25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

attari arasındaki çizgi, bilimsel ile anlatısal olanın arasında sıkışıp kalıyor. Belki çok küçük bir farkla: Deleuzc ve Guattari için fantazmalar değil üretilen, arzulanan makinelcr söz konusudur. Ballard Çarpışma'da "arabayı yalnız cinsel bir imge olarak değil, kışinin bugünkü toplumda yerini gösteren j.G. Ballard. bütünlüklü bir eğretileme olarak" kullandığını belirtiyor, yıllar sonra kitabına 1995'de yazdığı önsözünde (s. 7). Romanın cinselliğinin, aslında, politik bir anlamı ifade ettiğini yazıyor: Bu biraz da Pasolini'nin "120 Günü"nü hatırlatıyor bizlerc; çünkü orada da faşizm üe şiddet ve sapkınlık paralel olarak ele alınmıştı. Sade da ayrılan Pasolini Sade'ın sadizmini politik bir ölçüdc ele almaya çalışmış ve bunu başarmıştı. Ballard da "kapitalist ve küresel" yaşam biçimlerimizin "en sapkın" yanlarıyla bizi kendimize ve insanhğımıza yabancılaştırdığını, cinsel eğretilemelerle betimliyor, açığa çıkarıyor. Cinselliğin ve teknolojinin "bizi nasıl sömürdüğünü"ifadc ediyor. "Teknolojik harikaların" içimizdekı dürtüleri nasıl uyandırdığını ve bu şckilde de, cinsel nesne haline gelen arzularımızı tıpkı politik nesne haline gelen vc sürüyü takip etmekten öteye gidemeyen ruhlarımızı medyaya kaptıran zihinlerimizi gözler önüne scriyor. Politika, birey ve cinsellik arasında kurulan iktidar ilişkilerini toplumlardaki en yalın insan ilişkilerinde gösteriyor. "Diinyanın gerçcğini" anlatmanın ise kurgudan geçtiğini belirtiyor. însan ilişkilerinin, aücnin ve toplumsal yaşamın ahlak kurallarının sınırlarını bize zorlatan teknolojinin sanayi toplumlarında doğayı da nasıl kirlettiğini bizlere düşündürttürüyor. zaman ki, Vaughan'ın ölümü, su yüzüne çıkmıştır (zaten kitap Vaughan'ın ölümünün anlatıldığı sayfalarla başlamaktadır) o zaman, işte, nesnelleşen diğer kişilikler kendi öznelliklerine kavuşabilmektedirler. Ballard karısının beline sarılarak "parmaklarını karın kaslarına" batırır. Dr. Helena Refnington ise, her ne kadar çapkın gözü Ballard'ın karısı Catherine'in üzerinde olsa bile, Gabrielle da sevgiyi bulacaktır. Pasolini'nin Teorem'incleki gibi, bir melek veya şeytan olan Vaughan, herkese ayrı ayrı cinsel bir dokunuştan sonra o insanları rahat bırakıp "şeytanlar diyarına" göç edecektir. Çarpışma kapitalizmin, beraberinde gelişen reklam sektöriinün vc teknolojinin atbaşı gittiği bir diinyanın acımasız tasviridir. Yeterince şiddetli, yeterince pomografik. Nesnelleşme sürecinde esrime hallerinden kendini bulma hallerine doğru çıkılan bir yolculuk romanı olarak ele alınabilecek olan Çarpışma zamanı da sorun etmiyor: Anlatıcı kitabın başında "onu iki ay önce bulmuştum" (s. 10) derken, kitabı okumakta ilerledikçe, aslında "bir yıldan fazladır" tanıştıkları (s. 76) ortaya çıkıveriyor. Nesnellikten özneleşmeye geçen bir süreç böylc sorunların altından kolaylıkla kalkmaya muktedir olacaktır. BallartH düz çızgısel bir anlatımdan kaçınarak, romandaki otayın kurgusunu labirentik bir yapıya oturtmaya çalışıyor: "Yazar hâlâ anlatımı düz, olayların tarih sırasına göre aktığı, genis bir zaman vc uzam dilimi içinde ağırlıklı role sahip seçkin karakterleri olan geleneksel 19 yüzyıl romanına özgü teknildcrden ve bakış açılarından "yararlanıp" yararlanamayacağını sorun ediyor kendisine. Bu şekılde basit bir olayı merak edilen bir natta sokuyor. Fiiller arasında mütasyonlar oluşturuyor: "Catherine'in uçuş dersine gitmesini beklerken, arabamı otoban yöniinde sürmeve başladım" (s. 90). Görülebileceği gibi, bekleme eylemi ile arabayı sürme eylemi sırasında aynı cümle bir mütasyon oluşturuyor kı, bu iki aynşık eylem aynı tümcenin önermesini tamamlayabiliyor. Beklerken eyleme girme veya eylem sırasında bekleme. Parmenides'in "ebedi hareketsizlifii" gibi bir şey. Bilindiği gibi "aynı derede iki defa yıkanılmaz" önermesiyle ortaya çıkan diyalektikçi Herakleitos'a karşı çıkan Elcalı filozof Parmenides, Bir'i diyalektik yönteme göre öncelerken "varlığın ebedi olduğunu" düşünmekteydi; çünkü varlık tek olduğu kadar "hareketsizdir" de. Yani hareketten bir hareketsizlik ortaya çıkararak, ayrışık iki hareketi bir önermenin içirie koyabilen üslup Ballard'ın üslubuna benziyor. Bir önermenin içinde parçalanan, diyalektik olduğu bile söylenebilen iki ayrı eylemin sırasızhğı yukarıdaki mütasyon fikrini bizc düşündürttürmektedir. Buna benzer yazı deneyleri Ballard'ın romanına bilmecemsi bir hava vermektedir. Ballard, güneşin ışıklarının parçalanarak arabaların camlarından çmlak bedenlerdeki yara izlerine doğru lcayarak, izlerin aydınlatması imgesini sıklıkla kullanmasına rağmen, ncsnellikle öznellik arasında otoerotizm deneyini yaşamanın verdiği tehlikc ve haz arasındaki ilişkileri gündeme getiren kitabında sürüldeyiciliğini sonuna kadar sürdürmeyi başarmaktadır. Yinelemelcr dahil olmak üzere roman kolayca okunmakta, uzun cümleleri Türkçe'de rahatlıkla arabaların otobanlarda yol alması gibi kaymaktadır. • Çarpışma// G Ballard/ Çcviren. Nurgülüeveci/ Aynntı Yayınları Amin Maalouf Romanları ve Esin Talu Çevirileri İpek yolunda gezinen bir sark tüccarı Şark dünyasını her şeyiyle; Hıristiyanlığı, çok tannlılığı ve Müslümanlığı'yla benimsemiş Lübnan asıllı bir yazar Amin Maalouf. "SemerkancT, "Afrikalı Leon" ve "Tanios Kayası" adlı romanlarıyla da Türk okuyucusunun beğenisini kazandı. İLBER ORTAYLI A Düz çizgiseffiği iopan anlatım: Oznenin nesnelleşmesl: Romanın kahramanı anlatıcı, Ballard kazaların fantazmasıyla yaşayan ve karısıyla ilişkisinde onun her türlü fantazmasını gerçekleştirmeye çalışan ve bu ölçüde de her şeye rağmen, karısına olan aşkını ilan eden biri. Diğer karakter, James Ballard'ın kendi başından geçtiğıni söylediği hikâyenin baş kahramanı, başka bir deyişle öznesi Vaughan, kazalarla ilgili, başından onlarca kez kaza geçmiş, bu kazalarla tatmin olabilen, pas içindeki arabası (Lincoln) içinde sevişen ve etrafındakileri "konu mankeni' gibi kullanan, fahişelerle olduğu kadar arkadaşlarının karılarıyla da sevişen marjinal. ve teknoloji kurbanı, sapkın bir tip. Özne olarak Vaughan etranndaki insanlan, belki Ballard hariç, bir nesne olarak ele alıyor; tıpkı kazalarda dublör olarak kullanılan arkadaşı Seagrave gibi. Önemli olan kazanın, son kazanın gerçekleştirilebilmesi. Vaughan, Elizabeth Taylor'un arabasına (Limuzin) çarpıp; büyük final yaşıyor. Ballard, öznesinin karşısında nesnelleşme halini konu olarak ele alarak; bir efsanenin kölesi olmaya başlayan anlatıcının her şeyiyle, sevgilileri veya karısı Catherine ilc Vaughan'ın itaatine, çekiciliğine kapılarak, nesnelleşme sürecinden nasıl çıkacağını anlatmaktadır; öyle ki, karısı Catherine'in Vaughan ile sevişmesi sırasında arabanın şoförlüğiinü yapmasına ve dışandan sevişmenin gözükmcmesi için otomatik araba yıkayıcısının sulu köpükleri tarafından arabanın içinin görülmesini engellemcsine varan bir çılgınlığın girdabına bırakıyor kendini. Hatta kendisini eşcinselliğe doğru sürüklediği Vaughan ın yara dolu vücudunun adaleleri bile bu nesnelleşme sürecinin ögeleri arasında sayılabilir. Teknolojik dünya içinde Heidegger'in tekniğin hakinıiyeti altında insanın unutulduğunu hatırlatması gibi, Ballard da sanki bu insanlığın unutuluş sürecini roman boyunca vermeye çalışıyor. Ne CUMHURİYET KİTAP SAYI 376 min Maalouf bir buçuk asırdır bütün Lübnanlı aydınlar gibi Şark milliyctçiliği yapıyor. Güzel bir dünya görüşüdür bu. (Sözde) Din savaşlarından kırılan bir ülkenin tarihçileri ve mütefekkirleri \ Iıristiyan da olsalar Islam medeniyetiyle övünür, Arab milliyetçiliği yaparlaruı (Butrus Bustanî gibi). Arnin Maalouf Batı eğitiminin ve yönteminin en erken ve yoğün biçimde girdiği bir şark ülkesinin yazarı. Goncourt ödülü kazandığı I'ransızca'sını kendi ülkesinde edindiği anlaşılıyor. Tarih okuyan ve tarihle ilgilenen bir yazar. Tarih bilgisini senkronizc etme (eşzamanlama) yeteneğine sahip, bu anlamda genel olarak bugünün şark münevverlerinden farklı ve iyi bir eğitim gördüğü anlaşılıyor. Bilgi birikimi var, gereken konuda gerekli okumaları yapıp çizeceği portrenin malzemesini çıkarabildiği anlaşılıyor. Ama tarih bilgisini, roman yazmaya başladıktan sonra edinmeye başlamadığı lcesin. [Bizdeki bazı tarihi roman yazarlarının değerlendirilmesi babında Maalouf un bir mihenktaşı olduğunu söyleyebilirim] Maalouf'un ipek yolunaa gezinen bir şark tüccarı tarafı da var. Egzotik eski şarkı bazen vitrin kalabalıklığıyla ortaya döküyor. Maalouf bir Gustave Flaubert değil. (Salambo'nun kıyafetini ve makyajını betimlemek için üçyüz cild karıştıranlardan değil.) Birbiri ardından pek lezzetle okunan tarihi romanlar doğrusu okuyucuların dünyasında bazı değişikliklere sebep olacaktır. Birincisi eski şark tarihine ilginin artacağı açıktır. Doğrusu bu zeki ve bilgili kervancı hayli zevkle okunuyor. Doğunun vaaz geleneğinden gelen bilgece damlalar ve geleneksel üsluptan süzülen bir söylem var. Bunlar onu haklı bir başarıya ve şöhrete götürmüştür. Bir de artık az okuyan ve az bilen (bu Avrupa icin de artık geçerli bir olumsuz vasıf) kitlelere, geçmişi ve Akdeniz dünyasını bu yolla t Amin Maalouf. öğrettiğini ve geçmişi bugüne taşıdığını belirtmcliyim. Tabii "Doğu'nun Limanları" başarılı bir deneme değil, bir özenti... Doğu'nun halklarını ve renklerini, sonra Batı'yı bir araya getirmek böyle kolay olmamab... Ama "Tanios Kayası" pekala bir gerçeğin ve kaybolan renklerin manzumesinin aktarımı. 19. yüzyıl Doğu Akdeniz'ini anlamak için "Tanios Kayası" mutlaka okunması gereken bir kitap. Bir Melkit köyünün yapısı, Doğu'da rastlanmayan Batı feodalitesine benzer ilişki kalıpları (ama bunlar da köksüz), yeni neslin dünyası ve anlayışı, kilise, misyonerler, yabancı okullar; hepsinin ustaca bir kurguyla ve Esin Talu'nun usta çevirisiyle verildiği açık (Tanios Kayası. Yapı Krcdi Yayınları). Esin Talu Türkçe deyimleri her şeyden üstün tutan ve çeviride harcamayanlardan "ce lourdaud de Raad"ı o andavallı Raad diyc çeviriyor. s. 82 (orijinalde s. 103) (amma yanı yerde "Professeur" Gebrayel, sadece Ccbrail diye çevriliyor. Böylece köyün rustik bilgini Cebrail üzerindeki hoş betimlemeyi kısaltmış). Henüz çevirdiği Işık Bahçeleri "les jardins de lumiere M.S. 3. asırdaki peygamber Manî'nin hayatını vc çevresini anlattığı bir roman. Bu az bilinen az tahayyül edilen (Batı'da da bilginlcrin tetkik ettiği, kuru tasvirlerle aktarılan ama sanatçmın ele almadığı bir dünya) bu ortamı ve olayları Amin Maalouf doğrusu rengarenk. Incil'den ve Şarkın sözlü kültüründen gelen bilgece üslupla ele aldığı tarihi çevreyi ustalıkla okuyucuya aktarıyor. Parthlar, Medyalılar, Romalılar; Hıristiyanlığın ilk iki asn, eski dünyanın Mezopotamya'nın tanrıları yanıbaşında bugün kaybolmuş Hıristiyanlığın garip yorumlarmın var olduğu bir dünyada ortaya çıkan Maniyi ve kitaplardaki Sasani Imparatorluğunu romanlaştırmak zor. Amin Maalouf gibi bu dünvanın incik boncuğunu ve mevcut malfarını iyi düzenlemek ve sıralamak lazım. Usta bir yazar. Esin Talu iyi çeviri yapıyor "jeter les perles aux pourceaux" deyimini "domuzlara inci atmak" diye değil "kel başa şimşir tarak" diye zarif Türk deyişiyle çeviriyor. Akıcı, güzel Türkçe (s. 14ori'inal s. 15'te) tanrı Nabu'ya söylenen ilaıinin bir mısraı düşmüş "Quand nous cherchons refuge, c'est toi qui proteges. (Işık Bahçeleri, Telos Yayın, 1997). Bu mısraı; "ne zamanki sığınacak melce ararız, bizi sen himaye edersin" diye çevirebüiriz. Çevirmen titiz, bu dize atlama herhalde piyasaya çıkan kitabın bazı formalarını eksik bağlayan özensiz yayınevinin işi olacak (ben böyle bir nüsna almışım). Bir de eserde mage diye geçen deyimi; orijinal Pahlavî de mobed (mobedanı mobed). Şemseddin Samiî Kamusu Fransevî de mccus, rahib diye çevirmiş. Doğrusu odur. Talu niçin müneccimi kullanıyor, bilmiyorum. Müneccimlik o zümrenin talî işi, asıl işleri yargıçlıktı. Part ve Sasaniler devrinin unlü araştırmacısı C. Hvart ve A. Christensen (l'Iran sous les Sassanides) kitabı s. 157158'de A. Maalouf'un s. 10'da romanlaştırdığı bu sahifeyi yani çok tannlık kültünü sıkıcı ama zengin malzemeyle tasvir eder.) Hülâsa Amin Maalouf u zevkle renkle çeviren, Türkçe'yi bilen diline saygılı bir çevirmenimiz var; Maalouf dan da bizim okuyucunun öğreneceği çok şey var. Edebiyat ilme ve bilgiye çeker; okunması gereken çeviriler Âfrikalı Leon, Semerkant, Tanios Kayası ve Işık Bahçeleri... Bir de Maaloufun Ibni Kallanîsî gibi haçlı seferleri sırasındaki Arab tarihçilere dayanan "Arab Gözüyle Haçlılar" gibi ytldonümü şerefine yazıldığı belli bir eseri var; onun da çevrilmesi raydadan arî değil. Ama o roman değil, bılgiçlik denemesi... • SAYFA 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear