Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ENVER ERCAN 'etmtştnci yaşınız kutlu olsun. Söyleşimize "elinde şiirlerinin çıktı^ı dergtlerle" Izmir'in Kuruyemişçiler Çarşısı nda basımevi arayan on altı yaşındakı çocuk şairden başlamak isliyorum. Bugün baktıg'ınızda nasıl değerlendiriyorsunuz o çocuSu? O çocuk şairi benim de anımsadığım oluyor clbet. Gcçen 54 yıllık zaman boyunca çok değişik dönemler yaşadık biz. Onca yıl çağdaşlaşma savaşımının içinde bulunmak nalkımızın "canlı tarih" olarak nitelediği insanlardan biri durumuna getiriyor sizi. Doğrusu keyif veriyor bu nitelcme bana. Çünkii şair, öykü yazarı, araştırmacı olarak vermeye çalıştıklarınızı algılayan insanların bulunduğunu görüyorsunuz: Üç dört kuşakla birlikte yaşadım ben bu yarım yüzyılı aşkın dönemi. Özelliklc edebiyatçılar ortaya koydukları yapıtlarla, örgütlenme bilinçleriyle emeklerin boşa gitmediğini göstcrmişlerdir: Ote yandan o çocuk şairden bu yana geçcn 54 yıllık zaman dilimi bizim loncanın kazanımlarıyla toplumun kazanımları arasındaki birleşmc ya da kopuşma noktalannı açığa çıkarması bakımından da önemlidır. Kişi olarak nc kaldı climdc o çocuk şairden. Nc kadarı kaldı. Bilmek olası mı? Yeni kitabınız "Ih/ıyar Yüzyıla" adını taşıyor. Kitapta aynı adı taştyan şiiri, "Çilekeş ozan sb'zcüklerle düşe kalka Nastl bir anaforda döner durur Ölümiin kol gezdiğt iokaklarda lşığı bitremeyen dirence selam İhtiyar yüzyıla üteme ve küfür" dizelcriylc bitiriyorsunuz. Sitemde haklısmız elbette. Ama küfretmek gereğini de duyuyorsunuz. Evet haklı bir tepki çünkü. XX. yüzyıl akıl, bilgi çağıdır, bilimsel bilginin yaşamda kanıtlandığı çağdır. Silah endüstrisi, demek ki ölüm tacirliği, kimi devletlerin yaşam suyu olmamalıydı. Tepkinin küfüre dönüşmesinin kaynağında bu öfke var. Yüzyıl boyunca kaç büyük savaşa sürüklenmesi var insanoğlunun. Evet, yüzydıtmz yaşlandı. Sizse bu yüzyılın dörtte üçünü yaşadınız Ama kendiniz için yaşlanmak değil de yaş almak deyiminı uygutı buluyorsunuz. 1965 olmalı. Oktay Rifat'la bir dost evinde karşılaşmıştık. Söz şiirdi, yarına kalabilmekti derken Oktay Rifat "Ben de 6O'ı buldum" diyerek şaşırttı beni. Yakıştıramadım o yaşı çağdaş şiirimizin genç şairine. Oysa, Anmet I lamdi Tanpınar'ı tanıdığımda 42 yaşındaydı. Ama ihtiyar bir adam kimliöi taşıyormus gibi görünürdü bana. Daha sonra AbduThak Şinasi'yi tanıdım. 65'ini geçmişti ve dünyaya çok uzaklardan bakıyordu. Yahya Kemal'de şu dizeler vardır: "Fani ömür biter bir uzun sonbahar olur Yaprak, çiçek, kuş dağılır târümar olur Teşrinlerin nüznü geçer tâ iliklere Anlar ki yolcu yol göründü serviliklerc." Okuduğum dizeleri yazdıgı yıl bilemediniz 55 yaşındaydı Yahya Kemal. Ama ölüm duşüncesi, belki dc korkusu başka avuntuların kuşatmasına götürdüğii için ihtiyarlatmıştı onu. Şairler ve Yazarlar Sözlüğü'nü yeni basıma hazırlarken Abidin Dino'nun 68 yaşında oldugunun ayırdına varınca da şaşırmıştım. Şaşırtıcı olan Abidin Dino gibi yaşama bağlılığı, yaratıları, dünyayı değiştirme gücü genç olan birinin 70'ine merdiven dayamasaydı kuşkusuz. Anlattığtm neredeyse 20 yıllık öykü. Bir yazıya zorladı beni. Başfığı: "Ya§ alan sanatçı Yaşlanan Sanatçı." Bir anı daha: Ahmet Oktay, Halikarnas Bahkçısı'nı hasta yatağında ziyarete gitmiş, Ahmet, o günler TV'de çalışıyor. Ekranda izliyoruz. Teşrinlerin söyleşilerini izliyoruz. Birden bir hamle yaptı Balıkçı yattığı yerden mitolojidekiler gibi: "Ben ölecek adam mıyım yahu..." Müthiş bir şcy bu. Bu görkem karşısında insamn "evet" diyesi geliyor. "Sen ölecek adam değisin..' Ne varlci böylesi yaş CUMHURİYET KİTAP SAYI 387 Şükran Kurdakul'la yetmiş yaşı ve yapıtlan üstüne y "Kalabalıklardan kopmamış, denizinize, girebiliyor, rakınızı içebiliyorsanız hevesleninizde deaisme olmu alanlara öykünerek önlenmez yaşlanmak, ihtiyarlamak. Belki, insamn doğasıyla ilgili bir durum bu. Ülkeler de ımanlar gibi, Türkiye yaş almamii) ve ya$lanmı\ bir görünüm veriyor bugün. Bunun için Meclh'e bakmak bileyeterli. Bunu neye bağlıyorsunuz? Bence iki neden var. Biri toplumsal, öteki günlük anlamda siyasal. Genç cumhuriyet bir ana ilke adına savaş vererek çıkmış tarih sahnesine: "Bizi yutmak isteyen emperyalizme ve bizi mahvctmek isteyen kapitalizme karşı savaşmayı gerekli görcn bir mesleği takip eden insanlarız." KurtuIuşSavaşı boyunca askersivil okumuşları birleştiren ana ilke bu. O yılların okumuşlarının savaş çantalarında Tevfik Fikrct'lcrin, Namık Kemal'lerin, şiirleri bulunuyor. O kuşak Namık Kemal'den itibaren belli bir savaşımı sürdüren düşün ve edebiyat adamlan dirsek temasında. Kapitalizme ve emperyalizme karşı olmak da bir kültür kazanımı olmuş o kuşak için. Bu amaçla savaştığının ayırdında. Ama genç cumhuriyetin koruduğunu söyleyebilir miyiz bu temel amacı? Toprak reformu yapabilmiş midir? Sayısal olarak artan emckçi kesiminin örgütlenmesine olanak tanıyan yasalar çıkarılabilmiş midir? En önemlisi giderek oluşumu hızlanan yeni bir sınıfın ekonomik yaşamdaki egemenliğine seyirci kalınmamış midir? Biliyoruz ki, cumhuriyetin davandığı temel felsefe yaratmadı DU çelişik durumu. Cumhuriyetçi görünenler yarattı. Kemalizmi "gardırop Atatürkçülüğü"ne dönüştürme ustalığı gösteren egemen güçler yarattı. Sonuç bağımsız ekonomiden ÎMF bağımlılığına. Ve çözemediği sorunların ihtiyarlattığı yıpranmış bir Türkiye... Demokratikleşmemn getirdiği kaçınılmazlıklar olarak yorumlayabilir miyiz bu durumu? • Şu gerçeği gözardı etmememiz gerek: Demokrasi, sadece vatandaşın oyunu kullanma özgürlüğü değildir. Âykırı toplumsal güçler Alicengiz oyununa çevrilebilir vatandaşın oy Kullanma özgürlüğünü. Öncelikle kurumlann, demokratikleşmesini gerçekleştiremediniz mi özgürlük soyut bir kavram olarak kalacaktır. Lincofn'ü kaç yüzyıl öncc kaygılandıran durum çıkar ortaya. Kurdun lcuzuyu yeme özgürlüğü. Beş on yd öncesine kadar kendisiyle hesaplasmaktan ürken bir Türkiye vardı. Şimai biraz daha ncsnellik kazanarak gölgede bırakılan gerçeklere cesaretle nakabiliyoruz. "Kuran'a dayalı devlet" isteycnlerlc de, her döncm dört ayak üstüne düşen sömürü erbabı ile de savasımının can damarı kültür. Laik cumhuriyeti koruma bilincinin can damarı da kültür. Ama laik cumhuriyetçtlerin önemlı bir bölümü, jertat tehlikesine karşı bir askeri darbeye sıcak bakıyor. Askeri darhelerin hiçbir çözüm getirmediSmi bile bile. Bir özgürlüğü yitirme tehlikesine karşı başka bir özgürlüğü yitirme tehlikesi çıkar yol olarak düşünülebilir mi?.. Solda büyük bir yorgunluk var sanki. Sol bu yorgunlujtu atabilecek mi sizce? Sosyal dcmokratlar parti olarak gerçekten yorgun. Varlığını koruma telaşıyla, üretmeye çalıştığı düşüncelerle, parti içi demokrasi anlayışıyla, hareket yeteneğiyle yorgun. Ayak oyunları ve "lidere bağımlilık" gibi hastalıklardan sıyırtırsa belki üzerlerine serpilen ölü toprağından kurtulabilirler. Işçi Partisi, ODP, Emeğin Partisi ve ötekiler üzerindeki düşüncelerimi genel seçimlerde benim 1%9'da Türkiye Işçi Partisi Balıkesir adayıyken aldığım oyu (oy oranını) geçtikleri zamana kadar saklı tutmak istiyorum. Bir şiirinizde "Bir akşamüstü balkonunda denizi içerken Maviler takıldı boğazıma Kıyıya vuran balıklar gibi Çtrpımyorum" diyorsunuz. Asltnda kıpırkıpır bir direnci anlatıyor jiirin bütünü. Ben yine de bu dizelerdeki hüznc takıldım kaldım. Anımsıyorum o şiiri. Yaşanan olumsuzlukların yarattığı nüzünlerden düşüncenin actığı yeni çizgenler geçişi sergiler. Bireysel olan tarihsel olanla birlikte bir süreci simgelemektedir. Sonuç son dizelerde vurgulanmıştır: "Çağrıyım uzak yüzyıllardan yarına doğru Sessiz bir cumhuriyetin ilk basamağında Savaşı kendi kanında yaratarak Çağrıyım, güneş, hava, su Ve esir pazarına dikilen bayrak." Aslında kimi olumauzluklara karşın koyu denilebilecek bir iyimserlik var kilabın bütününde. Hani "iflah olmaz iyimserlik" dedikleri cinsten. Oysa, özeılikle daha genç kusakların siirlerinde genelde kötümserlik, hüzün ve acı ön planda. • Kimi zaman acılan yaşadıkça direnme gücü kazanıyor kendi kendine. Elbette hüznü, kcderi bir yanımızda taşıyoruz ama örneğin gözlerimiz okuma gücünü yitirse bile, egemenliğine alamıyor bu duyarlıklar sizi. Biliyorsunuz ki, sizden önce başkaları da benzer ya da değişik biçimlerde yaşadı o acılan, olumsuzlukları. însanın ilerleme bilincine yasak sökmedi ama. Belki bu yasak tanımama besliyor iyimserliği. Güç kazandırıyor. Gençlcri etkileyen koşulları biliyorum ama "çıkjşsızlıklar" olarak görmüyorum. Özellikle son 20 yılı genç şairler bağlamında nasıl değerlendiriyorsunuz? (Dıkkatinizi çeken şairler kimlcr? Bence şiirimizi gösteri (nümayiş) dönemi bu 20 yıl. Korkusuzca özgürfüğün tadını çıkarıyor. Dikkati çekmenin ötesinde hevesle okuduklarım var aralarında, ama şimdilik bende kalsın onlar. Son bir soru: 70 yaştnda olmak nasıl bir duygu? Kalabalıklardan kopmamışsanız, denizinize girebiliyor, rakınızı içebiliyorsanız büyüteç yardımıyla da okusanız hcveslerinizde değişme olmuyor pek. Hem tehlikeli bir durum bu, hem güzel. • " SAYFA 5