Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Kapak konusunun devamı. •" yaldaşıma tam zamanında bir tavir olarak seçildi. Memet Fuat'ın eleştirisinc katılıyor muyum? Şöyle yanıtlayayım: Bu kitabın her şiiri yazılırken o elestiri kılavuzum oldu. Memet Abi kitabı okudu mu? Ükuduysa nasıl buldu? Bilmek isterdim. Senin de içinde bulunduğun \atrler kuşağı otuz best devırdınız. küçük tskender, Sunay Akın, Hakan Savlı, Akgün Akova, Navnı Ag'ıl, bir de sen bu kusağtn öne çtkatt ısımlerı oldunuz Turk şıirıne sızin kusakla gelen değjsim ve getişrneler sence neler oldu '•> Her şair ayrı bir tavırla gelir. Onu şiirde var eden de bu ayrı tavır olur. Seferis'in aklımdan çıkmayan üç aşağı beş yukarı şöyle bir sözü var: "Dünyada üçdört sozcük olsa, sairler gene onlan farklı kullanmanın yollarını bulurlardı." Burada anılan şairler, ben de dahil, 1980'lerin ortasından itibaren dergilerde görünmeye başladık. I lakan Saylı, Nazmi Ağıl biraz daha da geç. Her biri rarklı bir tavırda yazıyor bu şairlerin. Kuşak olarak adlandırman, sanırım yaşlarımızdan ileri geliyor. küçük Iskender "Sombahar" dergısinde kendisiyle yapılan bir söyleşide, "Adam Sanat"ı kastederek "Ben o derginin editörü olsam Sunay Akın'ı, Akgün Akova'yı, Ali Asker Barut'u yayımlamam" gibi bir şeyler demişti. Bunları neden söyluyorum; okurun kafası kuşak bözüyle karışmasın diye. Kuşak sözünden ortak hareket etmek anlayışılıyor çoğunlukla. Daha başlangıçtan itibaren herkes kendı şiirini yazmaya oturdu, oysa. Kendi şiirini kurdu. Türk şiiri büyük bir ırmaktır. Kendi adıma şunu söyleyebilirim: Küçük bir dere olarak bir yerde bu ırmağa kavuşuyor, karışıyorum. Bu ırmaktan doğan dibinde sabaha dönüşecek çakıl taşlan olan bir dere de denebilir benim şıirime. Farklı tavırlarla da yazsalar, kendinden önceki dönemleri yadsıyan bir tavır içinde olmadı, bizim dönemin şairleri. Kendinden önceki bütün şairleri Türk şiirinin bir birikimi olarak görup, onları içtenlikle kucakladı. Onların tecrübelerine saygı göstermekle kalmadı, bu tecriıbelerden yararlandı da. 1980 sonrası şiir, Türk şiiri ile Kendi söyleme biçimini yaratmış bir şair Ali Asker Barut tmnn barui Kırtklan gelişimi devam ediyor. Türk şiirinde işlediği günahı da sevabı da ileride belli olacaktır. Bizim Türk şiirine getirdiğimiz en belirgin şey çeşitliliktir. Hem de herkese parmak ısırtacak zenginlikte. Içimizden hiçbiri şiirini egemen kılmadı. Bu noktada bir de şu ayrıntı: Ece Ayhan kendi kuşağı şairlerden özür diledi. 60 kusağı şairleri, edebiyat matinelerini bastıkları şairlerden özür dilediler. Bizim dönem şairleri bu anlamda kimseden bir özur dilemeyecek!.. Avrupa Genç ŞHP Ödülü 2000 yılt içinde ttalya'da düzenlenen Avrupa Genç Şiir Ödülü yarısmastnda Türkıye'den küçük Ukender de bırlıkte ilk ona gtren ikı saır oldunuz. Sonra da uzın de şıırlerınızın içinde yer aldığt "Dalle Ebridia Malta" adlı bir de kilapyaytmlanmts Bu yarışma ve kitabın öyküsünu okurlarımtzla paylasır mısın? "Dalle Ebridi a Malta" adıyla ttalya'da yayımlanan ve Türkiye'den küçük Iskender ve benim birer şiirimizle yer aldığımız kitabın öyküsü, 15 Şubat 2000'de başlıyor. Şair Özdemir Ince, kendisinin de jürisinde bulunduğu bir Büyük bir ırmak Ay Sözlüğü/ Ali Asker Barut/ Adam Yayınları/ 61 s. Karanfil Kırıkları/ Ali Asker Barut/ Adam Yayınları/ • 77*,., . Rüzgârla Dolu/ Ali Asker Barut/ Adam Yayınları/ 87 s Yağmurlu Leylak/ Ali Asker Barut/ Adam Yayınları/ 89 s. ya da herhangi bir dönemiyle hesaplaşma şiiri değil, sentez şiirdir. küçük îskender de kendisiyle beraber dört şair daha vardır: Edip Cansever, Ece Ayhan, Can Yücel, Hasan Hüseyin. Benim şiirimde Cemal Süreya var, Ergin Günçe var, göz kırpmalar olarak Metin Eloğlu, Oktay Rifat var. 1980 sonrası şiiri değişim ve Bir cehennem nasıl aşılır arkadaşsız MONİKA CARBE O Î n yıldan beri Ali Asker Barut'un şiir kitapları üç yıllık aralıklarla yayımlanıyor. 1988'den bu yana kesintisiz Almanya'da yaşamasına karşın Türkçe yazmayı yeğlıyor, çok iyi Almanca konuşuvor olsa da. Küîtürlerarası çelişkileri dile getirmek için kendi yaşıtı göçmen arkadaşları gibi iki dilli şiir yolculuöuna katılmayıp, kendi şiir serüvenini, nep yeni kulvarlarda Türkçe sürdürmeyi yeğliyor. Vazgeçmeksizin Türkçe'de karar kıhr or Barut. Acaba neden? 1964 doğumr u, îstanbul'da Paşabahçe Ferit înal Lisesi'ni 1983 'te bitirip kütüphanecilik bölümü nde üniversite öğrenimine başlıyor. Şüphesiz kendini kutüphanede arşivlere gömnıek ve yaşanunı bibliyografyaya adamak değil amacı. Üniversite öğrenüni, edebiyatla daha yoğun uğraşmak için bir araç köprü onun için. Ortaçağ ressamlarında, resim konusunda buna benzer yaklaşımlar var; onlar da kendi yaratıcılıklarını ön plana çıkarabilmek için ulaşmaları gereken noktaya vanncaya dek, ustaların resimleriyle naşırneşir olurlarmış. Ali Asker Barut'u etkileyen sadece Divan Edebiyatı değildir, asıl onu büyüleyen, yeni biten 20'nci yüzyılın, 1930 ve 1940'lann eksperimantal (deneysel) şiirin temsilcileri Nâzım Hikmet ve Orhan Veli'dır 1992 yılında ilk şiir kitabı "Rüzgârla Dolu"yu yayımladığında bu kitabıyla Orhan Murat Arıburnu ödülünü aldı. Her ne kadar göçmen acıları şiirlerinde şekillense de kendisi ve yaşadığı ülke arasında kendi diliyle kesin bir sınır çekiyor. Ren kıyısındakı küçük bir köyde ayın altında bir yabancı olarak çan kulelenni izlerken, sanki çok uzaktaki bir resme dalıyor: "Sığınacağım ne kaldı artık bu şenirde" diye soruyor Ali Asker, kaçışını da onu yazarken gerçekleştirmiş oluyor. Doğanın tüm güzelliklerine rağmen çevresini saran yabancılıktan kurtuluşa demir atmada Türkçe onun için tek kaçış, yönünü belirleyecek tek nokta Almanya'da. Ali Asker Barut hüznü anlatırken öyle bir yoğunlukta yoğuruyor ki okuyucusunu kolaylıkla şiirinin içine çekebüiyor. Kaybedilenler için bir yas, hayat için bir özür gibi bayağılaşmıyor Ali Asker'in anlattığı nüzün, daha çok çelişkilerle örülmüş karmaşık bir resim onunkisi. Iç sıkmıyor, daha çok umutsuzluğun karası ki bunun An Asker'deki karşılığı doğa ve insan uyuşumunda umudun en açık tonlan. Ay, yıldız değil, ama iki yuzlü; açıktan açığa ona güvenemezsiniz. Gecenin en akıllı kuşları için baykuş bir sembol onun şiirinde ve lirik ben'i gö Rüzgârla Dolu zediyor, sanki bütün yıldızlar ve canhlar ben'e karşı suikast kararı almışlar. Şair burada anlaşılması çok kolay bir ıssızlığı, ve bir yalnızlığı dıle getiriyor ve bu da okuyucularında onların tanıyıp bildikleri şeylere tutunmalarına yol açıyor: "...tanıdığım birsokağa sapacağım.' Lirik ben masalımsı ve mistik şeylere dayanıyor "Şu dönüşsüz su gibi." Aİ Asker'in şiirleri hüzün temelinde kurulup giderek de yerini umuda hatta iyimser bir ışık seline Dirakıyor. Bazen sanılır ki geçmişte kalmış "Beykoz Korusu"nda olduğu gibi, bazen de "unutulmaz günlere bir anımsama. "Hanımeli gül koktu uzun uzun' içime çektiğim hava." Bu dizeler bize elle tutulur bir duyguyu konuşuyor. Birdenbire çürümeyi ve yenilgileri anlatan dizeler, bazı şiirlerinde öne çıksa da, yerini renkleri açık, cana yakın dizelerc bırakıyor. Filmlerdeki mekân ve zamanlann birbirlerine geçişini anımsatan bir gczinti bu. Bu aynı zamanda, şiirsel benliğin, tekniğe güven duymadığı ve kendisini ne doğada ne de memlekette güvencede hissettiği bir bilinç dünyasına yapılan bir gezintiuir. Şiirin bir yerinde "Bir cehennem nasıl aşılır arkadaşsız" deniliyor. Bu anahtar cümle, benliğin tümüyle yabancılaşmasını karakterize ediyor. Ali Asker Barut şüphe eden bir şair. Diğerleri için tabii olan birtakım temel değerler onun için her zamankinden daha sık sorulması gerekli olan şeyler. Bu ülkede var olma güvencesi olmadığından yeni değerler oluşturamıyor. Almanca yazmayı denemeyi aklının ucundan bile geçirmiyor. Şair, Türk şiirini ve onun yenilikçilerini, özellikle de 1930'lardan sonrasını çok yakından bildiğinden ve hatta onunla bir bütün olduğundan Almancanın kaygan tabakasında yürumeye yeltenmiyor, çünkü Ali Asker, Türk şiiri içinde kendi çizgisini, kendine has söyleme biçimini bulmuş bir şair. Kendisinin bazı imge zincirleri bir temel düşünceye adanmış ve haklı bir şekilde de Italya'da yapılan (Premio Tivoli Europa Giovani 2000) Avrupa Genç Şiir Yarışması'nda ilk on şair arasında yeralmıştır. "KülKedisi", "AğlamaDefteri", "Türkiye" 1998'de çıkan Karanfil Kırıkları kitamndan alınan şiirler. Bu şiirler Ah' Asker'deki gelişmenin güzel bir isareti ve hatta bir gün yazılacak lirik bir destanın habercileri." CUMHURİYET KİTAP SAYI $78 Makân ve zaman Ewr Barut. Ali Asker Barut ve Turgay Flşekçl blrlllrte SAYFA 4