05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

ğini yoksa bir süre sonra kahramanların bireyleşip, olaylann akışına bağımsızca yön mü verdiklerini?" Gülüyor. Anlattıkları çok net değil, daha doğrusu 'Evet ben yönctiyorum', 'Hayır romanın kişileri bağımsızdır'a sığacak gibi değü. Romanı yazarken yaşadıklarım bir günce biçimine getirmiş bıı kez. Kişilerle çekişmeleri, kişiler için tasalan. Bu günlüğü, hergünün roman çalışması ardından sıcağı sıcağına yazmış. Bir sürc sonra yayımlanabilirmiş. Kişiler için tasalardan söz etmesi, romanın çocukluk kadar öncmli izleği cinselliğe getiriyor sözü. Romanda önemli bir cinsel izlck var, çocuksu bir cinsellik. Ticari olmayan, doğal bir akış açısı.. Çocuk cinselliği de, eşcinscllik de, bir ağacın çiçeklenmesi gibi, anlatılmış ne diyecek Habib Bektaş, romanındaki cinsel izlck için acaba.. Clnsal Uak Romammzda cinsel bir izlek var. Bence bu kendine dönük bir cinsellik biraz. Memo'da da, Öykü'de de.. Hatta eşcinsel Ismet Bey'de de.. Adeta kendiliğinden sereserpe bir cıniellik yaşama isteği gibi. Hayatımızın bir parçası, önemli bir parçası cinsellik. Hele helc Freud Amca'yı dikkate alırsak, hayatımızda belirleyici bile oluyor. tsmet Bey nasıl ağaç dikiyorsa, Öykü nasıl bahçede çalışıyorsa, Meme ya da Çakır nasıl otları ayıklıyor, çöpleri topluyor, yemek yemekten tad ahyorsa cinselliği de duyumsuyor. Cinsellikleri de var bu insanların anlatılmalı. Gerçi, Memo'da zaman zaman kaygılandığım da oldu. Acaba çok mu öne çıkarıyorum bu yanını diye. Ama hayır... Bir kez Öykü'ye âşık. Dilan'ı da seviyor ama Dijan'da da Öykü'yü anyor, zaman zaman Öykü'yü buıuyor. Bu cinselliği doğanın içinde vermeye çalıştım. Yalnız Kİşilerin cinsellikleri arasında farklar var. Ismet Bey'in cinselliği, Memo'nun cinselliğinden, Oykü'nün cinselliğinden hatta Murat'tan farklı. Onun cinselliğini ötekilerden ayırıyorum. Nedeninegelince, Memo'da, Oykü'de, Murat'ta, Şenay'da cinsellik daha çocukça, daha başıboş, özgür. Ama Ismet Bey'de, yaşının getirdiği, mesleğinin getirdiği belki de cinsel tercihindcn kaynaklanan daha tutumlu bir yan var. Bir korunak yapmıstır kendine. Zaman zaman Öykü'yü bile frenler, 'yalnızlığım kendime kalsın' der. Bu bclki de koşullarının, tercihin dayattığı bir şeydir. Bilemiyorum. Söz yazma macerasına gelip dayanıyor. Yazmak kadar önemli bir başka şey de var bence, bakış açısı. Hem şiir, hem roman yazan biri olarak nedir Habib Bektaş'ın kimliği? Roman yazan bir şair mi, şiir yazan bir romancı mı? Sormayı deneyelim. Dünyada şair olarak mı baktyorsun, üykücüromana olarak mı? Ben düz yazı yazarken de, sanıyorum şair olarak bakıyorum olaylara. Pekı şair olarak bakmak nedir, sence? Şair olarak bakmak, daha tutumlu olmak. Duygular yönünden değil. Sözün büyüsünü ele geçirmek, o hayatın çok renkli ihtişamını sözle tartabilmek. Sözle aynı heyecanı verebilmek. Aynı rengi verebilmek. Ve çok kısa biçimde, tutumlu olarak. Uataların kimler? Benim ustalarım... Benim şairlerim var yazarlarım var. Döne döne okuduğum, arındığım şairler örneğin: Yunus Emre, Nâzım Hikmet, Behçet Necatigil Hoca, Gülten Akın.. Belki Yunus Kmre ile Nâzım Tlikmet'in yanyana gelişi yadıreanabilir. Ama onlar benim şairlerim. Onlarla arılatıyorum kendimi. Senin klasik bir eğitimden değıl, bir bakıma emekçilikten, makine basından edebiyata geldipjni biliyoruz. Evrensel konulart yakalayışının gizlerine deginelim mi? Yaşam öykünc? Benim dünyalar güzeli bir babam vardı. Babam olmasaydı hiçbir şey yapa mazdım. Babamdan çok şey öğrendim. Babama âşıktım. Babam bana toprağı sevmesini öğretti, insanlan sevmesini öğretti. El yordamıyla öğretti, babam toprak işcisivdi. Benimle oyunlar oynardı, çocuklarla oynardı, çocuk olmayı öğretti. Ben okuma yazrnayı öğrenecek kadar okula gittikten sonra, yani altı yıl falan, okula gitmekten vazgeçtim. Derslerim oldukça iyiydi. Bir akşam eve geldiğimde babama dedim ki, 'Baba ben okula gitmek istemiyorum, beni savunur musun? Yoksa beni okula gitmem için zorlar rnısın?' Babam bana, şimdi dana iyi anladığım bir şey söyledi: 'Yavrum, sen öğrenmcyeceğim demiyorsun, okula gitmek istemiyorum diyorsun.' Babamın vurguladığı şeyin önemini sonra sonra anladım. Bir okuma hevesim oldu sonra, Rus klasiklcri falan. Dokuma fabrikasında çalıştım, Salihli iplik ve dokuma fabrikasında, makinelerin arasında kitap okurdum, insanların birbirinin ne dediğini ağız hareketlerinden anlayabileceği gürültünün arasmda. Sonra göç, Almanya'ya. Bu Almanya olmayabilirdi, lstanbul da olabilirdi, Izmir cle... Belki Viyana da... Salihli artık biraz dar geliyordu bana. Biraz da politikayla ilgilenmeye başlamıştım, lumpenlikten kurtulmuştum. Almanya'da çeşitli işlerde çalıştım. Sosyal alanaa da. Öğrenmek bitmiyor, tükenmiyordu. Metal işinde, lokantacılıkta çalıştım. Beş yıl da uyuşturucu ve uyarıcı bağımlılarına danışmanlık veren bir kuruluşun ön saflarında çalıştım. Bu kuruluşta daha çok eskiden uyuşturucu kullanmış sonradan kurtulmuş insanlar çalışıyordu. Sonra kuruluşun sokakta çalışan grubu içinde yer afdım. Sonra, şimdi belki önemli değil, o dönemin Türkive'sine yararlıolacak bir kitapçık çıktı aeneyimlerimden: Uyuşturucu Batağı. El yordamıvla öğrendiklerimi Türkiye'ye aktarmak için. Dört beş yıl önce de, bağımlıların soru ve yanıtlarından oluşan oir kitapçık yayımladım. Sormak isteyip de soramadıkları sorulardan oluşuyordu bu kitap. Türünde ilkti. Bütün bunlar deney kazandırıyor bana. On yıldan beridir de bir meyhane çalıştırıyorum. Küçücük bir sanatçı kahvesi. Ayda bir edebiyat matineleri düzenliyoruz başka sanatçı arkadaşlarla. Türkiye'den ae kimi sanatçı arkadaşlar geldiler, başka ülkelerden de. Oktay Akbal, Adalet Ağaoğlu, Ccngiz Aytmatov... Tiyatrocular, yazarlar, orada yadırganmayacaklarına inanan uçta (marjinal) kişiler.. Bütün yaşadıklarımdan bir şeyler yansıyor yazdıkfarıma. Habib Bektaş, anlattığı her şeyegülüşler katıyor. Roman hazırlıklannı yapışını, romanın ilk yazımı için bir bez torbaya kahve termosunu, pipolarını, bir iki dilim ekmeği koyup evden uzağa (bir ev ya da üç beş sokak) öteye kaçışını anlatırken de.. Evdeolursa korunamayacağı dünyalar güzeli karısının "Habib bir kahve içcr misin, hadi gel birlikte içelim"ini anlatırken de. Romanın nasıl roman gerçeği kazanıp matlaştığını anlatırken de.. Ama söz şiire dayanaı mı ciddileşiyor. Roman yazarken, şiire zaman ayırmayışının nedenlerini sıralıyor. En önemli neden "şiire haksızlıketmemek.." Habib Bektaş'la şiir üstüne neler konuştuk mcrak ediyorsunuz belki. Ama onlar yeni bir şiir kitabının yayımlanışına kalsın. Cennetin Arka Bahçesi'ne haksızlık et memek için. Cennetin Arka Bahçesi'ne haksızlık, Çakır Memo'ya, onun okuma sevgisine, muz, portakal ve diş macununun bol olduğu "gavur"a gidebilme düşlerine haksızlık olur. Bir zeytin fidanının dibine gömülen Dilan'a da. • Cennetin Arka Bahçesi / Habib Bektaş / Can Yaytnları / 324 s. Bektafm anlatüklan t s t a n b u l lyl Şeyler Yayınları'nı Bulablleceğlnlz Kltabevleri: Ankara DoğanRaks, Dost, lletişim, Imge, istanbul Adam, Afa, Arkadaş, Aydın, Birleşim, Cumhurlyet, DoganRaks/Etiler, DoğanRaks/Nişantaşı, Germinal, Iletişim/Avcılar, Iletişim/Bahariye, Metropol, Pandora, Pusula, Remzi/Akmerkez, Remzi/Carrefour, Remzl/Nişantaşı, Sabah, Say, Sosyal, Yeni Çlzgl, Izmlr DoganRaks, lletişlm.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear