05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

"Yırtıcıların Alacakaranlıkta Savaşı"nda tanıtım histcrisini, "Uykıı imparatorluğu"nda uykuyu, romanın çağdaş yüzünde yeniden bulgulayan HenriFrederic Blanc, "Üç Atış Yirmi Bcş"tc kendinden kaçan insanı kovalamak yerine, kendinden hem kaçan hem de kovalayan insanın iki hali arasındaki uzaklığın giderek arttığını belirtiyor sadece. HALİL GÖKHAN "insan özgür doğar, oysa her yerde zincire vurtdmu^tur" jeaıı Jaccfues Rousseau, l'oplum 'Yiiz'de Yüz* GÜLTEKİN EMRE enk Koyuncu'nun ikinci ve yeni şiir kitabı Yüz'de Yiiz'ü okurken, bu özenli ve güzel kitabı keşke (xmal Süreya da görseydi, diye düş,ündüm. Cemal Süreya, şiirkitabındadescnin gerekliliğine inanırdı. Yiiz'de Yüz'de üç disiplin biraraya gelmiş: Ressam Mustafa Horasan'ın 1994'tegerçekleştirdiği yüz ve suret dcsenlerinc (Jenk 1995'te Yüzüm, Yüzün, Yüz, Stmıt, Stırct, Maskc, hotuğraf, Portrc, Dü$ ve Yüz'de Yüz başjıklı şiirlerini ya/mış. Bu iki disiplinden yola çıkarak tasanmcı Savaş Çekiç de şiir başlıklarına tipogratiler tasarlamış. Böylece üç ayrı ve noş çalışma (10 desen, 10 tipograri ve 10 şiir) bir şiir kitabında şiirseverlerin beğenisine ve dik katine sunuluvor Sel Yayınlan'nca. Yüz'de Yüzü elinizden bırakamıyorsunuz, okumaya da, döne döne karıştırmaya da doyamıyorsunu/.. Desenler şiirler lc, şiirler tipografilerle öylesine iç içe geçmiş ki, birbirindep ayırmak olanaksızlaşmış neredeyse. Uç yaratıcı çalışma bir potada çok iyi eritilmiş ve böylece şiir kitabı anlayışında da devrim gerçekleştirilmiş. C R ousseau'ya göre doğa yasalarıncla yaşayan insanlar özgür ve eşjittiler. l'oplum diizenine geçincebu mutluluğu yitirdiler. Yerleşiklik, bir anlaında du/ene ve yasalara ha/.ırlatılan yerleşiklik, toplumsal bir refleks halini alıncaya kadar en büyük avını da ülküselleştirdi ve mııtsuzluk olarak yakaladı bu av gereksinimini. Yaşadığımız toplum içinde, yaşattığımız yasa düzcni tarafından vurulmamız, bizi yanlış iz sürcn avcının peşinde ve içinde sürükledi, izler kendi kanımızdan oluşmasa bile... Yırtıcıların Alacakaranlıkta Savaşı'nda tanıtım histerisini, Uyku Imparatorluğu'nda uykuyu, romanın çağdaşvüzünde yeniden bulgulayan HenriFrederic Blanc, kendinden kaçan insanı kovalamak yerine, kendinden hem kaçan hem de kovalayan insanın iki hali arasındaki uzaklığın giderek arttığını belirtiyor sadece. Kendini tanıtmak için salt dış gövdesini bir projeye uyarlayan zamanımızın insanı, onu "yeniden vc yeniden" oluşturarak maddesel dünyayı çokça kazanma histerisi için mesareuen yararlanıyor. Bircysel prototipinden uzaklaşan ikinci durum insanı, yani uzaklaşan gövdeyi yakalamak, ona ulaşmak isteöinin azalarak eskimcsi, onun uykuda bile sömürülebileceği bir düzcnin yakın geleceğini elinde taşıyor. Ozgürlük ve mutluluk. Romanın keşif hanesinc, zamanımızdan arta kalan iki çekim gücü. Her ikisini dc değişme/.liğe çivilemiş olan aşk düşüncesi, zaman tanımazlığınt yüksck bir perdeden bildirirken, giderek sağırlaşan, susan bir dünyanın kurallarının iflasını çağırıyor: Artık mutlak mutluluk yerine gerçek mutluluk bile yok! Ozgürlük: O da en başında yoksunluğunu çektiğimiz bir şeydi. Zamanın en büyük zaferi kafamızdaki kavramlarmüzesini kalabalıklaştırarak gerçekleş,iyor. Güzel ve iyi raflarda, camekânlarda: kötü ve çirkinin ziyaretini bekliyor. Oysa gelmeyecekler. Karşıtlarını görecek ve bilecck zamanları bile yok. Blanc, bu manzaranın doluştuğu bir müdür odasına dört meslek lisesi öğrencisini (Kutsal r ıaç, Kaplan, Chalouf, Anlatıcı) doldurup, nıüdür masasına içlerinden birini çıkanyor ve en haklı tepkiyi devreye sokuyor: lşemek. Dört gencin liseden, ailelerinden kaçışı, naif birbaşkaldırının anlatmayla işleyen parçalarını bir biri ardına veriyor. Bütün hikâyeyi baştan sona veren Ânlatıcı, kuşkusuz, dört kişilik isyancı grııbunun en iyi hikâyecisi değil. Ama her şeyin herkesin ağzından gerçek olarak dınlenebileceği çağımızın son kürsüsü artık roman değil mir' Bu dünyada romana kalan ucu kaçmışlık olgusu, uçları birlcştirememe başarısızlığını siliyor bir anlamda. Zaten bir ucu hep açık duran gizemli anlatma SAYI 386 HenriFrederic Blanc'ın dilimizde üçüncü romanı ÜçAtış Yirmi Beş IİHMİ l u ı k l l . lîl.u» İnsanın kendi pomanı baskısı, postmodern bir gözle dünyayı yeniden okuyan anlatıcılarda bulunuyor artık. Verileni yeniden anlatmak, yorumlamak, açıklamak üçgeni, dördüncü bir köşeylc yine de eski adını koruyor. I latırlamak... Zamanımıza miras kalan son köşe bu. Dönülmez, ancak bulunmaz bir köşe. Natüralistlerde, romantiklerde, hatta modernlerdceksik olan ama zamanımızın üçgenine dördüncü bir köşe olarak yerleşen adı değil yapıyı bozan bu dcğişiklik, yazarken ve okurken ve bunları yeniden yaparken "hatırlamak" olarak adlandırılabilir. Yaşarken çoğalan bir belleğin eziciliği altında artık ne kadar hatırlıyoruz? Bclki ne kadar az bilirsek o kadar iyi hatırlayabileceğiz. Ama bu güzcl olacak mı? Hızlı olan güzel midiıV C) lanctli günde "dünyadaki bütün okullardan" Kaçan dört öğrencinin ozgürlük parolası şuydu: "Ozgürlük, istediğini yapmak ve özellikle de istemediğini yapmamaktır." Fakat özgürlüktcn yararlananların ancak televizyonlarda yaşadığı bir dünyada kulaklar açıldığında duyulan sadece "ozgürlük", "demokrasi" ve "istek" sözcükleriyken, gözler açıldığındaysa görülen sadece "kölcler"dir. Çünkü acının ustası olan insan, milli marşın bile araba klaksonunda çalındığı ülkesinde perdesinde hanidir "son" yazjsından başka bir şey görmemektedir. I ler şey sona mı ermiştir? Hayır. "Son"a crdiği belirtilmcktedir. Oylevse, "atıklarının altında yok olmaya mahkum olan çıkarüzerinedayalı toplum"u, "insanların hür ve eşit bir biçimde yaşayabileceği rakılır. Onca cylem olasılığına karşın yumruğun gücünü teslim euen bu naif çete insanlarda yer etmiş vc "kayıtsızlıkla sıvanmış önyargılar duvarı karşısında tamamen silahsız ' olduğunu itiraf etmiştir. Çünkü "hiçbiri alışmamıştır". Onlar için dostluk, boş zamanları değerlendirmenin iyi bir biçimiyse de "herkcs kendisi için ve kafa bulanıklığı herkes içirT'dir! Teknoloji artık sadece "daha hızlı düzmeye" yaramaktadır. Düşündüklerimizi en az birkaç milyon insan daha düşünmektedir. Kırda rastladıklan esrarengiz bir dedenin etkili katılımıyla yeni bir insan Hakları Evrensel Bildirisi derlerler: " Her insan acıkınca yeme, susayınca içme (hatta biraz fazla) istcdigincc konuşma, gereksinimlerini keyfince giderme ve istediği yerde, istediği zaman ve saatte uyuma hakkına sahiptir." Gelecektcki toplumun ana kurallanndan bir örnek: " Köy topluluklarının niifusu üç yüzü dört yüzü geçmeyecek. Kimse kimseye yabancı olmasın diye. Kitle halinde yaşam yasaklanacak. İnsan varadılışına aykırı olduğundan insanca olmayan duyguları ortaya çıkarır. Gerçekten de çevresine karşı çok açık yürekli olan birisi, kalabalıklara yalan söyleyebilir utanıp sıkılmadan. Hvindeki temizlikçi kadına cömert davranan para babası, dünyanın öbür ucunda yaşayan milyonlarca insanı yoksulluğa itebilir. Hitler köpeğini çok sevmişti. Doğal olarak insanlar görebildikleri, dokunabildikleri kişilere karşı insanca davranırlar. Yine doğal olarak da ancak düşleyebildikleri soyut bir halka karşı, insanlık dışı da olsa kayıtsız kahrlar." Polisi üzerlerine çeken onca serseri serüven, bu bildiriyi yayımlamalarına clbette fırsat tanımaz. Üç atışın ilkinde kendi hayatlarını vururlar belki, ama önemlisi son iki atışı okura bıraktılar. ()nları anlamak aslında o kadar da pahah değil: 25 Kurıış! • Üç Atış Yirmi Beş/ HenriFrcdertc Blanc/ Can Yayınları/ Çcviren llalıl Gökhan/ 120 ç mükcmmel bir toplum'a dönüştürmek için dört gence, kenti işgal etmek düşmcktedir. llk is, hayvanlardan zorla alınan doğal özgürlüğün tcslim edilmesidir ve hayvanat bahçesi işgal edilcrek nayvantarserbest bı Kendi içinizde bir yolculuk Kitabı desen, tipograH ve şiir sıralamasına göreokuvorsunuz. Yüz'lerin, suret'lerin, maske'ıerin, fotoğraf'Iarın dünyasında yol alırken, labirentten labircnte geçerken, kendi içinizde de bir yolculuğa çıkmış gibi duyumsuyorsunuz kendinizi. Aradığınız kendiniz mi; kendi yüz, suret, maske ve fotoğrafınız mı, bilemiyorsunuz. Tipografiler başka ufuklara yclken açtırıyor sizi. Şiirlcrse "Yüzümün amaa ne?" sorusuna yanıt aratıyor size. Yüzünüzdeki çizgiler, yılların bir bir bıraktığı izler, koyaklar, uçurumlar, vadiler, tepecikler geçmişinizi aynalara yansıtmaz mı? "Yalnızhğa gnmülü vövdemin ardından/ dolaşan yalnızım!' diye düşündüğünüzü anımsayıverirsiniz birden Cenk'in şiirlerini okurken. Elbette "Asolan yüzümdür, ayna aynı hikâye!" diye düşünürsünüz. Oysa, "Ayna hep ikıyüzlü kalacaktır!" Zaman zaman aldatacaktır sizi. Sevdiğiniz yüzünden yazarsınız yüzünüze alın yazınızı. "Yüzüme ayna olan gözbebcğim, gazbebeğimdeki y yüz " ne ola ki, sevgilinin yüz'üyle, runuyla özdeşleşme değilse? Siz de düşünürsünüz "Yüzün tek arkadaşımn ayna" olduğunu. Yaşadım mı? Yüzünüzü aynaya maske yaptığınız da olur zaman zaman. Daha yakıcı bir soruyu ne yapsanız kovamazsınız usunuzdan: "Yaşadım mı?" Yanıtı kimi icin çok kolay, kimi içinse hiç de kolay oımayabilir bu kavurucu sorunun. Yine de göremediğiniz bir yüz vardır içinde yüz'cıüğünüz. Ya da durmadan saptığınız ve hep aynı yüz'e çıktığınız bir yüzünüz vardır. Cenk Koyuncu'nun ilk şiir kitabı Otoben (1993), kendi otobanında sürat yapan şiirlerinden oluşuyordu. Biçimin yenilikler içerdiği bu şiirlerle ulanıyorum dolarak. Her desen, her tipografi ve her şiir "biraz da bılmecedir ögrenmek isteyenler için " tıpkı kendi yüzümüz gibi. • Yüz'de y«z'deki şiirlcrc, çoğalarak, şiir Yüz'de Yüz/ Şiir/ Mustafa Horasan/ Savaş Çekiç/ Cenk Koyuncu/ Sel Yayınctlık/ Hylül l'J%/ 69 s. SAYFA 9 CUMHURİYET KİTAP
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear