29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

yordu. Bu köklü dönüşümlerin gerisinde hem düşüncenin hem de maddenin gücü yatar. "Düşüncenin gücü", devrimci fikir ve ideolojtlerdir: Özgürlük, eşitlik, liberalizm, bireycilik, demokratik egemenlik, vb. "Maddenin gücü" ile kastedilen sınıfsal ve siyasal mücadele ve pratiktir. Çünkü yukardaki kazanımlar "akıl yolu birdir" denerek elbirliğiyle gerçekleşmedi; çekişe çekişe ve kopartılarak elde edildi. Burada da belirleyici rolü, feodal, aristokrat kurumlara karşı halk sınıflarının da muhalefetini arkasına alarak iktidar mücadelesi vcren burjuvaziler oynadı. Batı dünyasında bu türden bir devrim yaşanırken, Osmanlı împaratorluğu nasıl bir değişim içindeydi? Üç kısımdan oluşan bu kitap ilkin bu soruya ışık tutmaya çalışmaktadır: Çokuluslu Osmanh împaratorluğu. Bunu izleyen ikinci kısım, Türkiye'de Ulusal Dcvletin Kuruluşu konusuna ayrılmıştır. Üçüncü ve sonuncu kısım, Çok Partili Rejim dönemine ilişkindir. Kronolojik olarak bu tablo, siyasal yenilenmenin öncülerinden olan III. Selim'in tahta çıktığı yıldan başlar (1789), bugünkü anayasal sistemin eşiğine kadar sürer (1980). Bu üçlü dönemleme, şu soruya aranan cevapdan kaynaklanmıştır: 200 yılhk siyasalanayasal değişimlerin ne gibi merkezi sorunları olmuştur? Bu zaman dilimi içinde üç büyük sorun demeti yaşandı. Ilkinde, "çokuluslu imparatorluğu sürdürmek" temel kaygıdır. tkinci ana sorun bir "ulusal devletin kurulabilmesi" çerçevesinde yaşanmıştır. 200 yılhk değişmelerin üçüncü ana gündem maddesi ise "demokrasi", daha ölçülü bir deyimle de "çok partililik"tir. Sivil ttaatsitlik/ Hayrettin Ökçesiz/ AFA Yaymlart/ 178 s. "Haksız birtakım yasalar vardır. Onlara boyun eğmekle yetinelim mi, yoksa onları değiştirmeye çalıKİVİI. İTAAT8IZMK şalım, değişinceye kadar da boyun eğelim mi; yoksa hiç beklemeden çiğneyelim mi onları? tnsanlar böylesi bir yönetim altında, genel olarak şöyle düşünüyor ve şöyle diyorlar: 'Çoğunluk yasaların değişmesine ikna oluncaya kadar bekleyelim.' Yasaya karşı gelirsek, deva derdin kendinden daha beter olur diye düşünüyorlar. Eğer haksızhk hükümet makinesinin zorunlu sürtünmesindcn ayrılmaz bir şeyse, varsın olsun. Zamanla pürüzü mürüzü kalmaz belki; ama makine muhakkak aşınır gider. Eğer haksızlığın, (salt kendisi için) makarası, yayı, ipi ya da vinci varsa, o zaman, devanın dcrtten daha iyi olup olmayacağını düşünebilirsiniz belki; ama cğer bu, sizin başkasına yapılan haksızlığa alet olmanızı isteyecek yapıdaysa, o zaman da, yasayı çiğneyin, derim size. Hayatınız makineyi durduracak bir karşı sürtünme olsun. Benim dikkat etmem gereken şey, hiç değilse, kötülediğim bir haksızhğa alet olmamaya bakmaktır." Bu sözlerin sahibi Amerikalı düşünür Henry David Thoreau 1848 yılında ülkesinde verdiği ve daha sonra "Civil Disobedience" adıyla yayımlanacak bir konferansında sivil itaatsizliğin hem isim babalığını hem de çağdaş tartışmasınm ilk tipik başlangıcını yapmıştır. Günümüzün bütün hukuk devletlerinde ve ülkemizde de sıkça görülen sivil itaatsizliğin, eylem tarzları bakımından terörizmden ve düşünsel çerçevesi ile anarşizmden büsbütün ayrı düştüğünü hem kuramcılarının sözlerinden hem de eylcyenlerin yönelimlerinden kolaylıkla çıkarmaktayız. Sokrates'in itaatsiz itaatkârlığında; Gandhi'nin, Martin Luther King'in ve günümüzde Mandela'mn, "Civil Rights", "Greenpeace" gibi hareket ve grupların eylem ve başarılarında düşünsel ve olgusal tiplemesine ulaşan "Sivil îtaatsizlik" bu kitabın yazarının tanımıyla "hukuk devleti idesinin içerdiği üstün değer uğruna kamuya açık ve yasaya aykırı olarak gerçekleştir.jcn, bu sırada üçüncü kişilerin daha üstün bir hakkını çiğncmeyen barışçıl bir protcsto cdimidir". Bu kitapta hukuk etiği açısından meşruluk tartışmaları ele alınmıştır. I Iukuksal meşruluk tartışmalarına girilmemiş. Oyle bir araştırma daha çok hukuk dogmatiği alanında çalışan bilimcilerin ödevi. Sivil itaatsizlik tartışması bir ülkenin, hukuk ve devlet felCUMHURİYET KİTAP SAYI 372 sefesinde ulaşabileceği olgunluğun başta gelen önemli bir göstergesi. Avrupa'da Yeni Güvenlik Arayışları NATOABTürkiye/ Esra Çayhan Nıırşin Atesoğlu Güney/ AFA Yayınlan/ 159 s. Bu kitapta Soğuk Savaş sonrasında Avrupa'daki güvenlik arayışları NATO ve Avrupa Birliği çerçevesinde ele alınmakta. Son yıllarda, yeni Avrupa güvenlik mimarisini şekillendirmek üzere her iki örgüt bünyesinde çeşitli girişirnler gündeme gelmiştir. Bu doğrultuda gerek NATO'nun, gerekse Avrupa Birliği'nin karşılaştığı sorunlar ayrıntdı bir biçimde incelenmekte. Aynca, Türkiye'nin söz konusu sorunlarından ve bunlarm çözümleniş biçimlerinden nasıl etkileneceği de tespit edilmektedir. NATO ile ilgili bölümlerde Dr. Nurşin Atesoğlu Güney, Ittifakın genişleme stratejisinin hangi etkenlere bağlı olarak belirleneceğini ele almaktadır. Batılılar'ın yapacakları stratejik tercihin Türkiye üzerindeki olası siyasi, ekonomik ve askeri etkilerini de irdelemektedir. Avrupa Birliği'ni konu alan bölümlerde, Dr. Esra Çayhan, başlangıcından itibaren Avrupa'daki bütünleşme hareketinin nasıl geliştiğini açıkladıktan sonra günümüzde Birliğin önceliklerini ve karşı karşıya kaldığı sorunları ortaya koymaktadır. Avrupa Birliği'nin Türkiye ile ilişkilerini ise hem tarihsel açıdan, hem de Gümrük Birliği çerçevesinde değerlendirmektedir. Türk Demokrasi Tarihi Sosyal, Ekonomik, Kiiltürel Temeller/ Kemal H. Karpat/AFA Yaytnlan/ 384 s. Kemal H. Karpat, Türkiye Demokrasi Tarihi'nde Türk toplumuTl »K nun değişme sürecini çok yönlü taDtMOKIASI TARIIIİ rihsel, sosyal, ekonomik ve ideolojik kavramlar çerçevesi içinde incelemeye gayret ederek, bu toplumun kendi iç dinamizmine ve diyalektiğine birinci derecede önem vermiş. Başka bir deyimle yazar, Batı'dan ve Doğu'dan belirli modeller seçerek Türkiye'deki gelişmeleri onlara uydurmaktan veya bir modelin kavramlarına göre Türkiye üzerine yorumlar yapmaktan kaçınmış. I ler ne kadar Türkiye Demokrasi Tarihi kavramları metodolojisinde Max Weber, Karl Marx ve diğer birçok sosyal teorisyenin izleri sezilebilirse de, yazar bunların hiçbirini aynen benimsememiş. Tam tersine, yazara göre Türkiye kendine mahsus özel bir değişme ve gelişme yolu izlemektedir. Türk toplumunun tutacağı yolu toplum içinde yaşayan eski ve yeni güçlerin serbest ctkilcşmcsi tayin edecektir. Sağlam bir etkileşme ise ancak dcmokratik bir ortam içinde mümkün olabilir. Esas olarak bu kitap, demokrasinin Türkiye'nin geleceğini tayin edecek ana güç olduğunu savunmaktadır. İlk kez Turkey's Politics adı altında 1959 senesinde Princcton Üniversitesi tarafından yayımlanan bu kitabın az bir zaman içinde birinci baskısı tükenmiş, kitap temcl bir kaynak ve klasik bir yapıt olarak değerini bugünc dek korumuştur. 1967 yılında Türkçe'ye çevrilip yayımlanrruşsa da o yıllarda Türkiye'deki ideolojik kutuplaşma sonucu siyasete bitaraf, objektif olarak bakmak isteyen yazarların ve kitapların akıbetine uğrayarak bcklenilen ilgiyi görmemiştir. Ancak 1970'li yılların sonu ile 1980'lerin başlannda, yeni Türk top lumu gcrçek anlamda sosyokültürel bir değişme ve yenileşme sürecine girdikten sonra, Türkiye Demokrasi Tarihi, Türkiye'de de ders kitabı ve ana kaynak olarak kullanılmaya başlamış, elden ele dolaşır, nadir bulunur bir hale gelmiştir. Bu kitabın devamlı olarak değerini korumasının ana nedeni kitabın esas anlamıyla siyasisosyal ve tarihi bir sentezi başarabilmiş olmasıdır. Yüzyılın En İyi 100 Filmi/ Barry Normatı/ Çevircnler: VehbiSargın Jale Mutlu/AFA Yaytnlan/269 a. "Bu kitapta sunulan, benim beğendiğim ve/veya sevdiğim filmlerin listesidir. Ve/veya diyorum çünkü bazıla rına sevmekten çok hayranlık duyuyorum. Hepsine uygulanan bir ölçüt ise bacaklara, maratoncu bacaklanna sahip olma şartı: Hepsi de zaman sınavından geçmiş. Ve böyle bir ölçüte başvurduğum için son on yıl içinde çevrilmiş birçok filmi liste dışı bıraktım. Bunların zamana dayanma güçleri henüz ispat edilmedi. Her neyse, kitapta, sinemanın ilk yüzyılından benim seçtiğim 100 film yer alıyor. Dokunulmaz bir liste değil bu benim için, hele sizin için hiç değil. Bir süre önce bir Fransız dergisi önde gelen sinemacılardan en beğendikleri on filmi sıralamalarını istemişti. Hepsi uzun uzun düşünerek ve zorlanarak on tane film adı çıkardı. Bir tek Martin Scorsese saymaya başladı ve ancak derginin ısrarıyla 125'te durabildi. Ona hak veriyorum. 232.000 film içinden ya da bunların ne kadannı gördüyseniz onların içinden 100 tanesini seçmek, altından kalkılması zor bir iş. Yapacağınız seçim, o sıradaki ruh haliniz ya da içinde bulunduğunuz koşullar gibi çok değişik faktörlere bağlı ister istemez. Bir on yıl sonra bu kitabı yeniden yazacak olsam bu liste farklı olur, belki de çok farklı. Her şey gibi iyi ve kötü hasat yıllan oluyor ama kimi zaman bir bakıyorsunuz klasik olacak filmler almış yürümüş. Filmlerin olgunlaşması zaman alır... Benim diyeceğim sadece şu ki, şimdilik bu liste benim için yeterli. Beni büyük bir ekran, iyi bir projeksiyon makinesi ve bu filmlerin sağlam kopyalanyla birlikte ıssız bir adaya bırakın, uzun bir süre kurtulmayı düşünmem bile." diyor Barry Norman kitabın arka kapak yazısında. Ağıtlar/ Yaşar Kemal/ Adam Yaytnlan/ 255 s. Anadolu folklor hazinesinin bir parçası olan ağıtlarla Yaşar Kemal 1930'larda ilgilenmeye başlamıştı. 19391942 yıllan arasmda Kemal Sadık Göğceli adında genç bir araştırmacı iken Çukurova yöresinde derlediği 30 ağıt, 1943 yılında Adana Halkevi tarafından yayımlandığı biçimiyle kitabın birinci bölümünde yer alıyor. Yaşar Kemal elinde birkaç kitaplık malzeme daha olmasına karşın, folklor denemelerini uzun yıllar boyunca yayımlamaya fırsat bulamadı. 1979 yılında yeniden ele alınan çalışma, Alpay Kabacalı'nm da katkısıyla yayıma hazır hale geldi ve yeni biçimiyle 70 ağıt daha okura sunulmuş oldu. Yaşar Kemal'in uzun yıllar varlığı bilinen, ancak ortaya çıkması geciken bu folklor çalışması, ağıtlar olgusunu inceleyen önemli bir önsözü de içermektedir. Aynca her ağıtla birlikte sözcük ve deyimlerle ilgili açıklamalar da sunulmuştur. Abidin Dino'nun desenleri ile Yaşar Kemal'in gençlik dönemini anlatan yazısı ise yapıta ayrı bir özellik kazandırıyor. Gökyüzü Mavi Kaldı/ Sabahattin Eyuboğlu Yaşar Kemal/ Adam Yaytnlan/ 416 s. Bir gün Eyuboğlu, "Bak," dedi, "getir bakalım şu yazdıklarımızı." Götürdüm. "Çoğalmış," dedi. "Gel seninle bunu bir seçmeler kitabı yapalım..." Bir süre de kitaplardan seçtik. Derlemenin adı için de, "Öyle antoloji gibi falan bir ad koymayalım," dedi... Aklımıza geldikçe bundan sonra köşeye bir de adlar yazmaya başladık. Işte o yazdığımız bir sürü ad arasından ben "Gökyüzü Mavi Kaldı"yı seçtim. Kuş uçtu yuva kaldı/ Gökyüzü mavi kaldı. (Yaşar Kemal) "Sabahattin Eyuboğlu binlerce yıl önceki Anadolu ile bugün arasındaki sanat köprüsünü derin bir anlayışla kurmasını bilmiştir. Yaşar Kemal'lc halk edebiyatından bir demet yapmaya girişmesi işte bu anlayışın bir sonucudur.. Sabahattin Eyuboğlu'nun anısına bundan güzel bir armağan olamaz." (Azra Erhat) • SAYFA 17
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear