Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Güç ilişkileri üretmeyen bir toDlumsallıktan yana olmak MURAT KOCADAGLI A ynntı Yayınları ne zaman kuruldu? Ne amaçlandı? Ayrıntı Yayınları'nın ilk lcitabı Mart 1988'de yayımlanan Ivan Hlich'in Şenlikli Toplum adlı kitabıydı. Kuranlar soi bir gelenekten gelen, 12 Eylül'le örselenen, kendilerine/hayata soru sormayı sürdüren kişilerdi. Yükselcn dcğerlerin peşine takılıp yaşamaktansa, bir şeyler de yapmak, kendi tarihleriyle barışık yaşamak istediler. Ayrıntı, vicdani bir sorumluluğun dillendirilmesi bir anlamda. !ju da var: Kurulurken ne "miras" kullanıldı, ne "borç", nc dc "bağış"'alındı. Sıfırdan, evet sıfırdan; artık "out" bir kavram olan "emek"le varoldu. Başka işler yaparak edinilen para yayınevine aktarıîdı. Bağımsızlığını esas olarak buna borçlu. Otoriteler, totolitcr toplumsal tasavvurlara karşı bir "arayış içinde olmak amaçlandı. Reddettiğimiz şeyler belliydi, yerine koyabileceğimiz üzerine düşünmek/tartışmak istcdik. Böylece anarşistlerin "özgürlük" kavramına, yeşil hareketin "ekoloji"ye, feministlcrin "kadın"a yaptıklan vurguları ve mevcut solun "erkelc" karakterine yönelik eleştirilerini dikkate aldık. Solun esas olarak hayal kırıklıklanyla dolu yenilgilcr tarihinden müteşekkil de olsa mütniş bir deneyim zenginliği vardı. Bu farklı yapıların, bu vurgulann çalışma imkânları üzerinde düşündük biraz... Tek cümleyle ifade etmek gerekirsc, "güç ilişkileri üretmeyecek, yaratıcılık irnkânlannı çoğaltacak bir toplumsalhgı amaçlayan yeni bir sol" düşledik. üzgürlükçü bir toplumsal hayalin peşinde koştuk.. Ütopyalar yayımladık. /\ ~JLA. 10 yıldan vc 200 kitaptan sunra amacınıza ne ölçü'de ulaştınız:> Yayınevine kimler emck veriyor? Avda 1.8 kitap yayımlamışız. Arada kimi natalarımız olsa da esas olarak istediklerimiziyaptıkdiyebilirim. Hazırokuru olmayan "riskli" bir "duruş" noktası saptamıştık. Bu noktadan kaydığımızı sanmıyorum. Ayrıca bu "duruş, "a okur da karşılık verdi. Okurıın bu "duruş" isteği olmasaydı, 10. yıla ulaşamaz 200'üncii kitabı yayımlayanıazdık. Kitap secerken bu okıırun varlığına güvcncrek dana ces>ur davranıyoruz artık... Vitrinc bcni itmclcrinc bakmayuı, mutfakta çok sayida insanın emeği var. Arslan Kanraman vc Erol Mut'la "kavgasız" bir ortaklığı 10 yıldır sürdürüyoruz. Entelektüel açıdan ise değişik zamanlarda en çok katkıyı Sevinç Altan, Tuncay Bir kan, Yakup Coşar, Işık Ergüden, Mehmct Küçiik, Scrdar Rifat Kırkoğlu ve Ab dullah Yılmaz yaptı. Dunyada otı yıldcı çokşcy deği^ti. Ba$ langıçtaki bedcflennız, gelecek için yeterlı mi şımdu Yayın programınızın ana temalannda yeni'lik var mı? ()n yıl vc yayımlanan kitaplar bizim aıayışımızda da başlangıçta olmayan ycni boyutlara yol açtı. "Diizendışı" kişilcr/harckctlcr düzcııin nc denli boktan olduğunu anlatma çabasından artık vazgcçmeli, diyc düşüyoruz: Bu zatcıı cldc var biı. Bu tavır dü zenin nlumsıızluklarının artmasıoranınıla kcndini var cdcn, "kurucu" yanı olma yan, "defansif" bir tavır bencc. "Düzcndışı" kişilcr/harcketler muhalcfct yaparak kendini varetmek çabasını bırakma"Alçakgönüllü olamam; Içlm Içlme sığmıyor; eskl çözümler artık l$e yaramıyor; yenlleri Içlnse henüz yapılan blr $ey yok. Bu yüzden baslıvorum, slmdl her yerde. sankl önümde bir yuzyıi varmışcasına." Aynntı Yayınları 10. yaşında Ayrıntı Yayınları 10. yılını doldurdu. 1988'den Ivan Illich'in Şettlikli Toplunt adlı kitabıyla yayın hayatına giren Ayrıntı'nın kendine özgü bir yayın çizgisi olduğu söylenebilir. Esas olarak özgürlükçü bir söylemi kurmaktan yana olan inceleme kitapları ile tanınan yayınevi Infante'nin "Kapanâa Üç Kaplan'\, Fuentes'ın "Doğmamış Kristof'u, Fowles'ın "Fransız Tegmenin Kadını" gibi dünya edebıyatının başyapıtları yanı sıra Yalom'un "Nietzsche Âğladı&nda"$ı, Ambiörnsen'ın "BeyazZenciler"l ve Kobbins'in "Parfumün Damı" gibi dikkat çcken edebiyat metınleri yayımlıyor. Ayrıca 'Tarih" ye "Kara Ayrıntı" dizileri de mevcut. Ayrıntı Yayınları entelektüel hayatımızda "simülasyon", "etik" ve "tin" gibi bazı kavramlara özel vurgular yapmasıyla dikkat çekti. Çocuk hakJan, ekoloji, sivil ıtaatsizlik, kamusal insan, gösteriye dönüşen hayatlar, postmodernizm tartışmaları, teknoloji eleştirisi, medya, sivil toplum, insan ilişküeri... vb. temalar hakkında da kitaplar yayımlıyor. lO.ydında aynı zamanda 200. kitabını da yayımlayan yayınevi 200. kitap içın özel bir araştırma yapmış. Seçilecek metnin hem in sanlık tarininin kalıcı metinlerinden biri olmasını gözetmiş hem de memleketin "sancılı" yapısını anlamada başvurulabilecck bir kaynak olmasına dikkat etmiş. Araştırmalar ve kimi rastlantılar onları Elias Canetti'nin Kitle ve îktidar'm& götürmüş. Iki yıllık çalışmanın sonucu gecen günlerde kitapçı vıtrinlerinde boy gösterdi. Kitle ve îktidar çok sayida araştırmaya konu olan, değeri giderek artan, her yıl Viyana'da nakkında sempozyum düzenlenen, 30 yıllık çalışmanın ürünü olan bir kitap. "Kıtle" ve "iktidar"ın birbirini lcarşılıklı nasıl biçimlendirip ço^alttığını, şiddete dönüştürdüğünü inceliyor. Bu temalar üzerinden okurıı insanın özüne, insanlık tarihine doğru bir yolculuğa cağınyor. Bu topraklartn "şiddetli yapısını anlamak için vazgeçilmez kaynaklardan biri... Ayrıntı Yayinlarf ndan Ömcr Faruk'la yayınevini ve Kitle ve îktidar ı konuştuk. SAYFA 8 lı; nasıl bir hayat tasavvur ediyorsa onu içeriklendirmeli, onu inşa etmekle uğraşmalı, "kurucu" olmalı artık. Herkesin "aynı" olmayacağı anlaşıldı, üstelik bunu ummanın totaliter bir içerik taşıdığı da ortada. Diğerlerinin ne kadar "kötü" olduğunu anlatmaktan vazgeçip, kendimizin ne kadar "iyi" olduğunu ("iyi" isek tabi; güç ilişkileri üretmeyen bir toplumsallığın nayalini kurarken bundan sürekli kuşku duymalıyız, kendimizi eleştirmekten hiç vazgeçmcmeliyiz, bence) göstermeliyiz. Otoriter, hiyerarşik, şiddetin kurumfaştığı "düzen"e karşı başka bir "hayat tarzı" önermeliyiz. "Devrim" kavramının kavranılışmua bir sorun var; devrim ekonomik ve toplumsal koşullardan çok 'bir irade', 'bir kişisel seçim', 'bir kendini var etme' tarzıdır bence. "Düzeni yıkmak"tan çok "düzenin dısına çıkmak" üzerinde düşünmek gereü. Düzen devrimle yıkılabilecek bir şey değil, insanlar arasındaki bir ilişki tarzıdır zira. Devlet, bu ilişki tarzıyla var olur, beslenir, güçlenir, sömürür ve öldürür. Devlet, otoriter ve hiyerarşik örgütlenmelerle iktidara talip olunarak değil, insanlar arasındaki devletin kendini yeniden üretemediği yeni ilişkiler, özgürlükçü ve dayanışmacı yeni bir "hayat tarzı" kurularak yıkılabilir. "îktidar koltuğunda emir verirken" değil "dostumuza, sevgilimize parmak uçlarımızla dokunurken, ona arkamızı dönerken, onu dinlerken, ona katdırken hissederiz, yaşanz." Asıl olan "iktidarı almak" değil, gündelik hayat devrimleridir. Zira, yaşanacak bir hayatımız vardır. Düzane muhalit hareketier Bir diğer tema şu: Sol ve ondan sonra boy göstermiş "duzene muhalif" hareketlerin çoğu, aslında, modernlik proiesinin platrormunda yer alıyorlar. Modernlik söylcminin diüni kullanarak varoluyorlar. Bizce modernlik en azından sorgulanmayı, aşılmayı gerektiren bir noktada duruyor. Ama sol söyleme baktığımızda, özellikle Türkiye'de bunun temel bir "dert" olduğunu söylemek pek miimkün değil. Hâlâ rasyonalist, pragmatist, pozitivist bir hastalıkla malül. (Kemalizmin bir dalga olarak '9()'larda boygöstermcsi bu hcsaplaşmanın yapılamaması yüzünden). Bu hesaplaşmanın yapılmasıyla birliktc sol sırtında taşıdığı en gayriinsani kambur olan "ekonomizm"den kurtulabilir, "katılımcılık vc "paylaşımcılık"la sınırlı ufkun ötesini tasavvur etmeye başlayabilir. Hayat bu kadar yoksul ve duygusuz değil çünkü. Ayrıca, solun yeni bir "etik"c, "tin" kavramına sahip çıkarak onu zenginleştirmeye ihtiyacı var. "Etik"i ahlaktan, "tin"i maneviyattan ötc bir anlamda kullanıyorum. tkinciler esas olarak mevcut düzenin (=dinin) içeriklendirdiği kavramlar zira. Bugün dinin inanları etkileycn maneviyatçı söylemi ccnnct ödüllcndirilmesi ve cehcnnem korkusu üzerine kurulu. Oysa kişi bu ödüllcndirme ve cezalantlırmanın "dıij ctki"sinden bağımsız olarak kcndini tanzim edcbilir, başka insanlarla ilişkisini anlaşılmış bir "etik" zemin üzerinden kurabilir. "Yaratılmışlık'taki pasilliği rcddcdcrek, kendini aktif bir biçimde yaratabilir. Kcndini kendi yapabilir. Kişi, kcndini yaratabildiği oranua hisscdebilir, yaşadığının farkına varır (=yaşamak hissctmcktir bencc), hayatla kurmuş olduğu ilişkide "nıaruz kal mak"tan kendi bilinciyle "razı olmak" noktasına evrilebilir. Hayat salt "maruz kalınan" bir şeyse hiçbir şeydir. Tın'ı biraz daha açar mtsıntz? Tin, her şeyi üretim, tüketim ve satışa indirgeyen "homoeconomicus"un reddidir. İnsanın "tinsel" yanının daha temel ve insani olduğumın kabulüdür. "Etik"in, duygunun, sezginin, aşkın ve kalbin hayatımızda daha temel bir noktada yer almasıdır. Doğayı güç kullanılacak bir nesne değil, onun doğal uzantısı olduğumuzu kabul eden, ona saygı gösteren bir anlayışın ifadesidir. "Gelişim" ve adeğişim"i ekonomik büyümede, teknolojide değil; insanların kişiliklerinin gelişmesinde, lcendileriyle banşmasında ve yaratıcılıklarmın artmasmda arar. Hayatla, kendimizle kurduğumuz ilişkide "simülasyon"a değil, "sanicilik"e imkân tanır. Viddanı, diğerkâmlığı, hakikatı, hakikatlılığı, sözü yaşanır kılar. Peki, sadece politik metinlerle tin ne kadar duyumsanabilir? Bir nebze! Bu da yetmez. İnsan politik metinlerle hayatı anlayabilir, ama hissetmesi için "sanat" gereklidir. însanın kişiselliğini en aynntııı ve yoğun bir biçimde iîade edebileceği alan "sanat alanı"dır bence. Ve bu alanda rasyonalist, pozitivist söylemin yaşama imkânı pek yoktur. Şimdıye dek sanata/edebiyata istediğimiz oranda yer veremedik. llerki yıllarda en az politik metinler kadar sanatla/edebiyatla da ilgilenmek istiyoruz. 10 ytl/200'üncü kitap tçın özelbır seçitniniz oldu mu? Evet, Elias Canetti'nin Kitle vc îktidar adlı b kitapla birdl başyapıtını seçtik. Bu k l k b liktc yeni bir dizi açıyoruz. Adı: "Aiır" Kitaplar Dt'zisl. Yüzyılımızın kapsamlı, güçlü bir niteliksel yanı olan metinlerini yayımlamaya çalışacağız; kimi gölgcde kalmış kitapların izini süreccğiz. Bu yıl dizinin ilk üç kitabı yayımlanacak. Kitle ve th tidar'm dışında Tneodore Zeldin'in \nsanlığın Mahrent Tarihi ve Greil Marcus'un RujLekesiYirminci Yüzyılın Gızli Tarihi adlı çalışmaları yayımlanacak. Canetti'nin kitabı, insan doğasının kitlc ve iktidarla ilişkisini kuşatıcıbir biçimde ele alan tck kitapolma ö/'clliğinc sahip. Otuz yıHık bir çalışma 30 yıllık bir çalışmamn ürünü olan bu kitap sosyoloji, antropoloji, psikoloji... gibi disipfinlcri içeren; ama onların sınırlarıyla yetinmeyen benzersiz bir çalışma olarak tanınıyor. Zamanla keşfedilen, dcğeri giderek artan, çok sayida araştırma ya konu olan, her yıl Viyana'da hakkjnda sempozyum düzenlenen bir çalışma. "Kitle" ve "iktidar"ın birbirini nasıl biçimleyip çoğalttığını; insanlar arasında "emir" ve "itaat" ilişkisinin nasıl yerleşik hale gcldiğini anlatıyor. kitlcnin yıkıcı, iktidarın öldürücü karakterini açiğa çıkarıyor. Dünyadaki cehennem ile kişilcrin kendi cehennemi arasındaki ilişkiyi anlamak için insanın özüne doğru bir yolculuğa çıkıyor. Nazi subaylarının bir yandan Cîoethe ve Schiller okuyup, Moz.art dinlerken diğer yandan işkence ve katliam yapabilmelerindeki "özsel yanı" merak ediyor. 496 sayfalık kitabı Gülşat Aygcn büyük cmekler vcrerek çevirdi. Ender Ates man ve Tamcr Tosun da çok özcncrck yayıma hazırladılar. Umarım, memleketin şiddct ürctcn kültürel/politik yapısının anlaşıimasına bir nebze olsun katkıda bulunur.B CUMHURİYET KİTAP SAYI 452