22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ulviye Alpay'dan Yunus Nadi Ödülü alan öyküler Mavi Bir Merhaba Ulviye Alpay, oynayacak kadar çok iyi bildiğini sandığı dili, Türkçeyi, hiç bilmediği, yeniden ve en doğru bir Dİçimde öğrenmesi gerektiği bilincine varırsa, yazdıklarına acımasız bir eleştirmen gibi davranırsa, bıkmadan, usanmadan, öyküye yaşamlarını aaayan büyük öykücülerin öylcülerini okursa ve her satır üstüne bütün beyniyle eğilirse, sadece edebiyat oüşünmeyi, edebiyat yapmayı iş edinirsc, çok iyi öylcüler yazacak. Yeteneği var çünkü. MUZAFFER BUYRUKCU Yunus Nadi Öykü üdülü'nü Necati,. Güngör'ün 'lyiler Genç Ölür' kitabıyla paylaşan 'Mavi Bir Merhaba', bilebildiğimlcadarıyla Ulviye Alpay'ın ilk kitabıdır. Bu ilk kitapla ustaların da katıldığı bir yarışmada onları arkalarda bırakarak ipi göğüslcme ve birinciliğe ulaşma başarısına ermek çok önemlidir. Çünkü ödül alan yazarın o ödülle daha önce tanışan ötekilerlc aynı düzeyde olduğunu gösterir bu başarı ki bencc DU değerlcndirme yanlıştır ve bu yanlış, yıllannı öykü yazmaya vermiş, öykü yazmanın çilesini çekmiş, binlerce cngeli aşmış öykücüleri, acemi bir öykücüyle aym düzeyde tutmak, fena halde rahatsız etmektedir. Bu sorunun üzerinde uzun ıızun durmakgerekir. Yazarlıklarını ödül kazanarak tescil ettirenlerin çoğu, 'ödül olayı'nın kapanmasından sonra yazarlıklarını sürdürduklerini be lirten bir çalışma icine girmemiş, tek satır yazmamışlardır. Tunaf bir biçimdc, geldikleri gibi gitmişlerdir. Evet, tekrarlıyorum: Edebiyatla ilişkilcri çok kısa sürmüş, kendilerine öykü yazdıran koşullara, ortamlara dönmüşlerdir. Sanki, "Yeteneğimi ödülün jüriüyclcrinekanıtlayıp ödülü alacağım"diyerek yakın çevrelcriyîe bahse tutuşmuş gibidirler. Bahsi kazanmış, amaçlarını gerçekleştirmiş ve görevlerini tamamlama bilinciylc ortadan yok olmuşlardır. Bence, bu 'bir atımlıkbarutuolan'heveslilereödül vermek yanlıştır, bir bakıma o ödülü harcamak, so kağa atmak demektir. Çünkü edebiyatta sürcklilik esastır. Bu esasa uymayanların, edebiyatın iç vc dış sorunlarıyla uğraşmayanların, edebiyatla özdcşleşmeyenlerin, gece gündüz edebiyat düşünmeyenlerin ve edebiyatla uğraşmayı bir yaşam biçimine dönüştüremeyenlerin, öyle olanların gezindikleri alanlara sokulmaları hatadır. Bu ilk çalışmalar mutlaka değerlendirilmek isteniyorsa onlara pekâlâ 'teşvik ödülü' gibisinden yüreklendiren, yazmava ısındıran, yazmayı scvdiren bir ödül verifebilir ki, 'teşvik ödülü'nü alan 'büyük ödülü' alabilmeK için dişini tırnağına takarak çalışsın... Öykü yazarhğını sürdürüp sürdürmeyeceğini kestircmediğim Ulviye Alpay'ın (Mavi Bir Merhaba) kitabında dokuz öykü bulunmaktadır. 'Nincnin Çorapları' öyküsü, gclin, kaynana, oğul ve torun ayağı üzerinde yükselmektcdir. Ama her an sahnedc olan, her an sözleriyle, davranışlarıyla, aralarındaki görülen ya da görülıneyen ilişkile re bir şeyler taşıyan nine, gelin vc torundur. Turun, ezilmiş, şeker karıştırılmamış leblebisini yerken bir yantlan da çorap ören ninesinin de kcndisine çorap örmesini ister. Bu istck, sürtüşmeyi, tartışmayı başlatır, yaşlı kndını kızdırır. Ama çocuk bu kez başka şeyler Mirar. Çocuk da, gelin de, ninc de olnıaları gereken yerdedirler. Ulviye Alpay, SAYFA 8 '53. EdaUyattasürekHk onları temsil ettikleri düşüncelerle birlikte öykünün yapısındaki boşluklarına oturtmuştur iyice; mizaçlarıyla, tutumlanyla, kendilerine uygun görülen ölçülerle sarmaş dolaştırlar. Iç içedirler. Bulundukları konum larda bir şeyler üretmekte, ürettiklerini birbirlerine iletmektedirler, kuşatıldıkları ortamlardan kesitler sunmaktadırlar. Ama asıl önemlisi zamanın büyük bölümünü aynı çatı altında geçirmek zorunda kalan gelinle kaynananın durumudur. Her saniye birbirinin sesini duyan, birbirini çeşitli edimleri, eylemleri sergılerken gören, sesli ve sessiz bir biçimde eleştircn ve saptadıklarının içerdiği anlamları yaşamlanna katan gelinle kaynana, öykünün itici güçleridir. Aile kurumunun benimsenmesinden sonra gündemden hiç inmeyen, hiç indirilmeyen aile bireylerinin aralarındaki ilişkilerdir. Onların niteüğidir...o ilişkilcre göre tutumlar belirlenir, kişiler yönetilir, yönlendirilir, eğitilir, dışardan içeriye, kapalı mekânlara taşınan bu birliktelikler, sürekli olarak eğitilir, dışarıdan içeriye, kapalı mekânlara taşınan bu birliktelikler, sürekli olarak irdelenir, kurcalanır, derinlikleri ve sığlıkları ölçülür...kazanç ve kayıplar saptanır. Işte bu olgııyu besleyen kaynakların başında (anncylc, babayla, ço cuklarla birükte olan) gelinle kaynana bulunur. Onlar, yaşamın kendilerine yüklediği sorumluluklarlaöteden beri birbirlerınin karşı sındadırlar. Iki ada, birbirine sürekli bir biçimdc ateş, eden ve savaşlarını sonsuz kılan ıki kale gibidirler. Çok seyrek olarak hiç savaşmayanlara, anakız gibi kaynaşanlara rastlanabilir. Ama gencllıkie ortahğı ayağa kaldıran, olayların gerilimini arttıran kaynanadır. Çünkü, önleyemediği birtakım nedenler yüzünden oğlunu yabancı bir kıza kaptırmıştır, kaptırınca da annelik hakkıyla elde ettiği yönetme, egemenlik kurma gücünü de yitirmiştir. Bu gücü yeniden elde etmek için savaşır durur, gelinini yenilgiye uğratırsa bencillıginin en büyük zaferiyle ödüllendirir kendini ve gelinini evden uzaklaştınr. Bin bir sorunla örülü bu konu, yüzlerce öykücünün, romancının, oyun yazarının, film yönetmeninin ilgisini çekmiştir ve ortaya, birbirinden çarpıcı, birbirinden etkili, edebi değeri tartışılmaz yapıtlar çıkrmştır. Ulviye Alpay, (o bir aile yazarıdır) ltarlı bir günde başlatmaktadır 'Ninenin Çorapları' öyküsünü. Gelin, mutfak penceresinden dışarıya bakar ve kar yağışını, iç dünyasında meydana gelen duygusal, düşünsel de vinime ekler; geçmişe, o ana, gcleceğe çağrışımlarla, anımsamalarla yönelen duygularını ince eleyip sık dokur. Yoksuldurlar, sobalı bir odada oturmaktadırlar...pek çok seyden yoksundurlar. Ama Ulviye Alpay, buradan melodramatik bir çalışmaya girmemiş, sadece saptamak ve saptadıklarını göstermekle yetinmiştir. 'Bir Umardı Göçmek' öyküsüvle Ulviye Alpay, yıllar önce Bulgaristan'da yaşayan Türkleri Bulgarlaştırma poliükasının acımasızca uygulandığı bir döneme ışık tutar. Mümüne, silik, sarı lambaların aydınlattığı" boş sokağa perde aralığından bakan, dışarıda luyametin koptuğu o günlerde eve gelmesi geciken kocasıHüseyin için kaygılanan "yirmibeş yaşında, servi gibi uzun boylu, balık etinde, güzel bir kadın"dır. Bulgaristan'da doğmuş, büyümüş, okula gitmis, oradaki yaşamm bir parçası olmuştur. Türk, Pomak, Bulgar, Rum, Çingene ayrımının hayal bile edilmediği günlerde komşularıyla, yabancılarla kurduğu ilişkiler, onlarla her alanda yaptığı alışveriş, sevinçler, mutluluklar getirmiştir. Işte böyle, sunan, çoğaltan, sınırsızlaştıran dostça, kardeşçebirbirlikteliğintadını yudumlarken birden bir kara bulut çöker üstlerinc. Bu karanlık, 'azınlıkları Bulgarlastırma hareketidir. Bulyalistlerin bu hareketi, çok yanlış, hiçbir sağfıklı lcafanın kabul etmemesi gereken bir harekettir. Iğrenç bir harekettir. Şovenist bir harekettir. Dört beş ruh hastasının bcncillifiini doyuran, onları Hitler'leştiren bir harekettir. Şimdiye kadar Osman diye bilinen kişi bundan böylc Argir diye çağrılacaktır. Bu ne demektir biliyor musunuz? Bu, insan yaşamını altüst ctme, niçleştirme, sıfırlaştır Îiyetçiliği yaüsıyan sos ;arlann...ırkçılığı, mil Ulvive Alpav'la tanışmadınız mı siz? USTUN AKMEN eçcnlerde, ikiyıldır ilk kez dinlenceye çıktım. tkinci gün çam ağaçları altında gölgede kalan çimcnlcrin üzerindeki şezlonglardan birine uzanmıştım. Gözlerimi gökyüzüne çevirdim. Bu arada, elimi de çantama attım, yanımdaki kitaplardan birini "tombala" yöntemiyle çektim çıkardım. Aaa! Çantadan, 1999 Yunus Nadi Ödülleri'nde öykü dalını paylaşan "Mavi Bir Merhaba" çıkmaz mı! Kıvandım. Yazarı Ulviye Alpay ile ödül dağıtım töreninde avak üstü mvrhabalaşmtitık. Uysal yaradıIışL olduğu hemen belli olan bir hanım izfenimi bırakmıştı bende. Güneş bir ara kapkara bulutların ardına gizlcndi; birkaç damla yağmur danılası alnıma, göğsüme, göbeğime düştü. Okuyordum. Dalmışım. Uyumak, kcstirmek anlamın da kullanmıyorum sözcüğü. Kitaba öylc bir dalmışım ki, dalış o dalış. Pırıl bir dil. Güzcl olana duyulan yalın hayranlık. Ycpyeni bir öykü biçemi... Dalmışım. Ulviye Alpay, Mavi Bir Merhaba'yla 53. Yunus Nadi Öykü Ödülünü aldı. G Dalmama, dalıp gitmcmc nedcn olan kitaptan örneklcre gelince: Şıı anlatıma bakın liitfen: "Karşımda otururken, yaprak gibi titriyorum. Kısa kısa sorular soruyor. Yanıtlıyorum. Tedirginliğimi anlamış olmalı ki, karşımdaki kanepeyi göstcrip, 'Böyle geçin' diyor. Istenileni yapıyorum. 'Sıcaksa klimayı açayım' diyor. (Urkek, çekingen bir sesle, 'iyi' diyorum.) Bütün bunları alçacık sesiyle söylüyor. Onun sesini duymakla kalmıyorum. Ruhumla, yüreğimle Kitaptan örmktor yudum yudum içiyorum. O konuşuyor, ben dinliyorum. Hiç susmasın diyorum, hiç susmasın." Şimdi de bir berimlemc: "Bir öliim denli beyazdı kar, bir ölüm denli sessiz. Bir öliim denli üşütmekteydi; yine de, avuçlamak isteğiyle doldu taştı yüreği; çünkü duyumsuyordu avuçladığı karın altından boy gösterecek kardeleni." Bir olay: "...kapıya fırladı. Kendinden önce kocası kapıyı açmıştı. Bir hortlak gibi içeri süzüldü. soluk soluğa, umarsız gözlerini loş odada kaygryla gezindirdi. Verde uyuya kalan bir damlacık kızına bir umar arar gibi bakakaldı. Gerilen yüz kaslarını hafiF bir seğirme sarmıştı. Eğildi, hiç kıpırtısız üzgü dolu gözlerle siizdü kızını. Bir damlacık bedeni yatağa taşındığında, söylemek istediği çok şey, dilinden kaydı aitti". Ve bir öykünün sona erdirilmesi, bağlanması: "Ben bu saatlerde seninle sevişmek istiyorumy Sevdiğim benimle at sırtında sevişir misin? Kitaba adını vcren öyküyse başlı başına bir güzellik. lnat bu değil mi? "Mavi Bir Merhaha'âan örnck falan vermeyeceğim. Sadece bu kitabı, hele bu öyküyii okumadıysanız, bir şeyler yitirdig'inizi söyleyeceğim. Ve de açık yüreklilikle: "Aşk olsun size!'\ diycceğim. Ben bu kitabın mutlaka okunması gcrektiğine inananlardanun. Bu inanumı ısrarla savıınurken ya da nedenlerini sakin sakin sıralarkcn anılan kitapta ycr alan dokuz öykünün dokuzunıı da birincil tanığım olarak göstcrcccğim. Bir öyküdcki kahramanın yalnızlığı, bir dc bakıyorsunuz Alpay'da roman boyutu kazanıvcrmiş. Bir başka öyküdcki yalnızlık, okuyanı içe dönük bir yaşama sürüklüyor. Ulviye Alpay'ın kalemindc insan, doğa, nc bileyim cinsellik, öyle pek iyi bildiğimiz insan, doöa ya da cinsellik dcğil. Okurkcn, insan o bildiklerini hemencecik aşıyor. Doğanın içindcki insan da, insanın yaşamındaki cinsellik de yüce birer olguya dönüşüyor. Basitlik hiç yok Alpay'da. Hemen sulanıverecek bir lconuyu, örneöin "Ninenin Çorapları"nda öylesine incetikli işliyor ki; basitlik ne kelime, ninenin, torunun, gelinin, oğulun öyküsü bittiğinde insanın burun direği şöööylc bir sızlıyor. Ulviye Alpay, belli ki bir erekten yola çıkarak başhyor öyküye. Yaşanmış bir olay mıdır anlattıgı, gördüğü bir düş müdür,' hcrhangi bir Uönenıde, herhangi bir yerde anlatılmış, "kulaktan dolma" bir söylence midir, yoksa duygulu bir sürecin sonunda yeşeren, fıskıran, büyüyen bir imge ürünü müdür, elbette bilemeyiz; bilemeyiz bilmcsine, ama kesin olan Ulviye Alpay'ın hem anlatması gerektiöine inandığı, hem de anlatılması gereken bir öyküsü olduğu. Ve Ulviye Alpay'da yakaladığım başka bir gerçek, anlattığını kendinc özgü anlatım biçemindc anlatırken, anlatılanın içinde insan sıcaklığını hiç mi hiç savsaklamadığı, hatta olabildiğince üreycn çağrışımların, çağrışım şaşırtmacılıklarının içinde çoğalan dilini, bir cambaz ustalığı vc coşkuyla kullanarak hep yıtik bir şeyler arar, hep zamanı denetlcycmemenin ince hüznünü yaşar gibi oluşııydu. Kitabı bitirdiğimde; yağmur bitmiş, kitap ıslanmış, güncş açmıştı. • Mavi Bir Merhaba/ Vlvıyc Alpay/Cumhuriyct Kitaplan/ Hylül 1999/ 96 ç K İ T A P SAYI 5 0 5 İnsan stcakkğı C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear