Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
"Yaşadıklarımın bedelini yazarak ödüyorum. Yazmanın bedelinin ne olacağını da çok bilmiyorum. Doğru ya da yanlış, benim hayatım bu. Beden neyse öaerim" diyen Ayhan Bozkurt'la şiiri ve kitabı üzerine konuştuk. DENİZ DURUKAN /""» ehtr soyuldu diyorsun, bu soyguV na sen de kattldın mt? ~L/ Elbette katıldım. Çünkü ki•^ tabı oluştururken yapmak istediğim şey ikinci kitabımda, 28 Numaralı Oda da olan imgeyi biraz daha büyütüp odadan şehre taşımaktı. Belki bir sonraki kitabımda bu alanı daha da büyütebilirim. Örneğin evren olabilir. Odadaki kendi soygunuma da, şehirdeki o büyük soyguna da katıldım. "Niye susaltm" dıyorsun bir ştırinde. Ama çokfazla da bağırmıyorsun .. Susmak; asla geri durmak, tepkisizlik değildir benim şiirimde. Ters bir tepkidir. Susmak da yerine göre şiirde bir bağırma şeklidir. Kimi şiirler sıradan okuru rahatsız eder, bir şeylere çomak sokar. Senin şiirınse rahatsız etmiyor. İnsanı derinden etkileyen, hüznü yavaş yavaş şırtnga eden bir şiir... Ben bu hüznü çok sevdim. Şiirimin tam anlamıyla sesini bulduğunu söylemem için henüz erken. Ama şiirimin gittiği, kanalize olduğu bir yer var. O hüznün ben de farkındayım. Şiirin bütünü ne kadar acı içerse de, kendini sürekli yenileyen bir hüzne götürüyor. Bu öyle çetrefilli bir hüzün ki, bir tür puzzle gibi. Bende hüznü oluşturan şeyler acı, yalnızlık, bireysellik falan değil. Bu hüzün aynı zamanda beni şiddetle çağıran bir hüzün. Şiirde de, edebiyatın diğer alanlarında da asıl olan insandır. Insanın tüm algılarının birleştiği yerde bu hüzün zaten kendiliğinden vardır. Üretmek için o hüzün gerekli. Her ne kadar kendimden yola çıksam da, okuru o hüzne götürebilmem gerekiyor. Bu bir yolculuk ama. Hüzün bir yolculuktur bende. Yazarken sarsıltyorsun değil mi? • Kesinlikle. Bu kıtaptaki bütün şiirlerin gerçekten bende bir karşılığı var. Bir hasta düşünün. Ama aklını, zekâsını, bilgisini kullanabilen bir hasta... Çevresinden aldığı, beslendiği şeylerle yoğunlaşıyor. Böyle bir sürece giriyor. Yolculuğa çıkıyor. Özellikle bu kitapta kendi kurduğum, hayatta, bende karşılığı olan bir yolculuk var. Şiirlerini okurken, korktuğunu hissettim. "Neden korkular hummalı bir kandil gibi yantyor" derken, sanırtm bu korkunun bitmesinden korkuyorsun. Bu korkuyu seviyorsun, sahipleniyorsun. îyi olmanın bir faydası yok. Hep derler ya, dünyayı güzellik kurtaracak. Dünyayı güzellik ıalan kurtarmayacak. Bu asla karamsar bir düsünce değil. Korkunun bittiği anda çok yaşanılası bir dünyanın var olacağı da söylenemez. Dolayısıyla korku, şiddet, acı ve hüzün hep var olacaktır. lyinin var olduğu gibi. Benim şiir serüvenim ona yönelik olduğu için, Korkunun bitmesi beni mutlu kılmaz. Varoluşuma ters gelecektir diye düşünüyorum. lyinin var olmast için de kötünün olması gerekiyor o zaman. Kesinlikle öyle. Dediğim gibi, hayatı güzelliğin kurtaracağı düşüncesi yok bende. Asla böyle bir misyonla yazmıyorum da, yaşamıyorum da. Kötünün sürekli var olacağını bildiğim için bunları söylüyorum. Ama kötü, dünyayı kötüSAYFA 8 dünyayı güzellik kurtarmayacak Ayhan Bozkurt'la şiiri ve yeni kitabı üzerine 1 Hüzün yolcmuğu "Içlnde bulunduğumuz kusak 80 sonrasında kınlan uclann devamı glbl. Benim dönemlme alt şalrler lcln söylüyorum, blzlm bir seslmlz yok. Seslmlzl bulamamamızın nedenl henüz erken olması" dlyor Ayhan Bozkurt. leştirmeyecektir. "Şiiröğretilemezderler. Halbuki hayat insana şiiri öğretır. Ayhan Bozkurt'sa hayata stırt öğretmeye başladt" dıyor Altay Öktem senin şiirin için. Ne dıyorsun? Yaşadıklarımın bedelini yazarak ödüyorum. Yazmanın bedelinin ne olacağını da çok bilmiyorum. Ama bir bedel ödeyeceğimi de hesap ediyorum. Cemal Süreya'nın "şairin hayatı şiire dahil" sözü bana çok denk düşüyor. Belki çok yavan gelir ama ben kendi hayatımın puzzle'ı içinde bunu kurmaya çalışıyorum. Günde 24 saatimi şiirle geçirebiliyorum aruk. Ne bir şeyden kaçış, ne de eğlence aracım şiir. Çok sık üretmeye başladım. Bu da sürekli şiirle yaşıyor olmamdan kaynaklanıyor. Doğru ya da yanlış, benim hayatım bu. Bedeli neyse öderim. Kıtabın kapağında muzır bir tfadeyle uyuyan çocuk resmt var. Çocuk yaşamın değil de, yasam çocuğun içinde gıbı. Bu se ntn stirlertnle örtüsüyor sanınm. Kapak resmini özellikle seçtim. Orada bir bezginlik, bezginliğin altında da şöyle bir şey var çok zekice; boşverdim ama, sizin algıladığınız gibi bir boşvermişlik değilbu. Ben sereserpeyim ve bütün gün uyuyabilirim. Bütün gün hiç bir şey yapmayabilirim ama o kadaı ı,ok şey dönüyor ki çevremde, bunların da farkındayım. Biraz da o kapaktaki çocuk benim aslında. "Bir tek anneme bağtşladtm Ayhan Bozkurt'u" diyorsun. Neaen, diğerkadtnlar sadtk değil mi sana? Metin Altıok'un bir dizesi var; "anamın bıraktığı yerden sarıl bana." Gerçek sevginin bendeki karşılığı annemdir. Beni bu noktaya getiren insanlardan biridir o. Annemin bir şair tarafı vardır. Çocukluğumda bana anlattığı hikâyeler, okuduğu masallar, destanlar... biraz da Anadolu kadını olmanın verdiği bir şey. Annem çok acı çektiği için hayatı iyi algılıyor. Kitabın girişindeki şiir annemin bana birebir söylediği sözdür. Gitmemi istemediği için "güneş her sabah kapımızda, oğul gitme" dedi. Güneşin her zaman aydınlık getirdiğini, umut getirdiğini düşünür. Annemle benim bu anlamda aramızda büyük bir bağlılık var. Eğer Ayhan Bozkurt şairse, bağışlanacağı tek kadın annesidir. Şiir yazma dürtüsü ne zaman uyandt sende? Yadane zaman bu rahatsızhğa yakalandın? Insanın varolabileceği, kendini ifade edebileceği bir alan bulması gerekiyor. Parayla, zenginliğiyle kendini ifade eden insanlar vardır. Insan sessizliğiyle de kendini ifade edebilir. Benim de beslendiğim kaynak buydu. Bunlar yaşamsal nedenler belki, ama şair anlamında beni şiire bağlayan tek bir kişi vardı; Nâzım Hikmet. Onu okuduğumda birçok şeyi çözüyordum. Hâlâ da öyle. Onu okumam benim yazma sürecimi başlattı. Şiiryazmak bir baskaldırt da aslında • Bu aslında kendi içinizdeki bir başkaldırı. Kimseyi ilgilendirmiyor da bu. Insan önce kendisiyle hesaplaşacak. Şiir biraz da hesaplaşma biçimidir diye düşünüyorum. Bu hesaplaşma başka insanlara da ulaşıyor. Geriye dönme şansınız kalmıyor. Bırakma şansınızsa zaten yok. Önemli sairlerın, örneğin bir Edıp Cansever'in, bir Cemal Süreya'nın bile kitaplarıntn ulaşttğt satış rakamlan belli. Böyleyken, Ibrahim Sadrı, Ytlmaz Erdo<an gibi isimler şiir adtna çok geniş bir kit'eye ulaşahiliyorlar? Yanlış olan ne? Şiirin, edebivatın hep böyle bir tarafı olmuştur. Belki bu benim kendimi rahatlatmamdır ama şiirin tüketilebilir bir şey olmadığını düşünüyorum. Bir Edip Cansever benim başucu şairimdir. Okuyup okuyup tüketemiyorum. Beni besliyor. Bir de öyle bir okur var ki, tüketmek istiyor. O açıdan biraz da iyi ya, Edip Cansever'i, Cemal Süreya'yı, Turgut Uyar'ı, arkasından biz gelirsek bizi, tüketmesinler. Bir de dönem bunu gerektiriyor; 80 sonrasmda açılımlar oldu şiirde, şiirin başını çeken insanlar oldu. Eğer kuşak dersek, içinde bulunduğumuz kuşak 80 sonrasında kınlan uçların devamı gibi. Benim dönemime ait şairler için söylüyorum, bizim bir sesimiz yok. Sesimizi bulamamamızın nedeni henüz erken olması. Birilerine ulaşma şansını daha sonra yakalayacağımızı düşünüyorum. Fapkhtattar Şiirin nerede.. Nerede duruyorsun şu anda? Şiir, dış dünyayla ilişkili içsel bir yolculuk. Artık daha rahat ilerliyor benim şiirim. Seksen sonrasında sözünü ettiğimiz o uçlardan ayrılan, beni besleyen şairler var. Elbette çok öncesine dayanan bir şiir anlayışım var. Ama çok yakın tarihte beni besleyen, isim vermek gerekirse de Haydar Ergülen, k. Iskender, Altay Öktem benim şiddetle sevdiğim ve takip ettiğim şairler. Öncesinde zaten hep söylüyorum. Edip Cansever, Cemal Süreya, Ece Ayhan... benim bir gezegenim var, birçok şair girer onun içine. îsmet Özel'i, Necip Fazıl'ı da sayabilirim. Hepsinden farklı tatlar alıyorum. Bir şairin son arzusu nedir sence? Yaşıyor olmak. • Şehir Soyuldu / Ayhan Bozkurt / Cem Yaytnevı / 79 s CUMHURİYET KİTAP SAYI 537 Kapaktakl çocuk