Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
İ binlerce yıl önce Fırat kıyısında dünyanın ilk baraiının kurulması, suların topraklara ve bahçelere akıtılması geliyor gözlcriınin önüne. Tahıl silolarının dolması, karınların doyması, çocuklarını emziren anaların memelerine süt yürümesi geliyor gözlerimin önüne. Sonra boğaların evcilleştirilerek öküz gücünün tarıma katılması ve öküzün kutsallaşması geliyor. M. Ö. 546 yılında Knidos te>esindeki gözlemevinde yıldızları inceeyen Teodoksa geliyor. Çanakkale'de yıllarca süren Troya Savaşları, tannların fink attığı Olimposlar, kurban törenleri, üretenler ve iiretileni yağmalayanlar geliyor. Sonra Homeros, Herodot... îonya, Karya, Frigya, Ligya, Sparta uygarlıkJarı. Bu uygarlıklan yok eden Pers ve Med saldırıları. Sonra bin yıl süren karanlık. Bin yd sonra küllerin arasında bulunan rönesans kıvılcımları. Batı uygarlığını bugüne taşıyan kıvılcımlar. Kısacası Anadolu, bütün dünyada uygarlığın beşiği olarak kabul edüen bir bölge. Ahmed Arif in deyimiyle "Beşikler vermiştir Nuh'a, salıncaklar, hamaklar vermiştir. Havva anamız Anadolu'nun yanında dünkü çocuk sayılır". Çok doğru. Çünkü, Adem babamız da öyle. Hatta dört kitabımız ve dört dinimiz de öyle. Anadolu'nun yanında dünkü ÇOCUK sayılırlar. Acının, sevgınin ve direnmenin şiiri ONER YAĞCI "Yine çığ basmtş bütün yolları/Yolu yok haber salmanın/Selam iletmenin dostlara/ Hep kavgayla sürecek gibi yaşam/Kı .orkartm ki/Aşka zaman butamadan gideı 'ecelçimizdeki sonsuz sevgıleri/Acının tabutuyla toprağa vereceğizJ Kim bilir/Belki yürürken belki yatakta/Bir yürekte bin şiir götüreceğiz..." Adnan Yücel lendiği bu dizeler, daha sonra gelen: "Kurtuluşumuzun sonsuz sulartnafDalar gibi dalıyorum baktşlanna/Sana dokunmaya elsiz kaltyordum/Neden..." dizeleriyle bütünleşiyor; bütün şiirin damanyla sanp sarmalıyordu olanca yorgunluğumuzu, umarsızlığımızı, yenilmisliğimizin acısını. "îçimde bütün dünya dilleri/Konuşur şiirler dolusu/Seni anlatırken dilsiz oluyorum/Neden..." dizeleriyle şiire mütniş çağnnın yapıldığını duyumsuyor ve "Neden birtanem neden/Haykırmak isterken susmak neden/Irmaklar boşalıyor icime/Çağlayanlar dökülüyor/Bu çöl kuraklığı neden." dizeleri bizi vicdanımızla buluşturuyordu. Kitabın arka kapağında da yer alan, "Sessizliğimizi veriyoruz caddelere/Bir gün/Türkümüzü haykıracaklar diye" dizeleriyle başlayan bir şiirin insanı hangi serüvenlere sürükleyeceği belliydi sanki. Dirençle beslenen ve güzelleşen bir acının sözcülüğünü üstlenmiş bır şiirdi elimizdeki. Yaşanılan dönemin hasannın giderilmesine ve yaşanılanlann en yoğun, en anlamlı, en uuyarlı bir yaklaşımla estetize edilmesinin sevdah bir örneğiydi. Yürek Çağrısı adlı ilk şiir "Acuı vağmurlarla düşmüşüm yere" dizeleriyle başLyordu. "Mendilimde öfke çıktmmda bilinç/Uykusuz kalır mısın kitaplartma" dizeleriyle süren serüvenin bütününde "dallartn sevdasıntn" toprağa düşmüş olduğunu; gençliğimizin 'olgun meyvelere has> w/"ini; ellerimizin "gökyüzüne çivilen<//"ğini; dolulann "çiçekleri kırdi'ğıru ama rüm bunlara karşın "bu kanayan yaranın" nasıl kapanacağının araştınldığını görüyorduk. Sofrasına çağınyordu şiir: "Terimde tuz gözyaşımda bal/Bagaaş kurar mısın soframa/Gözlerimde umutyüregimdeaşk..." ke o sonsuz acılar/Hep acı olarak kalsaydt bendeı'Actlardan sevinçleri süzemeseydim/Ne olurdu seni böyle çok boyutlu/Böyle gizemsiz görmeseydim/Ve sulardan öte sular içinde/Doîamn diliyle sevmeseydim/Kanayanyaralar kapansaydt birer birer/Bu mutluluk çilesini çekmeseydim." Adnan Yücel'in bu muştusu, şiirin her şeyden önce bir "söz sanatı" ve temel öğesinin "dil" olduğu anlayışıyla şiiri şiir o&naktan cıkaran anlayışlara ders vererek ve kendi yatağında sessiz sedasız akarak daha sonraki şiirlerinde de özgün bir şiirin doğduğunu iletiyordu. Bu şiir, Yokluğun Dersi ni veriyordu acıyı yaşayanlara: "Act değil yavrucugum/Korku deg'il bu yaşam/Bir sarsılmaz denge ki yürür/Açlıklar bir gün öfkeye/Yokîuklar bilince dönüşür/Bu denge yürür/ASaç yaşlandtkça çürür/Fidan yaşlandtkça büyür..." dizelerinde 12 Eylul döneminin bunaunluğuna karşı şair direnişini sergiliyordu. "Şiir dolu sözlerimde değil/Ter damlast gözlerimde bul beni" dizeleriyle çtğlık atıyordu (Gözlerde Yaşam). "Insandoğa mücadelesinin coşkulu bir anlatımı"nın görüldüğü; bu anlatımı "ölümdoğum, durgunlukcoşkunluk, susmakhaykırmak gibi çelişkilerden yola çıkarak" yakalayan ve "gerçekliğin çelişkiler yoluyla anlatımı denilebilecek bu siirselanlatıma" nasıl vardığını "Yaşamın kendisi bu çelişkilerden oluşmaktadır" diyerek açıklıyor Adnan Yücel (Sanat Edebiyat 81, îemmuz 1982). Salih Bolat'la yaptığı aynı söyleşide, "çelişkilerin arasında ortaya çıkan bilinmeyen ve görülmeyen bir gerçekliğin doğduğunu ve hiç bilinmeyen bu gerçekliği yakalamanın asıl şiiri yakalamak olduğu "nu söyleyen Adnan Yücel, "bu yakaıamanın verdiği coşkunun "şiirin coşkulu diliyle birleşmesiyle şiirsel anlatımının gerçekleştiğini" ekliyor. Caldwell'in "insanın çevresel coşkusuyla duygusal coskusunun ortak alınteri" olarak tanımladığı ama bu coşkulann sınırlarının tammlanamayacağı düşüncesinden yola çıkan Adnan Yücel şiiri işte böyle bir coşkunun ürünü olarak kendıni var ediyor, daha sonraki şiir kitaplannda da aynı temelde yükseliyordu. Bir yıl sonra yayımlanan Bir Ozlem Bir Türkü'nün ilk şiiri olan Acılara Karşı'nın su başlangıç dizeleri bile Adnan Yücel şiirinin temeıini gösterir: "îyikisilahlanmışızaalara karşt/Türküsüz çtkmamtştz yollara/Ekmekten ve gömlekten önce/Ask/Ve sevinç doldurmusuz koynumuza/tyı ki koparmamtşız çiçekleri/Sevgiyi öfkesiz takmışız yakamıza..." Acılara alçakgönüllü bir karşı koyuşun ve inadına bir sevmenin şairi olarak şiirini sunan Adnan Yücel, "Ey aalara tat veren güzellik/Yürepmıze hos geldin/Geldin de/Çıçeklt dallara döndiiraün öfkernizi/Artık ister dolu yağsın nmrümüze/îsterse kar/Biz kı bildıkten sonra sevmeyı/Bütün sabahlaraa rengınde olsa/Ne çıkar" dizeleriyle bitirir şiirini. Onlar şiirinde "Acıları yudumlamaya bak/Ölmekten daha zordur/Ölümleri yentden yaşamak" dizeleriyle umuda ve sabra çağırırken, "Onlar ki gülü dalında sevdiler/Aalar bartndırıp vnnüllerınde/Sevmeyi sevilmeyi türkütedıler.JBir tek kibrit yaktılar karanlıkta/Oy ctvan ömrüm/Istk adına yangtnla savastılar" dizeleriyle acıdan bal damıtan has bir şair olduğunu kanıtlar. "Değtl mi ki damla damla/Öfke süzülür de şakaklardan/lnancın o yürekli şarkılart/Düşmez yine dudaklardan" Jizelerinin de yer aldığı Suç Olur ve "Ne zaman söylenecek türkümüz/Her yerdc ve hep bir ağtzdan/Söyle ne zaman" dizeleriyle biten Ne Zaman şiiri de bu kanıttan derlenmiş CUMHURİYET KİTAP SAYI 58 E Anadolu'da yalnızca çan ve ezan sesleri değil, su ve toprak, ates ve hava sesleri de var. Şiirin bütün bu kültürel zenginliklerden etkilenmesi doğaldır. Ama şiirin arasında barış ve kardeşlik bildirgesi olabileceğine inanmıyorum. Sadece etkileyici bır sanat olabilir. Ama şairlerin kültürler arası elçi olmalan gerektiğine inanıyorum. Eleştiri konusu ülkemiz edebiyattntn, (en çok şiirin mi demeli?) büyük gediklerinden, bedensel ağnlartndan, artzalarından diye biliniyor. Genel kabul öyle. Senin şiirine yöneltilmiş (olumlu veya olumsuz) eleştiri var mt, etkilendijtin, 'feyz aldıpn? Eleştiri ne kadar etkuedi senı? Daha doğrusu otuz küsuryılda eleştiriyle aran nasıldı ? Şiir dünyamız Adnan Yücel şiirine nasıl yaklaştu Okur ilgisiyle yeterince göstermiş gibi tavrım, kitapların ikiden çok bastm adedine ulasmtş, bir tanesi alttnct basktya... Nastl değerlendiriyorsun şair okur eleştirmen üçgeninin şeytani dengesizliğini? Samrtm şairlerin kesintistz kanayan yarası bu, neler demek geliyor içinden? Benim şiirime 1979'dan beri yöneltilmiş ve yöneltilen hem olumlu hem de olumsuz eleştiriler oldu ve oluyor. Hasan Hüseyin, Mehmet Yaşar Bilen, Metin Demirtaş, Rıza Zelyut, Mehmet Aydın, lsmail Gençtürk, Ismail Gümüş bunlardan bazılan. Biçim, öz ve şiir dili baktmından hemen hemen bunlann hepsi görüş bildirmistir. Otuz küsur yılda eleştiriyle aram hep iyi oldu. Olumluları da olumsuzları da sevdim. Yapıcı olmasını gözettim. Ancak bu otuz yılın on beş yılında eleştiri yok. Benim şiirim gibi şürlcrin görmezlikten gelinmesi gerçeği var. Böyle bir ortamua en güzel eleştiriyi okurlar yapıyor. "Şair okur eleştirmen üçgeninin şeytani dengesizliği" çok ilginçtir. Şaire, okura, eleştirmenc ve bunların düşünceleriyle yaşadıklan dönemlere, toplumsal koşullara göre her şey değişir. Sovyetlerdeki parti diktatörlüğü çökmeden önce her şair Asım Bezirci'nin eleştirisini almak için çırpınırdı. Şimdi Asım Bezirci'nin olumlu değerlendirdiği şiirler okurlar tarafından unutulsun diye büyük çabalar harcanıyor. Bıınun en çarpıcı örneği olarak Ozan Telli'nin şiirini anmak istiyorum. Sizce de büyük bir haksızhk değil mi?» * Sayın Osman Şabin, Saytn Hüseyin Ferhad ve Sayın Hilmi Haşal'a bu röportaja katktlarından dolayı tcşekkürü borç bılırim. Ç.Y. SAYFA 6 0)umhı ve olumsuz etofthHlep Dizenin gücünden ve imgenin yoğunluğundan odün vermeyen ve şiirdeki bütünlükten asla vazgeçmeyen şiirlerdi bunlar ve sanıyorum yaşadığından ve yasamdan sorumlu olan her şiirseveri kplaylıkla kucaklayacak yapıdaydı. Şiirinin temeli sağlamdı Adnan Yücel'in ve bu sağlam temel üzerinde korkusuzca yükseliyordu: "Bizi yaSmurla ytkanan ağaçlara sor/Ağaçlaraa kalabahk yapraklara/ZinOott mektuptan danlart aydtnlatan döstlara/Dost baktşlt O günlerdeki dost mektuplarma Sofkitaplara sor/De ki bunlar deniz taşmaramda Kaval Sesi'ndeki şiirlerden dizeler st/Sular rüzgârla kucaklaşanda/De kibunyazmıştım hep. Neden adlı şiirini defalarlar/Dalgalann ktytlara koşması." (Bizi Soca okuyup hüzünlendiğimi, coştuğumu unutamam. Şiir, "Bağrtmızda sevda çiçek rarsan Eğer). leri/Açılmış tarlalar boyu/Koklamaya varSevmenin Böylesi şiiriyle kırıma uğramaz yüreğim/Neden. ." dizeleriyle başlt tılan bir sevdanın kardelenler gibi boy yordu ve "Ölümü sevrnek mi engel biverdiğini muştuluyordu: ze/Gelecek uğruna görevler mi/Ya bu sev"Keşke suları çağırmasaydın ellerıgi sumzluğu/Neden..." diyerek devam edime/Yağmur olup yağmayt bilmeseyyordu. Sevgi ile direnişin çiçeklerle güzeldint/Selolup akmayt öğrenmeseydim/Keş limde yıpranmış bir şiir kitabı. ükuna okuna öylesine eskimiş ama cildinde bir sorunyok, sayfalan dağılmanuş. İlk sayfalannda kırmızı bir münür ve "Görülmüştür" damgası. Haziran 1982'de basılmış, nerdeyse yirmi yıllık olan bu kitap beni o yıllara götürüyor. O zamanlar F tipleri değil E tipleri modaydı. Çanakkale Cezaevi de Bartın ve Malatya ile birlikte ilk açüan E tipi cezaevlerindendi. Iki buçuk yıllık Mamak serüveninden sonra Çanakkale E tipi'ndeydim. Kitap getirtme ve okuma özgürlüğüyle buluşunca cezaevi üniversitesindeki kalan günlerimin tadını çıkarmaya ve büyük bir açlıkla okumaya başlamıştım. Ankaralı dostlardan gelen kitap paketinin içinde Ankaralı yazarlann kurduğu AYKO (Ankara Yayın Üretim Kooperatifi)'nun kitaplan da vardı: Artık hiçbiri aramızda olmayan Enver Gökçe'nin (Yaşamı/Bütün $iirleri), Cavit Orhan Tütengil'in (Sosyal Bilimlerde Arastırma ve Metod), Bedrettin Cömert'in (Eleştiriye Beş Kala) tümü de bugün kitaphğımın güzellikleri arasındaki yerlerinde olan kıtaplar. Elimdeki yıpranmış şiir kitabı Soframda Kaval Sesi de bu kitaplarla birlikte gelmiş, Adnan Yücel'in şiiriyle tanışmış ve o şiirlere çarpılmıştım. Adnan Yücel adını daha 1970 li yıllarda benim de ilk şiirlerimin yayımlandığı Yeni Adımlar daki müthiş şiirlerindenbiliyordum ve aynı yıllarda izlemeye çalıştığım Direniş, Sanat Emeği, Dönemeç dergilerinde de şiirleri yayımlanıyordu. Onun 1979'da çıkan Kavgalara Sözlenen Sevda (Yapıt Yayınlan) adlı şiir kitabıru ise 12 Eylül öncesinin yoğun politik ortamında okuyamamıştım. ŞHaU bütüriük Tank Dursun İle bir sohbette