25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

iirini aravan hir övkücfl ykü, sevdiğim bir yazın türü; bunun nedeni, öyküye çokça sızan şiir tadı olabilir. Dinçer Sezgin'in öyküleri de, oluşturduklan duyarlık alanıyla bende böyle bir algı uyandırır. Bizim yazınımızda öykü, halk anlatılarını dikkatc alırsak, geleneği olan bir türdür. Öykücülüğümüzün bilinen ilk ustası ise Dede Korkut'tur. Dcdc Korkut öykülerinde de şiirle öykü iç içedir. Aslında şiirle başlayan "cdcbiyat", şiirin bir yerde öyküyü türetmesiyle sürmüştiir. Eski Yunan lirik şiiri, türkü olarak söylenirmiş. Epik şiir ise kalabalığın önünde okunurmuş. Dikkat buyurulursa; lirik söylenir, epik okunurmuş... Şiirin türlere ayrışması aşamasında öykü, Epik şiirin işlcvini üstlenmiş, Dram türünden de kurguya alarak, kendisine özgü çıkış yolu bulmuş. Öykünün ve romanın anasının Epopeler, örneğin îlyada ile Odcsseia destanları olduğunu anımsarsak, şiirden öykülenmeye/öyküye geçişin nasıl bir evrilme olduğunu anlarız. Bu tür metinlerde, "olay"ın devreye girmesiyle, şiirin çekirdeği olan ilkel türkü ve dansların işlevi bitmiş ve bu şiir/metinler türkü gibi söylenmeyip, yüksek sesle okunur olmuş. O günlerde olduğu gibi bugün de yazılan kimi siirlerle öyküler arasında bir "gelgit" olayı sürmektedir; ancak ters orantılı bir alış vcriştir bu ilişki: Öykü şiire yaklaştıkça derinleşiyor, şiir öyküye yaslandıkça sığlaşıyor. O anlatır. Sayfa sayısı, romanın ve öykünün belirleyicilerinden değildir. Bu bakımlardan, son yıllarda ülkemizde baskı üstüne baskı yapan Susanna Tamaro'nun "Yüreğinin Götürdüğü Yere Git"i roman değildir. Ancak, okunup bitirildikten sonra "şiirsel bir imge" oluşturduğunu söyleyebilirim, Dinçer Sezgin'in birçok öyküsünde olduğu gibi. Sezgin'in ilk öykü kitabı "Geçmişe Bakan Kadın"ın (1) ilk öyküsü "Şentepc Fotoğraflan"ndan yapacağım bir alıntı. Tamaro'nun kitabını okuyanlara bir şeyler söyleyecektir sanıyorum. "Elvan lohusa yatağında. Kucağında biricik kızı Özlem. Gözleri yumuk yu muk. Arkası yastıklarla beslenmiş. Elvan'a sımsıkı sarılmış Remzi, resmin sol yanında. Elvan'ın yüzünde yprgunluklar, bitkinlikler, acılar... ü da Özlem'ine sımsıkı sarılmış. Ama karı kocanın gözlerindeki o mutluluk ışıtlannı hcmen ayrımsayıveriyorsunuz. Elvan'a sımsıkı sarılan Remzi'nin parmaklan, karısının etine gömülüp gitmiş. Belli ki parmaklarıyla o an Elvan'a yeniden scvgisini söylüyor." Dinçer Sezgin'in bu kitabını, Ayla Kutlu'nun sözleriyle tanıtıp geçmek istiyorum: " Anılarla bugün, düşle gcrçek, kadınla erkek, bireyle ailenin parçaları arasındaki bağlar ve duygular, yutkunmada zorluk, burun kemiğinde bir sızlama oluşturarak bir daha bir daha yaşanıyor bu öykülerde. Yaşamın geçmezmiş gibi geçen, boşluğa, belki de yokluğa duşen binbir güzelliğini ve anıların sıcak, par lak, durulmuş, sade tadını veriyor. Çünkü, gcçmişin, insanın bugününü biçimlendirdiğini bilen ve bunu kullanan bir yazar var karşımızda. Sezgin öykülerini zamanın geniş açısında anlatıyor. Onda zaman, eskiden günümüze akan bir ırmaktır. Kendisine kalan şeyleri sürgit taşır durur. Geri dönüşler, eski acılar, kırgınlıklar, sevinçler ve coşkular zaman ırmağından çekilip, insanın iç dünyasını sarkıt ve dikitlerle büyülü bir havaya çe ŞantBpa Fotoğraflan viriyor. Yanıbaşınızda yaşanmış olabilir bu öyküler; gözünüzün önünde, kapı komsunuzda, göz izeğinizdc bir masada. Öyle doğal... Ve hep sürpriz sonlarla." Kutlu'nun söylediklerine ters düşmeyen bir şey de ben söylcyeyim: Dinçer Sezgin öykülerini önce yaşar, sonra yazar. "Geçmişe Bakan Kadın'daki öyküleri, yaşanmış asklar gibi anlatmıştı bana. Kitabı okuduktan sonra anladım ki Dinçer, bu öyküleri bana anlatarak yazıyormuş, kuşkusuz başkalarına anlatarak da... Ama yazın sanatını sanat yapan şey ne ise, onu yakalamasını başarıyor. "Sokağa Çıkma Yasağı" (2) Sezgin'in okuduğum ikinci öyküler kitaLıdır. "Duygu" sözcüğü her ne denli şiir söz konusu olduğunda gündemime gelirse de benim. Sezgin'in öykülerini okurken de çağrışım alanıma giriyor. Onun öyküleri duygudan, duyarlıktan rengini alan yazın ürünleridir. Duygu rüzgârı, düzlükte akan ırmaöın üzerinde dalgacıklar oluştururken bir de bakmışsınız ki, o esinti sizi almış ormanların yeşil hüzünlerinin üzerinde dolaştırıyor. Bizim yazınımızda pek yaklasılmayan kesimlere yaklaşır, örneğin askerleri öykü kahramanı olarak seçer. Yürüdüğü yolla ilgisi olmayan yerlere sapar, bilinmezliklerin üstünden uçup gicer. Ayrıntı uğruna girdiği bu yol, onu yine de ana izlekten koparmaz. Okurunu sıkmadan söyleyeceğini söyler, iletisini yerine ulaştırır. Okuru yeni düşler ve düşüncelcr ortamına taşır, anılar evreninin labirentlerinde dolaştırır, sonra da getirir gerçekler dünyasına bırakır. "sokağa çıkma yasağı" öyküsünde olduğu gibi, gerçek anlamdaki sokağa çıkma yasağından devinerek, yaşam boyu içinde olduğumuz, "vasak sokaklara' götürür, kendi içimizdeki yasakları duyumsatır bize. Bir başka türlü söylersek; tümümüzü, ayrımında olmadığımız kendi gerçeklerimize taşır. Dinçer Sezgin'in bir başka kitabı "lzir mır Resimleri (3). Adın altında "Öykü" sözcüğü var. Var ama bunlar, bana göre Dinçer Sezgin öyküsü değil; bir öykü al bümünden düşmüş Izmir resimleri, köylü kentli karışımı insan manzaraları. Muzaffer Izgü "Dinçer Sezgin öyle resimler çekmiş ki bjze îzmir'in içinden, fotoğrara kan vermiş, can vermiş. Resimlerdeki insanlar altı dokuz çerçeveden çıkıp, Dinçer Sezgin'in buyruğuna girmişler. Dinçer Sezgin de bunlarla birlıkte gezmiş dolasmış. Kemeraltı'na gitmiş. Kordon'a gelmiş. Bayraklı'da bir parkta soluk almış, Gümüşpala'ya çıkmış. Ve son ra bu birlikteliğe sanatçı duyarlığını katarak Îzmir'in yaşanan öykülerini yazmış Izmir Resimleri buram buram imbat kokuyor" dcse dc, doğrusu ben o kokuyu alanıadım Izmir Resimleri'nden. "Gözlerinde Mavi Kuşlaı" (4), Dinçer Sezgin'inyayımlanan son öyküler kitabı. "Sokağa Çıkma Yasağı"nda başlayan konu çeşitlemesi, daha bir toplumsallık kazanarak, ülke sorunları durağına ulaşıyor. İlk kitaptaki "kapalı devre' ilişkiler, ayrıntılar nasıl söylemeli sokaktalti insanın günlük yaşamını, yönetim erkiyle ilişkilerini içine alarak varsıllaşıyor. Bu öykülerle, ilk iki kitaptaki pürüzsüz dilin, sağlam ve rahat anlatımın, başarılı kurgunun ustası Dinçer Sezgin'i yeniden buluyoruz. Bu öykülerde de onun ipek gibi söylemi, hüznün izleğinde yine sürüp gidiyor. Kimi öykülerinde fantastik söyleme aralanan kapı kapanıyor, yaşamın gerçekliğine açılan bir başka kapı çılcıyor önümüze. Bu kapıdan çıkıp yürüdüğümüz yol boyunca bir insan sıcaklığı kucaklıyor bizi. Evet, Dinçer Sezgin'in öykülerini sıcak kılan şey, yazmayı yaşamının bir parçası olarak görmesidir. Bu algılayış çerçevesinde, insana karşı oluşturduğu sevecen tavırdır, Dinçcr Sezgin, yazdıldarıyla yaşamın şiirini arıyor. Daha ne olsun? • 7. Geçmişe Bakan Kadtn / Bilgi Yayınevi /Ankara 1991 2. Sokağa Çıkma Yasağt / Broy Yaytnlart /Istanbul 1994 3. lzmir Resimleri / îleri Kitabevi / lzmir 1994 4. Gözlerinde Mavi Kuşlar / Etki Yaytnları / lzmir 1997 şıyan bir kurumdan aldı: Türk Dil Kurumu Dil Ödülü, 1971. Konuşmak ve yazmak Dinçer'in sanki yaşama nedenleridir. TRT'de programcı/yönetmen olarak çalıştığı çeyrek yüzyılda bine yakın programı yayımlandı. Öykü tadındaki röportajları aa oldukça başarılıdır; Yunus Nadi Ödülleri Röportaj dalında birincilik ödülü vardır. (1992) İki şiir kitabı (Kanıma Güller Seren, 1992; Bir Düstür Uyanışın, 1993) veçocuklariçin öyküler: Çılgın Geliyor, 1997 adlı çalışmalan eün ışığına çıktı. Bunca yazı dallarında konaklayan Dinçer Sezgin tiyatroyu unutur mu hiç? Geçen yıl (1998) Son Yazı, (2 bölüm) adlı oyunuyla Tiyatro ve TV Yazarları Dcrncği 'Öyun Yarışması' birincilik ödülünü kazandı. Dinçer Sezgin'in yazdıkları, büyük ölçüde tanıklıklan, özlemi ve yaşayabildiğincc scrüvenleridir. Çocukluğundan, ilkgençlik çağından izler taşıyan kimi öykülerin ister istemez yüreğimizde oluşturduğu burukluk ve hüzün, az ötede nice coşkuları barındıran sayfalarla birden nair bir çizgiye dönüşebilmektedir. Yaşamın kendisi de böyle değil midir? Sevdanın ve serüvenin bu gönlü yüce anlatıcısına sclam olsun. • (*) Geçmişe Bakan Kadın, Dinçer Sezgin'in öylcüleri. Bilgi Yayınları, Ankara 1991. " ' CUMHURİYET KİTAP SAYI 482 SofcağaÇiaraYasaiı "Kapahdevre'lşkNer Günümüzde, şiirde olduğu gibi, öykünün tanımında tam bir anlasınaya varılamamıştır. Sözcük anlamı olarak, öykü, bir "olayı" ya da bir "işi" anlatrnak tır belki. Işin içine psikolojik bir durumu irdelemeyi lcatsak bile, bir yazın türü olarak, bu kadar yalın bir biçimde tanımlanabilir mi öykü? Aslında sanatta tanımlamanın yeri olmamak gerekir. Ama zorluyorlar (!) sizi, siz de bir tanım bulmayı gercksiniyorsunuz. Bu yüzden şiire bir tanım buldum/ uydurdum: Şiir, söylenecek asıl sözün söyfenmemiş kesiminde olanı imleyen, eleveren, dııyumsatan bir dil ve düşünce sanatıdır, diyorum. Düzyazının varamayacağı anlam ve algı derinliğine varan/vardıran bir dil sanatı. Ne demis,tikr> Öykü, bir olayı ya da bir isi anlatır. Şiir olmayan ama, bir olayı ya la işi anlatmayan öyküler de var oysa. Böyfesi öykülerin "anlattıklarına" sezgilerimiz ve birikimlerimiz yoluyla ulasınz. Ama biliriz ki, onlar, yine de şiir değildir... Dinçer Sezgin'in öykülerinde üstelik "olay" da var. Ama onlar da yazılanın ötcsinde, belki yazılandan/ anlatılandan çok şey veriyorlar bize. Haydi şimdi, gel de şıiri tanımla, öyküyü tanımla... Tanımlama, tanımlanan şeyi çerçeveye alır. Alanını daraltır. O yüzden, sanatta kesin tanımlamalara yer yoktur. Işin başında, kimi şeyleri algılamayı kolaylaştırabilir tanımlar. Hepsi o kadar... Bircr anlatı türü olarak roman da, öykü de; kişilerin insani yanlarını ortaya koyar. Ve insanın dramını yeniden canlandırırlar. Ancak romanın, "insani tarihsel geçiş sürecinde yakalama" gibi bir çapının olması istenir. Öyküde ise böyle bir zorunluluk yoktur. Çizdiği tipleri, anlattığı olaylan suluboya resimlerin gözalıcılığı, saydamlığı içinde verir bize. öykünün şiire yaklaştığı yer, tam burasıdır. Şiirle öykü, yoğunlaşmayı gerektirirken, roman istediği kadar yayıiabilir. Öykü dağılmadan, eksik gedik bırakmadan varsa olayı, yoksa kişiyi, ikisi de yoksa düşünceyi ve duyarlılığı ortaya koyarken, diyeceğini kendi Doyutları içinde Öykününtanım lî, Sevdamn ve yaşamın sanıfiı ve de anlatıcısı REMZİ INANC B undan on yıl önce, Oluşum dergisinde yayımlanan Dinçer Sezgin'in, Hoş Geldin adlı öyküsünü uzun Dİr süre unutamadım.. Ö sıralar fazlaca yoğun yaşayan Dinçer'e ulaşıp bu öykü üzerinde söyleşememiştik. Birkaç yıl sonra çıkan Geçmjşe Bakan Kadın (*) kitabmda bu öyküsünün de yer alması beni çok sevindirmişti. Çünkü bu öyküsüyle nirli^te, atladığım öbür yazdıklarını da topluca okuyacaktım. Hoş Geldin'de neydi beni etkileyen? Elbette dili, kurgusu ve kahramanları yerli yerinde idi; insani yakın uzak çevresinde gelgitlerde yaşatan bir atmosfcrin içine çekiyordu. Hcmen herkes orada kendinden birtabm fotoğraflar buluyordu. Bunlarla ve daha sonra yazacaklarımla birlikte asıl beni mutlu eden, bu öykünün bana çağrıştırdığı bir başka öykü vc onun yazarı icli. On dört yıl önce yitirdiğimiz değerli yazar MuzarferHacıhasanoğlu'nun 1955 ydında Varlık dergisinde yayımlanan, bir yıl sonra da Yeni Türk Hikâyecileri An SMMT ve renlder tolojisi'nde yer alan Bir Fotoğraf Canlanıyor adlı öyküsünü anımsatmıştı bana.. İki yazarın kahramanlarını sahneye çıkanrken gösterdikleri ustalık ve hüner, ilgi çekici olduğu kadar etkileyicidir de. Çocukluğunu ve ilkgençliğini Îzmir'in köylerinde ve ilçelerinde yaşamış Dinçer Sezgin. Acılı ve yoksunluk içinde de geçmiş olsa, o yıllann yazarımızı var eden nice seslerin ve renklerin oluşmasında önemli katkılar sağladığını yazılanlardan öğreniyoruz. Ardından öğretmen olarak Anadolu'nun pek çok yerinde çalıştı. İnsana, /aşama ve olaylara 'birçoklarından' farkı bakmayı öğrenmişti; görünenin, gördüklerinin ardındakini merak ediyordu artık. Sonra da bunları anlaşıür bir dille ve uygun biçimde anlatmayı istiyordu. Bundan kırk yıl önce kapağında adını gördüğü ilk kitap öyküleriydi: Insanlann Ayak Sesleri. (Nasır Dergisi Yayınları, 1959 lzmir) f, Dinçer Sezgin, anlatmanın her türünde dile özen ve saygının bilincini taşıdı. Türkçe, Türk dili zaten onun uğraşı idi. Yaşamında ilk ödülü de bu adı ta Htaöznı SAYFA 6
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear