05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

r (s.84) Bununla birlikte, Donkalar başta başkent KAP, sonra RAMAKON ve (Dünya'daki Venedik'in yansıması gibi duran) LENDlK olmak üzere, kentlerine kedi, köpek ve kuşların girmesini elektromanyetik bir perdeyfe önlerler. Bunun sebebi, başka türlü çözüm bulunamayan kirliliktir: "Şehirlerimizin yukarıdan kirletilmesine razı değiliz. Hem kuşlar en çok heykelleri kirletiyorlar. Onlan gören başka hayyanlar da, sanatın içine edilebileceğini saiuyorlar. Donkalarımız sanatı yüceltir, hiçbiri küçümsemez, saygı duyar. Ama biz sanata, hayvanların bile saygı duymasını isteriz." (s.192) Yıl: 2046, Uzay Anılan'na, Aydın Boysan'ın, Dünya'yı ve insanhğı eleştirmek için uzayın derinliklerinde lcurduğu bir anın gösterdikleri olarak bakılmalıEn küçük canlısından en akıldurduran teknolojik devine dek her şeyin "olmasıgerektiği" gibi olduğu bu düşlerbeldesinde, yazar, biraz da hüzünlü bir tavırla, ama sonuna dek Istanbullu bir argoyla, insan varoluşu üzerine düşünür. Romanın kişileri, yüzeyde Dünya ile Kapo gezegenini karşılaşürıyor görünseler de, aslında kendi yaşamlarını anlamlı kılan "tadverenleri" natırlar, evlerinden milyonlarca ışık yılı uzaklıkta kendi kimliklerinin coşkusunu yaşarlar. Yazar, bu son derece yerli" ve merkezçek tutumun karşısma, merkezkaç bir tutumu koyar ve insan varoluşunu, Dünya gezegeninin sınırlan dışındaki evrensel bağlamına yerleştirir. Yaşamak, ölmek, ben olmak, biz olmak ve sevmek asıl bu evrensel ölçekte anlam kazanır. Insanın sınırlannın evrenin sınırsız sayılannda olduğu görüşü kitabın en sonuna eklenmiş uzay fotoğraflanyla desteklenir. 11ginç olan, kitabın sonundaki fotoğrafların, metnin öyküsü içinde anılan uzay kütlelerini (sayfa numaralanyla) göstermesidir. Kadınları şiir gibi anlatan yazar, kitabının düşünsel altyapısını bir bilim adamı titizliğiyle hazırlamıştır. îki temel sorun, birbiriyle ilişkilendirilir romanda: Evren'de insanoğlu dışında zeki bir varoluş, bir canlı var mıdır? Yazara 20. Yüzyıl insanının eleştirisini yapma olanağını veren de, bu bilimsel sorunun yanıtını, "Evet" olarak vermesidir. O halde, roman bilimsel bir sorundan yola çıkmakta, ama asıl amacının, toplumun felsefi bir fotoğrafını çekmek olduğunu göstermektedir. Bu felsefi değerlendirme nasıl bir görüntü sergiler? Benim izlenimim, evreni bilimsel olarak algılamakta çok yol katetmiş olmamıza karşın, bilimsel temeller üzerinde gelişen çağdaş bir yaşamı, bilim toplumu olma ülküsünü gerçekleştirememiş, bilime kendi yaşamlarımızda geçerlİk kazandıramamış olduğumuzdur. Üstelik bu yalnızca bizim toplumumuz için değil, dünyanın en gelişmiş toplumları için de geçerlidir. Boysan'a göre, UFO Dosyaları bile kendi kendimizi aldatışımızın bir yanılsamasıdır: "Bu küçük yeşil adamlar, siz dünyalıların uydurmalan..." (s.35) Kendi "uzaydışıvarhkimgemiz"i, kendi gereksinimlerimiz doğrultusunda, kendi biçimlendirişimizdir. Sahi, uzaylılar neden yeşil olsun? Ispanak mı onlar? Boysan'ın dikkat çektiği nokta, uzayda gerçekten de insan dışında bir varoluş olasılığı ve bu olasılığın çok sıfırlı sayılarla artan yüksekliğidir. Yazarı, sanal bir "küçükyeşiladam" mitinden, gerçek bir "insandışızekiuzaylT olgusuna yönlendiren etmen de, bundan t>ilimseî bir gerçek olarak yararlanmak isteği olmalı. Ûzun sözün kısası, Aydın Boysan, günahıyla sevabıyla, insana kendi kendini görebileceği bir dizi "şeytanın gör dediği" imge sunmakta, ama bunu niç de şeytanca değil, bilgelikle ve deyim yerindeyse "entel olmayan", yerli bir ağızla başarmaktadır. Böyle bir girişim, çoğunluğun anlayamayacağı bilimsel bir ağızla da yapılabilirdi... Fakat Boysan'ın iletisi kitleleredir. Sanınm, en büyük ders de, doğumla ölüm arasında yaşamaya en değer duygunun anımsatılmasıdır okura. "Her şey çözülmeye gidiyor ve önlem alamıyoruz" der gibidir Boysan, "ama hiç olmazsa âsık olmak için hâlâ bir şansımız var!" Daha biz yokken verilen kararla, hatta bir karar bile verilmeksizin üretilmiş, çoğul bir umudun iyi niyetli bir ifadesi gibi varedilmiş canlılar olarak, burada daha başka ne yapabiliriz? Varolabilmek için sürekli bir didişmeyle yaşamak zorunda bırakıldığımız bu dünyada, çalışma emeğimizin karşılığını tam alamazken, sevgiye emek vermeyi de ihmal edersek, var olmuşuz olmamışız ne fark eder? Yaptıklarımızı yapmaya, gerçekleştirmeye, yaşamaya değer kılacak iki değerli anahtar sevgi ve emektir. Robotlarıyla her şeyin üstesinden gelebilen Donkaların robotlarına yaptıramadığı tek şey sevmek tir ve onun eksikliğinde, emeklerinin de bir kıymeti, ödülü yoktur. Robottur onlar! Ben romanı okumayı, Kerim'in seçimini izleyerek, "uzayda da, aşkta da Kerim olmak en iyisi" düşüncesiyle bitirdim. Bümem siz ne düşünürsünüz... • * Aydın Boysan, Yıl: 2046, Uzay Anılart, (Aydın Boysan Bütün Eserleri: 19), Bilgi Yayınevi, Ankara, 1999. Önder Otçu, Haliç Üniversitesi, Amerikan Kültürü ve Edebiyatt Öğretim Görevlisi. Leslie Lipson ve yapıtı "Uygarltğın Ahlaki bunahmları" Ağustos 2000 tarihinde Türkiye Iş Bankası Kültür Yayınları Profesör Leslie Lipson'un Uygarlığın Ahlaki Bunahmları: (Manevi Bir Erime mi? Yoksa îlerleme mi?) konulu ünlü kitabını yayımladı. Bu yapıt olağanüstü bir " insan "ın, bilun alanına "olağanüstü" bir katkısıdır. Böylesine önemli bir yapıtı Türkçeye kazandırdığı ve Türk okuruna sunduğu için Türkiye Iş Bankası Yayınları birimini kutluyoruz. Türkiye îş Bankası Kültür Yayınları 1984 yılında Leslie Lipson'un Demokratik Uygarhk konulu ve alanında bir "klasik" olarak tanımlanan kitabını da Türk okuruna kazandırmıştı. Prof. Dr. SUNA KİLİ u önemli yapıtı tanıtmadan önce Profesör Leslie Lipson'un kişiliği hakkında bazı ipuçlan vermek gereklidir. Yapıtlarının birçoğunda uygarhk, ahlak, özgürlük, eşidik, Aydınlanma konularını inceleyen Lipson'un kendi özyaşamı da erdemin, uygarlığın bir örneği gibi idi. Profesör Leslie Lipson, California Üniversitesi'nde (Berkeley) okurken benim hocamdı. Dersleri, seminerleri bir bilim şöleniydi. Bazı öğrenciler onun için hadi "Sokratın" dersine koşalım derlerdi. Ondan çok şey öğrendim ve onun düşünsel gelişmeme çok katkısı oldu. Hocalık döneminden sonra dostluğumuz sürdü. Arkadaş ve meslektaş olduk. Zaman zaman görüşür ve sürekli mektuplaşırdık. Kendisini üç kere Türkiye'ye getirtmek ve Ankara, Istanbul ve Izmir'de konferanslar verdirmek ve Iş Bankası'nca düzenlenen bir "imza günü" sağlamak olanağım oldu. Türkiye'ye olan ilgisi onu "Amerika Atatürk Derneği"nin yönetimine taşıdı. Profesör Leslie Lipson'u Eylül 2000 tarihinde yitirdik. Onu tanımak ve onunla arkadaş olmak bir ayrıcalıktı. Kuşkusuz yapıtlan hepimizi aydınlatmayı sürdürecektir. Lipson gerçek bir aydındı. Bir hümanistti. Çok iyi bir öğretmendi. Ünü onun başını döndürmemişti. Hep içten ve sade idi. îngiliz asıllıydı. Oxrord Üniversitesi'ni bitirmiş ve siyasal bilim dalında doktorasını Chicago Üniversitesi'nden almıştı. Sonraki yıflarda ABD yurttaşlığına geçmis ve Amerikan siyasasmın en önemli, aluîcı eleştirmenlerinden biri olmuştu. Yeni Zeıanda Üniversitesi'nde Sivasal Büim Bölümünü kurmuş, Brezilya, Danimarka gibi çeşitli ülkelerde 558 Bir finsan' f ve bir başvapıt hocahk yapmış ve araştırmaları onu dünyanın pek çok yerine götürmüştü. Latince şiir yazardı. Alçakgönüllüydü. Hep guler yüzlü idi. tnsanları ve insanhğı severdi. Özgürlükçüydü. Eşitlikçiydi. llericiydi. Tüm yaşamını, araştırmalarını siyasada, insan ilişkilerinde ahlaki değerlerin egemen olmasına adadı. Ezilenden yanaydı. Idealistti. Ancak ayakları yere basıyordu. Daha güzel, daha özgür, daha eşitlikçi bir dünya için araştırdı ve yazdı. Uygarbğın Ahlaki Bunalımlan işte sözünü ettiğim o güzel, o özgür, o eşitlikçi dünyaya nasıl kavuşuruz konusunu işliyor. şöyle demektedir. "Bugünün dünyasında maddi zenginlikler son derece eşitsiz dağıtılmıştır. Kuzey, dünya nüfusunda bir azınlığı oluşturur; fakat bu azınlık zenginliğin çoğuna sahiptirvegezegenin kaynaldarının oransız bir bölümünü hem denetler ve hem de tüketir. Yeryüzü nüfusunun çoğunluğunu kapsayan Güney ise, yoksulluğun büyük bir bölümünü barındırır ve arazilerinde pek çok değerli kaynak yatmasına rağmen onlan geliştirecek araç ve yöntemlerden yoksundur. Böylesine göze batıcı bir çifte standart sergileyen bir gezegen, değişken ve güvenilmez bir yer olmaya mahkumdur. İşte tam burada varsıl Kuzey'in önünde hem bir fırsat hem de bir yükümlülük vardır. Kuzey şimdikinden daha hakça bir dağılımı gerçekleştirmek amacıyla, kendisiyle Güney arasındaki eşitsizlikleri azaltacak adımları atmalıdır. Zengin bir azınlık şimdiki ayrıcalıklarmı böylesine sefaletlerle yan yana, sonsuza kadar koruyamaz. Gereken yeniden dağılım ekonomik açıdan olanaksız değildır." Bu değerlendirmeden sonra yazar bu yeniden dağılımın nasıl olabileceği konusunu işlemektedir. Ahlak ve politikanın birbirinden aynlmaması gereğini çağdaş bir içerikte açıklayan Lipson şu görüşü ortaya koyuyor: Uygulamada ve kuramda politika ahlaki değerlere tabi olmalıdır; insan onuruna yaraşır bir düzen sağlamada devlet, toplumsal değisimin bir aracı olarak düşünülmelidir; nakJar, sorumluluklarla karşılıklı ilişki içindedir ve bireyin gereksinmeleriyle, toplumun gereksinmeleri bir denge içinde tutulmalıdır. Çeşitli uygarlıkları ve bu uygarhkların uygulamalannı ve değerler sistemlerini inceleyen, karsüaştıran Lipson daha "adil", daha güzel bir dünyaya nasıl ulaşabiliriz sorusuna gerçekçi yanıtlar veriyor ve bu yarutlan irdefiyor. Kitabın önsözü ile sonuç bölümündeki görüşler birbirini tamamlıyor. vSon tümcelerden biri şu: "Insanların düş gücünü daha yüksek ahlaki değerlerin tarafında tutmak, gelecek yüzyıLn (21. yüzyıl) birinci görevidir." "Köşe dönmeciliğin", "çıkarcılığın" zararlarını da açıklayan bu yapıt, insanı daha insancıl anlaki değerlere yöneltmek için tüm verileri ortaya koyuyor. Ve insanın, insanlığın bunu başarabüeceğini kanıtlamaya calışıyor. Uygarlığın Anlaksal Bunalımları aydınJatıcı, bilgilendirici, düşündürücü bir hd temel soran B Bu yapıt dünyanın başlıca uygarlıklarını özellikle "anlaki değerler" açısından ele almaktadır. Konuyu aydınlatmak jcin çeşitli şemalar çizihniştir. Lipson "Önsöz"ünde şöyle diyor: "Bu kitabı insanlık tarihinde çok önemli ve nazik bir noktaya vardığımıza derinden inandığım için yazdım. Hem uygarlığımızın şu andaki düzeyini yükseltme olanağı, hem de kendi kendimizi vok etme tenlikesi, öncekine göre çok daha fazladır. înanıyorum ki şimdi yeryüzünü cennete ya da cehenneme çevirmeyi gerçekten mümkün kılabilecek görülmemiş seçeneklerle karşılaştığımız gerçeğinin ayırdına giderek daha fazla varılmaktadır. Bundan dolayı bir bilim adamının, gerek yararlı olabilecek bilgilerle genel tartışmaya katkıda bulunarak, gerek çok önem taşıyan konuları öne çıkararak, gerekse nangi değerlerin yarardan çok zarar getireceğini açıkça ifade ederek elinden geleni yapması bir yükümlülüktür. Akademik alanım siyasal bilgiler olmakla beraber 'değerlerden bağımsız' olmakla gurur duyan ekole ait değilim. Bunun yerine hem kanıtlardan yom çıkarak edinilmiş fikirleri açıklamayı, hem de uzun araştırmalann sonuçlarmı Bacon'un dediği gibi 'insanın rahatlığı ve mutluluğu' için kuUanmayı, kişinin görevi olarak görüyorum." Yapıt bu görev anlayışının ürünüdür. Bazı dönemlerde olduğu gibi yaşadığımız dönemin bir "dönüm noktası" olduğunu vurgulayan yazar, önemli olan "daha iyi seçeneğin yakalanıp yakalanamayacağıdır," diyor. Batı uygarlığının, kendi deyimiyle "Bölünmüş Kişiliğini" irdeleyen sayfalaryapıtın en düşündıirücü bölümleri arasında. Yapıt "Kuzey", "Güney" ilişkilerini de incelemekte ve Lipson bu konuda Blr büfyamt: (lUygarhğHi ahlaki bunahmlan" yapıt. Bu yapıt ayaklan yere basan bir yotM nümanistin yapıtı. Bu yapıt "bir başucu" kitabı olmanın tüm özelliklerini taşıUygarlığın Ahlaksal Bunahmları / Leslie Lipson / Çeviren: Jale Çam Yesiltas / Türkiye îs Bankası Kültür Yayınları /325s. SAYFA 11 CUMHURİYET KİTAP SAYI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear