22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Sanayürürüm, sana Koşarım, ivedi yüzerim sana doğru. Kaşların kanatlan açılmış kartal, saçların dağılan deniz köpüğü. Pridon Halvaşi/ Şiirler/ Çeviren: Hüseyin Uygun "sen gerçekçi ol istediğin kadar, neye yarar / yakınların tükürdükçe ükü ü üstüne. " 1925 yılında Batum'un "Keda" kasabasında doğdu. Genç yasta yerel edebiyat dergilerinde yayımlanan şiirleriyle dikkati çekti. Moskova'da edeoiyat öğrenimi gördü. Şiirlerinde lirik ve pastoral öğelerle birlikre ulusal tavrı belirgindir. Buna rağmen üç yüz yıl Osmanlı egemenliğinde yaşayan Acara'da (Batum ve çevresi) harmanlanan HıristiyanMüslüman kültürünü tarihi bir olgu olarak benimser. Gürcüceyi kullanmadaki yetkinliğlnin yanında, Acara diyalektini ayn bir tad olarak yapıdarında başarıyla kullanıyor. Asıl adı Hamit'tir. Geleneğe göre düzenlenen, genç şairlerin ustalığa kabul töreninde ulusal Gürcü kahramanı Pridon'un adı şair adı olarak verilir kendisine. Gerçek adı da öyle kalır. 25 yıl Acara Yazarlar Birl. Başkanlığı yaptı. Aziz Nesin, Fakir Baykurt ve birçok Türkiyeli edebiyatçıyla yakın dostluklar kurdu. Dostları Türkiye'de yaşayan yakın akrabalarına bakmasına yardımcı oldular. Moskova'daki öğrenciîik yıllarında Nâzım Hikmet'le arkadaşlık etti. Nâzım ona büyük yakınlık gösterdi. Üç ciltte topladığı tüm yapıdarında (şiirler, öyküler, romanlar ve anılar) Nâzım'la geçen günlerin anısına önemli bir yer ayırmıştır. Bu yıl 76 yaşında olan şair, halen doğduğu köyde yaşıyor. "Şair, doğup büyüdüğü toprağa kök salan ağaç gibidir. Dalları tomurcuklanır, çiçek açar; çiçekleri meyveye aönüşür. Meyvelerin tümii şairin istediği olgunluğa erişmez doğal olarak. Sevgili okur, olgunlaştığını sandığım meyvelerimi sepete dizer gibi dizdim kitabıma, sana sunuyorum" diyor Pridon Halvaşi, bütün yapıtlarına yazdığı sunuş yazısında. KOYLUYUM Benim rençber avuçlarıma yeryüzüııün lıaritası iijlenmiş. Doğam kendi doğaliığında, ilkyazlar canımda dolanıyor. Bu yürek, daha sıcak güneşten. Dünyayı ısıtıyor yüreğimin ocağı. Düşüncemi sabanımla yazarım, böyle derim toprağıma sözümü. Nisan'ların serin topurlarını, yanmış dizimde ufaladım. Ocağımın avlusuna geleni, her zaman soframda ağırladım. Ben galiba sevgilerden yoruldum. Maradid'de oturmuş, Çoruh'a bakıyorum. Kahaber'den süzülen bereketli yağmuru, içiyorlar susamış yoncalarım. Köylüyüm ben, mutlulıığa inandım. Uyanıyor herk edilmiş topraldar. Şavşat olayım, üyle dilsiz ve alabalıklarla dolu Çoruh, asılsın omzuma bir heybe gibi. Seni bekliyorum sılada, eurbette. lnancın nişanısın, unutulmazsın. Kara çalmalar, kuşku ve yalan bana gelmene engel olmasm. ABHAZYA SAVAŞI Sorsalar: Neden savaştılar diye, nedeni bilmiyor kimse. Kimler üzülmedi, kimler yanmadı! Neye yaradı geride kalan bu yıkıntılar ve nefretin durulmayan hırçın dalgaları. Yenen yok bu savaşta! Yenilen? Evey. Var. Hepimiz. DEDÎLER Kİ BANA Dediler ki bana: Kötüleştin sen, sevimsizsin artık, neyin var senin? Neyini savunuyorsun bu ulusun? Memleketin posası gerekiyorsa onlara, sen gerçekçi ol istediğin kadar, neye yarar yakınların tükürdükçe üstüne. Dediler ki bana: înandık sana sahiden, gözyaşı kadar içten. Ekip biçtiğinle geçindin ömrünce, sen Gürcü'sün ner halinle. Şimdi güz demleri ömriinün ve olgunlaşmış sözün, kara üzüm gibi. HALAM Görüştük ensonu. Çok şeyler söylemek istiyorduk ama susuyordıık. Yıllarca sakladığı sıcak öpücük, can kattı canıma. Bir fotoğrafçının önünde durduk. Halamın yere bakıyordu gözleri. Daha yakın olalım diye yüreğine, Sağ elimi omuzuna koydu. Heyecanlıydı, titriyordu, yerinde duramıyordu. Uzakta kalan öteleri anlat diyordu hep. Baba yadigârı ağacı sordu, olgun meyveleri hiç devşirilmemiş. Ne söyleyebilirdim umuda dair. El salladım yalnız orda kalana. Bursa'nın yolunda bir ağaç vardı, benim halam gibi bükiilmüş beli. AYŞE Biliyor musunuz, annemin adı Ayşe'ydi. Canlanıyor eski bir dam, çatısını sevdiğim, Benim uçup giden günlerimi saran, düşlerim duruyor kapılarında. Sandığında pak çarşaflar dürülüydü ve bütün ramazanlarda oruç tutardı. Uzüldü, şaraptan ilk sarhoş olduğum gün. Yapma oğlum, giinah dedi bana. Ama şarap aylarında bir türkü söylerdi. Eski bir türkü, yanık sesiyle usul. Koca küpler ağzına dek dolardı Taze şarap kokusu eserdi rüzgârlarla. Biliyor musunuz, annemin adı Ayşe'ydi. Sesi bende hep yankılanacak. Uçup giden günlerimi saran dertlerim duruyor kapılarında. CUMHURİYET KİTAP SAYI 616 PÇREDELKtNO'DA NAZIM HtKMET'tN EVİNDE DUŞUNCELER O karlı beyaz günde, bıı/lıı uzak günde, bir başka ışımıştı sabahım, lacivert çamlar arasında. Cumbalı odasında oturmuştu usta. Moskova ayaklarımızın altında. Tarihlerimizi tartişıyoruz, bir Tiirk, bir (îürcü. Adlarınızı neden değiştiriyorsunuz, dedi. Baktım ustanın gözlerine. Düşüncemden öte, canlandı düşümde benim acılar çekmiş topraklarım. Dedim ki: Nâzım, dostum, üzüldüm böyle düşünmene. Ben adımı değiştirmiş değilim, geri aldım onu sadece. Tann'nın görünüşü müsün, sevgisi mi güneşinr' lyisin, bağrında asma gülleri. Benim şu yüreğim değil, seni görünce toprak sevinir. Macaheli'nin bembeyaz çavknları, Bu ilkyazı üzerime saçtılar. Çalışırım yorgunluğum azalır. Yazgımın çöreği külünıde pişer. îyiyim, kötü şeyler de var anılanmda. Ünutmadım o zor geçen yıllan. Bu yollarda iki büklüm olayun, SAYFA 18
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear