25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

yine de metin içinde verdiği topografik planlarda bu kalıntılan beürtme zorunluluğu hisseder. Çevirilerde, 1979 yılında Stephan Mitchell'in değişikliklerini içeren ikinci baskısından yararlamlmış. Bazı yeni buluntulara karşın çeviride özgün metinc sadık kalınması yeğlenmiş, ancak bazen çok ihtiyaç duyulduğundan dipnotlar aracılığı ilc önemli göndermeler yapılmış. Çizim ve levhalarda herhangi bir ekleme ya da değişikliğe gidilmemiştir. Fakat oriiinal metinde de var olan sözlük biraz daha genişletilmiş, ayrıca okuyucunun son araştırmalardan haberdar olabilmesi için arkadaki kaynakça güncelleştirilmiş. Bean'ın ilk cildin önsözünde belirttiği gibi sözcüklerin Yunanca asıllarına bağlı kalınmasını öğütleyen Erasmus ilkelerine kendisinin olduğu gibi çevirmenlerde bağlı kalmaya özen göstermişlerdir. Yani Türk arkeoloji literatüründe benimsenen ve transkripsiyonda sözcüklerin Yunanca asıllarına bağlı kahnmıştır. Bu nedenle Türk okuyucusu için bazen son derece güç olan okuyuş biçimleri doğruyu göstermek ve artık bizim olan bu kültürü bütün özellikleriyle benimsetmek için özcllikle tercih edilmiştir. Büyük bölümü otobüs, minibüs veya yaya olarak gerçekleştirilmiş bir serüvenin arkeoloji, tarih, epigrafya, coğrafya, antropoloji, etnoloü ve mitoloji bilimlerinin tümünü kendı içinde harmanlayıp anlatan dili oldukça akıcı. llgili bölge naritaları, küçük kent ve yapı planlar, krokiler ve çizimler ile desteklenen metin, şimdilerde mazi olan fotoğraflarla desteklenmiştir. Bölgenin tarinsel gelişiminin ardından tek tek bütün kentler, içindeki binalan ve çevrelerindeki yerleşmeleri ile birlikte ele alınmaktadır. îster arkeolojiye meraklı bir gezgin, isterse yüzey araştırmalan yapan bir bilim adamı olalun, Bean'ın bakış açısından bölge ve kentleri tanımak geçmişi öğrenmek çok değerlidir. Çünkü bu esenerin yardımı ile hem antik kentleri hem de yakın geçmişte bu antik kentlerde görülen yozlaşma ile bugünkü durumu gözlemlemek çok ilginçtir. Bean, yıllaröncesinden turizmin gelmesi ile büyük tahribatların olacağını önceden haber vermişti. Ancak hernalde Türklerin bu ikinci üçüncü konuta yöneleceğini ve aydınlarımızın bu kötü kıyı yağmacılığına kayıtsız kalacağını düşünememişti. Bean'ın eserlerinde anlattığı ve bugün çirkin betonlar arasında aramak zorunda kaldığımız; arkeolojik ve epigrafik kalıntıların bilinçsizlikten payına uüşeni aldıklarını gördükçe, bu tür bilimsel içerikli rehberlerin değeri daha iyi anlaşılmaktadır. Daha çok okuyan bir toplum olarak, gezip gördüğümüz bu kentlcrin vcya kalıntılan yenicien son durumları ile tespit etmek, durumlarını ilgili çevrelere yazılarla haber vermek, 'gelecek kuşakların da geçmişe dönük hayal kurabilmesi için' bütün gezginlerin görevi olmalıdır. H. Kökten, çevirisini yaptığı Eskiçağda Lykia Bölgesi adlı eserin önsözünde verdiği, Ali Cengizkan'ın dizelerini duyumsuyarak gezmek gerekir; "Hoşçakal kardeşim şehir Akşam alacasında Senin bağrını tepen Iki yumuşak yaşlı ayak da Mutlu oldu Unutma" (Ostia Antica için yirmisekiz şiir'den XXIII, Decamanus Maximus, 1645) • Eski Çağda Ege Bölgesi /George E. Bean /Çev: lndDelemen /Arion Yayınevı/336s. Eski Çağda LykiaBölgesi /George E. Bean / Çev: Hande Kökten /Arion Yayınevi /231 v Eski Giiney Kıyılar/George E. Bean / Çev. Inci Delemen Sedef Çokay /Arion Yaymevi/ 189 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 391 îletişimin Bütünsellik Boyutu Dili hem toplumsallaşmanm hem de birey olmanın aracı ve göstergesi olarak düşünen ve bu iki olgunun nasıl dil ortak paydasında etkileşim içine girdiğini görmek isteyen Türk okuru, bu kitapta pek çok sorusunun yanıtını bulacaktır LEYLA SUBAŞI UZUN Sövlem Uzerine S öylem kavramı, iletişim olgusuna, iletişim sırasında rol üstlencn değişkenlerin karşıtlıkları yerine, etkileşimleri açısından bakan çoğulcu (pluralist) yaklaşımın bir ürünüdür. Dil, doğası gereği çeşitli iletişim bağlamları içinde kullanılmaktadır. Bağlamın çok yönlü bir bütünlük sergilemesi, dili konu edinen çalısmalarda, yapıyı belirginleştiren pek çok çevresel etmenin de göz önüne alınmasını gerektirmiştir. Dil kullanıcılarının (konuşan/yazan ya da dinleyen/okuyan durumunda) bireysel özellikleri, birbirlerine karşı tutumları, önyaşantıları, fiziksel ve duygusal çevre ile etkileşimleri, niyetleri, toplumsal normlar, kültürel nitelikli kimlik belirleyicileri vb. iletişimin bütüncül yapısı içinde değer taşıyan, anlam ayırt eden ve dikkate alınması gereken değişkenler olarak belirginleşir. Dil bir iletişim aracı olarak işlerken de bu değişkenler, dil ile sunulan, sunulacak olan tüm önerme dizilerinin anlamlandırılmasında ve bu diziler arasındaki etkileşimin sağlanmasında rol oynar. Farklı yöntemler, ilgi noktaları ve çözümleme düzeyleri sergilenmiş olsa da gerek AngloÂmerikan geleneği içinde gerekse KıtaAvrupası geleneğinde tanımlanmaya, oluşturulacak kuramlara konu edilmeye ve bu kuramlar doğrultusunda çözümlenmeye çalışdmış ve çalışılmakta olan söylem, ülkemizde geçmişi çok eskiye dayanmayan ve genellikle yalnızca akademik ilgiler doğrultusunda kısıtlı.bir biçimde ele alınan bir kavramdır. Öte yandan Türk bilim adamlarının söylem ve söylem çözümlemesi ile ilgili kimi yazıları olsa da bu alanda hem ilgi duyan okura bilgi verecek hem de bu alanla ilgilenen araştırıcılara giriş tartışmaları alctarabilecek bir yayının eksikliöi de bugüne kadar çeşitli şekillerde dile getirilmiştir. Söylem Uzerine söylem ve söylem çözümlemesinin kuramsal ve uygulamalı düzlemdeki görünümlerini, söylem konusunda geliştirilmiş yaklaşımları, bu yaklaşımların bütüncül ilişkilerini ve söylemin çok yönlü görünümlerini Ahmet Kocaman, Şükriye Ruhi, Deniz Zeyrek, Dilek Doltaş, Işın Bengi Oncr ve Gürkan Doğan'ın katkılarıyla kendine konu edinmektedir. Bu kitap hem Türk okuru için bu alandaki hissedilir boşluğa dolduracak önemli bir kaynak, hem de söylem konusunda yapılacak çalışmaları aestekleyecek, tetikleyecek bir ilk çalışma niteliğindedir. Kitabın Önsöz'ünde iletişim olgusuna sözcük, tümce, vapı gibi biçimsel kavramların ötesinde bir bakış açısıyla yaklaşılmasının gerektiğini belirten yazarlar, söylemi de bu yaklaşımın anahtar toplumsallaşmanm hem de birey olmanın aracı ve göstergesi olarak düşünen ve bu iki olgunun nasıl dil ortak paydasında etkileşim içine girdiğini görmek isteyen Türk okuru, bu kitapta pek çok sorusunun yanıtını bulacaktır. Söylem Üzerine'de iletişimin bütünsel yapısı dilbilim, dilbirey, diltoplum, Söylem çözünriemssl kavramı olarak görmekteoirler. Dili hem dilyazın, dilçeviri ve dilyorumlama boyutlarıyla ele alınmakta ve işlenmektedir. Kitap, yazarlarının deyişiyle, "... son yıllarda iletişimin önemli bir boyutu olan bu bütünsellik boyutunu kuşatmayı amaçlayan ortak bir çalışmadır." Kocaman, kitabın Dilbilim Söylemi başlığını taşıyan ilk bölümünde, söylemi dil kullanımının kültürel ve toplumsal bağlamda ele alınması olarak tanımlamaktadır. Kocaman'a göre, söylemi incelemenin tcmel nedeni, insan Uetişimini bütünlüğü içinde kavramaktır (s. 15). Birey iletişimin sergilediği bütünlüğün önemli bir parçasıdır ve kitapta Söylem ve Birey başlığı altında ele alınmaktadır. "Söylemi bireyin dil üretimi açısından incelemek, ister bilişsel ister toplumdilbilimsel yaklaşımla olsun, bireyin kcndi dilini başka bireylerin diliyle paylaştığı ya da farklı olduğu anlatım özelliklerini saptamak demektir" (s. 36) diyen Ruhi, söylemin üretiminin kültürel bağiamından soyutlanarak incelenemeyeceğine deftinmektedir. Dolayısıyla, bireylerin dil kullanımlarının incelenmesi kendiliğinden kültürel etkileşimin incelenmesine dönüşüverir. Ruhi ye göre bu durum, dilkültür ve diltoplum ilişkisinin araştırılmasını da kolaylaştırır. Toplum, insan iletişiminin bütünlüğü içindeki bir diğer önemli parçayı oluşturur Söylem Üzerine'nin Söylem ve Toplum başlıklı bölümünde Zeyrek, dilin nem düşüncelerin anlatılmasında bir araç, hem de diğer insanlarla iletişim kurmamızı sağlayan bir ortam olduğunu söyleyerek Daşlar yazısına ve hemen lumla da arasında sıkı bağları olduğu belirlemesini ekler (s. 38). Zeyrek, birer söylem çözümlemesi yaklaşımı olarak düşünülen çeşitli toplumdilbüimsel yaklaşımları, genel ilkeleri ile ortaya koymakta ve ilişkilendirmektedir. Otc yandan, araştırmacı söylemin tek başına ne metin üreticisinin ne metnin, ne bağla mın.nede toplumsal durumun ortaya çıkafabileceği bir yapı olduğunu vurgular. Söylemin en önemli özelliği onun, bu ögelerin girdiği ilişkilerin doğurduğu süreçlerde ortaya çıkmasıdır (s. 66). Dilyazın boyutu, iletişimsel bütünlük için söz konusu edilecek bir diğer boyut olarak belirginleşir ve Dilek Doltaş Söylem Üzerine'de bu boyutu kendisine konu edinir. Söylem ve Yazın başlıklı bölümün hemen başında, "Bu yazıda söylem sözcüğünün yazın metnine ilişkın olarak eleştirmenlerce Foucault'dan önce ve Foucault tarafından nasıl kullanıldığı anlatılacaktır" (s. 67) der, Doltaş. Her söylemin evreninin o söylemin kendisi oluşu ve kendi anlam dizgesini kurması, yani kendini yansıtması, yazann deyişiyle "... yazın söylemiyle yazın olmayan söylem..." farkında da söz edilememesi sonucunu doğurur (s. 78). Foucault veonun gibi düşünen bir grup eleştirmen bu sonuç doğrultusunda "... yazın ve söylem ya da yazın söy^ lemi..." kavramlarını söylemin tanımıyla uzlaştırır (s. 78). Söylem Üzerine'de iletişimin bütünselliği, Söylem ve Çeviri ile Söylemin Yorumlanması konularının işleni"cuşatılmış olur. Jtapta, Söylem ve Yazın boyutunun nemen sonrasında yer alan Söylem ve Çeviri konusuna "Çevirinin ne olduğundan, nasıl oluştuğundan söz ettiğimizde aslında çeviri söyleminden söz etUt^jMMj mekteyiz." (s. 109) diyerek n ****r"ı'ffy giriş yapan Bengi Oner, çeviri söyleminin sağlıklı bir biçimde kurulabilmesi için çeviri söylemlerinin kurulması sırasında yönlendirici etkisi olana etmenlerin saptanması çabasının gerekliliğinden özellıkle söz eder. Çünkü bunları saptamak, çeviri söylemini bu yönlendiricilerin etkisinden kurtarmak için atılacak ilk adınulır, ona göre. Kitabın son yazısı Söylemin Yorumlanması başlığını taşımakta. Bu yazıda anlam ve anlamlandırma kavramları farklı bakış açılarından görünümleri ile sunularak tartışılmaktaaır. Bu bölümü hazırlayan Doğan, bildirişim (conversation) içinde oluşan "anlam olgusunu açıklayabilmek için "söylem" ve "bağlam kavramlarına başvurmanın kaçınılmaz olduğunu vurgulamaktadır. Doğan, bu belirlemesine "Ancak Bildirişim Sezdirimleri Kuramı ile Söz Eylem Kuramı'nın bildirişim olgusuna yaklaşırken göz önüne almadıkları zihinsel ölçüt, bilişsel bir anahtar olan "bağıntı" kavramı olarak ortaya çıkmakta..." (s. 145) diyerek de söylemin yorumlanışında "bağıntı"nın altını çizmekte ve onu konu edinen Bağıntı Kuramının sonuçlarının açıklayıcı yeteneğini öne çıkarmaktadır. Buraya kadar ortaya koymaya çabştığımız savunu ve sonuçlannın yani sıra, Söylem Üzerine'de yer alan terimler dizelgesi ve kapsamlı kaynakçanın da söylem ve Uişkili olduğu alanlara ilgi duyan okuyucuya önemli bir katkı sağlayacağını ayrıca not etmek istiyoruz. Sonuç olarak bu kitap, sergilemeyi amaçlauığı iletişimsel bütünlüğe yakışır bir biçimde, özellikle söylemek istediklerini bütünüyle söyleyebilmiş olmasıyla dikkate değerdir. Hem de açık bir anlatımla ve yoğun bir emeğin, birikimin ürünü olarak... • Söylem Uzerine/ Ahmct Kocaman, Şükriye Ruhi, Denız Zeyrek, Dilek Doltaş, Işın BengiÖner, Gürkan Doğan, Hitit Yaytnevi, Ankara, 1966 SAYFA 9 Anlam olgusu ardından dilin salt birey ile değil, top
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear