Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
BEHÇET ÇELİK arikatürlerde 'aydın' tipi genellikle hoşnutsıız biri olarak çizilir. Aydınlar, olup bitenlerden rahatsız, sürekli 'söylenen birisi olarak yer alır toplumsal imgelemimizde. Mizahçılar da, bu 'söylenen' ve sürekli olarak eleştiren kişinin söyledikleriyle yaşadıklarının arasındaki çelişkinin altını çizerler. Bu bakış açısı, ülkemizdeki aydınların tamamına genişletildiğinde buruk bir haksızlıktır aslında. Düşündüklerinin ve söylediklerinin bedelini ödeyen nice aydını konuk etti Türkiye'deki cezaevleri ve etmeyi sürdüreceğe benziyor. Edebiyat diinyamıza pek çok yazar çizerin de cezaevindeki 'tedrısat'ın ardında girdiği de başka bir gerçek. (Bu durumun süreceğiysekuşkulu. Mahkumları tecriteden FTipi cezaevlerinde, mahkumların yazıp çizmekle ilgilenseler bıle, edebi etkinliğin olmazsa ohnaz koşulu olan eleştirilerden yararlanma, yazıp çızdikleri nakkında konuşma olanaklarından yoksun kalacakları ortada.) Bir seterde en fazla aydının yargılandığı ve birlikte cezaevinde kaldıkları dava da, sanırım, Banş Derneği Davası ol= muştıır. Bu davanın sanıklarından Uğur Kökden, cezaevinde tuttuğu günlüğü ge çen günlerde Uzun Gecenin Tutsaklan adıyla kitaplaştırdı (YKY. 2001. 321 s.). Denemelerinden tanıdığımız Uğur Kökden, bu kitabında Barış Derneği Davası nedeniyle gözaltına almışından tahliyesine kadar geçen on aylık süre içerisinde tuttuğu notları yayımlamış. Yazarın aradan yirmi yü geçtikten sonra bu notları yayımlayıp yayımlamamak konusunda kararsız kaldığını okuyoruz kitabın ön sözünde. Yine de yayımlamaya karar veriyor; kendisi kitabını bir tür 'savunma' olarak tanımhyor da olsa, bu notların önemli bir belge özelliği taşıdığını da unutmamak gerek. K Cezaevinde nıindelik havat yor. Ama, bu kitabın zamanlaması başka iki açıdan ilginç oldu. Birincisi, geçen günlerde 12 Eylül dönemindeki uygulama ve kararlar üzerindeki anayasal koruma kalktı. Henüz bunun sonuçlarını görmeye başlamış değiliz; 12 Eylül dönemi de geçen zaman içerisinde olağanüsrü bir dönem olarak görülmekten çıkmış durumda. Kökden'in kitabı 12 Eylürün aslında hiç de olağan bir donem olmadığını bir kez daha hatırlatıyor. Ikinci konuvsa, ABD'nin New York ve Washington'a yapılan saldırılardan sorumlu tuttuğu Afganistan'a başlattığı operasyon ve sonrasındaki gelişmcler. Dünyanın dört bir vanmdan aydınlar; Başkan Bush'un 'Ya bizdensiniz ya da onlardan' sözünün karşısına, insanlığın binlerce yıllık deneyiminin terörü ve savaşı dışlayana yeni bir yol bulma potansiveli taşıdığını vurgulayan yazı ve eylemlerle çıkıyorlar. Barış Derneği, bugün tartışılacak (belki de artık tartışılması gerekmeyecek) tezler üretmiş de olsa, dünya barışına yaptığı vurgu ve ınilli politikalarayönelttiği eleştirilere barış için ölümü dışlayan aydınlık bir yolun imkânını zorlamıştı. Kökden'in kitabında anlatılanlar. Barış için ödenen bedellerin hikâyesi! Ama, 'Türkiye1 de barışı savunanlar her zaman oldu ve olacak' diyebilmemizi de "Uzun Gecenin Tutsaklan "na borçluyuz. • Dünya barışına vurgu Barış Derneği ve davasıyla ilgili daha önce ^ayımlanan kitaplardan farklı olarak Kökden'in kitabında cezaevindeki 'gündelik hayata' vurgu yapılıyor. Aydınların anıları, günlükleri her zaman ilgi çekmiştir. Onların hayatlarında, okurlara cazip gelen pek çok şey vardır; yaratıcılıklarının nelerden beslendiğini, nasıl yazıp çizdiklerini merak ettiğimiz gibi, bazen de işin dedikodusuyla ilgileniriz. I latta yakın zamanlarda yayımlanan anı ve günlüklere baktığımızda, bu sonuncusunıın gördüğü ilgiyi hemen gözleyebiliriz. Kökden'in kitabıysa, daha çok cezaevinin zor koşulları altında nasıl ayakta durdukları; dayanışmayı nasıl kıırup korudukları ve sanatın, edcbiyatuı bu gibi durumlarda insani nasıl ayakra tııttuğunun hikâyesi. Aralannda emekli büyükelçilik, baro başkanlığı, milletvekilliği, öğretim üyeliği, oda başkanlığı, ressam lık, gazetecilik vb. ıığraşlarda nulunmıış aydınların 'zorunlu birliktelik'lerinin hikâyesini okuyoruz Uzun Gecenin Tutsaklan'nda. Türkiye aydınının birlikte iş yapma ycteneğinin fazla olmadığı söylenir; kavgalar hiç az değildir, ya da bolünmeler. Bu, belki de aydın kişiniıi kişisel duruşa, öznelliğe verdiği önemin ve eleştirel bakış açısını içselleştirmiş olmalarının doğal sonucudur. Kökden'in notlarında çok büyük kavgalara rastlamıyoruz; belki birkaç sürtiişme. Kökden, şöyle açıklıyor bunları: "Sürekli ve aşın birliktelik, giderek sürtüşme yaratıyor. 1 lerkes, herkesin çirkinliklerini, aksayan yanlarını, bencilfiklerini istemese de görür duruma geliyor." Bununla birlikte, Kökden'in günlüğü okuyanda daha çok 'dayanışmacı' bir duygu yaratıyor: lçinde bulunulan koşullar nedeniyle morallerin bozulduğu; anlarda insanların nasıl birbirlerine yardımcı olduklarını, dışarıdan gelen kitap, C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 614 Zor koşullar dergi vb. şeyleri nasıl paylaştıklarını okuyoruz. Kökden'in günlüğünün dil ve anlatımında yazann öbür deneme kitaplarını çağrışüran bir yan var. Kökden'in denemelerinde nesnellik ve kişisellik paralel gider genellikle. Örneğin, yazarın bir şehri ziyaretini okurken tarihsel karakterlerin, o şehre damgasını vurmuş yazar ve çizerlerin hikâyelerini okurken, satır aralarında yazarın kişisel macerasından da izler buluruz çoğunlukla. Kişisel yanlar belli belirsiz çizilir, ama o şehre ilişkin izlenimlerin nasıl bir ruh halinde kaleme alındığını da hissederiz. Uzun Gecenin TutsakJan'nda da Kökden'in kişisel hikâyesi oldukça geri planda kalıyor. Kökden, günlük tutarken bir fotoğral makinesi gibi görüntüler kaydetmeyi ycğlemiş; ama Dazı sayfalarda tutuklu olmanın, sevdiklerinden uzakta olmanın, onlar için bir şeyler yapma kudretinin elinden alınmış olmasının insanda nasıl bir ruhsal durum yarattığını anlamamızı sağlayan satırlar da yok değil. Kökden'in günlüğiinde siyasal konu lar günlük gazetelerdeki haberlerle sınırlı. Tutukluların okudukları gazetelerde yayımlanabildiği katarıyla 'siyasal davalara' ayrı ve özel bir önem verdiklerini ve dışarıdan haberlerin görüş gününde gelen yakınlar ve avukatların dışında, gaze telerden edinildiğini dc unutmamak gerek. Yine de Kökden günlüğünden yola çıkarak 12 Kylül'ün yargılamaları, Barış Derneği'nin ne olduğu gibi konularda yanıtlar aramak çok anlamlı olmaz. Kökden'in vizörü, belki de bu notların cezaevinde ve gizlice tutulmuş olması nedeniyle, daha çok gündelik hayatın nasıl geçtiğine odaklanmış durumda. Kalemiyse insanın başına gelecek en kötü şeylerden birisinin, ozgürluğün elden çıkması sonucunda alışkanlıkların nasıl değiştiği ya da değişmediği; çaresizlik içerisindeyken umutlu kalmanın nasıl sağlanacağı gibi sorular çevresinde dolanıyor. Bununla birlikte, gündelik hayatın hikâyesinin kuramsal kitaplardan daha fazla bilgi içerebüeceğini savunan yazarları haklı çıkarırcasına, Uzun Gecenin Tutsakları'nın sayfaları arasında 12 Eylül dönemi, aydınlar, yargı vb. konularda da bilgi ediniyor. Bunlardan en ilginçlerinden birisi, tutuklular Maltepe Cezaevi'nin koşullaruı dan şikâyet eaerlerken, Diyarbakır Cezaevi nden gelen Nurettin Yılmaz'ın ora sını neredevse bir 'cennet' olarak görmesi... Ya da ilk gözaltına alındıklarında emniyette maruz kaldıklan muameleyi aralanndan bazılannın 'tahayyül' edememiş olmaları ve yaşadıkları şaşkınlık! Aradan geçen 20 yıldan sonra 12 Eylül'ün nasıl bir dönem olduğu unutulmaya başlandı belki de. Kökden'in günlüğü, hepsinden öte belleklerımizi tazeliyor satır aralarında. Kökden, önsözde, kitabın 12 Eylül'ün yirminci yılına yetişemediğinden söz edi Türkiye'nin aydınları Hemal Horpâl Slyasal konular Ufuk'ta buluşuyor KEMAL KARPAT Osmanlı ve Dunya HALIT REFİG Gorgogın Degışkenlıgı Kemal Tahır ÜMİT MERİÇ YAZAN S. ÜMIT KARIŞMAN Edebıyatın Huzurunda Ahmut Hcnndı Tanptnar AHMETTURANALKAN II. Meşrutıyet Döneminde Ordu ve Siyasel ORHAN OKAY Kendı Sesının Yankısı Necıp Fazıl Kısakürek BEŞİR AYVAZOĞLU Doğu Batı Arasında Peyamı Safa AYKUT KAZANCIGİL Osmanlılarda Bılım ve Teknolojı MUSTAFA ARMAĞAN Düşuncenın Gökkuşağı Cemıl Meriç Halır Refın MEHMET AYDIN Islam Felselesı Yazıları, Islam'ın Evrensellığı, Âlemden Allah'a ILBER ORTAYLI Gelenekten Gelecege, llber Ortaylı ıle Tarıhın Sınırlarına Yolculuk Ufkun ardındaki ufuk KİTAPLARI Mehme^S. Rudın 1 Cumhurıyet Cad. No1 209/4B 80230 Harbiye, istanbul • Tel: 0 (212) 232 17 51 Faks: 0 (212) 231 82 34 SAYFA 7