Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Sukran Kurdakul Ihtiyar Yüzyıla / Şükran Kurdakul/ Ümıt Yaytncıltk/62 \ Yetmış yıldır sesi ve kalemiyle var nı. Bir şeyler yapmaya çağıran bir edası vardır: de Karanlığın aydınlığı kuşattığı bu yer Daha dün ölümii yensin diye beklenen... Kitaplarını koparmışlar elinden, lnsan güzelliği kanlı çar^allarla örtülü. (Olümü Yensin Diye Beklenen/Acılar Dönemi) Acıları durdurmaya çalı^nıak, baskıya karşı direnmek, dayanışma çağrıları dün yanın her yerinde, aydınlann ve toplumcu yazarların görevidir. Bu tür uğraşları başarıya ulaşamayanlar çoğunca suçlu ararlar yenilgilerine. Ya da bu yenilginin geçici olduğunu söylerler. Kurdakul ise yenilgileı in ertesinde kendine karşı acımasızdır. Cöziim için yardım ister. Sorularını tek uaşına yanıtlayamayacağının bilincindedir: Ben bana rastladığım zaman geceleri (^)teki kapıların ardında kalarak Baktım en aşağı düzeylerden kendime Olmadım bir tiıtiü içime elvermedinı Döndüm durdum sabahlara kadar Dünyanın ateşini alnımda duydum. Varın gidin, bo^altın beni Ya da yenileyin beni ışıklar kesilmeden tçimde yankıyan karanlık kö^eleri Yıllar yılı bu gözlerle gördiim. Sora sora hep aynı sorular çemberin den. Sesi Kısılan I'ener (Acılar Dönemi) ad lı bu sjir, yaşadıklarıyla yaptıklarıyla yetinememenin hesaplaşmasının şiiridir. Yaman bir aydın hcsaplaşması: Kuytu kahvelerindcn, kederli Bakışları vurdukça onların Sallandı fenerlerim rüzgârlarında Koyacak bir yer bulamadım kendimi. Kurdakul, bu tür hesaplasmaları,kimi zaman kendine soru soracak olanları da düşleyerek yapar. Denizler verdikleri esinleri, ırmaklar coşkunluklarını isterlerse ondan yeni bir ozandan ne olacaktır yanıtı? Ya çocukların sorulannı nasıl yanıtlayacaktır? Tek yol, kendini bütünlemektir belki... Direnmek. Bu tür hesaplaşmalar, okurda benzcr duyguları varatır. Kurdakul, ağabey sevecenliğiyle, okuru hesaplaşmaya çağırmaktaclır çünkü. "Bu yaşanası dünyadaki haksızlıklara karşı ne yaptın" sorusunu usulca sormaktadır. Kırıklarla dolu bir karne getiren kardeşc, tembelliğini açıkça söylemcden, kendi haylazlığını anlatan bir ağabeydir o. Oğüt vermez. Üzüntüsünüsczdirir veyüreklcndirirçalışması için. Sesindc kendisine yeni olanaklar verilsc neler yapacağının övüngeçliği değil, artık başka olanağı olmadığının hüzünlü kesinliği vardır: Gidcn ve kalan sana dikmiş gözlerini Anılarla dövüşmek neye yarar. Yıllardır bilirsin o titreşimi Başucu kitaplarına benzemez onlar (Yıllardır/lhtiyar Yüzyıla) Şükran Kurdakul'un sesi, sevecen bir sestir demiştim. 1940 Toplumcu Kuşağı'nın bu en genç ozanındaki bu eda, kuşkusuz, şiirini şiir gelcneğimizin bütün kaynaklarından yararlanmaktan doğmuştur. Kırk Kuşağı, Nâzım Hikmet ile aynı dünya görüşünü paylaşırken, onu taklit etmeye cesaret eden, ne ona ne de birbirlerine benzcmeyen şiirler yazmayı başaran bir kuşaktır. Onemleri de buradadır. ü kuşağın en genç ozanı da "kendi denizlerinin dalgıcı" Şükran Kurdakul, "bizc özgii sözcüklerlc" yeniden okur karşısında. Sevdasını, umudunu, acısını, inancını aktarmak için seslenerek: "Al beni sevecenliğine.." • CUMHURİYET KİTAP SAYI 387 Acılar Dönemi / Şükran Kurdakul/ Ümıt Yaytnalık/79 s Oksclcrin Yöresinde /Şükran Kurdakul/ Ümıt Yayınalıh/H4 s. Bir Yürekten, Bir Yaşamdan/ Şükran Kurdakul/ Ümıt Yayınalık/HO s Olümsüzlerle/ Şükran Kurdakul/ Ümıt Yaytnalık/64 i Nice Kaygılardan Sonra/ Şükran Kurdakul/ Ümtt Yayınalık/8} s. Kapak konusunun devamı. küyü anlatan, hem "Asiye'sinin sıtma iğnesinin parasını" düşünüyor, hem sürüp giden sömürüyü. "Diyorum yctmeli artık". Yetmcli sözüyle öyküyü anlatan yeni bir yolıın başlangıcında. Scndikalılık mı, grev mi, direniş mi.. bu yüzden yitirilecek iş mi? Bu işi okuyan düşleyecek. Şükran Kurdakul, sözcüklerini, tarihlerini, çağrışımlarını düşünerek ycrlcştirir di/elere. Çahşılarak geçen bir geceyi anlatırken kullandığı: Nribet, saatler, sabahlamak sözcükleri kcndi içinde yor gunluğu çağrıştıran sözcüklerdir. "Nöbet gecelerinde saatler sabahlamak bilmiyor" dizcsi bir anda pek çok görüntüyü art arda yansıtır: Nöbet bekleycn askcrler, saatin ilerlemiyor gibi görünmesi, tezgâh başındaki bir işçinin askerdeki nöbetini anımsaması... Ayrıca sabahlamak sözcüğü şiirdeki hasta kız Asiye'nin görüntüsüyle birlcşcrck bir hastanın başında beklenilen saatleri de anımsatır alttan alta. Şükran Kurdakul'un scveccnlik taşıyan sö/cüklerinden biri de "cicianne"dir. Çocuksuz dulları; komşu çocuklarıyla avunan eşleri gurbette genç kadınları; yoksul Istanbul'un küçük evleSAYFA 4 Sözcüklerin büyüsü rinde, koşulların aksileştirdiği annclerinde aradıkları yakınlığı komsularla tamamlamaya çalışan, scvgive nep aç şımartılmayı özlcyen çocukıan anımsatır bu sözcük. Çocuklarını onlarla paylaşan, yorgun ve sabırlı anneleri de... Şükran Kurdakul'un Ökselerin Yöresinde adlı kitabında Cicianneler şiirinde, başlıkta solunur bütün bu andıklarım. Şiir, genç savaş dullarını anlatır. Komşulukları anımsatan: Sabah kahvesi, ikindi çayı sözcüklerinin çağrışımlarını, eskilerı konuşınak, ates basmak gibi deyimlerle çoğaltarak, onları izleyen eocuğu anımsatır. Kuşkusuz o da "o yaşta erkeksiz kalanlar"dan birinin çocugudur. Istanbul'u öksüz diye anmaktadır çünkü. Kurdakul'un sevecen ve büyülii bir başka sözcügüyse "sağdıcım". Sa^dıç sözcüğünün anlamı "gelin ya da güveyc düğün sırasında yol gösteren kimsc'uir. Dana önceleri dost anlamına kullanılırmış. Deneyli bir yakının, sırda^ın, dostun sıcaklığını taşıyan bu sözcüktc, düğünlcrin, sevinçlerin de ugııltusu vardır. Ozan bunu "halkım" anlamına kullanır: "Sağdıcım, bayramdan bayrama efendimiz/ Seçimden seçime milli irade". "Yağmura, doluya, tüccara tutsak", dağınık ve uzak", "bin köyün adamına" "sağdıcım" diye seslenerek, dertlerinden söz etmeye başlar. Bu sevecenlik, "kantardaki tütünün artı değeri" gibi kuram sal bir konuyu rahat tartışmayı hazırlar. Şükran Kurdakıırun siirlerinin bütününe yakınını okumak, bir dönemin şiirlerdeki tarihini okumak demck. Bu dönemi, onun bir kitabının adıyla "Acılar Dönemi" diye de adlandırabiliriz. Ozanın «jiirlcrc yansıttığı baskılar, tutuklanmalar, sömürülcn emekler, ne yazık ki, belli tarihlerle sınırlanmaz. Yinelenmelerle, ozanın ülkesinde olduğu gibi, başka coğrafyalarda da yaşanır. Kurdakul'un söylemi ve edası da bütün acılı coğrafyaları ve zamanları kapsar. Sabnn ve alınterinin kuşları Tezgâhlarda uçar gidcr Anaİarın gözyaşlannı gizlediği kapılardan Kaç dönemin acısıdır üstümüze kapanan Yarım kalmış ezgiler gibi küskün döncmlerin Çocuklarıyla birlikte kendini arayan mcmlcketin (Kaç Dönemin Acısı/Acılar Dönemi) Tarihlerde sınırlanamayan acılar, insanın direncini sınarlar. Ağıtlar bu tür acılan yansıtır. Şükran Kurdakul'un şiirlerindeyse ağıtların çığlıkları duyulmaz. (), aklın kesinliöi ve yüreğin sevecenliğiyle duyurur yitiklerin yerine konulmazlığı(...) Tapihsb acılar