28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

0 KUR L A R A Bu haftaki saytmızda bir sürpriz bekliyor sizleri. Eleştiri dünyamızm en önemli adı rethi Naci, bu sayıdan başlayarak "Eleştiri Günlüğü" adını taşıyan yazüannı dergimizde yayınılantaya başlıyor. Vethi Naci Ustamıza "hoşgcldin" diyoruz• Bu haftamızın kapak konusu Hüseyirı Yurltaş. Yurltaş, 1946yılında Foça 'nın Kozbeyli köyünde doğdu. İlkokulu ki'yyünde, ortaokulu Menemetı 'de okudu. Parasız yatılı okuduğu Edirnc Erkek îlköğretmen Oku lu'ndan 1964 yılında mezun oldu. Van, Amasya, îzmir illerine bajth höylcrde on yıl çalıştıklan sonra İ983 ytlında öğretmcrılikten istifa etti, yayınalık ve aag'ıtımalık işiyle uğraştı. 1990 yılı sonunda bu işi de bıraktı. Yalmzca yazarak yaşamaya çalıştı&ı bir dönemin ardtndan Bomova Belediye Kitaplığı ve Okumaevi'mn kurulusunu üstlendi ve gerçektustirdı. Bu görevinaen 1994 yılında aynlarak etncklı oldu. Çesitli dcrgi ve gazetelerae siir ve yazıları yayırnlanan Yurttas, arkadaslarıyla birlikte Izmir'in en uzun ötnürlü edebiyat dergisi Dönemeç'îçıkardı. Yurttas'uı anı, anekdot ve düsüncelerini içeren düzyazdarı Yeni Astr oazetesinde 'Cumnrtesi Sohbeti' adı altında yayımlanıyor. Hüseyin Yurttas'ın bu güne kadar yayımlanmıs kitapları şu adları taşıyor: tlk tsim Uyanmak, Gelincık. Günleri, Uzun Yollar Yolcusu, Uzunçalar, Sanayi Çarsıst, Gecede Kanat Sesleri, Çürüme, Kod Adı: Mansur, Kirli Tarih, Sevgiden Ötesi Cehen • nem, Yirminci Yüzyıl Ag'ıtları ve Asklann Gızli Deftcri. Yurttas bu kitaplarından dördüyle bes ödül kazandı. Bol kitaplt günler!... o 11 THI NACI II 0. kendisi icin... TURHAN GÜNAY Imtfyaz sahibi: Berin Nadi , Basan ve Yayan: Yeni Cün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.ş. • Cenel Yayın Yönetmeni: Orhan Erinco Cenel Yayın Koordlnatörü: Hlkmet Çetinkaya Yazıişleri Müdürü: Ibrahlm Yıidız > sorumlu Müdür: Fikret llkiz o Yayın Yönetmeni: Turhan Cünay , Crafik Yönetmen: Dilekllkorur Reklam: Medya C KİTAP T CUMHURİYET teinbeck'in n ronıanı, 1940'ların ikin ci yansında I'iirkçcyc (,'cvrilmişti: Bitmeyen Kavga. Çeviri, daha önce Gazap (Jzümlcri'ni (,cvircn Rasih Güran'ındı. Gazap Üzümlcri'ni (,ok scvnıiijuk ama Bit meyen Kavga bizi miirhiş etkilemişti. Ifelc öldürülcn kavga arkadaşınm ccııazcsinin ba şında konıışan komiinistin o unııtamadığımız cümlesi: "O, kendisi i(,in hi<,'bir şey istemiyordıı." 0 büyiilü cümlenin etkisini yaşayanlardan biri dc Yaşar Kemal. Bitmeyen Kav ga'dan yuvarlak hcsap kırk yıl sonra yayımlanan lncc Memcd 4 te, köylülerin sıtmadan kınlmasını önlcmck için savaşan öğretmen Zeki Nejad'ı büyük çeltik ekicisi Şakir Bey öldürtür; Zeki Nejaci'ın arkadaşlanndan biri cenazc törcnindc yaptıöt konuşmayı şöyle bitirir: "(.), kendisi için nicbir şey istcmiyordu." (Yaşar Kemal, köylüler konusunda nesnelliği elden bırakmaz, kendilerini sıtmadan kıırtarmak için ölen Zeki Nejad'ın cenazc törcnindc "köylülerden birinin bile gözükmediğini" bclirtir.) ü cümleyi kullananlardan biri de benim. 1997'de 85 yaşına gircn Vedat Giinyol için yazdıgını yazının başlıgı aynı cümleydi: "Dü şiinüyorıım da 40 kiısıır yıltlır tanıdığım Vedat Cîünyol için söylenebilecek en doğru cümle, Steinbeck'in cümlesi." (Bkz. Kıskanmak, 1998, s.214) 1 lcp kendini feda etmek... Önce dcvleti kurtarmak için. Sonra halkı kurtarmak için. Osmunlı "münevver"i (kapıkulları, bürokratlar, pa^alar) çökmcktc olan dcvleti kurtarmak istiyorlardı. Nasıl kurtaracaklardı dev lcti? Barı'daki kurumlara benzer kurumları alarak. Batı'da, önce lngilteıe'deolnıak üze re, kapitalizm makineli iiretim aşamasına ulaşmıstı; labıikalarm hcm gerckli ilkcl maddeleıv, hcm dc yeni dış pa/arlara gerck sinimi vardı. Batılılaşmak yoluyla dcvleti kurtarmak istcycn ()smanlı "miinevver"i, ürctim güçlcrini gcliştirmek bir yana, varolanlarının da yok olup gitmeleıine, halkın daha da yoksullaşmasma nedcn oldu. Böylece, Osmanlı "münevver"inin değer yargı ları başka oldu, yoksullaşan halkın degcr yargıları başka. üsmanlı "münevver'i "devleti kurtarmak" istcmiş, 10 Ağııstos 1920'de imzalanan Sevres anlaşınasıyla imparatorluk tasfiye edilmişti. Osmanlı "münevver"i devleti kurtarmak istiyordu, Cıımhuri yet "aydın"ı isc (1923'te yeni bir Türk devleti kurulmuş oldugu için) artık halkı kurtarmak istemektedir. Aydın, kendini kurtulmuş sanıyor; bunun ıç in " h a1kı kurtarmak" bir ahlak sorunu gibi geliyor ona, topıumsalbirgörev gibi, halka bir borç ödeme gibi. C^umhuriyet dönemi aydını gerçckten "kurtul muş" mıı, onıı gcçelim, ama bu aydının kuı ulu düzenle uzlaşma içinde oldugu bir gcr çek: Milletvekili oluyorlar, büyükelçi oltıyorlar, siyasal iktidarın nimetlerinden yararlanıyorlar. Devletle özdeşleşcn Cumhuriyet aydını S nın yanı sıra devletc kafa'tutan (yani kurulu diizcnin dej*ismesini istcycn) aydın da vardır o dönemde, ama bu tür aydınların yasal bir siyasal hareket içinde ortaya çıkışları, "demokrasi"nin geluiği 1946 yılı. Sonra partilerden, scndikalaruan gene hapishanclere. Sonra birtakım hareketler: Kimi zaman ropluca, örgüflü, kimi zaman bireysel. Ama "kala tutan aydın'ın, örgütler içinde ya da günlük basında artık rahat rahat "sosyalist aydın" olarak ortaya çıkması 1960'tan sonra. 19601970 arası gerçek bir uyanış dönemi oldu. Ama, "siyasal bilinçlcnme, ekonomik gelişmeyi aştı" diyenler bu dönemi sona erdiriyorlar. Gene tevkifler, hapishaneler. Ve derken önce 24 Ocak kararları, ardından 12 Eylül. Tanzimat dönemi, "devleti kurtarmak" uüruna, üretim güçlerinin tasfiyesi dönemi olmuştu. Gene, "devleti kurtarmak" amacıyla gerçeklejjtirilen 12 Hylül'ün sonrası da üretim güçlerinin tasfiyesi dönemi olııyor. Siyasal ıktidar, borçlarını ödemek için, milli sanayi ve hizmer kuruluşlarımızı yok pahasına satıyor, o kuruluşlar zamanla "arsa" oluyorlar. 1980 sonrasında aydınlar kesiminde öncnıli bir dcöişjm oluyor. Aydınlar da işciIerlc birlikte, KÖylulcrlc birlikte, öteki halk kesimleriyle birlikte hızla lakirlesiyorlar. Artık günümüz Türkiyesi'nde aydınların büyük çoğunlugu "ücrctli'dir. Bir işyerinde (özel kesimde va da kamıı kesiminde) bir işverene bağlı ofarak çalışmaktadırlar. Aydınların kitlc lıalindc "ücretli enıckçi" durumuna gelmeleri, aydınları işçi sınıfının bir yan gücü, bir "müttcfik'i olmaktan çıkarmış, işçi sınıfının bir parçası yapmıştır. Yakın/anıanlaıa kadar "aydın" dcnince herkesin aklı na "toplumıın vicdanı, önderi, ışık tutanı" gclirdi. Sayıları oldukça az, nitclikli ve benzeşik (mütecanis, homojcn) bir toplum kc simi, üretimden kopuk, sadece tlüşünen, yazan, yaratan insanlar. Oysa.gerçekte, ücretlileşcn aydın artık rabrikalarda, hizmet alanlannda, kamıı işlcrinde çalışıyor, bir başma de^il, öteki emekçilerle birlikte. Tiirkiyc'deki sanayi işletmelerinde çalışan teknik ve idari personel "aydın" deöil mi? Devlctin eğitim, sağlık, atlalet vb. işlcrinde çalışanlar "aydın" degil mi? Daha 1988 yılında ()rtadojiu Tcknık, Hacettepc vc Gazi ünivcrsitc lerine bağlı 100den fazla ögretim iiycsi avlıklarının arttırılması için basbakana dilckçe vermediler mi? Bu yıl adli yılm açılışmda Yargıtay Başkanl'nın konıı.şmasını, vicdancüzdan sorununda söylediklerini unutabiliı miyiz.* Bu iki olay, çok önemli iki gcrçcği gözlerönüneseriyor: 1) Aydınlar "ücretlileşmişlerdiı", 2) Aydınlar bcnzcşik bir kesim de^iklir. Dolayısıyla başında bir sıratı olmayan "aydın" sözcügü artık bulanık bir söz cük durumuna gelmiştir. iîvet, aydınlar bcıızeşik bir toplum kesimi oluşrurmazlar. Kimi varlıklı kesimlcrcJen gelir, kimi emekçi kcsimlcrdcn, kimi de (gaIiba en çoğu) orta sınıflardan, kimi solcudıır, kimi sağcı, kimi holdinglcrc danışmanlık yapar (Tansin Yücel'in Aykırı ()ykülcr adlı ki tabındaki "Ayna" adlı nikâyeyi, 12 Hylül ertesi bilime de, halka da sırt çeviren, "hol ding" kapılarına yanaşan, bir sözdcbilim adamının canına okuyan bu nelis hikâyeyi iki eliniz kanda olsaokuyun!), kimi işçi sen dikalarına, kimi karşılaştıgı ilk güçlükte 180 derece döner, kimi yolıına devam e,dcr... Ne var ki benzeşik bir kesim oluşturmuyorlar diye aydınlara yıllar öncesinin gözlügüyle bakamayız. Ücrctlilcşcn aydınlar, isçi sınıfının yararlanacağı bir toplum kesimi de gil, işçi sınıfının bir parçasıdır. Bunun içindir ki giinümüzün sorunu, işçi sınıfının ay dınlarla "ittifak" kurması değil, "bir" olmasıdır. "Gelin canlar bir olalım"daki gibi "bir olmak"... Aydınlar da, yüı üttükleri savaşımın "baş kalarım" kurtarmak için dcğil, "kcndilerini" kurtarmak için oldugunu bilmclidiıicr. Evet, aydın da, "kendisi için" "bir şey" iste mcktedir. Halkı için istcdiğinin tıpkısını. "Başkalarını" kurtarmak için savaştıklaıını söyleyenlcrin büyük çoğunlu^unun karşılaştıkları ilk güçlükte "döndükleıini" uııut mayalım. Bıccht'in bir cümlesini anımsadı^ım gibi yazıyorum: "Nc mıırsuzdur o ülkc ki kanramaıilara gereksinimi vardır!" • 38 KİTAP SAYI 457 SAYFA 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear