05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Sanatsosyolojifelsefesiyaset çerçevesi içinde üretilcn sorunsallar, Ali Akay'ın "Kıvrımlar" kitabının içeriğini belirliyor. Kitap ilk bakışta altı yıllık bir zaman diliminde yazılmış sanat yazılarının derlemesi gibi görülse de, aslında bir "macera kitabı" nitelcndirilmesi daha uygun olabilir. Çünkü, "Kıvrımlar'"n hareket alanını kapsayan disiplinler arasında çok siKi bir ilişki hedeflenmiş ve bu hedefc ilerleyiş sırasında; sosyologların, sanatçıların, relserecilerin ortak çalışmaları öngörülmüş. EMRE ZEYTİNOĞLU 'Kîvrımlar" ya da... Ali Akay'ın bir kristal yapı olarak portresi bilmiştir. Gerçekleştirdiği sergilerde ise, sürekli biçimde (yine) kolektif çahşmanın sonuçları üzerinde durmuştur. Doğallıkla Ali Akay'ın sergileri, kolektif anlayışın çok ötesinde kimi mesajlar da vermcktedir. Ona göre: "Biçim ve zevk almanın birlikte ele alındığı bir sanat tarihi anlayışının göstermiş olduğu sanat eseriyle haşır neşir değiliz. Biçim ve soru sorma sanatı, biçim ve anlatı arasındaki ilişki bizim kafalarımızı meşgul etmeye başladı. Sanatçının çileci bir çalışmayla dönemine gösterdiği reaksiyondan çok, giinümiiz sanatçısı, belki de, duyumsal ve sosyolojik tepkilerini bilinçdışından gelen ögelerle birleştirerek; görsel olarak eserini sunuyor, çağdaş sanatın duyumsal tatmini sanat eserine belli bir özerk anlayışı verirken aynı zamanda giinümiiziin sanat anlayışı koşullarında, eserin temel görüntüsüniin kendi anlamı içinde kıvrılmasını sağlamaktır. Alban Berg'in bir sözünü hatırlarsak, ana çatı içinde kıvrımlar artık görünür olmaktan neredeyse çıkmıştır. Parça parça bir anlayışın ortaya çıkmasıyla bazı parçalar görünür, bazı parçalar ise görünür olmaktan çıkmıştır. Bu parçalar arasındaki bütünlük görüntüsünü oluşturan zamk ise kendi nesnellik kısmını hissedilir olmaktan çıkarmıştır. O haldc eserin tiimünü anlamak imkanı kalmamış mıdır? Tabii ki, 'hayır' demek gerektiren, burada 'belki' de diyebilmemiz, eserin anlaşılır bir nesne olarak mutlaklığından feragat etmek zorunda olduğu durumunu karşımıza çıkarır." (Kıvrımlar, s. 13) Yukarda belirtilen görüşler doörultusunda ve kolektif çalışmadan vazgeçmeksizin, Ali Akay'ın vurguladığı "salt estctik"ten vazgeçme ve "antiestetik" olguyu sorunsallaştırma eylemi, onun küratörlük girişimlerinde de ortaya ç ı k m ak t a d ı r. One sürdüğü içeriklerin.'bi 1 990 yılından bu yana, Türkiye'de yeni bir sanat söyleminin geliştiğini vurgulayan Ali Akay, sözü edilen döncmin öndc gelen isimlerindcn biri olarak tanındı. Sanat vc sosyoloji arasındaki ilişkiyi sürckli gündemdc tutan, yapısalcılık sonrası ve yapıbozum bağlamında bir yaklaşımı işaret eden Akay, aynı zamanda siyasetlc kurduğu bağı da sanat alanına monte etti. Işte, sanatsosyolojifclsefesiyasct çcrçcvcsi içinde üretilen sorunsallar, Kıvrımlar kitabının içeriğini belirlemiştir. Bu kitap ilk bakışta (yaklaşık) altı yılliK bir zaman diliminde yazılmış sanat yazılarının derlemesi gibi görülse de, aslında bir "macera kitabı" nitelcndirilmesi daha uygundur kanısındayım. Çünkü, Kıvrımlar'ın hareket alanını kapsayan disiplinler arasında çok sıkı bir ilişki hedeflenmiş ve bu hedefe ilerleyiş sırasında; sosyologların, sanatçıların, felsefccilerin ortak çalışmaları öngörülmüştür. Ali Akay sözünü ettiğim ortaklığı (önsözde) şöyle açıklamaktadır: "Herkes de, zannediyorum birbirinden etkilendi. Bu sembiyoz hali, aslında bir sanatfelsefe ve sosyolojinin oluş halidir demenin çok yanlış olamayacağını sanıyorum. Ben onlardan onlar benden etkilendi belki de. Ama etkileşim halleri olduğunu yadsıyamayacağım." Gcrçekten de, böyle bir ortaklığın yaşama geçirilebilmesi, ardından da uygulamaların yazıya dökülmesi "maceralı bir yolculuk"tur. Üstelik, özellikle sanat ortamının "tek başına'lığı scçmiş tavrı karşısında, kolcktif bir çalışmayı dcnemeye kalkışmak, aynı zamanda şaşırtıcıdır da... Oysa; Ali Akay hem sanatçıların, sosyologların, felsefecilcrin cfüşüncelerini yorumlamış, hem de kendi düşüncelerini onlara (etkili biçimde) aktarmayı başarabilmiştir. Eğer, kitapta toplanmış yazıları (yalnızca) bir "çahşma masası' ürünü olarak görürsek, onları tam anlamıyla algıJayabilmemiz zorlaşabilir. Bu yazıların hiçbiri, zihinde tasarlanmış ama uygulaması bir başka güne kalmış çalışmaların ardından doğmamıştır. Orneğin, Ali Akay'ın sosyolojiye yaklaşımında "sezgisel bakış"ın önemi büyüktür ve o sezgisellik ancak sanatçı perspektili ile yakalanabilir. Bu yüzden Akay, yine macera filmlerinde rastlanabilen bir davranışla, doğrudan sanatla ilgilenmekten (tehlikelere rağmen, keşfedilmcsi gerekeni bizzat yaşayarak ve hcr küçük kıvrımını ayrı ayrı hissederek, hedefe ilerleyen bir gazeteci halinde) kaçınmamış, araştırmalarını sergiler açmaya dek vardıra limsel yanı ile (daha çok sanatçıya ait olan) sezgisel vanı çatışmakta ve yapıtların sosyolojik, siyasitarihsel boyutları ön plana çıkmaktadır. I'elsefe ve sosyoloji alanının sanat ile kesi^tiği "Istanbul Sergisi", "DevletSefalet!jiddct/ Küreselleşme", "Azınlık" sergileri ile (danışmanlıklarını yaptığı) "Genç Etkinlik 1/Sınırlar ve ütesi", "Genç Etkinlik 2/ Yersiz Yurdsuzlaşma" ve "Oteki" nrojeleri, hep aynı birleşimin ürünleridir. Sözü edilen sergilerin en önemli yanı (kanımca), hem serginin geneli, hem de sergide yer alan yapıtlar üzerine Ali Akay'ın yazdıklarıdır. Bu yazılar kesinlikle, o sanat yapıtına (ya da sergiye) karşıdan bakışın yorumları ve çözüm ipuçları değildir. Yazılardaki (asıl) önemli yan; yazar ile sanatçının ortak çalışmasının sonuçlarıdır. Yani, yazar sanatçının düşüncelerini alarak, onları kendi diline çevirmiş ve ortaya karşılıklı bir "anlamlandırma" çıkmıştır. O halde ne yazarın, ne de sanatçının özncsi kalmıştır. Ozne artık, yazı ve sanat yapıtı üzerinde "tiranlık ' gücünü kaybetmiş, eylem belirginlcşmiştir. Ali Akay (yazılarının yanı sıra), kendi sanat yapıtlarmda da aynı eylemi gerçekleştirme amacındadır. Yapıtların (en az) iki kişi tarafından oluşturulması ve yapıtlar hakkında düzenlenen metnin (yine) iki kişi tarafından yazılması, "özne"nin eyleme dönüşmesinin vurgulanmasıdır. Işte bu karşılıklı düşünce uzlaşması ya da çatışması, benzer olduğu kadar, benzemez parçaların da aynı yazı/yapıt içinde yer alabilmesini sağlamaktadır. Ali Akay, daha Kıvrımlar'ın ilk cümlesinde bu durumu açıklamıştır: "Küçük parçaları kıvıra kıvıra, birbirine ekleyerek ortaya çıkarılan bir iş parçaların eklemlenmesinden olduğu kadar, parçanın başka bir parçaya uzantısının sağlanmasından oluşmaktadır." Birbirleriyle uzlaşan ve (aynı zamanda) çatışabilen parçaların doğurduğu "bütünlük" /buna "ayrışıklıkfarın bütünü" demek daha doğru olacaktır), Ali Akay'ın küratörlüğünü üstlendiği sergilerdc ve kendi yapıtlarmda görüldüğü gibi, Kıvrımlar'ın yapısında da görülmektedir. Her yazı, sanatçının bakış açısını temel olanak almakta ve böylece artatda dizilcn yazılar, ayrı görüşler üzerine temellendirilmektedir. Daha açık bir söyleyişle; her bir yazı kendi tekilliğini taşımaktadır. Ama diğer yandan da, her bir yazının diğerleriyle kcsişmc noktalarının olduğu ihtimali hiç gözden uzak tutulmamaktadır. Yazar, durumu (kitabın 14. sayfasında) şu cümlelerle açıklamaktadır: "Kıvrımlar birbiri ardına zincirlenen yazıların birleştirilmesinden oluşuyor. Ancak bu yazıların birbirleriyle ilişkilerinin güncel veya geçmiş olmasından çok epistomolojik bir birlikteliğinden söz etmek gerekecek. Kıvrımlar bu açıdan bakıldığında birbirlerinde kendi uzantılarını bulabilecek, kesişçn bir dizi makaleden oluşmaktadır./ ... Tekil yazılar aralarında belli bir ayrımı ve ayrışıklığı sergileyebilir; ancak bu, iki mümkün bakış açısını göstermekten öteye gitmeyecektir. Bu açıdan da uyumsuzluğu sağlamak yerine, Leibniz'in 'önceden gerçekleştirilmiş uyum' dediği şeye Denzer bir konuma bürünecektir. Tüm tekilliklerin zincirleme bir şekilde, kendi ayrışıklıkları içinde bir uyumçeliskisi ortaya koydukları vakit, Kıvrımlar ortaya çıkmış olacaktır. Kenarlarda kalan ve ayrışık parçaların zamkını oluşturan ögelerin bitmemişliği bu kıvrımları mümkün kılmakta ve aralarındaki ortak mümkünlüğü meydana getirmektedir Zaten sadece kıvrımların olduğu yerde ayrışıklıkların birlikteliğinden bahsedebiliriz." Anlaşılıyor ki; K İ T A P S AY I 366 Uzlaşma ve çatışma ALİ AKAY Özgeçmiş: Ali Akay, Paris'te Sosyoloji, Felsefe ve Siyaset Bilimi okudu. "Türklerde Devletçi tktidarın Oluşumu" adlı tezini 1986 yılında savundu. Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesidir. Çeşitli dergilerde sanatsosyoloji ve felsefe malkalelcri yayımlamıştır. Çevirileri: Gilles DeleuzeFelix Guattari, Kapitalizm ve Şizofrcni 1 (Göçebebilimi Incelemesi: Savaş Makinesi), Bağlam Yayınları, 1990 Gilles DeleuzeFclix Guattari, Kapitalizm ve Şizofreni 2 (Kapma Aygıtı), Bağlam Yayınları, 1990 Gilles DeleuzeClaire Parnet, Diyaloglar, Bağlam Yayınları, 1993 Felix Guattari, Üç Ekoloji, Hil Yayınları, 1990 Sergileri: Pisuarın Bir Dekonstrüksiyonu (Emre Zeytinoğlu ile), Istanbul Urart Galeri, 1994 Kesişen Coğrafyalar/Carte Colo Poste F.critale (Müşerref Zeytinoğlu ile), Gallery UjlakBudapeşte, 1995 Küratörlüğünü Üstlendiği Sergiler: Kürescllcşme/DevletSefaletŞiddet, Islanbul, 1995 A/mlık, Magosa, 1996 Sezgisel Bakış Kitapları: Konumlar, Bağlam Yayınları, 1991 Tekil Düşünce, AFA Yayınları, 1991 Pisuarın Bir Dekonstrüksiyonu (Emre Zeytinoğlu ile), Urart, 1994 Michel I'oucault, îktidar ve Direnme Odakları, Bağlam Yayınları, 1995 Istanbul'da Rock Havatı (Derya Fırat, Mehmet Kutlukan, Pınar Göktürk ile), Bağlam Yayınları,..1995 Eleştiri ve Eleştiri Kuramı Ustüne Söylemler (Yayına hazırlayan: Mehmet Rifat), Düzlem Yayınları, 1996 SAYFA 10 C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear