25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

MUZAFFER BUYRUKCU ocukluk, insanın yeryüzüne geldiği gün başlayan, nasıl, nerede, hangi koşulda biteceği kestirilemeyen yaşam öyküsünün birinci bölümüdür. Bu bölümü gençlik, orta yaşlılık, yaşlılık izler ama çocukluk kendi varlığını çağrışımlarla, anımsamalarla, o dönemden kalan ve şimdiki duruma aykırı düşen, saçma sapan görünen bir davranışla sürdürür. Çocukluğun belleklerde apayrı bir yeri vardır. Tanıyarak öğrendiği, deneyerek öğrendiği, ürettiği, kimi edimler sonunda kazandığı değerleri, çarpıcı, akıl dışı görüntülerle donatılmı§ olayları, büinçle ilişki kuramayan küçük bir beynin gösterilerini, sonuna kadar korur. Geçmişe uzanan kapılar açıldığında, onun tertemiz ürünleriyle karşılaşılır. Bugün bireyi sıkıştıran ve çözümü zor bir sorunun tonumları, yanlışlığın, hatanın bilinmediği o yıllarda atılır. Pek çok yazar, çocukluk dönemini (Tolstoy, Gorki) çocukluğu, çocukları başarıyla anlatmışlardır, natta bazıları sadece çocuklarla ilgili öyküler, romanlar, şiirler kaleme almışlar ve ünlenmişlerdir. (Kemalettin Tuğcu, Yalvaç Llral). Benim gibi, öykülerinde ötekilerle birlikte çocuklara da yer veren ama bilinçsiz bir kitle için edebiyat yapılamayacağına inananlar da var. Çünkü çocuk bana göre gerçek gibi kaygan, değişkendir. Bir saniyesi bir saniyesine, bir sözü bir sözüne uymaz. Boyuna o andan öbür ana sıçrayan, oralarda izler bırakan ama sürekliliği sağlayamayan bir çekirgedir. Ancalc onun çizdiği zikzaklar, uyumsuzluklar, dengesizlikler gözlenir, saptananlar biriktirilir, biriktirilcnler bir malzemeye dönüştürülür. Bu malzemeyi çok iyi değerlendirmesini bilen Şiir Erkök Yılmaz'ın Abdullah'ın Ablası'ndan söz etmek istiyoruz ama bazı genç okurların onun adını ilk kcz duyacaklarını düşünerek Şiir Erkök Yılmaz'ı tanıtma girişiminde bulunacağım öncc Ç Abdullah'ın Ablası "Abdullah'ın Ablası" sürükleyici, besleyici, doyurucu, gösterici, uyarıcı, sarıp sarmalayıcı bir öykü. Bu yapıtında Şiir Erkök Yılmaz, kapıcının oğlu yedi yaşındaki Abdullah'la Abdullah'ın kimbilir niçin karasını taktığı, bağlandığı.akciğerlerinin yerine koyduğu kat malıklerinden birisinin üniversite öğrencisi kızının arasındaki duygusal ilişkiyi değil ilişki karşılıklı alışverişlerle doğar bir hoşlanmayı ya da çocuk açısından bir sığınmayı kurcalıyor. sinin iceriği, eşsiz bir gözlem gücüyle, eşsiz saptamalarla yoğrulmuştu. Öyküyü sürükleyen merak, entrika, konu birlikteliğine yardımcı olan diyaloglar, edebiyat dışındaki hızh akıştan edebiyatın içinc ustalıkla yerleştirilmişti. Yadırgatıcı, yapay, uydurulmu^ değildi; o diyaloglar, öyküdeki gizli ve açık devingenliği sürekli hale getiren bütün tepkileri, bütün sertlikleri, bütün yumuşaklıkları, bütün olumsuzlukları birbirileriyle kaynaştırarak merkezdeki havuzlara doğru akıtıyordu. Benim tekrar tekrar okuduğum öykülerdi bunlar. Benim gibi insandaki hiç eskimeyenlerin, hiç tükenmeyenlerin, bütün çağlarda varlığını sürdürecek boyuttaki gerçeklerin ardından koşan ve yakaladıklarını o anda sanatlaştıran arkadaşlarımı, söz gelimi Cemal Süreya'yı, Sait Maden'i, Necdet Ökmen'i, Halil îbrahim Bahar'ı gönendirmisti. Ama Hop Eden Şey'in Lizde uyandırdığı güzellikleri, başka yazarlarda, eleştirmenlerde göremedik. Öyle bir kitabın yayımlandığından bile haberleri yoktu. "O da kim?" diyorlardı. llgisizliklerine içerliyordum. Oysa okusalardı, Şiir Erkök Yılmaz'ın klasik ile modern yapıların birleştirilmesinden oluşan bir öyküyle başlarını döndürüreceğini anlayacaklardı. Derken, Cemal Süreya'nın da iki kitabının arka arkaya yayımlandığı (Enis Batur yönetiyordu) Dönemli Yayıncılık, Şiir Erkök Yılmaz'ın Uyuyamamak kitabıyla renklendirdi vitrinleri. Güncelin kuşatması altında tedirginlikten tedirginliğe itilen ya da tedirginliğe bulaşmamak için küçük şakalara gülümseten atraksiyonlara sığınanlar, güneşli ve neşeli bölümlerden erinç devşirenler, sahnedeydi. Evet, kişiler Hop Eden Şey'deki gibi sahiciydi. Üzaydan geimemişlerdi. Bu topraklarda çile çekenlerdendi. Bizim gibi konuşuyor, bizim gibi oturup kalkıyor, bizim gibi giyiniyor, yemek yiyor, çalışıyor, düşünüyorîardı; arkadaş arıyorlardı, dost arıyorlardı, sevgi arıyorlardı, aradıklarına kavuşunca da bir daha onları bırakmıyorlardı; bir dil, bir davranış sürçmesi yüzünden ilişkilerinde açılan gedikleri birbirinden aldıkları bir sözle, bir bakışla, bir dokunmayla kapatıyorlardı. Uyuyamamak'ın 'Başımın Ağrısı'nda, çocuklarını çok seven, onun üstüne titreyen, titrerken de bunaltacak bir hava estiren anne, baba, kız üçlüsünün sorunları irdeleniyordu. Ya ötekilerde nelcr irdeleniyordu? Bu özetten sonra şimdi de Şiir Erkök Yılmaz'ın Yapı Kredi Yayınlan'ndan çıkan Abdullah'ın Ablası kitabına gelmek istivorum. Abdullah'ın Ablası, benim öykülerim gibi uzun bir öykü ama can sıkıcı, yandım Allah' dedirtici değil, tam tersi, sürükleyici, besleyici, doyurucu, gösterici, uyarıcı, sarıp sarmalayıcıydı. Bu yapıtında Şiir Erkök Yılmaz, kapıcının oğlu yedi yaşındaki Abdullah'la Abdullah'ın kimbilir niçin kafasını taktığı, bağlandığı, akciğerlerinin yerine koyduğu kat maliklerinden birisinin üniversite öğrencisi kızının arasındaki duygusal ilişkiyi değil ilişki karşılıklı alışverişlerle do Şiir Erkök Yılmaz dan bir uzun öykü ğar bir hoşlanmayı ya da çocuk açısından bir sığınmayı kurcalıyordu. Adını bilmediğimiz ve hiç öğrenemeyeceğimiz 'abla'ya tutkundu Âbdullah; annesinin, babasının, kardeşinin, arkadaşlarının ötesindeki bir çekim alanıydı 'abla'. Onlardan çok yukarlarda bir varlıktı. Âbdullah küçük yasamındaki her şeyi 'abla'ya göre ayarlıyordu... 'Abla'yı her gün değil, her an görmeli, konuşmalı, soru sormalıydı, 'abla'da ona soru yöneltmeli, saçlarını okşamalı, ilgilenmeliydi. Tek dileği buydu. Onunla karşılaşmadığı gün üzüntülerin, öfltelerin arasında debeleniyordu; dünyası kararıyordu, annesi, babası, kardeşi, arkadasları soğulc birer yabancıydı ama karşılaşınca ve 'abla'sı yanına sokulunca mutluluktan havalara uçuyordu, annesine, babasına, arkadaşlarına coşkuyla yaklaşıyordu, sevgi gösterisinde bulunuyordu. Biz, büyükler için de aynı şey gecerli değil midir? Bu, aynca çok insancıl bir tutum sayılmaz mı? Şiir Erkök Yılmaz, az yazan ama öz yazan üstün nitelikli bir sanatçıdır. Birinci kitabı Hop Eden Şey 1978 yılında yayımlanmıştır. Hop Eden Şey'deki öyküleri okurken çok heyecanlandım, çok sevindim. Heyecanlanmam, sevinmem kendimce haklı bir nedene dayanıyo.rdu çünkü. Gerçeklik adına gcrçekliği çarpıtanların, yozlaştıranların, daha da ilcri giderek söyleyeyim gerçekliğe ihanet edenlerin, yaşanmışlığı yadsıyan örnekleri, dergilerde boy gösteriyordu o sırada ve gazetelerde, yayınevlerinde köşe başlarını tutanlar kendi anlayışlarına, dünya görüşlerine uyan bu 'içi boş' edebiyatı, yapılması gereken bir edebiyat olarak savunuyorlardı. Bir kaos, oir karmaşa, ortalığı toza dumana katıyordu. Işte Şiir Erkök Yılmaz'ın Hop Eden Şey'i, bu zevzekliği d u r d u r m a k istercesine bomba gıbi düşmüştü yayın yaşamına. Eli yüzü düzgün öykülerdi. Ne dediğinı niçin dediğini, neyi anlatmayı amaçladığını biliyordu. Zihinleri bulandırmıyor, duygu sistemini allak bullak etmiyor, karalarda 'bu neyi iletiyor bize? sorusunu yaratmıyordu. Yuzeydeymiş gibi görünen ama derinlikleri olan, insanı alıp yaşamın çeşitli odaklarına götürürken küçük şok'larla şaşırtan, şaşırtırken de kaynaklardan dışanya taşan tadları cömertçe sunan, okuru çeşitli eylem alanlarında devindircn öykülerdi. Bütünüyle, gerçeğin her noktasından ilginç,..taze, kanlı canlı sesler getiriyordu. Öykülerdeki kişilerin çoğu genç kızlar, üniversite öğrencileri, delikaniılar, evli, çoluk çocuk sahibi kadınlar, nişanlılardı. HepCUMHURİYET KİTAP SAYI 372 Heyecanlandıran bykıder Şiir Erkök Yılmaz, Abdullah'ın Ablası bir yazar olarak yaklaşmıyor da bir 'abla' gibi içtenlikle, sevecenlikle yaklaşıvordu. Ve kılı kırk yaran bir dikkatfe inceliyor, onu anlamaya çalışıyordu. Anladıklarını da gidişini, gelişini, isteklerini, aklından geçirdiklerini, edimlerini, yüreğinin açdıp kapanmasını, videoya aldığı bir rilm aracılığıyla yansıtıyor gibiydi. Bu yansıtılanlar ilerde, belki de bizimle birlikte aynı işyerinde çalışacak olan bir bireyin altyaısını oluşturuyordu. O yapıryn içinde ıskançlıklar, küçük görmeler, çekememezlikler , acılar, hüzünler, ağfamalar, saldırılar, abartmalar, yalanlar, iftiralar, savunmalar vardı. Âbdullah, 'abla'nın nişanlandığını öğrenince yıkılıyor, ölmek istiyordu. Ama durup dururken ölemezdi ki... bir şey bulmalıydı. O sırada boğmacadan yorgan döşek yatan arkadaşı Erol'u kucaklıyordu. "...kırmızı bir yüzle uyuklayan, ara sıra boğulur gibi öksüren oğlanın yanına sokuldu. Ağzından, gözünden, yanaklarından öptü, öptü, öptü./ Âbdullah yatağa girdi. Yorganı başına çekip sarsıla sarsıla öksürdü./ Yedi numaralara haber versek dedi anası. Bu ece veremeyiz. Nişanlanıyorlar. Abullah'ın öksürükleri arttı,/ Âbdullah iki gün yataktan çıkmadı. Öliimii bekledi. Nişan artığı pasta ve bisküvilere elini bile sürmedi. tnledi, uyudu, sustu, daldı, su istedi, gözlerini tavana dikti ama ölmedi." Doktor.da bir şeyi o.lmadığını söylcyincc "Olüyorum. Olüyorum. Kimse anlamıyor diye ağladı./ Anne dedi ablaya duyurdunuz mu hastalığımı? Bilmem dedi anası, niye sordun? Hiiç dedi Âbdullah, öyle." Böyle bir iki 'ölüm oyunu' daha sahneye konuyordu ve Abdullah'ın tertemiz evrenindeki karmaşanın sınırları genişliyordu. Bunların dışında ilk okuia yazdırılması başlı başına bir olaydı ve kitabın en sık dokulu, en etkili, en zengin bölümüydü...okul yaşa mı da, hele kızlarla aralarında olup bitenler, 'kız'ların yeni yeni farkedilmeleri ve sergilenen hırçınlıklar, kavgalar, kıskançlıklar hayranlık uyandıran bir biçimde yazılmıştı. Bana, Kafka'nın Amerika romanındaki parkı, o görkemli, akılları durduran ortamı anımsatmıştı. Kitapta Âbdullah başrolde olmasına karşın annesiyle babasının ilişkileri, babasının apartman sakinle nüm oyunu E 5 kaygılar, ayrıntıyla belirtilmiştir. Abdullah'ın Ablası nı herkes okumalı vc Şiir Erkök Yılmaz'ın çok değerli, çok yetenekli bir yazar olduğunu anlamalı. Abdullah'ın Ablası/ Uzun öykü/ Şiir Erkök Yrlnıaz/ Yapı Kredi Yayınları/ 107 s. SAYFA 13 rince kovulacağı söylentisi, korkular,
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear