05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

gesindeki çatışmalar kimlik mefhumu etrafında düğümleniyor. Ölümciil güçlerini sözde bir "kültürel kimliğin" muhakkak bir "siyasal kimliğe" denk düştüğü varsayımından auyor bu çatışmalar: Geçmişte bir yerlerdeki saf, bozulmamış bir kültürel öze atıfta bulunarak kendilerini bize dayatıyorlar; insanlann dışına çıkamayacakları değişmez kimlikleri oldugu yanılsamasını yayıyorlar. Değış oldu mez bir gerçeklik giî>i sunulan, oysa yainızca ideolojik ve tarihsel birer kurgudan ibaret olan kimliklerin elındc oyuncak ve csir olmaya mahkum muyuz? Jean François Bayart, iflah olmaz bir "kültürelciliğin" ürünü olarak gördüğü kimlik yanılsamasını siyaset ve ideoloji ile ilişkilenuiriyor. Geniş bir coğrafya üzerinde dolaşarak kimliklerin nasıl farklı simgeler etrafında ama oenzer yollar izlediğini sergiliyor. Kimlikler yok. Gerçekte yalnızca tanırruanabilir faillerin aşırı milliyetçi Sırplar, Afrika'da Hutular, Hint milliyetçileri ya da lslamcılar vs. rasyonel bir biçimde uyguladtğı kimlik stratejileri ile büyülenerek ya da dehşete düşerek bir türlü terk edemediğimiz kimlik düşlerimiz ve kâbuslanmız var. Saç, sakal, kıl politikalanna, parka ya da türbana, hilallere, Atatürk rozetlerine, orak çekiçlere ya da kurt başlarına mahkum olmadığımızı göstermck için yayımlanmış "Kimlik Yanılsaması". 31 Mart'ın 90. YAm&aJCemal Kutay/Aksoy Yayınctlık/448 s. "Son Sahife'ye geldiğinizde, edineceğiniz kanaati natırnyor ve kederleniyorum. Ama göz kapayamayacağımız gerçck değişmiyor: Ikinci Meşrutiyet'in sekiz ay yirmi birinci günü patlak vermiş o korkunç gericilik ayaklanışının yapısında, inanılması güç gaflet ve basiretsizliğin ibret verici izleri vardır. Derlenip toparlanmadıkça, her zaman karşısmda olacağımız nenzer felaketler... Kanlı/kinli ayaklanmanın seksen beşinci yılı 1994'te, kitabın ilk baskısındakı kapak arkasında yer almışsözlcrimi aynen tekrarlıyorum: Ikinci Meşrutiyet 23 Temmıız 1908'de ilan edüdi. 1876 Birinci Meşrutiyeti'nden sonraki otuz iki yıllık çileli kanh kinli mücadele yıllarının sonunda... Tarihlerimizin kısaca Bütün Öykiüen/Ayhan Boz/trat/Oğlak Yaytnlan/251 v 1981 yılında yitirdiğimiz Ayhan Bozfırat'ın, ölümünden beri yayımlanmamış tüm öyküleri yeni bir basim ile telcrar okuyucular ile bulu^uyor. Ayhan Bozhrat insanın iç Edirne'den Viyana Kapılarına KadarTürklerden Kadünyası ile dış dünyası arasındaki \an/Georg Schreıber/Çevtren Esat Nermt Erendor/Aksıkışmışlığını, yaşamın bireyin üstü\oy Yayınaltk/279 s ne yükfediği ağır yükün anlatıcısı Türkiye'nin Avrupa'da çok az topolarak dikkat çeken bir yazar. "Tarağı vardır, adeta köprübaşı gibi vuğum' diyebümeyi öyle kolay bir bir topraktır bu ve başkenti de şey mi sanıyorsun sen?" dedi. "Ne hayli uzakta, Küçükasya'nın ortayaptı senin için? lşte kaçmış. Kaçsında bir yerdedir. Ne var ki 20. ması için de kolunu şöyle azıcık gevşetmen yetmiş. Onyüzyıla kadar îstanbııl, sarayında dan sonra da hâlâ 'tavuğum'... Sen kendini aldatıyormasallara özgü bir görkem içinde sun oğlum. însanın insana bile 'benim insanım' diyeyaşayan sultanların nükümet merbilmesi ne denli güçtür, biliyor musun? Yeryüzünde kcziydi. Birkaç yüzyıl önce Oskaç kişi bunu söyıeyebilir? Bir gün senin için ııykusu manlı Imparatorluğu'nun sınırları kaçtı da, 'arkadaş bu gece senin işi düşündum, uyuyaMacaristan'da Orta Avrupa'nın kımadım' mı dedi?.. Bir gün elini omzuna dayayıp, 'sen yısındaydı. Sultanın savaşçıları daha Konstantınopol'u yoksan bu işte, ben de yokum' diyerek, senin uğruna fcthctmczdcn önce Steirmark ve Körntern'e kadar ayağına gelmiş bir nimeti tepmeyi göze aldı mı?.. Bir gelmislcrdi. Bu savaşcılar Adriyatik kıyılannda ve Ukgün iştahla ycmcğini yerkcn, 'bcnim arkadaşın başı rayna da at koşturdufar: Kutsal Roma împaratorluğu'dertte' deyip de, o carum sofrayı elinin tersiyle şöyle bir nun başkenti Viyana'yı iki defa kuşattılar. Sultanın geitti mi?.. Kısacası senin için ağladı, üzüldü, uykusuz milen îtalya kıyılannda duşman, güney Fransa'da mu kaldı? Kavgayı, açlığı mı göze aldı senin için?.." dimüttefik olarat dolaştı. Elirnizdeki kitap, Türklerin yor Ayhan Bozrırat. • Hıristiyan Batı'nın en tehlikeli, en korkıılan düşmanı Otuz Bir Mart Irticaı olarak adlandırdığı gözü dönmüş ayaklanma, Ikinci Meşrutiyet'in sekiz ay yirmi birinci günü (13 Nisan 1909) patladı: Gaflet örulü senben çelrişmesinin gözleri kör, kulakları sağır ettiği sahipsiz yollardan pervasız aşarak: Devlet merkezi Istanbul'da kışlalar, Otuz Mart 1328'i Otuz Bir Mart'a bağlayan gece boşalmış, şafakla beraber koca şehir on bir gün kanateş içinde kalmıştı. Neden? Niçin? "Şeriat isteriz!" avâzeferi görünür sebeb'di. Aradan seksen beş yü geçti: Bugün 1994... O günlerin geri dönüş'ünün mirasının, yön değiştirmiş ayak seslerini duymak isterscniz lütfen kitabı dikkatlc okuyunuz. Duygulanruz, düşünceleriniz, tercihleriniz ne olursa olsun verâset yolundakilerin sizden bazı istekleri olduğunu anlayacaksınız: Rejimi, genel yasantıyı ve de inançlan ellerinc alma ödünsüz kararları içinde... Aradan beş yıl daha geçmiştir: 1999, Otuz Bir Mart'ın doksanıncı yıldönümüdür. Mevzu üzerinde ferdtoplummilletdevlet olarak içinde bulunduğumuz şaruar, yannlar için sizlere huzur veriyorsa 'acı bir geçmişi hatırladım' deyiniz. Bu huzurdan yoksun oldugunuz duyarlığa, hatta vatanseverlik ve çağ haysiyetine sahip seniz bu yolda vazifeleriniz olduğunu duşününüz" diyor Cemal Kutay. olarak ortaya çıktığı yüzyıllan anlatmaktadır. Bunu da, yalnızca tarihsel olaylarla sırurlı kalmayıp bugün de saptanabilen kalıntılan sürekli izleyerek yapmaktadır. Böylece kaleler, harabeler, hamamlar, anıdar, müzeler, tablolar, gravürler, çeşitli yapılar, yer adları ve halkların görenekleri incelenmiş, eleştircl bir anlayışla ele alınarak yorumlanmış ve anlatılmıştır. Georg Schreiber 20 yıldan fazla bir zamandan beri Güneydoğu Avrupa'nın tarihi ve kültürüyle uğraşmaktadır. "Edirne'den Viyana Kapdanna Kadar/Türklerden Kalan" adlı elimizdeki kitap incelemelerin bir sonucudur. Yazar Türkleri Avrupa'ya ayak bastıklan zamandan başlayarak günümüze kadar ele almakta. bu zaman dilimi içinde cereyan eden olaylar, bir macera romanı gibi merakla okunuyor. Bu arada siyasal entrikalar ve diplomasi oyunlan, kültür ve ekonomi tarihi, sosyolojik özellikler, saraylarda ve dağ köylcrinde yasayan insanlann yazgılan, askeri, etnolojik ve sanat tarihine ilişkin ayrınular canlı bir mozaik tablonun taşlan gibi karşımıza çıkıyor. AfLAnfisinçöKyşv ı niARjon Z Atlantisli bir prens karanlık ile aydınlık arasındaki çetin savaşta ışıktan yana olmanın bedelini gözleriyle ödemiş, günü gelene dek terk etmeyeceğı bedeninde acılar ve sancılarla boğuşarak yaşamaktadır. Sığındıği Işık Tapınağı'ndaki beyaz cüppeli rahipler ona sahip çıkacaktır; ancak kötülüğUn temsilcisi olan kara cüppeli büyücüler, karanlık sanatlannı Tapınak'ın altındaki mağaralarda icra etmekte olduklarından, tehlike çok da uzaklarda değildir. Domaris ve Deoris kardeşlerin yaşamını ise her nefeste soludukları büyü tamamen değiştirecektir. AÇILIŞLAR TUZAKLAR «••iklopctflal BÜYÜNÜN RENCI TERRY PRATCHETT Cinsiyeti bilinmeyen bir kaplumbağanın sırtında duran disk şeklindeki bir dünya... Her şeyin hayal gUcUnün sınıriarını zorladığı bu dünyada CörUnmez Üniversite'den atılmış bir büyücülük öğrencisi: Rincevvind. Agate imparatorluğu'ndaki sıkıcı işinden bıkan Diskdünya turistl, dörtgöz 'skortacı' İkiçiçek ve onun akıllı armut ağacından yapılmış yürüyen sandığıl Dilenciler Loncası, Büyücüler Mahallesi, ancak inandığınız takdirde var olan ejderler, 'yeraltı ruhlarının | yansıyansesi', medyum midyeler ve daha neler neler... "YAŞAYAN İNCİLİZ YAZARLARININ EN İYİ VE EN EĞLENCELİLERİNDEN BİRİ" Independent | o
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear