak? Bu yanıyla bakıldıuında bir öykü dengeleyicisi anlatıcı... Öykiilerç eklemlenişi anlatıcının, bu işlevsellik göz önünde tutularak yapılıyor işte. Bir ayna taşıyıcısı yani anlatıcı... Kendisini anlatıyormuş gibi görünmekle birlikte, aynayı gösteriyor bize, sonuçta aynada kendimizi görüyoruz biz, kendi hallerimizi... Yaşadığımız aşk hallerini... Bu yüzden öykülerde aynaya bakmalıyız, onu taşıyana değil! Aynayı taşıyansa, öyküden öyküye gezinen bir yer gösterici: aşk hallerinin yer göstericisı! Böyle olmasa, "askın her haa icin farklı bir kadına, farklı bir bakışa, farklı bir eyleme ihtiyacı(.) olduğu"ndan söz eder miydi dersiniz anlatıcı? (s. 41) Bir soru daha... Anlatıcı mı aşkı, cinselliği nesnelleştiren, yoksa aynada gezinen bizler mi? Anlatıcı nıı "kadınları yatağa atan", "abazan", yoksa aynadaki bizTer mi? Aşk targmhklan Bu tutumuyla saltık bir aşkı mı alıyor öne Karabulut? Hayır! Yazar, aşka, soyutlanmış bir kavram olarak yaklaşmıyor; ayna vön değiştirirken, gezinirken ya da aşkı da dolaştırıyor aramızda. Aşk, değişmezlik taşımıyor kesinlikle, değişiyor durmadan, bizlerle gezinmesi bundan. Demek olgusal. Aına kendi hallerimizi gösteriyor yine de bize... Aşkın aynasına yansıyan hallerimizi. Burada, "Ayna Yazıları" adlı öyküsü de anımsanabilir yazarın: "Gizli, karanlık noktalann ortaya çıkması ayna yazılarına bağlı(dır) belki de." (s. 20) Işin ilginç yanı, aşkın ana besleyicisi, bir anlamda yaratıcısı, doğurucusu, var edicisi kim Karabulut'ta? Kadın. İşte kadını öncelcyerek yapıyor bunu yazar. Ayrıca bunun, erkek açısından bir "ilk günah" olarak algılanması da olası. (s. 13) Bu şu demek: Aşkın kıvılcımını çakan da, erkeği ilk günahla buluşturan da kadın! O halda kadın, yücelerde zaten! Inci Aral'ın dile getirişi çok yerinde bir saptama olarak göründü bana: "Onu tanımasam bunları yazanın bir kadın olduğunu düşünürdüm, çünkü kadının iç dünyasını ve aşkı, derinlemesine, çok güzel anlatmış." (Yeni Binyıl, 2 Ocak 2001) Aral, her ne kadar, bunu Karabulut'un başka yapıtlarındaki öyküler için demiş gibi görünüyorsa da, ben bu saptamanın Aşkın Halleri'yle örtüştüğünü düşünüyorum. Özcan Karabulut, öykülerinde kadını önceliyor evet, ancak o, bunu erkek bakışında herhangi bir açı değişikliği yapmaksızın gerçekleştiriyor. Pekı erkek bakışıyla kadın nasıl önceleniyor öyküde? Anlatıcıyla... Anlatıcı yalınkat alındığında, "erkek bakışı" da değil, bir "erkekçe bakış"ın baskın olduğu sanılabilir öykülerde. Oysa, Karabulut tam bu noktada anlatı araSAYFA 14 Kendi tıaUepimiz Gelin artık söyleyelim: Aşkın Halleri, aslında bize aşksızlığın hallerini gösteriyor! Ne biçim insanlar olduğumuzun fotoğrafını koyuyor önümüze... Karabulut, anlatıcılarını, geçmişteki aşk kırgınlıklarıyla tanıtıyor ilkin... C)nların, her öyküde, bir aşk kırgınlığını geride bırakıp yeni serüvenlere doğru yol aldığını görmek olası. Öyleyse biraz da bu aşklar üzerinde duralım... Söz konusu öykü kişileri, art alanlarında derin kay^ılar, acılar, tragedyalar yaşamış.kişiler. Öyküniin bir yerinde, usulca ortaya dökülüyor gerçekler... Aşkın halleri, siyasanın hallerinden pek farklı değil çünkü. Siyasayla da ilintileniyor aşklar! $u sözler, bunun apaçık göstergesi: "...Etnik, dinsel bağnazlığın hayatımızı cehenneme çevirdiği günleıde, sevişip sırtımı aşka dayamayıp da ne yapacaktım?" (s. 65); "Üikeleri yönetenler, futbolun ve içkinin yanında aşkın da büyüsünü keşfedip aşkın kapısını insanlara açabilseydiler eğer, yürüyüsler, mitingler, protestolar, ayaklanmalar cliye bir şey olmazdı herhalde. Bu herkesin şiir yazması, dahası hayatın şiir gibi yaşaması anlamına gelirdi ki, devlete ve yönetenlere de ihtiyaçkalmazdı." (s. 84) Karabulut'ta örneğin Susurluk, Sıvas, Ilizbullah olayları ya da doğal yıkımlar, depremler işte böylesine bir işlev üstleniyor... Çünkü aşklar da bunlarla sarmaş dolaş... Böylesi bir kirlenmişlik içinde aşk erden kalabilir mi hiç? Bu yüzden "Aşkın sınırlarının nerede başiayıp nereüe bittiği ve sonuçta askın kirli bir şey olup olmadığı," (s. 85) büyük önem ttaşıyor Karabulut'un öykülerinde. Ancak, saltık anlamda da aşkın ağırlıklı bir yer tuttuğu ileri sürülebilir öyküler de. Bu yanıyla Aşkın Halleri, bir "aşklar galerisi" aynı zamanda. Bu galerideki resimlerde portreler, saydam birer övkii kahramanı. Birbirinin yerine geçebilen,' CUMHURİYET KİTAP SAYI 590
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear