Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
MEHMET AKKAYA £ T " ^ v üşünce Tarihi' incelendiğinde I 1 Prof. Timuçin'in düşünceyi mi1 J tolojiden başlattığını görüyoruz. Mitolojiden başlayan düşünce logos'a geliyor ve gerçekçi düşünceye dönüşüyor. Vazar bu eserinde gerçekçi düşüncenin seriivenini uzıın uzun anlatıyor. Bu serüvene Thales su'yla, Herakleitos ateş'le, Pisagor sayı'yla, Platon idea'yla, Aristoteles töz'le, Descartes cogito'yla, Leibniz monad'la, Kant a priori'yle, Hegel geist'la, Marks da madde'yle ... katılıyorlar. Yazar kendine yöntem olarak Aristoteles'i almışa benziyor. Hatırlanacağı gibi Aristoteles 'Metanzik' adlı yapitında kendisinden önceki filozoflarla bir bir hesaplaşıyor. Gerçi bu yöntemi birçok filozof izlemiştir. Yani anlaşılan düşünce tarihinde her fıJozofun kendinden öncekileri eleştirerek işe başlama geleneğini kendine özgü bir söylemle Timuçinde sürdürüyor. Gerek konulann gerek yöntemlerin belirginleşmesi bilimlerin felsefeden aynlmasında ve gelismesinde başrolü oynamışlardı. Yazar bununla ilgiîi olarak daha birinci kitabının ilk sayfasında şunları yazıyor: "Gerçek olanı gerçek olmayandan ayırabilmek, gerçekliğin bilgisine nerede, nasıl, hangi koşullarda ulaşılabileceğini bilmek gerekir. Bu da bilimlerde, sanatlarda ve felsefede konunun ve yöntemin doğru olarak konulmasını gerekli kılar. Her gerçek düşünme çabası konu ve yöntem ikilisi üzerine temellenir. Konu ve yöntem belirgin değilse düşünce de belirgin değüdir.'. Genel olarak modern felsefenin sorunu için özne nesne arasındaki iliski sorunudur denir. Afşar Timuçin ise bu konuda adeta özgün bir yaklaşımda bulunur, konu ve yöntemi de önemser. Yazar filozoflara yönelirken de onlarda ne var ne yok her şeyi oldıığu gibi almıyor, kendince önemli bulduğu düşünceleri alarak bir bütünlük kurmaya çalışıyor. Örneğin Platon'un 'düşünülürdünyası' ve Aristoteles'in 'ilk hareket ettirici'siyle pek ilgilenmiyor. O bir tür eklektizm yapıyor. Afşar Timuçin den kapsamlı bir başyapıt Yazar ve şair Prof. Dr. Afşar Timuçin'in daha önce çeşitli yayınevlerinde yayımlanan 'Düşünce Tarihi' isinıli kitabı genişletilmiş olarak 'Bulut' Yayınları tarafından yeniden basıldi. Üç cilt olarak yayımlanan kitabın özgün adı 'Düşünce Tarihi'dir. Fakat her cilt ayrıca içeriöine uygun bir alt başlıkla da isimlendirilmiş. Düşünce tarihinin geçirdiği evrim dikkate alınarak birinci cilde 'gerçetcçi düşüncenin kaynakları', ikinci cilde 'gerçekçi düşüncenin gelişimi', üçüncü cilde ise 'gerçekçi düşüncenin çağdaş görünümü' adları verilmiş. sır'ı Nil nehrinin bir armağanı olarak saptaması bunlara birer örnek olarak gösterilebilir. Türkçe dilinin felsefe yapmaya elverişli olup olmadığının sıkça tartışıldV ğı şu günlerde bu üç kitap boyunca felsefe yapılmış olması bu tartışmalarda Afşar Timuçin'in durduğu yeri de açıkça gösteriyor. Çalışmalarında arkeolojinin verilerinden büyük oranda yararlandığı anlaşdan Timuçin yine Türkçe diliyle felsefe yapılabileceğini göstermek istercesine arkeoloji yerine ısrarla kazıbilim ifadesini kullanıyor. Bu sözün gerçekten de arkeolojiyi eksiksiz olarak karşıladığı göriilmektedir. Bu, kitantaki pek çok konudan sadece biridir. Kazıbilinıin kitaptaki en önemli gösterdiği gerçeklik ise düşünce tarihinin büyük oranda bu bilimin verilerine bağh olduğudur. Yazarın yaklaşımından anlaşılıyor ki bugün kendi dile getirdikleri de dahil olmak üzere ileri sürülen bütün görüşler gelecekte kazıbilimin yeni bulgulanyla, yeni verileriyle ye rini başka bilgilere bırakabilecektir. şünmek gerekir. Bunlar Descartes ve Kant'tır. Afşar Timuçin de birçok düşünce adamı gibi Ortaçağ'ı düşüncenin gelişimi açısından Eskiçağ ve Yeniçağ kadar verimli bulmuyor. Yazar Ortaçağ'ın filozoflarını genellikle Aziz ön adlarıyla anmaktadır. üü Düşünce Tarihi değerlendiriyor. Bu dönemde sanatta dinci bakış açısı kırılmaya başlamıştır. Insan sadece Tanrı için yaşayan bir varlık olmaktan çıkıp kendisi için yaşayan bir varlık olmaya başlayınca sanatta da buna denk düşen anlayışlar gelişmiştir. Bu çalışnıaları Alberti'den Leonardo'ya, Raftaello'dan Bruegel'e, Montaigne'ye, Rabe lais'ye, Shakespeare'e, Cervantes'e, kadar pek çok sanat ve düşün adamı izlemiştir. 'Düşünce Tarihi'nde tüm bu Yeniçağ'ın önemli isimlerine dikkat çeken Prof. Dr. Timuçin bunları aynntılı bir biçimde inceliyor. Kitapta bu isimler genelukle ön klasikler olarak görülüyorlar. Klasikliğin ve romantikliğin egemen olduğu yıllarda çağdaş anlamda edebiyat yapan Fransa, Ingiltere, Almanya, Amerika, Rusya ve Iskandinavya gibi toplumların sanatı ve özellikle de euebiyatları felsefi bir bakış açısıyla değerlendiriliyor. Yazar klasik dönemi uzunca anlattıktan sonra 'gerçekçi düşüncenin çağdaş görünümü' isimli üçüncü kitabınaa da duygucu dönemi aynntılı bir biçimde değerlendiriyor. Fransız kültürünü oldukça önemsiyor ve Charles Baudelaire'i yeni şiirin öncüsü olarak görüyor. Timuçin, klasikliğin ve romantikliğin bireşiminden kendine özgü bir estetık kurmaya çalışıyor. Yeniçağ'la birlikte bilime ölçüm girdiği biliniyor. Bundan önceki süreçler için yazar özgün bir bakış getiriyor. Yazara göre Eskiçağ'da düşey nedensellik söz konusuydu. Yani insanfar yukarıda doğaüstü güçler olduğunu düşünüyor ve insan her şeyi Tann'uan/Tanrılardan biliyordu. Aristoteles'le birlikte döngüsel değişim fikri egemen oldu. Prof. Timuçin'e göre Yeniçağ'da ise hem bilime ölçümle birlikte yatay nedensellik düşüncesi girdi hem de dünya evrenin merkezi olmaktan çıktı. Afşar Timuçin bu konuda şıınlan yazıyor: "Felsefe nıitolojiden yavaş yavaş doğmuş, böylece eski uygarlıklarda gördüğünıüz ilkel bakışın yerini, dikey bir nedensellik anlayışı içinde her olayı ayrı ayrı tanrısal güçlerin istemine bağlayan mitoloiik kavrayışın yerini yatay bir nedensellik anlayışı içinde oluşumları birbirinin nedeni olarak görmeye eğilimli felsefi kavrayışalmıştır." (Düşünce Tarihi, I. kitap, s. 183) Afşar Timuçin ıısçıı vc mckanikçi yönelimleriyle bilinen maddeci, deneyci Gassendi, Bacon ve Hobbes gibi filozofların düşünce tarihinde yerlerini almalanndan sonra yeni felsefenin en önemli filozofu olarak Descartes'i görmektedir. Gerçekten de Descartes yaşadığı yüzyılın önemini iyi biliyordu, o çağını doğru kavrayan enderfilozoflardanaı. Descartes'ın aynı zamanda bilgilerindoğuştan da geldıği görüşünü saymazsak o çağdaş düşünceye gıden yolu açmış önemli bir düşünürdü. Descartes'ın şu belirlemesi çok öğreticidir: " Yüzyılımız bana daha önceki yüzyıllann hiçbirinden geri kalmayacak ölçüde verimli ve kafaca zengin görünüyordu." (DüşünceTarihi,2.kitap,s. 143) Yazar Descartes'i yöntem filozoru olarak kabul eder; matematiğe ilişkin, kuşkuya ilişkin düşüncelerini ayrıntıb bir biçimde tartışır. Descartes'ın bılgilerimizin kaynağı olarak hem doğuştanlığı kabul etmesi nem de kendimizin pratiktc edindiğini ve imgelem yardımıyla bilgilendiğimizi düşünmesi yazarın oldukça ilgisini çekiyor. Zaten Afşar Timuçin hocamız bütün kitap boyunca yalnız bir yöne ağırlık veren bilgi kuramlanndan ayrı durmaya özen gösteriyor. Ona göre günümüzde bilgiye doğru yönelme özneye de nesneve de eşit ağırlık vermekten geçmektedir. Prof. Afşar Timuçin'in aynı yayınevindcn çıkan 'felsefe sözlüğü' ve 'estetik' adlı eserlerini de bu bağlamda düşünmek gerekir. Çünkü bu iki kitapta 'Düşünce Tarihi'yle bir bütünlük oluşturmaktadır ve onlarda da aynı bakış açısı söz konusudur. Yazann tüm çalışmalarında diyalcktik düşünmeyi yeğlediği dikkatleri çekmektedir. Bu CUMHURİYET KİTAP SAYI 590 Diinya tarihi özetl Kitap esas olarak felsefe tarihini duyuruyor. Adına 'Düşünce Tarihi' denmesinin nedeni ise tartışılan konulann felsefe tarihi sırurlarını çok aşmış olmasıdır. Okuyucu kitapta öncelikle genel olarak bir dünya tarihi özetiyle karşuaşmaktadır. Okunduğunda sanat ve özellikle de edebiyat tarinine çok belirgin bir biçimde girildiği görülüyor. Tabii dikkatle incelendiğinde bunun düz ve yüzeysel bir sanat ve edebivat tarihi olmadığı anlaşdıyor. Zira özellikle ikinci kitapta sanat ve edebiyat konulanna felsefi bir bakışla yönelmiş olunması dikkat çekiyor. Bu çerçevede filozof sayılamayacak ama düşünce açısından önemli kişilerin de anıldığı görülmektedir. Yazar tarihi edebiyatın bir kolu gibi ele ahyor. Dahası tarih 'önce şu oldu, sonra bu oldu, daha sonra da şu oldu' yaklaşımının çok uzağında tutuluyor. Eserin iskeletini ise felsefe tarihi oluşturuyor. Ancak geleneksel tarih ve felsefe tarihi yazımını çok aşıyor. Okuyucu dünya tarihine yerleşmiş, konusuna hâkim, tarihe felsefeyle yönelen deyim yerindeyse bir filozof yazarla buluşuyor. Yazar konuyu sistematik felsefe üzerinden değil felsefe tarihi açısından, kronoloiik, biyografik olarak ele ahyor. Yazar bilimin tarihine üişltin bazı yaklaşımlarda bulunuyor ama derinleşme amacı gütmüyor. Tüm bu belirlemelerden sonra eserin adının ne anlam ifade ettiği de sanırız daha iyi anlaşılıyor. 'Gerçekçi düşüncenin kaynakları' adlı birinci kitap Doğu uygarlıklannın düşünceye ne denli kaynaklık ettiklerini çeşitli boyutlanyla ortaya koyuyor. Doğu uygarlıklarını inceleyen Prof. Timuçin bazı özgün kavramlara da yükseliyor. MıSAYFA 12 Yazar 'gerçekçi düşüncenin kaynakları' kitabının son oölümünde 'başınızdan bir kıl düşse bunu Tann'dan bilin' diyen Aziz Augustinus'u değerlendirir. Sonra sırayla müzik kuramcısı Boetius'u, 'anlamak için inanıyorum' diyen Aziz Ansclnıııs'u, 'tek tek olgular gerçektir' görüşünü ileri süren Abelardus'u ve Aristoteles'çi Aziz Tommaso'yu kısa kısa ele alır. Yazar bütün bu düşünürleri Platon'un ya da Aristoteles'in Ortaçağ'daki versiyonlan olarak görür. Bununla beraber yazar oryantalist bakış açısından uzak durur. Ona göre Ortaçağ'da felsefe Doğu'ya kayar gibi olmuştur. Kimi felsefe tarihçileri de bu dunıma Doğu Rönesans'ı adını verArlstoteles'çl BğUbn mişlerdir. Ebubekır Razi, Farabi, Ibni Sina, Gazali, Ibni Rüşt gibi düşünürler çeProf. Dr. A. Timuçin yine birinci kitaşitli telsefelergeliştirmişlerdir. Ancak göbında Homeros ve Hesiodos gibi ozan rülen o ki sonunu getirememişlerdir. Tüm lardan yedi bilgelere îyonya OKulundan bu çabalar bir düşünce geleneği oluştuElea okuluna, Sokrates'e, Megara okuluramamış ve felsefe yeniden Batı'ya kayna... kadar düşünceye katkısı olmuş tüm mıştır. Yazar özgün bir 'Islam felsefesi' ekolleri tartıştıktan sonra ülkücü ve gerdüşünmediği gibi 'Islam felsefesi' ifadeçekçi düşünce çizgilerini gösteriyor. Arissini de kullanmaktan kaçınır. Timuçin eltoteles'i ve Platon'u aynntüı bir biçimde bette çağlan birbirinden koparmıyor. Kadeğerlendiriyor. Bu değerlendirmede ranlık çağ, aydınlık çağ gibi aynmlar yapnesnel davranmaya özen gösteriyor ancak maktan; ilerici felsefe, gerici felsefe gibi yine de Timuçin'de alttan alta bir Aristoyaklaşımlardan özenle kaçınıyor. Bunlarteles'çi eğilimin izleri bulunduğu görülüla beraber 'Düşünce Tarihi' incelendiğinyor. Stoa'cıların ve Epikurus'çuların de kısaca söylersek, düşüncenin Doğu'da 'dünya ahlakı'nı önemsiyor ve 'dünya ahmitoloji uygarlıklakı' çerçevesinde larıyla başladığı bir anlak felsefesi ama bir süre sondüşünüyor. Prof. ra Barı'ya yaydığı Timuçin'e göre Platonların ve düşünce tarihinde Aristoteles'lerin iki defa çok önemçıktığı görülüyor. li hamleler yapılsonra Ortaçağ'da mıştır. Birincisi yeniden Doğu'da Eskiçağ'da Platon düşüncede bir ve öğrencisi Ariscanlanma olduğu toteles tarafından ama düşüncenin ortaya konmuştur. uygun koşullar İkinci hamle ise bulanıadığı için Yeniçağ'da DesYeniçağ'la beracartes ve Kant araber tekrar Batı'ya cılığıyla yapılmışgeçtiği söylenebitır. Bütün düşünür. ce tarihi boyunca tilozoflar ya PlaYazar Röneton'un izlediği ülsans dönemini kücü çizgide yol hem bir çağ olaalmışlar ya da rak almıyor hem Aristoteles'in izlede diğer çağlar gidiği gerçekçi çizbi başlangıç ve bigide yer almışlartişi için kesin sıdır. Timuçin'e gönırlar çizmiyor. re yalnız iki isim Onu Ortaçağ'la var ki bu çizgile AfsarTimucln de blrcok duşunce adamı gibi Ortacağ ı Yeniçağ arasında rin dışında dü düşüncenin gelişimi açısından Esklçağ ve Yenlcağ ka bir köprü olarak dar verimll bulmuyor. Doğu Rönesans'ı Çağdaş düşüncaye gUen yol