Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Dünya tarihi veniden aözdcn geçirilmeir Oğuz Adanır kaleme aldığı Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış isimli metniyle bize Osmanlı ve Batı dünyasına radikal bir bakış, yeni bir yorum önerisi sunuyor. Birçok açıdan değerlendirilmesi, üzerinde ciddi, yoğun araştırma ve incelemeîer yapılması gereken bu metnin yeni bir kuramsal çözümleme denemesi olmasıyla önem kazanacağını sanıyoruz. Yazar, Marcel Mauss'un potlaç kuramıyla Osmanlı ve Batı dünyasını yeniden okumaya çalışırken, diğer yandan Jean Baudrillard'ın simülasyon kuramı perspektifinden toplumsal yapıların diyalektik çözümlemesine çağdaş bir bakış kazandıriyor. Diğer yandan, Niyazi Berkes'in tarihsel/sosyolojik yaklaşımları, Saori Ülgener'in zihinsel yapıyla ilgili ve başka birçok araştırmacımızın benzer teori ve tezleri Adanır'ın metninin dokusunu oluşturuyorlar. Size radikal ve sıra dışı iddialarla yüklü olan bu metnin yazariyla yaptığımız bir söyleşiyi sunuyoruz. GÜLNAZ SARAÇOĞLU * ayın Adanır, Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış'tnD bir OsmanlıBatt sentezı olmasından çok, yeni bir çözümleme yöntemi olması nedeniyle önem kazanaığını söyleyebılir miyiz? Daha önce yapılan Osmanlı sentezleri bilimsel açıdan ne kadar inandıncı oldular bilemiyorum. Çünkü yeni sentezlerin çıkması eskilerin doğruluğu ya da inandıncıLğı konusunda kuşku uyandınyor. Ortada tek bir tarih varken, birçok sentezle karşılaşıhyorsa,demek ki bu sentezler pek inandıncı değiller!. Doğru olanın ortaya çıkması gerekiyordu. Diğer yandan benim amacım bir tarih kuramı oluşturmak değil. Tarihten kaçmak kaçınılmaz olduğu için, bu çalışma çerçevesinde oraya bulaşmak ve o konuda da bir şeyler üretmek durumuyla karşı karşıya kaldım. Bu kuramın evrenselliğinden söz edebilir miyiz? Bu yaklaşımı birileri ahp sistematik hale getirirse, başka toplumlara da uygulama imkanı çıkabilir. Hatta şunu söyle'elim, potlaçla ilgili birçok tarihçinin, biimadamının vaklaşımları var. Mauss Trakya'da, Balkanlar'da, hatta yüzyılın başına kadar Fransa ve Almanva gibi ülkelerde podaç kültürü kalıntılannın olduğunu söylüyor. Malinowski'nin Avustralya Trobriand adalanndaki çalışmalan herkes tarafından biliniyor. Podaçın Kuzey Amerika Kızılderilileri ve diğer Kızılderililer arasında yaşayan bir kültür olduğu biliniyor. Georges Duby'nin Ortaçağ Avnıpa Iktisat Tarihi ile ilgili yaptığı çalışmalarda VII.XIV. yüzyıllar arasında Iskandinav ülkelerinden Tuna'ya kadar potlaç kültürünün hakim olmasından söz ediyor. Böyle baktığımızda bir ortak paydanın varlığından söz edilebilir. Aynca ben metnimde Braudel gibi bir tarihçiden yararlanarak Anadolu, Osmanlı dışında Afrika, Latin Amerika, Kuzey Amerika, Çin, Japonya ve Çarlık Rusya dahil, potlaç kültürünün bir yığın özelliklerini buldum. Dolayısıyla bu ortak payda dünya tarihinin yeniden gözden geçirilme zornnluluğu ortaya çıkarmaktadır. O zaman gerek kapitalizmin, gerekse Marksizmin gerçek anlamda neye tekabül ettiklerini görebilmek mümkün olacak. Ve eski açıkîamalann da neden yanlış olduğunu çok somut biçimde görülecektir. Nereden nereye gelindiğini bu yeni perspektif ile daha iyi öğreneceğiz ve göreceğiz. Ben tüm bunlara inanıyorum, ama böylesi yoğun bir çalışma için yeterli zamanım yok. Dolayısıyla tarihçiler böyle bir perspektifi benimsedikleri takdirde bu konuda benden daha yoğun bir bilgi birikimine sahip olduklan için, çok kısa bir sürede olaya yeni boyutlar kazandırabileceklerine inanıyorum. Bu da kötü bir şey değil. Evrensel bir ortak paydamn varlığı, dünyada bizim gibi ya da bizden daha kötü durumda olan pek çok ülkeyi a^ağılık kompleksinden kurtaracaktır. Yanı Âvnıpa'nın, Batının bizim geçtiğimiz, geçmekte olduğumuz yoldan çolc farklı yollardan geçmemiş olduklannı göreceğiz. Onların bizden önce geçmiş olmalan ve bazı şeyleri bizden önce başarmış olmalan, bu başarının sonsuza kadar süreceği anlamına gelmemelidir; sebat ettikleri ve çok çalıştıkları takdirde bu ülkelerin de Amerikalılar'dan, Avrupalılar'dan daha guzel şeyler yapabileceğini sanıyorum. Üstelik dünyanın şu içinde bulunduğu durumda bile Asya Kaplanlan, Brezilya, Türkiye gibi ülkeler bu konuda ipuçlan ve umut veren ülkelerdir. Dolayısıyla tarihsel anlamda bu gerçekleştirildiği takdirde çok önemli bir görev yerine getirilecek, bütün dünyanm dünyaya bakışında değişiklik olacaktır. dar giden bir siireci yaşayabilmiş olan uygarlıklar diyebileceğimiz yirmi, yirmi beş tane uygaruktan bir tanesinde ben bunu gördüm. Tabii bu tek örnek değil. Baudrillard böyle bir durumu, böyle bir evreyi daha önce ortaya cıkardı. Ben de ikinci bir yerde onun sağlamasını yapıyorum. Dolayısıyla örnek ikı tane olmuş oluyor. Doğruysa bence başka tarihlere de uygulanması gerekiyor. Genel geçer bir üke olup olmadığının anlaşılması ancak o zaman mümkün olacak. Benim anladığım kadanyla sarmal gelişme kuramsal açıklamasında doğru olan şeyler. Ote yandan Engels'in, o haliyle, bu kuramsal yaklaşımı doğrulamak için seçtiği örneîder de yanlış. Çünkü o düşüncenin, yaklaşımın amacı kuramsal olanın doğada fiziki anlamda bir esdeğerlisini yakalayıp, kuramın gerçekliğini kabul ettirebümektir. Ama pu konuda Engels sarmal gelişme modeline uymayan örnekler vermiştir. Dolayısıyla Baudrillard'ı okumadan, bu sarmal gelişme yaklaşımını başka türlü açıklayabilmenin mümkün olmadığını düşünüyorum. çok iyiydi. Berkes de başka konularda, toplumsal yaklaşımlarda, ekonomiyle ilgili çeşitli yaklaşımlarda benim işimi çok kolaylastıracak veriler üretmisti. Dolayısıyla onlan alıp, bu perspektifle birleştirdiğimizde bir yığın sorunun yanıtı kendiliğinden ortaya çıkmaya başlıyor. Yani sırnn potlaç düzeninde gizlenmiş olduğu olgusu. Aslında potlaç kültürü konusunda 1920'lerde Ziya Gökalp'in Mauss'un düşünceleriyle ilgilenmiş olduğunu göriiyoruz. Sanınm bu olay Mustaf a Kemal'e kadar gidiyor. Ama yaklaşımlan potlaçı sadece yemek törerueri ve bir şölen olarak görme düzeyiyle sınırlı kalıyor. Podaçın sadece bir Orta Asya geleneği olduğunu Abdülkadir tnan'da da görüyoruz. Toy törenlerinde hanı yağma türünden şeyler olarak ele alınması söz konusu. Yani podaçı bir sistem olarak göremiyorlar ve yanından geçip gidiyorlar. Üstelik Sadri Ertem gibi bir aydının 1934 yılında Mauss'un kuramını türkçeye kazandırmış olmasına karşın ! Bana kalırsa, daha önce de dediğim gibi Osmanlı'nın sırn podaçta gizli. Ama Osmanlı'nın tarihsel gelişmesinin açıklanması ise sarmal gelişme ile doğru orantılıdır. Tabii Baudrülard'ın simülasyon kuramı olmadan sarmal gelişmeyi, dolayısıyla da Osmanlı'yı açıklayabilmek mümkün değil gibi. Bir diğer eleştiri de sık sık yinelediğiniz Batı'nın çözüm üretme yeteneğini yitirmiş olduğu ve yeni dünya sisteminin kurulmasında herkesin eşit şansa sahip olduğu saptaması. Daha önce Foucault örneğinde söz ettiğim gibi Batı'da bugün öznenesne aynmının artık yapılamaz hale geldiği, Baudrillard'ın Batılı aydını entegrist olmakla suçladığı bir dönemde yasıyoruz. 1deolojilerin öldüğü, tarihin yok olduğu hikayeleri her tarafı sarmıştır. Dolayısıyla ciddi bir şekilde baktığımız zaman, 19. yüzyılın ortalanndan bu yana Batı'da yeni bir düşüncenin çıkmamış olduğunu görüyoruz. En son ve en önemli düşünce Marksizm'dir. O günden bu yana, pek fazla yeni bir şey yok. Postmodern düşüncelerin ise hiçbir felsefi boyuta sahip olmadıklannı, dünya görüşünü temsil etmediklerini, söylemlerden ibaret olduğunu, bizim açımızdan çok fazla ciddiye ahnacak bir içeriğe sahip olmadıklannı düşünüyorum. Dolayısıyla yirmi beş otuz yüdır, burjuva dünya görüşü, marksist dünya görüşü gibi sistematik dünya görüşlerinin yeniden üretilmediğini görüyoruz. Avrupa'dan Amerika'dan gelen yeni bir şey yok. Bu ne demektir? Bu genel anlamda, düşünsel düzeyde, bir duraklama aşamasına tekabül eder. Bunun nedenlerini, lusmen simülasyon kuramında, kısmen Fernand Braudel'in Maddi Uygarhk'ı gibi tarih yorumlannda bulabilmek mümkündür. Simülasyon evreninde düşünsel anlamda yeni bir şeyler olmaması gayet doğal. Çünkü sistem yerli yerine oturmuştur. Baudrillard'ın dediği gibi sonsuza dek böyle sürmesi arzulanmakta, istenmekteüir. Bir sistem değişmezlik üzerine kunılduğunda, kusursuz hale geldiğinde, artık o sistemin ölü bir sistem olduğunu, dolayısıyla ölü bir sistemde de yeni bir şeyin olma imkanının olmadığını söyleyebiliriz. Diğer yandan örneğin Baudrillard, Batı'nın dışındaki yerlerde, Brezilya gibi, bizimki gibi ülkelerde yeni alternatiflerin doğmasının diyalektik anlamda bir zorunluluk olduğunu söylüyor. Hatta Batı'nın yeni olarak insanlığın karşısına getireceği bir şeyi olmadığını, olanların da • CUMHURİYET KİTAP SAYI 578 Oğuz Adanır la"Eski Dünyaya Yeni Bir Bakıf üzerine Î Ancak Baudrillard'ı okuduktan sonra o yaklaşımın yani tavuk yumurta hikâyesinin yanlış olduğunu, doğru örneğin ise ipekDÖceği örneği olduğunu gördüm. Ûemek ki doğada bu kuramsal yaklaşımı doğrulayan veriler kesinlikle Marksizmin söylediklcrine uygun değil. O zaman Marksist felsefenin bugüne kadar gelen uzantılan doğrultusunda yapılmış olan bütün yorumfama ve çözümlemelerin de yanlış olduğu düşüncesine vanyoruz. Bu aslında kötü bir şey değil. Çok olumlu ve güzel bir şey. Çünkü bize yepyeni bir şekilde okuma olanağı tanıyacak vc bu da tabii, bir iki kisiyle olabilecek bir şey değil. Böyle bir okuma,,müthiş bir toplumsal enerji gerektirir; Üniversite elemanlannın, ayaınların, tarihçilerin katılımıyla gerçekleşebilecek ortak bir çalışma gibi. Bu ortak çalışmanın ansiklopedileri, tarih kitaplannı değiştirebilecek nitelikte bir sonuca neden ofacağına inanıyorum. Tarihe yanlış bakılmıştır. Bu da normal bir Simülasyon evreni şey. Yeniden doğru olarak bakabilmek Saytn Adanır, metniniz çok çarptcı ve şaşırtta iddialarla dolu. Dilerseniz bunlar mümkündür. Saytn Adanır bir başka iddianız olan dan birkaçınt açaltm. Örneğin diyalektik Osmanlı nın Sırrı'm çözmekten söz edeyöntemin sarmal gelişme kuramtmn Marx taraftndan eksik ya da yanlış yorumlandt lim mi? ğından söz ediyorsunuz. Evet, Osmanlı'nın sırnnı çözme meselesine gelince, Berkes gibi tarihçiler, Ül Evet diyalektik materyalizmin "karşıgener gibi insanlar böyle bir şeyin varlısav aşamasının simülasyon kuramıyla ğından açık seçik söz ediyorlar. Berkes'in açıklanabilcceğini ilk kez ben söylüyoçok sağlıklı bulduğum bir yaklaşımı varrum. Bu konuda Baudrillard'la birkaç kez dır. Neîeri bilmediğimizin farkında olmak konuştum ama, pek ikna olmuşa benzedurumundayız. Evet, bir şeyler biliyoruz miyor. O simülasyon evreninin böyle bir ama, bu konuda bilmediğimiz, daha çöaşamaya denk düşeceği noktasında kuşzemediğimiz çok önemli şeyler var. Dolakular taşıyor. Simülasyon evrenini özellikyısıyla bu şeylerin üzerinde yoğunlaşmak le Batı'ya, Amerika'ya özgü bir durum gerekir diyordu. Fakat bu bilmedikleriolarak görüyor. Bana kalırsa, bu konuda mizin üzerinde nasıl yoğunlaşacağız? çalışmalar yapılması gerekiyor. Benim için Hangi bakış açısıyla? Bu sırrı çözmeden böyle bir denk düşme meselesi mantıklı yani onun mantığını yakalamadan olayın görünüyor; Batı'nın bugün içinde bulunmantıksal bir açıklamasını yapabilmek duğu simülasyon evreniyle, Osmanlı dumümkün değil. Ve benim bildiğim kadaraklama dönemi arasında birçok eşdeğernyla çözüme en yakın tarihçilerBerkes ve lilik ilişkisi bıılabiliyorum. Tüm bunların Ulgener olmakla birlikte, onlar da sisterasdantısal olması mümkün değil. Bu dumin mantığını yakalayamıyorlar. Bana görum bana göre bir sistem özelliği taşryor. re bu mantık potlaç kültürü dediğimiz Hatta benim yaptığım okumalarda, Islakültürün içinde gizli. Eğer onu anlarsanız, miyet'in ortaya çıkışında da aynı aşamakavrarsanız, Osmanlı'yı çözümlemek çok lara rasdayabildiğimi söyleyebilirim. Yakolay hale geliyor. Tarihçilerin yanıtlannı ni Islamiyet'in bir sentez, daha önceki bir veremediklcri pek çok sorunun yanıtını, toplumsal aşamanın antitezi sonucunda bu bakış açısından yol çıkarak verebiloluşan bir sentez olduğunu görebiliyomek mümkün hale geliyor. Berkes ve Ülruz. Dolayısıyla tüm bu benzerTikler, bengener, bu sistemi bilmedikleri halde, ona de bunun sistematik bir olgu olabileceği çok yakın düşünceler üretmişlerdir. Bu fîkrini uyandırdı. Tarihte, ama çok ender durum benim işimi çok kolaylaştırdı. yapılanmalarda, yani Toynbee nin ifade Özellikle Ulgener, zihniyet konulannda ettiği gibi doğup da doğal bir öliime ka YeniUrokumaolanaftı DuraMatna aşaması SAYFA 14