28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

zaman, Mahmut Makal gibi yazmaya kalkışmadıysam da, Paris, bir dönemdc Türk edebiyatında bir izlek olmaktan öte, gerçek bir ekol olmuştur. Ama yalmzca bir dönemde. Bugiin öyle değil artık. Yazar olmak için Paris'e gitmek gerekmiyor. Zaten, Türk yazarlarının çoğu, kentte uzun süre barınamadılar. Ressamlarsa, Abidin Dino'dan bu yana, tutunabildiler nasılsa. Ama ne pahasına! Yüksel Arslan'a, Komet'e, UtKu Varhk'a sorun söylesinler. "Türk edebiyatında Paris' çok geniş bir konu. Bilmem bu konuda araştırmalar, tez çalışmaları yapıldı mı Türkiye'de? Ele alınmaya, incelenmeye değer. Namık Kemal'den Atillâ Ilhan'a, Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Sait Faik ekseninden geçerek Demir Özlü'ye, Onat Kutlar'a, Enis Batur'a kadar, Oktay Rifat ve arkadaşlarını unutmadan. Gerçi Sait Faik Grenoble'da öğrenim görmüş, tedavi olmak amacıyla ölumünden az önce geldiği Paris'te ancak dörtbes gün kalmıjtır. Cahit Irgat anılarında anlatır. Sait Faik'i Paris te sanırken bir de bakar ki, Balık Pazarı'nda bir meyhaneye oturmuş içmekte. Şaşırır elbette, "Sait ne çabuk döndün yahu?" diye sorar. Alemdağında Var Bir Yılan'nda anlattığı "kavun acısı" yalnızhğının içinden konuşmaktadır Sait. "S....mışım ulan Paris'in içine!" diye bağırır kadehinden bir yudum almadan önce, "Oh be dünya varmış!" Ve bir dikişte yuvarlar kadehini, çok değil birkaç ay sonra ölümün karanlık boşjuğuna yuvarlanacağını bilerek. Sirozdan ölecektir. Kırk dört yaşında ve bir Rum delikanlısının, öykülerinde Panço! diye seslendiği Beykoz'lu laternacının oğlunun aşkından kanrolarak. Yeri gelmişKen söyleyeyim. Sait Faik'in öykülerinin Fransa'da yayımlanmasına öncülük ettiğim için (ilk kitabı Fransızca olarak Hollanda'da yayımlanmış ve neredeyse hiç dağıtılmamıştır) gurur duyuyorum. Ama ne yazık, Fransızlar farkına varmadılar bu büyük yazarımızın. Ne yapalım, kendileri bilir. "Belki de ayaklan yerc sag'lam basma yan bir köprüyütn ben, bir geçis" 12 Mart 1987 günü Paris1te yazdıtınız seyır sayfastnda büyle aemışstnız Iki kıta, ikı kültür, ıki kadın arasında kurulmuş bu köprüden geçisın yazınsal 'vecibeleri', ızdüsümlerı ve sıkıntılart nelerdir? Evet o yıllarda öyleydi. Hâlâ da öyle sayılır. Iki kent, iki dil, iki ülke arasında bir köprü olarak görüyorum kendimi. Artık "iki kadın" yok... Tekil olmakmıs kaderim... Köprülerin her zaman önemli bir yeri oldu yaşamımda. Onların yaJnızca iki yakayı değil, benim gibi "iki yakası bir araya gelmeyenleri" ae birleştirdiklerini dü şündüm. Boğaziçi köprüsünün beni bana götürdüğünü yazdım bir öykumde. Mayakovski gibi Brooklyn Köprüsü'nün civata aüzenine övgü düzmediysem de, ne denli güç koşullarda yapıldığını anlattım. Boğaz'ın üzerinden Avrupa'yı Asya'ya bağlayan ilk köprü şaşkınlık uvandırmıştı bende; Ikincisine, belki Anadolu Hisarı'ndaki evimizin tam yanında oldugu için, cok çabuk alıştım. Bir başka öykümde ae Galata Köprüsü'nün altındaki Haliç'in bulanık suyuna bakan kuytu kahvede buluşturdum genç insanları. Bu köprü konusu böyle uzayıp gider. Köprüleri bir metafor olarak gördüm çoğu kez, ama ben Paris'le Istanbul arasında bir metafor olarak durmuyorum. Bir vazarın başka bir kent, başka bir kültürle kurduğu yakın ve sıcak ilişki ler o yazarın dünyasını zenginleştirebilir, yeni uruklar açabilir önünde, diye düşünüyorum. Paris bana dünyanın kapılarını açtı diyebilirim. Ama "Kırk Haramiler"in mağarası değil bu kent, "açıl susam!" diye buyurmak yetmiyor. Kitaplarım Fransa'da yayımlandıktan sonra başka dıllere de çevrilmeye başladılar. Bir türlü sonu gelmeyen yolculuklarıma Paris'ten çıktım. Seyir Defteri'ni de bu kentte yazdım, o kitapta yer alan yolculuk izlenimlerinin notlarını başka kentlerde karalamış olsam da. Tanpınar, "Paris Tesadüfleri IV"de (Tiyatrolar ve Kahveler) 'seyabat denen yalmzlık mektebi' diyor. Paris'te sizin için yalntzlt&tn baskenti olmalı ya da artık yolculuklanmzın, yani yalmzlık mekteplerinizin son durağı. Günün birinde, günceler dısında, Paris'i yazınsal olarak daha etraflıca anlatmak içinizden geçiyor mu? Elbette geçiyor. Yalnızca güncelerde değil, öykülerimde de anlattım Paris'i. Bir ucundan anlattım, ama yeterli olmadı. Bu kenti "etraflıca" anlatabilir miyim bir gün? Hiç sanmıyorum. Bunu yapmak için Paris'ten uzakta yaşamalıyım. tstanbul'u "etraflıca" anlatmışsam, anlatabilmişsem, ondan uzakta yaşadığım içindir. Ne demiş bir büyük şair? "O mahiler (balıklar) ki suda yaşarlar/ Suyu bilmeden". Sanıyorum buna benzer bir dizesi var Rumi'nin. Tanpınar'ın sözüne gelince... Ne güzel söylemiş, ne kadar da doğru! Evet, "ya nızlığın Daşkenti"dir Paris, çünkü kadınlar bu kentte her zaman güzeldir, sokaklar her zaman çekici. Ama siz yaşanmak tasınızdır. Ve Mallarme'nin deyimiyle "tüm kitaplar okunmuştur". Nâzım Hikmet de bir şiirinde "otel odası denilcn düşman memleketi" der Paris'ten söz ederken. "Sorbonne Alanı" adlı öykümden aktarayım: "Babam bir yıl kalmıs Hotel Select'de. Benimse gençliğim otellerde geçti. Sonra, palamarlarını çözmüş bir ' sarhoş gemi" gibi çıktığım yolculuklar boyunca da hep otel odalarında uyandım. Neyse ki, yalnız uyanmadım her zaman. Yanımda saçları alev rengi güzel kadınlar da oldu, karşımda bakmaya doyamadığım manzaralar da. Sevgilim tstanbul'dalci öykülerde Atina'yı, Avignon'u, Paris'i, Marakeş'i, Cezayir'le Konstantin'i, Moskova ile Leningrad'ı, New York'u anlatırken otel odalarındaki yataklann derinliğine bir kadınla birlikte inmenin, sevişerek geçirilmiş bir gecenin bitiminde gelen yorgunluğu birlikte tatmanın mutluluğunu yazmam bundandır. ayrılıklann acısını tenimde duymam da." Işte Paris yıllarımdan birkaç izlenim. O yıllar geride kaldı artık, Cahit Sıtkı'nın deyimiyle "yolun yarısı"nı çoktan geçtim. Ama Dante, yaşam yolunun ortasında kendini karanlık bir ormanda yitiren sanatçıdan söz eder "CehennerrTin girişinde. Çünkü "doğru yoF'dan ayrılmıştır. Biraz da sanatçının alınyazısı bu: doğru yoldan ayrılmak. Ben de, yıllar önce lstanbul'da, "doğru yol"dan ayrıldığımda, yolum Paris'e düştü. Hepsi bu işte! Son sorum da su: Ünlü denemea Montaigne Paris'ten "benı Fransız yapan büyük şehir" olarak söz edıyor. Paris, Fransız olmayan birini ne yaptyor? Parisli yapıyor elbet, Fransız değil ama Parisli. • Paris Yazıları / Nedim Gürsel / Yapı Kredi Yaymları / 296 s. D Ü N Y A Y I D E C İ Ş T İ R M E K S T E Y E N L E R E K I T A P H a m l e t t e n K e ş a n l ı A l i ' y e Engİn Cezzar Kitabı Hazırlayan: Gökhan Akçura Yüzlerce oyun, yüzlerce karakter, televizyon filmleri ve dizilerl, Türkiye ile sınırlı kalmayan uluslararası başarılarla dolu ktrk yıl. Tiyatro aşkını hiçbir zaman yitirmeyen bir ustanın, Engin Cezzar'ın portresi. YAPI KREDİ YAYINLARI l a x (0212) 293 0 72 3 G a l a ı a s a r a y 8 0 0 5 Ü I s u n b u l Tel (0212) 293 0 8 2 4 (4 hat)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear