25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

za dek yana yakıla onların aşkına" (Age. S.I24) Türkmen kiiltüründe her kurumsallaşmanın bir piri olması geleneği çerçevesinde Zeybekler de Hazreti Ali'vi kendilcrirıin piri beller ve Anadolu Aleviliğinin ona atfettiği buyruklara uymaya özen gösterirler. Bu bağlamda Ali Kültü, An a dolu Aleviliğinde olduğu gibi Zeybek kiiltüründe de tcmel bir misyon vüklenir: Nitekim Yürük Ali Efe'yeyakılan türküde; "Aydın dağını oydular/lçincmartin koydıdar/Yörük Ali' nin adınt/l lazretiAlı koydıtlar/Hey vıdının efcsı/Efelcrin efesı" denilmesi, Çöllo destanında; "ismtni duyanlar kara gıyerler/Kımiyavan kimiyağlıyı ycrlcr/Baziii liazreti Ali derler/Sen mhin tannnın aslam Çöllo" deyişi, Gizik Duran ağıdında gcçen; "Renim gönlütn deli gibı/Derelerın seli gihi/Duran bcyım b(irj> cdiyor/llazrcti Aligibi" deyişi, keza Çakırcalı Mehmer Efe'nin, "ben I lazrefı Ali soyundanım" ifadesi, yine Atçalı Kel Mehmet Efe'nin, Bektaşi baba ve halife lerinin kullandığı "ayyid" unvanını kullanışı buna örnektir. (Age. S. 128130) "Zeybek ve Seymenlerin yaygın olarak bağlama çalması, Pir Sııltan Âbdal'ın, Abdal Musa'nın, Yunus Emre'nin.Hatayi'nin ve diğer AleviBektaşi şairlerinin deyişlerini çalıp söylemesi, Alevi erenlerini ulu ve kendilerine koruyucu bilmesi bıı yakınlığın bir başka boyııtııdur. Yine Seyınan ve efe ve zeybeklik törenleriyle Alevi toplumunun cem törenleri ilginç benzerlikler taşımaktadır. Zeybek oyıınları ile Alevi semahları, özelliklekırklar ve tıırnalar semahı önemli benzerlikler grisrermektedir" (Age. S.lîO). Bütün bunlar Zeybeklerin Anadolu Aleviliğıni oluşturan ortakkültüıgelene ğilKİen geldiğinin gosletgeleridir. Bir Muhalelet Biçimi Olarak Yalnızlık Yekta Kopan, ilk kitabını oluşturan öykülerinde alttan alta irdelediği "yazma" edimini, bu kez, on ayrı öykünün odağına oturtuyor. Yazar, yanıtlara ulaşmanın ipuçlarını ise tek başına her bir öyküde açıklıkla dile gelmeyen, ancak kitabın bütünsel örüntüsü içerisinde bulunabilecek yaşamyazmakolmak üçgeninde veriyor. SİMTEN COŞAR "Kırmtzt düğmcye basarsan her $ey sılınır" (Mcnkclı Siivan) "K Tedenyazmak?" yazma edinıiI ^k I ne kıyısından köşesınden bııJ. ^1 la^mışherkesinkendisineyönelttıği ya cia kaçınamadığı soruuur. "Kendimi bildinı bileli yazmaya eğilimliyim," "kitlelerı/okıırları avdınlatmak için," "killelerle/okurlarla iletişime geeebilmek ıçin," "farklı bir dünyanın anahtarıııı sunabümek için," nev'inden birbirinden rarklı ancak çikış noktaları itibarıyla aynı temele dayanan, genelgeçer yaklaiîimda düşünsel üretimtn çıktısına referansla oluşturuimuş yanıtlar bulan bu soru Yekta Konan'ın ikinci öykiı kitabı, A^k Mutfaguıcfan Yalnızlık Tarilleri'nin temel temasını oluşturuyor. Ancak, Kopan bu soruyla yetinmivor vege nelgeçerin öte.^ine geçerek, okuru "ne için yazmak.^" "kımin için yaznuık?" "nasıl yazmak?" "neyi yazmak?" soruları üzerine düşünmeye davet eden bir okııma serüvenine itiyor. Bir sene once Yekıa Kopan'ın ilk oykii kitabı 1'ildişi Karası için yazdığun yazının sonunda "devamının gelecek sayıda olması" ıımııdumu dile getirmiştim. A^k Muttağmdan Yalnızlık Tarifleri'nde bizi gelecek sayı ile bulıışturan Kopan, ilk kitabını oluşturan öykülerinde alttan alta irdelediği "yazma" edimini, bu kez, on ayrı öykünün odağına oturtuyor. Yazar, yanıtlara ıılaşmanın ipuçlarını ise tek başına her bir övküde açıklıkla dile gelmeyen, ancak kitabın bıitünsel öriintü sü içerisinde bulunabilecek yaşamyazmakolm^k üçgeninde veriyor. Kopan'ın ilk öykii kitabında tanıştıöımız, gündeliklerden, sıradanlıklardanKotarılmışayrıksılıklar Aşk Mııtfağından Yalnızlık Tarıfleri'nin de kahraman olamavan öznelerininkııruluşundatemetbileşeni oluşturuyor. Görünürde kendilerini ayırt edicı bir ozelliğe sahip olmayan bıı kez hepsi er kek özneleri dinlcrken/okıırken imgeleminızde Woody Allen'ın halii sarsak, belirli bir "otorite" figürü karşısında titrek oldukları ölçüde obsesif, kendi kendine sürekli söylenen, kıyıda köşede kal mışlığın izlerini taşıyan erkek 'kahramanlarf canlanıyor. Yaşamda duruşları itibarıyla sarsak izleninıi veren (Oyıın Evi), yazmayı dert edinmeleri ve yukarıda değinileıı sorulardan bir ya da birkaçına ya 618 Yekta Kopan'dan 'AşkMutfagından Yalnızlık Tariflen Mutfağmdan Yalnı/.lık Tariflerinde oldıı V)K Ml I I \ ( ' . I M 1 \ \ ğu gibi kahramanın, \ M \ I / I I K IMtlll I'HI ancak ve ancak yalnızlık hallerinde yazısının başında olamadığı kimliklere bürünmesi, kendi beğenisini dışavuran giysiler giymesi ve 'diinya karşısında zafer' edinmesi için bir aracıdır yazı. Ya da, bir yandan Sinem'in saptamasını içsellestirip, diğer yandan Sinem'e 'haddini bildirme' düşüncesinde somutlanan türevsel bir edim (Rakı, Su ve Buz); yazmayanlar arasında yazmanın sağlayabileceği "Reis "liği neredeyse kurumsallaştı ran bir yöntem (Elma Ağacındaki Cadı). Birbi rinden farklı durma hallerini öyküleyen on anlatı boyunca örtük ve/veya açık biçimleriyle gözlemlenebilecek bu ilişkilenmenin farklı gösterimlerini ortak bir noktaya bağlayan temel oluş hali ise yalnızlıktır. Aslında, yazı, Kopan'ın kahraman olamayan öznelerinin kendilerini içerisinde buldukları yalnızlık durumlarını yine kendileri için meşrulaştırdıkları mekândır. Bu, kimi zaman iradeyle benimsenmiş, kimi zaman ıçerisine irilinmiş ve post hoc açıklamalarla alışılmaya çalışılan bir mekândır. Ancak, yazı ıçın olmazsa ol mazdır: "Bir ölçü gerçek hayat, biraz yazar parmağı vc metınle yazar arasında so ğukluk yaratacak kadar buz" (Rakı, Su ve Buz, 47). t.t k<>|);ın ^ Alevilik kültür ögeleri ile bu benzerlik yanı sıra Zeybeklerin Osmanlı ve C )sman lı'nın da Zeybekler karşısındaki refleksleri de aynı muhrevadadır. Nitekim Os nıanlı bir bütün olarak Aleviler gibi Zeybckleri de kendine diişman beller. ()nla rın tebaalaşmavı/kullaşmayı, yani Osmanlı dıızenini kabııllenmemeleri, göçe be Türkmen geleneği ve heteredoks dinsel kultürleri içinde yerli yerine otıırur. Osmanlı fermanlarında onlar "eşkıya taifesi", "kaiasız ve akılsız köpekler"dirler ve "erazil kıyaletleriyle gezmek âdeti mübtemirreleri olmağla (...) men'nedildikleri ve bıı kıyafetle gezenlerin haklaruıdan gelinmesi" emredilerek, kendilerine "tslam ülkelerindeki gibi giyinmeleri" dayatılır. (Age. S.197) "Ahlaka ve dine mugayyir" kısa don giymeleri Imparatorluk otoritesine başkaldırı olarak nitelenir. Bu "kulluğa dayaramaz" nitelikli "zeybek makulesi vehaşaratı"nın "hizaya" sokıılmalaniçin üzerIerine asker yollanır. Ozellikle 1800'lu yıllarda Edremit, Bergama, Aydın, Bayındır ve çevresinde Zeybeklere yönelik büyuk kıyımlar gerçekleştirilir, ancak "her şeye rağmen zeybeklerin inadı kırılanıaz". Daha sonra Yıınan îşgali başladığında bıı kısa donlıı Zeybekler kahramanlık destanları yazarken, onlara ve tüm Anadolu halkına kan kusturan Hilalet rejimi düşmanın işbirlikçisi konumundadır. Ozetle Zevbekler, "zcybekliğin nedeni olaıı ııesnel koşııllar ortadan kalkıncaya, üretim ilişkileri ve toplumsal düzen yapısal bir değişime uğrayıncaya kadar (varlık ve geleneklerini sürdüreceklerdir.) Koşulların değişmesiyle birlikte zaten doğal olarak zeybeklik de, zeybek giyinıi de ortadan kalkarak tarihekarışmıştır. Artık günümüzde bu giyim tarzı ve zeybeklerin günümiize taşınabilen türküleri ve danslan, halkın kültürel değerleri olarak yaşammı sürdürebilmektedir." (Age. S.20D" Zeybeklik ve Zeybekler/ A Jlaydar Avcı/ Verlag Anadolu/ W4 .ı C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI Osmanlı'nın Zeybeklene Bakışı ve Baskıları Yaşamyazmakolmak da tünıüne verdikleri yanıt itibarıyla Elma Ağacındaki Cadı'nın "Büyiik Reis"i istisna tutulmakla her zaman bir üstfigürün referansında (Aşk Mııtfağından Yalnızlık Taritleri; Rakı, Su ve Buz) hiçbır zaman kendi yaşamlarını yaşayamadan "olmaları"na dair izler itibarıyla kıyıda köşede kalmış (Köprüden Ciörünüş), hepsi yalnız olan erkeklerden örülu bir kahramanlar dünyası bu. Söz konıısu dünyada, bir şekilde yaşamakta olan erkeklerimiz oluşlarını yazıya dikişliyorlar. Yazmak, kâh, seçemedikleri yaşamlarından geçici bir kaçış noktası (Çıkış Noktası; Köprüden Görünüş), kâh, yaşamlarını değiştiremedikleri ölçüde ellerınden kayıp giden iktidar ihtimalini ye niden yakalamak amacıyla girişilen bir yenidenkurgulama çabası (Rakı, Su ve Buz'un işten atdan gazetecisi; Düş Eş'in "baba" fıgıirü; Aşk Mııtfağından Yalnızlık rariileri'nin "Köstebek"i), kâh, "başkalarının gıysileri"nin getirdiği ağırlıktan kurtulma aracı (Düş Eş'in "oğuT u),ama, nihayetinde "Yayınlanmamış Bir Sövle şi "nin yazaruıın da vurguladığı gibi bilinç ile bılinçdışilık arasında salınan bir "olraa" biçimi olarak karsunıza çıkıyor. Ancak, Kopan'ın ilk kitabından fark lı olarak bu "olma" biçimi, Aşk Mııtfağından Yalnızlık Tarıfleri'nde insansal hallerden ziyade eril hallere endeksleniyor. Bıı ise, okuru cinsel kımliğınden ba ğımsız olarak zorluyor; ama yine cinsel kimliğine bağlı olarak yazarla, yazılanla birebir ilişki kurmasını sağlıyor. Dolayısıyla, ilk kitabının aksine bıı kıtapta yer alan bir öyküde erillik teınelinde kendinizi va da diğerini bulabiliyor; "işte bıı beni/onu anlatıyor" diyebiliyorsunuz. Yazmanın, yaşamdaki bir dııruşa, ya da dıırduruluşa endekslendiği, tescılli olma biçimi ile "oluş" arasındakigerginlikte yazana bir nefes aralığı sağladığı öykülerde alttan alta giden bir diğer tema yazı ile iktidar arasındaki ilişki. Bir "baba " (üüş Eş, Maskeli Süvari), "amca," (Maskeli Sııvari) "ıısta" (Rakı, Su ve Buz) metaforunda va da kurumsal sınırları imleyen meslekî seçımler/konumlar (Aşk Muttağmdan Yalnızlık Tarifleri) ve/veya ailede (Çıkış Noktası), yaşanması gerek tiği için yaşananlara sessiz kalan kahramanın bazen yanında bazen karşısında yer alan, ancak her durumda iktidarın engellenemezliğini gösterimleyen bir "araç." Nitekim, Düş Eş'in ve Maskeli Süvari'nin oğul f igurunde nldıığıı şekliyle "otorite" figürüne muhalefetin gizli aracı, Aşk En açık ifadesini yukarıdaki alıntıda bulan yaşam ile yazmak arasındaki ilişkınin sorıınsallaştırılması diğer dokuz öy küde de farklı görünümlere bıirunuyorlar. Kısaca, ilk paragrafta değinilen soru ' ların kesiştiği nokta olarak tespit edebileceğimiz bu ilişkıde Kopan, ilk kitabın da açıktan açığa süruurduğu yazıyla/okurla oyununa geri dönüyor Böyle likle, ilk dokuz öyküde karşımıza, soruların tümü açısından kilit öneme sahip, hangi tarafının seçileceği ise kesinlikle okura bırakılan bir sarkaç çıkıyor yaşa mı/yaşanılanı yazmak yazı yaşamdan ibarettir ya da yaşamı kurgulamak ya şayamadıklarını yazmak, yazdıklarını vaşamak. Yaşanılanı yazmak en açık hafiy le Elma Ağacındaki Cladı'nın "Biiyük Reis" örneğinde olıırlanırken, yazmanın olması gerekeni olarak yaşamı kurgulamak Rakı, Su ve Buz'da tescilli olma bıçımı elinden alınan kahramanın bir "uluş" hali olarak vazmava soyunıırken venulen duyduğıı Sinem'in yorumunda ya da üyun Evi'nin 'günlükçü'sünün Berrin'i etkilemek için kurduğu cümlelerde somutlanıyor. Ancak, gerek başlığından dolayı, ge rekse 'son'ların etkifeyiciliğinden olsa gerek, okur Kopan'ın sarkacın her ıkı köşesini de bir araya geüren duruşunun izlerini Yayınlanmamış Bir Söyle şi'nin satır aralaruıdabulabilivor: bir yaşam biçimi olarak yazmak. Duyulanı, duyurulanı, goruleııi, göstcrileni, hissedılenı, hissettı rileni, anlananı, anlatılanı, yaşananı, yaşatılanı tekil/çoğul bırin ci şahıs ya da üçüncü şahsuı ağzından yenidenyaşayarak vazar ken yaşama karşı elde edilmeye çalışılan, vitirilen ya da belkı de niçbir zaman elde edilemeyecek olan iktidarı anlık, oykııluk, kıtaplık da olsa bir an için yakalamak. Nitekim, "kırmızı dıığmeye basıldığında her şey siliniyor." Peki ya, düşünce ve duşüncede şekillenen ve/veya üzerine düşünülen yaşam ?• Aşk Mııtfağından Yalnızlık Tarifleri / Yekta Kopan / ('an Yaytnlan/ 152 s. SAYFA 1 1 Yanyla/okurla oyıın
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear