Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Hilmi Yavuz; çöl'ün anlamsız hüznünü Sözleştiriyor. Onda çöl; çölde çöl, çöldc "yitik oğul" olmaktır; çöl boşluğunda korku duymaktır; "sarışın çöl lalesi"ni ay gibi elinde tutmaktır; varlık ne ise çöl odur; "varoluşun yavaş yavaş kendine gömülmesi çöl"ledir; çöl, şiirin içindekidir; çöl saydamdır, "imâ"dır; çöl (şairin) süslü varoluşudur; Hilmi Yavuz hcm çöldür, hem deşti fenâ (dünya)dır. ADNAN BİNYAZAR dalct Ağaoğlu bcllck gclgitleri arasında dilsiz iken hastane koridorlarında her birimiz ayrı bir duygu savrukluğu içindeydik. Tam o sırada Hilmi Yavuz elindeki zarfı bana uzatjyor. Biliyorum, zarfın içinde Çöl Şiirleri var. Ertcsi gün } lilnıi Bodrum'a gidccck, bir iki gün sonra da ben Berlin'e uçacağım. Kitabı nasıl bulduğunu bir mektupla bana yaz, diyor Hilmi. Adalet'in o andaki dilsiz variığını düşüncrek "çöl" kavramırun bende çağrıştırdığı anlamlara dahyorum. Sanki, Hilmi Yavuz, kitabı nasıl bulduğunu bir mektupla bana yaz, demiyor da, "lşte benim çöl'üm!" diye bir içdil kullanıvor. A Hilmi Yavuz Hilmi Yavuz dan "Çöl Şiirleri" aökkubbesi duygularla Hilmi Yavuz'un Çöl Şiirleri'ne sığındım. "Çöl", benim için bir soyutlamaydı, simgeydi. iir kitaplarına iyi bulunmuş ar, içeriğin duygu anahtandır. Özellikle Hilmi Yavuz'un şiirleri böyle duygu içerikli adlarla sunulınuştur. ürnefiin adını duyar duymaz. Yaz Şiirleri'yle güneşin parıl parıl kıldığı bir yeryüzü yaz'ı düşünmüşsem, Gizemli Şiirler beni bir dervişin gizemli (mistik) dünyasına sokmuştur. Doğu Şiirleri, o toprakların, gizine erilmez, o ölçiide de gerçekçi görkemiyle donanmıştır. Zaman Şiirleri'yle gene bir dervişin postuna bü ü üü hüznünün J tiyanlıkta Allah'ın üç olduguna baba/oğul/kutsal ruh inanma; Tesniye (ikilenen, ikileşen); Tevhid (bir ktlma, Tann'nın birliğine inanma). Bunlar kavramların sözlük anlamları. Oysa I lilmi Yavuz'un şiiri, sözcüğün anlamının anlamını düşündürür. Sözcügü bu boyutta kavrayamayana kapalıdır Hilmi'nin şiiri. Orne^in 'mâsivâ'yı kullanmışsa onu "Allah'tan başka bütün \iirlıklar" olarak karşılayamazsınız. Sözcük, başlangıcının, çagdaş anlam alanlarının, günümüze aktarılmasıyla lcazandıöı anlamın boyutlarıyla algılanmalıdır. Bu, sözcüğün yalnızca anlamını değil, kültürünü kavramaya bağlı bir olgudur. Hilmi Yavuz, şiirini, sözcüklerin gelmiş geçmiş duygu tarihi üzerine kuruyor. Şiiri, bir çıkış'tan bitiş'e ilerleyen ça Son yıllarda, kitap gönderen dostlarıma görüşlerimi genelliklc mektupla bildiriyorum. Neuensc, kitap doğrudan bana yazılmış gibi tuhaf duygulara kapıldığım oluyor. Şöyle de düşünüyorum: Mektup yazmak yalnızca benim anlatımsal özgürlüğüm olmuyor; bana, ancak karşımdaki kişiye aktarılabilecek duygulara değinme olanağı da veriyor. Bu mcktuplara çogunlukla yanıt almadığım, kimi görüşlerimden dolayı ters yüz edildiğim dc olmuyor değil; gene de mektup yazmak benim için bir çıkış yolu. Hilmi'yle ilişkilerimiz böyle değil. Hilmi'nin şiirleri üzerine çok yazı yazdım. Arada yazıştığımız da olmuştur. Hilmi'nin şiirlcrini okuduğumda, içim şiirlerle donanır. Vardığım yargılarda, yaptığım yorumlarda sınava girmiş öğrencilerin korkusunu yaşarım. Hilmi'nin şiirinde bir giz vardır; kapısı sımsıkı kapahdır bu şiirin. C)n kez, yirmi kez okumazsanız, dizeler üzerinde bir bir durmazsanız, o kapı aralanacağına, yüzünüzc daha sıkı kapanabilir. Kendini kolay ele vermez Hilmi Yavuz'un şiiri. Onun için, "tşte benim çöl'iim!" çağnşımı, o sımsıkı kapının aralanması gibi geliyor bana. Gerçekte, "çöl" ile "şiir" bağdasımını düşünürken, ben de Adalet Ağaoğlu'nun bcllck gelgitlerine bir kum taneciğinin canlanması umuduyla bakıyor, kendi çöl'üme dahyorum. Hilmi ile ben, Adalet'in kıpırdavan dudaklannın verdiği uınutlarla başka bir iççöl yaşıyorduk. Hilmi, o daralmıs göz kaslarının arasından sızan ışıklarla "sanki gitmiyor gibiyiz, giderken..." diye mınldanıyor, kendi çölsü boşluğıında yürüyordu. Daha kitabı okumadan, bir şeylcrimizi çöl'de yitirmiş olmanın acısı yüreğime saplanmıştı. Salt "çöl" kavramı, uzamda varolan, aynı biçimde yok da olan bir varlık arayışının çağrışımlarını yaratıyordu. 1 lilmi'nin şiriini düzcnli izlediğim için, "çöl" kavramıyla nereyc varılabüeceğini az çok kestirebiliyordum. O anda ikimizin yüreği de yaşamı bir çöl boşluğunda dönen Adalet'in karanlığındaydı. Adalet'in yaşam çöliine damlayacak can yağmurunu düşleyerek hastaneden ayrılıp "sefih" lstanbul'un sokaklarına daldık. Kendimi eve attığımda, bu CUMHURİYET KİTAP SAYI 344 "iştebenknçol'üm!" yazısal serüvenin lcünhüne (özüne) ermişimdir. Ayna Şiirleri ise, benim için, Hilmi Dede Baba'nın "Tuttum aynayı yüzüme/ Ali göründü gözüme"dir. Ayna yansıyan ve yansıtandır; insan da odur. Ayna, yüz'ün en yakınlığını da, en uzaklığını da yansıtır. tnsan, embryo'dan en görkemli biitünlüğüne değin aynanın içindedir. Ayna, bu kavramsal uzamıyla gerçektir de, soyutlamadır da, düşlemdir de. Bu bağlamda varlığımız da yokluğumuz da yansımalardan başka bir şey de^ildir. Hilmi Yavuz'un şiirindcki yansımalar, Mesleki'nin "ülüm yavasça yavaşça" diye algıladığı, Bedredain Üzerine Şiirler'de geçen "Olüm yok hükmiinuedir" ile "Olüm, uysal bir mesnevî gibi/ aktı gider, döne döne" dizelerinin çağrıştırdığı varlık/yokluk ikileminin sessizlik gibi sessiz soluklanışıdır. Gerçekte, şiir olan hcr şey "sessizliğin sesi" oluşuyla anlam kazanmıvor mu? 1 lilmi Yavuz, şiirlerini bu sessizliğe ermiş ses'le yazıyor. Bu sesi Hilmi, "sözcüklcri harfîerinden daha az" bir dille, imKelcmde sonsuzluk düşüncesini kurgulayan sözeükler uyıışumu ile buluyor: "içinde giilün yuduğu Söz'le", "sonunda güneş öldü, Söz her şeyle örüldü" dediği anlamlar dizgesiyle; giderek nıazmunlaşan söz örgüsüyle, "ne Söz'iim ben, ne Dil'im" dediği sözsüzliik ve dilsizlikle... Bu söz, anlamda anlam olabilecek anlatısal bir katmanla anlamötesi bir şiir dilinin yaratıcısı oluyor: "bu nc tutkun gecedir, hüzünle beni, beni öl!.." Bir doğum gününde Hilmi Yavuz'un 1 lilmi Yavuz'a armağan ettiği Çöl Şiirleri üç bölümden oluşuyor: İeslis (Hıris rünmüş, Söylen Şiirleri'yle de dil'in, o ğötesi insanla çağdaş insanın; güncel insanın; insan'ın; dahası, kendi olan ve hüzünle sarmalanmış bir çöl kulunun serüvenleriyle dallanır. Hilmi'de çöl simge olduğu ölçüde, içteki uzam, çarmıhlara gerip Isa'yı "yitik oğul" eden, ihanetle karşılaştıran, korkular yaratarak ezen, bcdenin hem nedeni hem varlığı olan, "saydam", "imâ", "varoluş", çölün içinde çöl bir boşluk duygusu; "imâ "sıyla, "varoluş"uyla insana kendi çölünü duyumsatan bir tevhid, bütün varhkları Bir'e indirgeyen birlik düşüncesidir. Çöl varoluştur, yokluğu simgeleyen soyutlamadır. Varolusu duyumsatan, kişiyi dilsiz kılan şiirsel bir anlatıdır Çöl Şiirleri; yaratan, yaratana yakın da uzak da duran bir karmaşa; öylesine de yalın! böyle bir yargı. Bence bunlara dayanmıyor Hilmi Yavuz; çöl'ün anlamsız hüznünü Sözleştiriyor. Onda çöl; çöldc çöl, çölde "yitik oğul" olmaktır; çöl boşluğunda korku duymaktır; "sarışın çöllaIesi"ni ay gibi elinde tutmaktır; varhk ne ise çöl odur; "varoluşun yavaş yavaş kendine gömülmesi çörledir; çöl, şiirin içindekidir; çöl saydamdır, "imâ"dır; çöl (şairin) süslü varoluşudur; Hilmi Yavuz hem çöldür, hem deşti fenâ (dünya)dır; gövdc, çölde yalanan acı tuzdur; çölleşen arzu kıışu (mürgi hcvâ) durmayıp döner; çarmıha gerilen (Isa), her vahada bir çöl kokusudur; çöl, çöle kavuşandır; çöl bir öyküdür; çöl baştan başa varoluştur; o, çölde sudur; (biz) "çölde belki de yokluğun evi"yiz; çöl, ötesinde var olanları düşündürendir; herkes kendi çölünde yürür; çöl çocukluktur, ergenliktir; biz kendi çölümüzdük, çölümüzüz... Çöl, Hilmi Yavuz hüznünün gökkubbesidir! Tek bir tanımla 1 lilmi Yavuz'un o çölsel hüznü (kırıklıkları, yitirişleri, aşkfarı, aşk yorgunlukları, sonsuzdan sonsuz sevdaları...) anlatılabilir mir1.. Şiir olan ne anlatdır ki, bu anlatılsın!.. Hilmi Yavuz'un her şiiri bir giz'le örtünür. Hangi gizemin gizi çözülmüş ki Hilmi Yavuz'un şirünin gizi çözülsün! Çöl Şiirleri de şu anlatılardaki gizleriyle örtünüyorlar sanki: ay, kurumu}, elimdeydi, sarıpn çöllalcsi, dılım kum... ıhancl acıttı ajUımt, Efendimiz, bu yolu çarmıhlara bata çtka yürudüğüm yeter! hiçbir jij varmii ya da yokmuş gibi durmuyor! sanki gitmiyor gibiyiz, giderken... varoluş yavaj yavaş gamülür kendine... ve sahibi oluyor er geç, pırtn ıssızltğı geçerken... Her seyin kılide, bir kilıde dönüştiig'u günlerde; herkesin bana bir eşya gibi baktığı günlerde; Kitab'ımt Yalnızltğa indirdig'im günlerde; nehirlerin bir testiye ukısıp kaldıgı günlerde; kilitle beni, şiirin içindeki çöle kilitle! ve yüzümüzde hangi aynanın izi kaldı, yurtsuzdun aşklarda, aşklar da yurtsuz; gö'vden çölde yaladığın acı tuz... söyleyin, ben yüzümle kinıın yiizü gibiyim? kumlann, kumlarm, her birine o sonsuz yazıyı nasılyazdın? nasıl sıgaırdın o Kitab't hem kalbe, hem zeytine, ckmefcc? "çöl" denilen o öyküyü yazmak için konusurk.cn sustum içimdeki türküyü... kum kendi Zamamnı akıyor simdi. i. Sözün tekllgt Dünyası kendindendır şairin, dünyası kendisidir. Şair, sözle kurduğu; karmaşası, dinginliğiyle söz evreninin yaratıcısıdır; "padişahi mülki sühan", "sühanâferîn" (söz yaratanldır; "ene'l hakk"ı varoluş kılmış bir "ene'l mâsivâ"dır; "ene'l ins"tir. Çöl Şiirleri, hak,k'ın, mâsivâ'nın, Söz'ün tekliğidir. Üçlii (tcslis)'den Ikili (tesniye) ye, tkili'den tekvarlık (tevhid)'a; "ene'l mâsivâ"ya, "ene'l ins"e dönüşmenin Söz aşamasıdır. Çöl Şiirleri bir bakıma "ene'l söz"dür. Bu Söz ülkesinde kimsenin çölü bir başkasının çölüyle örtüşmez. i ler kulun bir çölü vardır, her çölün bir kulu. Çöl mü kula egemcn, kul mu çöle; Hilmi Yavuz'un deyimiyle "var sen de onunla oyalan biraz..." Hilmi Yavuz bu şiirlcrindc kendi çölünü duyumsuyor, yürüyor kendi çölünde. Herkes kendi çölünde yürüyebilir belki ama kendi çölünü anlatabilir mi; Hilmi'nin yaptığı, bunu anlatabilccek sözü bulmuş olmasıdır. Bu bağlamda çölünü anlatmak, şiirsel bir ermişlik ise, çölünü yitirmeme, "ene'l ins'in özüne varmaktır. Çöl Şiirleri'yle varılmak istenen, böyle bir söz ülkesi bclki; gerçekten bu mu? Hilmi Yavuz'un, gökkubbe altındaki çölsel varlığını böylesine duyumsaması, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Omrüm belki de kendi hatam yüzünden bir çölde geçti" sözüne; Kemalettin Kamu, Muallim Naci, Yahya Kemal, Cemal Süreya, Ziya Osman Saba, Hallac ı Mansur'a; şarkı, türkü anıştırmalanna mı dayanıyor?.. Ancak bir varsayım olabilir ben kendi (ç)ölümde yürürüm; yolculuktuk, gitmek için giyindik, ben ölürsem yapayalnız kalacak olan Allah'a... Çöl Şiirleri, gizlerden gizler yaratarak, o ölçüde de yalın, insan içinde kişi'yi, kişi içinde insan ı Söz'le var ediyor; kendi hüznünü, kendi çölünü, kendi acısını yaşayan insan'ı... Çöl Şiirleri, söz'ün ve şiir'in özsuyudur. • Çöl Şiirleri / Hilmi Yavuz / VarltkYayınlart / 4S s. SAYFA 7