Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
elsefe, geniş bir tanırnlamayla bir anlamlandırma çabasıdır. Kendi mize ve içinde yeraldıgımız ko şullara, bağlantı lara, durumlara ilişkin belirlcmelerden yııla çıkarak, bunlarda dile gelen anlamları olabildi ğince açığa çıkarmayı amaçlayan bir ugraşıdır. lrısanın an lam düııyası da, büyük ölçüdc dildc kcndini gösterir; elbctte insanlar birbirlerini, tek bir söz bile söylemeden dc anlayabilir: Üilini hiç bilmediğimiz biri bize birçok şey aktarabilir, ama insanlar arası ilctişim, tcmcldc söze vc yazıya dayanır. Çünkii söz tle yazi, bakişlarımızla, dokunmalanmızla, kulaklarımızla içimizden al gıladıklarımızı düşünce düzlcmindc sabitleştirip adlandırır vc böylece onlan öznel yaşantılardan sıyırıp belli bir nesnel liğe ve genellcmcyc dönüştürerck dışiaştırır. Böylece anlık kişiscl yaşananlar, dile dönüştürülüp yazıya da geçirildiğinde, zaman bakımından bir özgürlüğe kavuştukları gibi, tck tek kişilerden de bütün bir topluma, o toplumun kiiltürüne vc bu yolla da tüm insanlar arası kültürc aktarılabilirlik tasır. Dcmck ki, dil yapısı vc işleyişi gereği belli bir dııyuş duşünüş or taKİıgını ifadccder; Lcibniz'in vurguıadığı gibi diller, insan zihninin, insanın düşüncc olarak biçimlcndirdiği dünyanın paılak aynalarıdır. Ortega y Gasset de di li şöyle tanımlıyor: "...dil, toplumsal gcrçekliğin nitcliklerinin cıı açık seçik, en saf olarak görüldüğü olgııdur vc o nedenle, bir toplumun varlıgı dilde hcsaba Mgmaz bir kesinliklc sergilenir." (I) F Dilimize yapılmış olan felsefe çevirilerinin büyük çoğunluğunua, kcndi çcvirilcrimde tle, yazıda anılan eksiklikler, daha az ölçekte olmakla birlikte geçerlidir. Her türlü eksikliğin giderilmesi, öncelikle eksik olanın, çarpık olanın ne olduğuna ilişkin bir bilinci zorunlu kılar. Bunların açığa çıkanlmasıyla birlikte yapılması gereken, kendi dilimizde kurmaya çalıştığımi7. felsefece düşünme ortaklığını olabildiğincey aygınlaştırarak derinleştirmek vc anlama çabasını, anlamak için yönelme çabasını canlı tutmaktır. de ortaya çıkıp, dille aktanlırlar. Böylece dü aracılığıyla anlamlara yönelen felsefe nin dilindc, öncelikle gözönündc tutulması ^erckcn anlaşılırlıktır. Anlaşüırlı^m önplanda tutulmasındaki tcmel amaç, insanlar arası felsefece düşiinme ortaklığını oluşturabilmek ve bu ortaklığa dayanarak, düşüncelerde olabildiğince çeşitliliğe ve zenginliğe yol açmaktır. Bu bakımdan, diyebiliriz ki, insanın anlam dünyası, dille ortaya çıksa da, belli bir tek dille sınırlı dcgiıdir, aynı anlamlar birçok dilde yer alır; önemli olan bunları paylaşabilmek, düşünsel ortaklığı derinlestirebilmek, üzerinde düşünülen her alanda bu ortaklıgı yaygınlaştırmaya çalışmaktır. Kavramlarla taşınan anlamlar üze rinde bir derinleşme olarak tanımlanan fclscfcnin dille olan bağlantısı apaçık or tadadır. Bu açıdan, Türkçe'deki rclscfc jevirilerine baktığımızda, Türkiyc'dcki elsefenin sorunlarını da belli bir yanıyla ortaya çıkarmış oluruz. 1 ürkçe'ye çevrilmiş olan felsere yazıla rı için, iflc naşta söylenebilccck olan, bunların sayıca yctersizlikleridir. Klasik felsefe metinlerinin büyük çoğunluğu hcnüz dilimize çcvrilmiş dc^ildir; bugüne gelirı ceye dek, çeşitli dülerde yazılmış olan belli başlı felsefe mctinleri, anlaşılır bir biçim dc ne ölçüde Türkçeleştirilirsc, Türki ye'deki felsefe çalışmalarının niteliği dco ölçüde yükselecektir. Bu konuda söylenebilecekikinci nokta da, yapılmış olan çevirilerin, büyük ço gunluğunun az ya da çok hatalı, anlaşılmaz cümlclcrle örülü, itici metinler olma sıdır. Bütün bunlaı, birçok nedenden kay naklanıyor. Bunlardan biri, Türkiye'ue felsefe dilinin, başlangıçta, Türk dilinin içinden dogup gefişmeyen, daha çok yabancı dillcrde işlenen felsefe kavramlarına Türkçe karşılık bulma biçiminde oluşturulmasıdır. Cumhuriyet oöneminin ilk onyıllarındaki felsefe kitaplarına baktığımızda, burada pek çok kavramın Türkçe karşılıgı olmadığı için olduğu gibi bı rakıldığını görürüz. yapısı gereği, zatcn bir okunuşta kolayca anlaşılmayan bir dille kurulan felsefe, bütün başka araştırma, incclemc, anlama çabalan gibi kendine özgü kavramlarla işlenir; tıpkı fizik, kimya, »iyoloji ve benzeri gibi, kendine özgü çalışma alanında sahip olduğu özcl bir sözcük dafiarcıgı vardır; yine de bu, fclsefenin başka başka dillerde anlaşılır bir biçimdc ve o dilc özgü ccşitlcnmelcrle işlenmcsine engcl dcğiklir. Anlamın, dildc ortaya çıkması, tek bir dilin sınırlarıyla çerçevelendiğini göster mez; herhangi bir anlam, tck bir dille vc o dili konuşan insanlarla sınırlı kalma yıp, bütün insanlara ortak bir değer kazanabilir. lşte, Platon'u işlerken "idea" sözcü^iinü, Leibniz'i işlerken "monad" sözcüğünü kullanmadan yapamıyorsak, bu sözcüklerin anlamının, başka başka dillcrde tck bir sözcüklc ifade edilemese de, bu dillerden herhangi birini konuşan insanların ortak anlayışlarında yerini alabilmesindendir. Bu kavramlara Türkçe karşılık bulma gcreksinimini duymuyorsak çünkü neyi dilegetirdiklerini kavra Felsefe çeyirilepinde dilin önemi Hep tartışılagelen bir konu Duşünceds çeşttHk ve zenginiik 1 lcpinıiz, doğduğumuz andan itibaren kendimizi bir dilin içinde buluruz; bizc her yönden gelcn, bu, ncrdcyse dil bom bardımanı aıtında, üc beş vıl içinde o dilin, günlük yaşamdaki anlaşmayı sağlamaya yönelik gramer yapısını ve sözcük dağarcıgını, ister istemez büyük ölcüde kavrarız. Bu dilin, bir dayatma olarak da belirlenebilen özellig'idir. Dilin bu yönünü Ortega y Gasset şöyle belirtiyor: "Dil denengörenek.hiçşamatasızgürültüsüz, görünürde hiç şiduete başvurmaksızm, kendini bize zorla benimsetir." (2) Ancak,dilinyadadüşüncenin "dayatma'sı, her zaman için olumsuz bir anlam taşımaz; olumlu işleyişlcrc yol açacak olan düzenlemcleri de içerebilir. Dilin yapısın daki bu görünmez dayatıcılık, bazen oldukça görünür halc geliyor. Bu noktada amaçlanması gcreken, kcndini bizc zorla benimseten dil yoluyla, özgür cylem ve düşüncelcrin gelışmesine olabifdiğince yol açmak, "vazgeçilmezlik' anlanıını ta şıyan dayatmaları olumlu yönde biçimlendirmcye çaba göstcrmcktir. Çünkü so nuçta dil, insanlar için gerçekten de vaz geçilmez alctlcrden biridir vc lıcr alet gi Dİ kullanım ıloğrultusunda değer kaza nır. Dilin kcndiliğindcn akıp gittiui günlük kullanımuı yanı sıra, çcşitli alanlara ay nşmı^ olan vc üzcrindc uzun uzadıya durularak ucrçcklc^nıiş çalı^maların sonu cunda oluşan bir kullanımı da vardır. Bu iki kullanım, birbirindcn asla bütünüylc kopuk değilse de, insan düşüncesindeki çcşitlili^i farklı yönlcrdcn iijlcyip gözürıünc çıkarırlar. İşte bu çesitliliktc yer alan fclscfcclili dc; üzcrindc ciurulmuş, işlcnilmiş, içeriöi zengin kavramlarla örülü bir dildir. Fclscfcnin, başta da bclirtildigi gibi, yaşantılarııı içinden dile getirilen an lamlara ilişkin bir ç<)zümlcmc vc kavrarna çabasıdır; bu anlamlar büyük ölçüde dil SAYFA 16 Eytom ve düşuncelarin gelşmesi l Ortak anlayışlar mışsak felsefe açısından da, örneğin "idea" sözcügünün Platon'daki, Descar tcs'taki, Humc'daki an lamlarını kavr a mamız öneml idi r. Kısaca, lclscfeçevirılenndc amaç lclsctc kavram larmılümdcn 1 ürkçclcştiı mck dcğil, fclscfcnin taşıdıuı düşünce ortaklığını, kcndi dili mizde olabildiğincc anlaşılır kunnaktır. I'clsefenin genel söz cük dağarcıgının dışında, gerçekten de ağırlıklı olarak giinümüz Türk çesiyle işlenmcsi, 1960 yıllarmdan sonra belirginleşmiş, sonraki yıllardan günümüze gelinccyc dck, belli bir atJım kazanmıştır. Türkçe felsefe dilindeki bu ortaklığa yol açan, yalnızca aktarmalarla yetinmeyip, Türk dilinde felsefeyi işleyen kişilerin çahalarıdır. Yalnızca başka düşünürleri incelcmekJe kalmayıp, kendi kcndilcrini de,yani içinde bulundukları toplumu.koşulları, konuştuklan dili, bu dilin tarihini, yapısını, taşıdıgı anlam zenginliklerini kavramlarla açığa çıkarmayı amaç cdincnler dolayısıyla, hem felsefe yazılarında hem de felsete çevirilerinde belli bir dil ortaklıgı biçimlenmeye başlamıştır. • Acıkça görüldügü gibi hcnüz doyurucu olmayan bir biçim kazanma, hâlâ bir çok kavram üstünde tanışmalar süriiyor, hâlâ birçok kavramı yabancı dillere baş vurarak tanımlayabiliyoruz. Bununla birlikte, felsefe dilinde bir ortaklık kurma çabası hemen her yerde kendini göstermekte Böyle bir çabalama ortamında, bu çabayı destekleyip geliştirmek felsefeyle ilgilcnenlcrin kaçınamayacaöı bir ctkinlik. Felsefeyeyakınlık duyan nerkesin, felsefeyi kendi dilinde işlcyebilmesi gcrckir; hem çeviri açısından hem de yazuığı metinler açısından felscfccinin, kcndi dilindeki sözcükleri kavramlastırması, kavram olarak değcrlendirmesi, kavramsal yapıya yerlcştjrmcsi gcrckir. Türkçe felsefe çevirleri Bütün bu süylcnenlcr ışıgında; gclcnekleşmiş bir belirtmeyle, bütün çevirilerin bir çarpıtma olduğunu da unutmaksızın; Türkçe felsefe çevirilerini, belli bir çevirmen, Aziz Yardımlı örnegindc, birkaç tcmel noktada eleştirmek istiyorum. Bunun nedenlerindcn biri, dildcki dayatmanın olumsuzluk taşıyan çoöu yönlerinin, özelliklc bu çevirilcrdc bclirginlik kazanmasıdır; bir diğeri de, yayınlandıkları günden beri; gcrck felsefe öğrcncileri icindc, gcrek de felsefeyle ilgilenen birçok kişi ara sında, sürekli bir yakınma kaynağı olan bu çevirilcrdeki olumsuzlukları dile getirme, aksayan yönlerinc parmak basma amacı vc böylece, elbirliğiyle bu çarpıklıkları gi derme umııdudur. Kendi kendimizi eleştirmek, kcndi cksiklcrimizi gözönünc çıkartmak, kendimize ayna tutmak sorun larımızın çözüınü için vazgcçilmez bir tuuımdur. Aziz Yardımh'nın yapmış olduöu çevi rilere baktıöımızda, gencldc üç başlıkta toparlayabileceğimiz şöyle bir görünüm lekarşılaşıyorıız: 1. Bu çcvirilcr, belli başlı Batı dillcrinin hcpsindcn, Latince'den, tngilizce'den, İTansızca'dan, Almanca'dan okluğu gibi, felsefe tarihinin hemen her dönemini de kapsıyor. 2. Bu çevirilerde kullanılan dil, özcllik le Hegel, Kant gibi düşünürlcrin kitapları söz konusu olduğunda yoğun bir an laşılmazlıkla kaplı. 3. Bu çeviriler nerdeyse seri üretim ha linde, fabrikadan çıkarcasına hızla okıryuCUMHURİYET KİTAP SAYI 436