26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

H A l I R AN 1 8 9 6 ] Fatma Oran "Renoir Renoir'ı Anlatı•>r"u değerlendirdi 3 sayfadu I Baki Asiltürk, "Okuma Defteri"ni ağerlendirdı X uıv/uJa i H. B. Kahraman'dan, M. Baydur'un Gözün Kahverengi Suyu" ..10 uıy/ada J Ali Akay, Doğu Perinçek'in "Aydın ve ültür"ünü değerlendirdi 12. sayfada Cumhuriyel P A R A S I Z E K Aycının izini siiren üip şair KITAP m> e Abdülkadir Budak, 23 Nisan 1952'de Sıvas'ın Hafik ilçesinde doğdu. Kültürel lcimliğini edindiği, halk öyküleri, dcstanları, masalları ile büyülü bir biçimde büyüdüğü, Memet Fuat'ın deyişiylc "beşiğini salladığı" bu yöreden 7 yaşındayken ayrıldı. Ilk ve ortaöğrenimi Ankara'da tamamladı. 1972 yılında başladığı, çeşitli illerdc tamamladığı devlet memurluğu görevinden 1994 yılı başlarında emekli oldu. Budak'ın ilk şiiri "Defnc" dergisinde çıktı (1970). Görevi ercğı bulunduğu Kayseri'de dostlariyla irlikte 19761980 yılları arasında 'Ozanca" vc "Hakimiyet Sanat" dergilerinin yayınına katkılarda bulundu. Şiirleri, şiire ilişkin yazıları çeşitli edebiyat dergilerinde yer aldı. Şiir •citapları; Geçti îlkyaz Denemesi (1978), .jimdi Yaz (1980), Gömleğim Leyla Desenli (1981), Sevdanın Son Kcrem'i (1985), lmzası Gül (1993), Yanlış Anka Destanı (1994) adlarını taşıyor. Budak'ın çocuklar için yazdığı şiirlerini içeren Bir Gül Çocuk (1981) adlı bir kitabı daha var. Şair, Bir Gül Çocuk adlı yapıtıyla 1982 Türk Dil Kurumu Ödülü'nü; tmzası Gül adlı kitabıyla da 1994 Ceyhun Atuf Kansu ve Orhon Murat Arıburnu Ödülleri'ni kazandı. Budak ile şiiri üzerine konuştuk. Abdülkad Budak Ömer Defnc'nih ders kitaplarında yer alan Kıyıdaki Tekne adlı şiirini ilgiliilgisiz herkcsc okuyordunı. Dcfne'nin denizc hasret tekncsi bcnde gövdcsindcn kopan dallara dönüşüyor ve adını "Kırık Dallar" koyuyordum. Bu şiir büyük bir rastlantıyla şairin soyaMUSTAFA EMRE dını taşıyan ve Ankara'da çıkan Defne dergisinde çıkıyordu (Mayıs 1970). İlk şiirlerimi vayımladıgım sıralarda, farkına çok lh kıtdplanmzın bugımlerde yapılan ycnt basımsonraları varabileceğim edebiyat ortamı 1960 kuşağı lanna vclecepz ya, hen, şitrc başladtğımz döşairlerinin ablukası altındaydı. Ataol'ların, Ismet'lerin nemdehı edebiyat ortamım öğrcnmck htiyorum. Yolcı çıhtığınızda azığjııızda ncler vardı, kımlerle karşı kıyametleri kopardığı, kendisinden önce gelen, şiirjni oturtmuş şairlcri bile etkiledikleri bir dönemde başlalaştınız luzın, bir dizena.de dedığinız gıbı "koklanmadını ben. Yetersizdim henüz, sessizdim, sığ sularda yan giıl üşiiyor ntuydu?" yüzüyordum. Dal gövdesinden kopmuştu belki ama Ankara'daki liselerin birinde arka sıralarda otuen azından yaprak dalındavdı dana. Yaprak, dalla ran, korka korka parmak kaklıran öğrcncilcrden bibirlikte ölüme yattıöından fıabersızdi henüz. Yüreriydim. Solgun şiir taıihimin hemcn başlarında Ecc ğimdcki yırtıkların dikiş tutabildiği yaşlardnydım yaAyhan patentli "Mavcraünnchir ncrcyc dökülür" soni. Şiirlerimi öğretmenime gösterecek kadar da cerusunun yanıtını öğrctmcnlerimdcn çok, atlaslarda sııruum üstelik. Ancak yayımlanmışları gösterıyor, arıyordum. Atlaslar şckilciydi, coğrafya ise gcrçckı,i. nasıl buldu^unu sorabiliyordum. Benden kurtulmak Ben bu ikisinin arasındaki sarkaçtım. Cazcllcrin okul mı istemişti ne? Bir gun bana "Abdıılkadir, şiirlerini bahçesinden çok, yürcgimc döküldüğü sıralarda Zeki J Varlık'ta okumaya başladığım zaman şair olduğuna ınanacağım" devivermişti. Kalbe inen hançere ben/.eyen bir yanıttı bu. Bir daha öğretmenime göstermedim şiirlerimi (yıllar sonra karşılaştığımızda Varlık dergisinde çıkanları bile). Bana "unutulmaz babaların öldügTı/ annelerin ise onlarla gömüldü^ü" gibi dizeler yazdıracak olan büyük acıyı yaşamıştım. Babam ölmüştü. Çok çocuklu dııl kalan anneme yük olmak istememiş, üniversiie duşlerini sulara atıp, ekmegimi bir an önce kazanmak düşüncesine kapılmıştım. Lisedcn sonra bir tür parasız yatılı sayılabilecek bir yılhk ögrenimden sonra kamu görevlisi olarak Kayseri'ye atanmıştım. Yanımda artık eşim olan sevgilim, azığımda beş on şiir, kafamda öğretmenimin öğüdü vardı. Sarkaç olma halim devam ediyor, başımı bir o taşa, bir bu taşa vııruyorduın. Kanrevan içindeydim. Derken Kayseri'de ceplcrindc sargı bezleri taşıyan bir adamla, Mehmet Çağlıkasap'la karşılaşmaz mıyım? Yaşamımdaki büyük dönemeç, derin iz, önce sinyali sonra büyük ortağı Devamı 4. sayfada *" UMHURİYET K İ T A P SAYI 329
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear