Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Ahmet Önel'den Haldun Taner Ödüllü Kitap Sürpriz Konuklar Ahmet Önel'in öyküleri, genellikle bir başîangıcı, gelişimi ve çözümü olan, bir yaşantının olayin, ilişkinin çözümüne dayanan, klasik "olay öykücülüğü"anlayışıyla gerçekleşiyor. Ama ycr yer, gündelik yaşamın bir kesitinin aktarıldığı, çözülmesi gereken bir olayin olmadığı, "durum ya da kesit öykücülüğü" anlayışına da yaklaşıyor. SALİH BOLAT A y n c a § u dergi işi fazlasıyla /\ sıktıbeni..." diyorum ağzımÂ. A. da sakız varmış gibi çenemi oynatarak. "Saçmalama!", diyor Feyyaz. "Yola birlikte çıktık, üstelik ilk sayıyı zor da olsa çıkardık." "Tamam işte, gariplik de orada zaten...", diyorum, hayali sakızla hayali bir balon şişirerek. "îlk sayı çıktı vekimselcri ilgilendirmedi." Nereden biliyorsun, gibilerden bön bön bakıyor l'eyyaz, hiç konuşmadan. Bazen koyun gözleri çok şey anlatır vc sırf bu yüzden derginin sonuna bir beyaz sayfa bırakırız, bakışlarının izlerini taşıyan. "Bomba gibi bir öykü yazdım da nc oldu...", diye homurdanıyorum. "Kimin beğenisinde patladı, kimin estetik zeminini çalkaladı, kimin yürc^inde yediveren güllcri açtırdı ve kım her türlü hayvani duygularını bir kenara bırakıp tclefon açma ve kutlama yürekliliğini gösterdi, ulan döktürmüşsün be, kabilinden!" "Çok şey istiyorsun..." "Çok şey veriyoruz ve bir halt alamıyoruz..." diyorum. (...) *** ££ malzeme sağlayan bir kaynak olarak da düşünülebilecegini öne sürüyorlar. Demek, yazınsal türlerin düzyazısal olanlarını (roman, öykü, oyun vb.) açıklamada, yazann yaşamöyküsünü bilmenin katkısı yok... Wellek ve Warren'in bu yaklaşımlannın, 1930'lu yıllarda biçimlendiği göz önüne ahnırsa, aradan geçen yetmiş, yıllık süre içerisinde, bir yazınsal tür olarak "öykü"nün de evrimleştifii, bu evrimleşmeye koşut olarak, değerlendirmeölçLİtlerinindegelistiöidüijünülemezmiPÖrneğin kasik öyKÜlemede zamanın düzcnlenişi tamamcn çizgisel bir nitelik gösterirken, günümüzün modern (hatta postmodern) öyküsünde zamanın düzenleni şi, yer yer şiirin genel zamansızlık özelliğini taşıyabilmektedir. Ahmet ünerin öykülerindc ilgi çeken en önemli yanlardan biri, kitapta yer alan öykülerin büyük bölümünün bir diyalogla başlamasıdır. Öykünün ana karakterlerinden birisi, bir tümce söyleyerek başlatır öyküyü. Yaşasın Cinayet aulı öykü, şu konuşmavla başlar: "...Ayrıca şu dergi isi fazlasıyfa sıktı beni..." diyorum ağzımcla sakız varmış gibi çcnemi oynatarak". Çaylaklar adlı öyküsünün giriş tümcesi: " 'Yakacağım bu resmi...' diye bafiırmıştı ressam" yine Rehineler Krizi adlı öykünün giriş tümcesi: " 'Şunca yıllık güvenlikçiyim, böylesi başıma ilk kez geliyor...' dedi güvenlik şefi .megafonu indirirken." Genel Prova ve Öykü Kurmak adlı öyküler ise, bütünüylc diyaloglardan oluşuyor. Rus biçimcilerinden Boris Eyhenbaum, "Düzyazı Kuramı Üstüne" adlı makalesinde (2), Otto Ludwig'in, öykülemenin işlevine bağlı kalarak, iki anlatı biçimi arasındaki şu ayrımı daha yıllar önce belirttiğini vurgular: "gerçek anlamıyla anlatı" vc "sahnc an latısı". Birinci durumda yazarın ya da hayali anlatıcının dinleyicilere seslendiğini belirten Eyhenbaum, öykülemenin burada yapıtın biçimini belirleyen ögelerden biri olduöunu, bazen de temel öge olduğunu; içine alan ve açıklayan bir yoruma indirgedigini, yani gerçekte sahneyle ilgili bilgiler vermekle yetindiğini belirtir. Bu tür anlatının, yalnızca diyaloğun vurgulanmasıyla değil, ama aynı zamanda olayların öykülenmesi yerine, sunulmasına ayrıcalık tanınmasıyla tiyatro biçimini anımsattığını öne süren Eyhenbaum, bu durumda okurun olayları anlatılıyormuş gibi değil de, sanki sahnede gözünün önünden geçiyormuş gibi algıladığını açıklar. Ahmet Önel'in öyküleri, Eyhenbaum'ıın, "sahne anlatısı" diye nitelediği anlatım tekniğine uygun düşiiyor. Gerçekten de Ahmer Önel'in aynı zamanda bir oyun yazarı ve televizyon yazarı olduğu da düşünülürsc, bu anlatı tekniğini öykülerinde de kullanması doğal karşılanabilir. Roman ve öyküde karakter çizmenin çeşitli teknikleri vardır. Kişilerin ruhsal ve fiziksel özelliklerini doğrudan doğruya anlatarak karakter çizmek, en yaygın ve en eski tckniktir. Anlatı içerisinde diğer kişilerin anlatımlarıyla karakter çizmek , kişiyi olayların içerisinde anlatarak karakter çizmek ve kişilerin yalnızca konuşmalarıyla karakter çizmek de diğer teknikler olarak sayılabilir. îşte, Ahmet Önel'in öykülerinde genellikle kişilerin konuşmalarından onların karakterlerini tanıyoruz. Karakterlerin, giderek tümüyle anlatının diyaloglardan oluşması, öykülcrc bir dinamizm kazandırabiliyor. Ne var ki uzamın, yani fiziksel ve toplumsal ortamın yeterince yansıtılmaması, kurmaca dünyanın okurun imgeleminde gerçcldeşmesini sınırlandırabiliyor. Ama bu durumu, bütün kitapta yer Salıne anlatısı Diyalogla başlayan öykü alan öykülere genellemek, haksızlık olur. Yalnızca diyaloglann egemen oldıığıı öyküler için, bu dıırıım söz konusu. Öysa, örneğin Rehineler Krizi, Sürpriz Konuklar gibi, kitabın neredeyse omurgasını oluşturan öyküler toplumsal ve fiziksel boyutuyla bir uzam, içerisinde gerçekleşiyor. "Sürpriz Konuklar"ın izlekleri, gündelik yaşantıların, ilişkilerin, anların izlenimlerinden çok; birtakım "entelektüel" kaygılann sorgulanması olarak çıkı yor karşımıza. Yaşasın Cinayet adlı öyküde, birkaç edebiyatçının bir dergi yayımlama girişimindeki düşkırıklıkları anlatılır. Çaylaklar, bir ressamın, yapıtının metalaşması karşısında içine düştüğü etik hesaplaşmanın ironik yansımasıdır. Genel Prova adlı öykü, yaşamın da bir oyun olduğu klasik cğretilemesinc, yeniden biryaklaşımdır, denebilir. Öykünün kahramanlarından olan oyun yönetmeni, öykünün sonlanna doğru şöyle der: "Hayat, sahnede sergilcme şansını hiçbir zaman ele geçiremediğimiz bir oyun bana kalırsa. Bizıer, bu yorgun gerçeğe sıkı sıkı sarılıyor ve sürekli tazeliyoruz onu." Öykü Kurmak adlı öykü, yine bir yazar kaygısının öyküye taşınması olarak izleksel nitelik kazanırken, Oda Arkadaşı adlı öykünün izleği, "yalnızlık" olarak biçimleniyor. Sürpriz Konuklar'daki öyküler, yalın, dolayımsız, arınmış bir dil içerisinde gerçekleşiyor. Dil öyle saydamlaşmış ki, adeta okurla anlatıcı arasından çekıliyor ve öyküleri sanki bir metinden okumuyorlar da, bir anlatıcıdan dinliyormuş gibi oluyoruz. Bu bakımdan, Sürpriz Konuklar için "kulağımızla okuduğumuz öyküler" diyebiliriz. Aynı özellik, Vüs'at O. Bener'in öykülerinde de vardır. Oysa Bilge Karasu'nun öykülerinde dil, anlatıcı iie okur arasında bir sorunsal olarak belirir; hatta yer yer öyküleyici anlatıının aracı olarak değil, amacı olarak biçimlenir. Bu durumu, bir yazarın "iyi" ya da "kötü" olduğunun ölçütü olarak öne süremeyiz elbette. Ama bir yazar tavrı olarak öne sürebiliriz. Bu noktada, Ahmet Önel'in öykülerindeki dil, deneysel kaygılardan uzak, yalnızca kurulan öyküleri en iyi anlatacak biçimde somutlanıyor. Ahmet Önel'in öyküleri, genellikle bir başîangıcı, gelişimi ve çözümü olan, bir yaşantının olayin, ilişkinin çözümüne dayanan, klasik "olay öykücülüğü"anlayışıvla gerçekleşiyor. Ama yer yer, günde1İK yaşamın bir kesitinin aktarıldığı, çö zülmesi gereken bir olayin olmadığı, "durum ya da kesit öykücülüğü" anlayışına da yaklaşıyor. Biündiği gibi Türk öykücülüğünde "olay öyküculüğü"nün en bilinen yazarları, Sabahattin Ali, ürhan Kemal gibi öykücülerdir. "Durum Öykücülüğü"nün önemli iki yazarı ise, Memduh Şevket Esendal ve Sait Faik'dir. îşte Ahmet Önel'in aslında bu iki öykü anlayışı arasında gidip geldiği söylenebilir. Şunu da belirtmeliyim ki, ironi (ince alay) ve mizah, Ahmet Önel'in öykülerinde önemli bir öge olarak yer alıyor. Aynı özellik daha önce yayımlanmış olan iki yapıtında da (Matinada Mükremin vc Küçük Bir Cinayet Girişimi) görülüyor. Ama ironi ve mizah, daha çok satır aralarına sıkıştırılmış, okurun bulup çıkaracağı küçük "muziplikler", metinlerin arka planında adeta bir "motif" olarak yansıyor. Ahmet Önel'in "Sürpriz Konuklar" adlı yapıtı, iyi öykülerden oluşuyor. • (*) Ahmet Önel, "Sürpriz Konuklar", ÖtekıYayınları, V)'JS. (1) R. 'Wcllck, A. Warrcn, "Yazın Ku ramı", Altın Ki/aplar Y (2)R Jacobson, "Yazın Kuramı", YKY, 1997. CUMHURİYET KİTAP SAYI 493 Olay öykücülüğü Yaşasın Cinayet" Yukarıdaki metin, Ahmet Önel'in, "1997 Haldun Taner Öykü üdülü"nü alan, "Sürpriz Konuklar' adlı kitabının "Önsöz Yerine" yazılmış, "Yaşasın Cinayet" adlı öyküsünün giriş cümlelerinden oluşuyor. Öykünün kahramanı, yazdığı öykülerinin, daha doğrusu "yazma" etkinliğinin toplumda gereğince karşılık bulamadığından yakınıyor. Kırılmış, sitcmkâr, düşkmklığına uğramış, biraz küskün... Bir yazar olarak, bu öykü kahramanının tam da Ahmet Önel'i karşıladığını düşünüyorum. Burada şunu hemen belirtmeliyim ki, yazarın yaşamöyküsünden yola çıkarak, yapıtı açıklamaya çalışmak gibi bir yöntem belirlemiyorum. Yalnızca, yazarı "kişisel" olarak tanıyor olmamın "avantajım" kullanıyorunı. Ayrıca, R. Wellek ve A. Warren, şunu söylcmiyorlar mıydı: "Bir sanat yapıtının en açık nedeni yaratıcısıdır; bundan dolayı yapıtın, yazarın kişiliği ve yaşamı açısından açıklanması en eski ve en yerleşmiş yazın inceleme yöntemlerinden biridir." (1) Ama Wellek ve Warren, yazarın yaşamöyküsünün, asıl şiiretkinliği sürecine tuttuğu ışıkla ilişkili olduğunu vurgularken, yaşamöyküsünü iistün yetenekli bir insanın, onun ahlaksal, zihinsel ve duygusal gelişimihin kcndi başına ilginç bir incelemesi olarak da savunulabileceğini belirtiyorlar. Son olarak da yaşamöyküsünün, ozanın ruhsal yapısının ve şiir sürecinin dizgesel olarak incelcnmesi için SAYFA 16 Ahmet önel'in öykulerlndeki dll, deneysel kaygılardan uzak. yalnızca kurulan öyküleri en lyl anlatacak blçlmde somutlanıyor.