25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Istanbul'da Hatırlamak ve Unutmak, aynı zamanda bir 20. yüzyıl tarihi. Tarihin tek ve "doğru" anlatısının olmadığı, tarih yazımının yazarı/anlatıcının durduğu yere ve deneyimlerine bağlı olarak değişeceği, dahası, tarihi savaşlar, anlaşmalar veya "ün yapmış" kişilerin yaşadıkları deneyimlerden ibaret görmememiz gerektiği üzerine günümüzde çok kişi hemfikir. Bütün dünyada yaygınlaşan sözlü tarih çalışmaları işte bu anlayış üzerine oturuyor. Sözlü tarihi "kültürel mirasımızın günlük yaşamdaki izdüşümlerini araştırmak için önemli bir araç" olarak gören Leyla Neyzi, görüşmeyi seçtiği kişiler, onların öykülerini bir araya getirip bize aktarırken kurduğu çerçeve, sürükleyici ve çarpıcı kalemiyle bu yeni tarin yazımına çok değerli bir katkıda bulunmuş. AYŞEGUL ALTINAY stanbul'da Hatırlamak ve Unutmak, bir 20. yüzyıl masalı. Çok sayıda kişisel öyküden oluşan, bizi Istanbul'un eski ve yeni mahallelerini oradayaşayanların gözünden gezmeye, yirmilerinden doksanlarına çok farklı geçmişler (ve gelecekler) aktaran insanların hayatlannı yeni sorular sorarak merak etmeye, dinlemeye ve anlamaya davet eden renkli, güçlü ve yer yer ÇOK hüzünlü bir masal. Leyla Neyzi'nin bu kitabı, bir yandan "aile içinde anlatılan masalların kimlik ve benlik sorunuyla ilişkilendirilebileceğini"gösterirken, bir yandan da hayatlarımızı, tarih yazımını ve günlük siyaseti şekillendiren 20. Yüzyıl masallarına mesafe almamızı sağlıyor. tstanbul'da Hatırlamak ve Unutmak, aynı zamanda bir 20. yüzyıl tarihi. Tarihin tek ve "doğru" anlatısının olmadığı, tarih yazımının yazarı/anlatıcının durduğu yere ve deneyimlerine bağlı olarak değişeceği, dahası, tarihi savaşlar, anlaşmalar veya "ün yapmış" kişilerin yaşadıkları deneyimlerden ibaret görmememiz gerektiği üzerine günümüzde çok kişi hemfikir. Bütün dünyada yaygınlaşan sözlü tarih çalışmaları işte bu anlayış üzerine oturuyor. Sözlü tarihi "kültürel mirasımızın günlük yaşamdaki izdüşümlerini araştırmak için önemli bir araç" olarak gören Leyla Neyzi, görüşmeyi seçtiği kişiler, onların öykülerini bir araya getirip bize aktarırken kurduğu çerçeve, sürükleyici ve çarpıcı kalemiyle bu yeni tarih yazımına çok değerli bir katkıda bulunmuş. Leyla Neyzi'nin bu kitabı, aynı zamanda, "kültürel mirasımız" üzerine çeşitlenerek artacağını umduğumuz Tarihle masal arasında İstanbul'un 20. vüzvılı antropoloji çalışmalarının da önünü açıyor. 1980'lerde bir özeleştiri sürecinden geçen antropoloji disiplini, artık tarihsiz, durağan, bütünlüklü "kültür" anlayışını ;eride bırakmış durumda. Son dönemerde yapılan etnografik çalışmalarda kültürün zaman içinde ne şekilde değiştiğine ağırlık (veya en azından önem) veriliyor. Istanbul'da Hatırlamak ve Unutmak da kültürün ve kimliklerin analizinde zaman ve mekân olgularının önemini vurguluyor: "Birkitap projesi olarak tasarlanan bu yazılar, geniş bir okur yelpazesine sıradan insanların yaşamöyküieri yoluyla etnografik bir bakış açısı sunmayı amaçladı. Bu, toplumsal olgulara zaman ve mekân bağlamını gözeterek içerden bakmayı esas alan bir perspektif." Leyla Neyzi'nin, bu kitapla çizdiği, "toplumu olması gerektiği gıbi değil de olduğu gibi anlamaya yönelik" toplumsal anaîiz çerçevesi, kanımca, Türkiye'de sosyal bılimlerin gelişmesi için olduğu kadar toplumsal barış için de elzem. Leyla Neyzi'den "Istanbul'da Hatırlamak ve Unutmak" Î I Yazarın kendi ifadesiyle "bireytn zaman ve mekânı ile toplumun zaman ve mekânı arasındaki sınırları belirsız alanda gezinen bu yazılar, biyografiyle tarihin Duluşma noktalarında benliğin izini sürüyor". Zaman tarihçilerin, mekân ise kültürel coğrafyacıların inceleme, araştırma alanı. Leyla Neyzi, bu çalışmasında, tarih, biyografi, kültürel coğrafya ve antropoloji arasında kurduğu geniş ve zengin ağı, edebi bir anlatımla örmüş ve ortaya kitabın arka tanıtım yazısında söylendıği gibi bir "Büyüklere Masallar" kitabı çıkmış. 1919'u başlangıç (ve geçmişten kopuş) noktası olarak alan ve kendisini Misakı Milli ile sınırlandıran "ulusal masalımız"ın aksine, tstanbul'da Hatırlamak ve Unutmak, kendisine Istanbul'u merkez olarak alıyor ve 1919 öncesiyle sonrası, Misakı Milli'nin içiyle dışı arasındaki geçişkenlik ve sürekliliği vurguluyor. Bu kitabı oluşturan yasamöykülerinde bir yandan sınırlar anlamını yitirirken, bir yandan da herkesin bir anlamda sınırda yaşadığı gibi bir sonuç çıkıyor. Leyla Neyzi, amacının "bir dönemi kalın çizgilerle çizmektense içini dolduran ince gölgelerin izini sürmek" olduğunu söylüyor. Ancak bu ince gölgeler, yüzydlık bir dönemin içini doldurmakla kalmıyorlar, o kalın çizgileri anlamsızlaştırıyor, en azından bulanıksızlaştınyorlar. 20. Yüzyılın kalın çizgileri modernleşme ve uluslaşmayla çizildi. Leyla Neyzi'nin dediği gibi, "modernitenin sorgulanması, geçmişi yeniden gündeme getirerek yeni okumaların oluşmasını sağlıyor". Böylesi bir sorgulamayı üstlenen Tayland'lı tarihçi Thongchai, uluslaşma ve sınırlar arasındaki ilışkiyi şöyle ifade ediyor: "Coğrafya söylemine bakılırsa, bir ulusun coğrafi bedeni (geobody) dünyanın yüzeyinde nesnel olarak behrlenebilen bir alanı kapsıyor. Sanki herhangi bir tahayyüle dayanmayan, gözle görülebilecek kadar somut bir varoîuştan söz ediliyor. Durum, tabii ki, böyle değil. Bir ulusun coğrafi bedeni, ana teknolojisi harita olan modern coğrafya sövlemınin bir sonucundan başka bir şey değil"(*). "Coğrafi beden" Thongchai'ın ürettiği. Masahr ve smrlar sonradan, Benedict Anderson başta olmak üzere, milliyetçilik kuramcılannın çok kullandığı bir kavram. Ulusu, verüi bir gerçeklik olarak değil, tarihin belirli bir döneminde tahayyül edilmeye başlanmış kültürel bir oluşum olarak ele alan Thongchai, bu oluşumun önemli bir unsuru olarak tanımladığı coğrafi bedeni, yani milliyetçilikle gelişen yeni mekân anlayışını, tarihsel bir olgu olarak değerlendirmemize yardımcı oluyor. tstanbul'da Hatırlamak ve Unutmak, Osmanh'dan Cumhuriyet'e, uçlara dayalı imparatorluktan sınırlara dayalı ulusdevlete geçişini>u topraklardaki hikâyelerini anlatırken, bir yandan bu tarihselliği gözler önüne seriyor, bir yandan da bireylerin hayatlarının bu coğrafi bedene sığmayışını... Leyla Neyzi'nin deyimiyle, "uluslaşma projesinde vadsınanın sadece 'öteki değil, tarihsel süreç içinde devralınan bütün bir kültürel mirasın taşıyıcısı birey olduğu söylenebilir". Bu kıtap aracılığıyla yaşamöykülerini bizlerle paylaşan kişilerin zamanlarıyla, ulusal zaman arasındaki çeliskiler; bu kişilerin tekil (veya aile) masallanyla, ulusal masal arasındaki ilişki (veya ilişkisizlik); ve onların hareketliliğiyle ulusal sınırlann ifade ettiği katı ve değişmeyen Türkiye "coğrafi bedeni" arasındaki kopukluk, bizi kanıksadığımız 20. Yüzyıl masallarını sorgulamaya zorluyor. Aynı zamanda, 21. Yüzyıla geçişi simgeleyen "küreselleşme" masallarını da... Istanbul, bu kitapta aktarılan 20. Yüzyıl masalında, kendisine taşınan başka coğrafyalar ve hayatlarla ve kendisinden başka coğraf'alara taşınan deneyimler ve hikâyelere anlam kazanan esnek, değişken, sınırlan olmayan (veya hep sınırda olan) bir tarihsel mekân. Sınırlara dayanmadığı için yapılan çalışma bir kültürel harita çizmeye çalışmıyor; daha çok, kültürlerin ve nayatlann haritalardan taşan özelliklerini nikâyelendiriyor. Î KMkvs'Hüziin" Leyla Neyzi, kitabının giriş yazısında, bu çalışmada "hem kişiîerin seçimini, hem de yazıların kurgusunu belirleyen ana tema"nın kimlik olduğunu söylüyor. Ona göre, "yakın tarihimizle ilgili önemli bir sorun, ulusal kimliğin tekil bir vatandaşlık ve kültürel kimlik hayali üzerine inşa edilmeye calışılmış olması". Çok farklı kimlik anlayışları ve arayışlarına dayalı yasamöykülerinden olusan bu kitap, sınırlarötesi bir hareketliliği vurguladığı kadar ulusal sınırlann içindeki sürekli hareketi ve çoğulluğu da gözler önüne seriyor. Bölgelerarası göç ve savaş gibi etkenler kadar farklı anadiller (ve bir kısmının yasallık sorunu), dinler, dinlere yaklaşım ve etnisiteler bu çoğulluğun arkasındaki önemli temalar. Bu çoğulluğu irdelemek ve bireyler tarafından nasıl irdelendiğini anlamak için sözlü tarih önemli oir metodoloji olarak çıkıyor karşımıza. Leyla Neyzi'ye göre sözlü tarih yoluyla oluşan "özyaşamöyküsel anlatılar, yakın tarihimizin bastırılmış veya gözardı edilmiş olaylarına (ve kimliklerine) işaret ettikleri kadar, tarihin bellek yoluyla nasıl anlamlandırıldığını, nasıl hatırlandığını veya hatırlanmadığını irdelememizi sağlıyor. Bu da, güncel kimlik ve benlik arayışlarını çözümleyebilmek açısından elzem". Farklı kuşakların tarihle kurdukları farklı ilişkiye de dikkat çeken Neyzi, genç kuşaklann Cumhuriyet'e geçiş dönemine olan ilgilerini "bu geçiş dönemini bugünün gözüyle yeniden yorumlayarak farklılaşmış benlikler geliştirme ve yeni bir toplumsal kimlik oluşturma yolunda bir adım olarak" yorumlayabileceğimizi söylüyor. Bu farklüasmayı ulusal bütünlüğe bir tehdit olarak gören bakış açısından farklı olarak burada dile getirilen görüş, çoğulluğun yeniden keşnnin (hiç yok olmamıştıki!) "toplumu yeni bir boyutta bütünleşmeye" götürebileceği. "Burada vurgulamak istediğim, kimlik sorununun bir bütün olduğu ve Türkiye'deki farklı kimliklerin birbirleriyle ilişkilendirilmeden anlaşılamayacağı. Bugünün koşullannda 'Türklük' (veya 'Türkiyelilik') kavramını yeniden yorumlayabilmek, Anadolu'nun kültürel mirasını bütünüyle kabullenen ve çoğulluğu zenginlik olarak algılayan bir anlayışı gerektiriyor" diyen Leyla Neyzi'ye katılmamak mümkün değil. Ancak bize bu kitaptaki hikâyelerin de acı ve hüzünle aktardığı gibi, bu zenginliğin ortadan kaldırılma sürecini gözden kaçırmamamız, bu yeniden yorumlama çabasının gerektiraiği özeleştiriye açık ve hazır olmamız gerekiyor. Anlatısı "Kaybolmuş Kentin Eskicileri" başhğıyla sunulan, Dersim/Tunceli'li müzisyen Metin Kahraman, hayatının bir dönemini "XezeweSeru" (hüzün yılları) olarak tanımlıyor. Leyla Neyzi'nin güçlü kaleminden okuduğumuz bu 37 yaşamöyküsünün hemen hepsinde "hüzün" önemli bir tema. Dahası, heyecanla okumaya başladığınız kitabı elinizden bıraktığınızda içinizi kaplayan duygu da ağırlıklı olarak hüzün. En azından benim için öyle oldu... Siz de "hatırlamanın hüznünü, unutmanın acısına" yeğliyorsanız, bu kitabı mutlaka okumalısınız. • (1) Thongchai Winichakul, Siam Mapped: A History of the GeoBody of a Nation (Siyamın Haritası Çizilirken: Bir Ulusun Coğrafi Bedeninin Tarihi), University of Hawai'i Press, Honolulu 1994, s. 17. tstanbul'da Hatırlamak ve Unutmak. Birey, Bellek ve Aidiyet/ Leyla Neyzi/ Tarıh Vak/ı Yurt Yayınlan/1999/ vı+221 s CUMHURİYET KİTAP SAYI 533 SAYFA 8
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear