Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Elestjpimizde bir sentez 1980'li yılların eleştiri alanında önde gelen isimlerinden Feridun Andaç, "Yazınsal Gerçekçiliğin Boyutları" adlı ikinci kitabında Gerçekçilik çağdaş Türk öykücülüğüne, romancılığımıza kendine özgü Yolunda yorum ve üsluouyla yaîdaşıyor. Andaç, "kaçınılmaz biçimde sarılıp", tutkuyla bağlandığı eleştiride çözümlemeleriyle okura adeta bir pencere açiyor. Çağdaş Türk edebiyatının oluşumuna sistematik yaklaşan, irdeleyen, çözümleyen; günümüz eleştiri akımlarınaan yararlanarak bir senteze varan Andaç, salt eleştirel JBL olmak adına yola çıkmadığından, inceleme/metin çözümlemelerinde yazara yıkıcı (destructive) değil, yapıcı (constructive) yaklaşıyor. Yazardan çok, metni amaç edinen eleştirilerinde ise öğretici ve zenginleştirici yan ağır basıyor. Andaç'ın edebiyat alanındaki donanımına ve yazı serüvenine baktığımızda; yazınsal eleştiriye yeni kapılar aralaması, dili yalın ustaca kullanmasi; nesnelliğindeki sevecenliği; kendi deyişiyle, sevgisiz bir uğraş olan eleştiriyi geçmiş dönem eleştirmenlerinin birçoğundan daha düzeyli ve seçici yapmasının bir rastlantı sonucu olmadığını görüyoruz. Andaç, Türk edebiyatının farklı dönemlerini bir araya getirirken, okuru belli dönemlerde iz bırakmış eserlerin metin çözümlemeleri ve yazarların dünyasıyla başbaşa bırakıyor; bu bağlamda eleştiri, eleştirmenin işlevi ve sorumluluğunu düşünmeye yönelterek, bize yeni ufuklar açiyor. Ândaç'la edebiyatımızın güncel durumu, eleştiri anlayışı, yeni kitabı ve diğer çalışmaları üzerine söyleştik. ftrkltM AIKÜC Feridun Andaç MİNE ESER J kinci kitabın Yazınsal Gerçekçiliğın Boyutlart'nda, eleştirel yazıların yanı sıra ıncelemelerin de yer alıyor. her ıkı kıtabındaki yazılarında, ıçenklerının farklılığına rağmen, eleştirel yanın ağır basıyor. Neden eleştiri? Eleştiri, benim için, bile isteye bir seçiş/yöneliş olmadı. Yazın tutkunu birisinin başına gelcbilecek en sevimli (!) kaza. Onccsinde, yazıdan öncc resimle yüzgöz olmam yaratıcılığın kaynaklarına, sanatın gizlerine götürmüştü bcni. Edebiyat tutkusu yaratma ccsarctini önünü açıyordu. Ortaokuldaki resim öğretmenimiz ressam Fuad tğdebeli bu tanımsız yolculuğun gizlerine sırdaş kılmıştı bizleri. Yaşamı kavramanın, yaşadığını anlayabilmenin/anlamlandırabilmenin bir yolıı olarak sanatın vazgeçilmezliğini onun ışıltılı dünyasında tanıdık. Edebiyat, müzik, matematik onun resimle örülü dünyasının bir parçasıydı. Çok erken bir yaş döneminde okuma/yazma serüvenine katıldım diyebilirim. Bu süreçte sürekli kendim için yazdım. Resimle dünyayı algılamaya/yorumlamaya çalışırken; orada ulaşılamayana, yetilemeyene edebiyatla bakıyordum. Böylccc, gelinen kıytların birinde, Yunan ve Şarktslam klasiklerini okumaya yönelmiştim. Bu da bir sorgulama donemiydi benim için,demeliyim. Ustelik öyle bir yere gelmiştim ki; yer yapıta/sanatçıya, dille kuşatılan bir dünyaya bakışımda eleştirel/çözümleyici bir okuma yöntemi kuruyordum. Giderek, eleştiri, tanıma/bilme/öğrcnme sürecinde bir araç olmaya başlamıştı benim için. Hele yazıya yönelince; yeniden bir dil kurmak, söylem geliştirmek için dönüştürülen bir şey olmuştu. tşte bu dönemeçtc, ister sitemez, belli bir donanımın yanı sıra; eleştirel bakışınızı belirleyen, bunu da bir yanıtta/metinde somutlaştıran, yönelim kaçınılmazdı. Yazın eleştirimiz, kabul görmeyen bir kurum olarak varlığını sürdürüyordu. Bu yönelimim iyi/güzel giden, ya da tam tersi, bir şeye özenme ile ortaya çıkmadı. Yetiştiğim koşullar, yaşama bakışım belirleyici oldu. Sorunuzun öte yanına geçersek; eğer yazınsal/sanatsal bir ürüne bakışta bundan yoksunsanız ya da bu açıdan yaklaşamıyorsanız doğruyu/yankşı, anlamlıyı/anlamsızı göremezsiniz. Bir başka açıdan, sizin imlediğiniz yandan bakacak olursak; 'neden' sorusuna yanıt arayışın geçtiği kulvar, oluştuğu debi kesişme noktalarında buluşturur bizi. Eleştiriye yönelen birinin burada durduğu nokta ise, anlamlandırma, değerlendirme açılımlarını kapsar. Eleştiriye yönelişimde belirleyici olan da budur. Bu eleştirmen, altyapmndan dolayı, tnceleme yazmaya daha mt yatktn oluyor? Bir yanıyla bu doğrudur. Bildiğiniz gibi birikim belli bir sürecı kapsar. Yazınsal incclemeler de öylesine kolayca oluşamadıgına gore... Yatkınhktan ote, eleştirmen kaçınılmaz olarak, bizde böylesi bir misyonu da üstleniyor. Bugün yazınımızua vazın eleştirisi, yazın tarihi, yazın incelemesi gibi kavramlar birebir karşılığını bulamamıştır. Yani henüz bir aynşma, uzmanlaşma söz konusu değildir. Bir yazın tarinçisi kolayca yazın eleştirmeni olarak da anılabiıiyor. Bu bağlamda şunun altını çizmekte yarar var sanıyorum: Bizdeki asal sorun yöntemsizlik. Bu olunca, dönanımı olan neyi/niçin/nasıl yapacağını da açıkça ortaya koyabiliyor. Böylece her telden de çalmamış oluyor. Bence, bunun en güzcl örneğini yazın eleştirimize Berna Moran getirdi. Yöntemi biri kimini neyc/nereye yöneltmesi gerektiğini öne çıkardı. Bu olunca, bize düşen yazıın eleştirisi ile yazın incelemesini ayrı ayrı defierlendirmek gerekliliğidir. Bu kitabında kullanaığtn dılın, ılk kitabın Gerçekçıltk Yolunda 'ya göre, daha yalın ve daha genış bir kitlenın anlayabıleceğt düzeyde olduğunu gözlü'yoruz Neden böyle bir sadeleşmeyı yeğledın? Okur kitlenı genışletmek ıçın mt, yoksa anlatım bıçımınae bir yenilik mı, ya da başka bir neden mP Anlaşılmak... Yazan insanın birincü kaygısı bu mu olmalı? Kafka dün anlaşılmamıştı, bugünse ne ölçüde doğru anlaşıldığı ortada! Söz konusu eleştiri olunca, durumun pek değişebileceğini sanmıyorum! Yazı uğraşı anlamak olduğu kadar, anlamlandırmaktır da. Hayatı yeniden yorumlayış, dönüştürüş. Işte bu dönüştürme eyleminin en uç yerinde eleştiri vardır. Eleştirinin alunlayıcısı farklıdır. Ama sonuçta, her yazı girişiminin ortak beklentisi bunda da vardır: okur/yazar/ Kim, ne için, niye okur... Salt okur mudur yoksa okuryazar mıdır bunun da alımlayıcısı? Bu yol ayrımında şu tespiti yapmama izin veriniz: Okuma yöntemi oımayan, dil bilinci gelişmeyen bir okurun eleştiriden alacağı pek bir şey yoktur. Dil, yazan insanın temel kaygısıdır. Bu yöndeki arayışları da kendı söylemini kurabilmesinden kavnaklanır diyebiliriz. Yaşamı dille algılamaya başladığımız süreç dil, belleğimizin oluşmasına da kapı aralar. Yazıya yönelen Dİrisi, belli bir süreç sonrasında kurduöu üstdilin kaynakiarına da yönelebilir. Burada, bence, yazarın (yazarkenki) türsel tercihi önemli değildir. Kendi yazı girişimini kanatlandıracak sözlerin arayışı onu hep yenileşmeye/yalınlığa götürecektir. Unutmayalım ki; yazarın yurdu dilidir. Yaşanılası bir dünya özlemi, kavranılası bir yaşam, yazı gerçeğinde buluşturur bizi. Bu bağlamda dil, yazar/ı okur/u için, bir sürükleniş bir serüvendir. Bu yolculuğa çıkan insanın birincil kaygısı 'neyi/niçin/nasıl söylemelıyim'le başlar. Bu da, her yazarı kendi söylemini kurmaya götürür. Bunun uçlandığı noktada kenui yurduna yolculuk başlar. Kıtaplarmın adına bıraz takıhyorum Her ıknınde de ar/ak olan bir yan "gerçekçtlık" boyutu Sence yazının gerçeği nedır? Senın gerçeklığe baktştn nasıl? Yazı, gerçeğin aydınlatılmış biçimidir. Sözde yanılsamasını bulur. Yazının gerçeği ise işte bu buluşma noktasında yer afandır. Biçimleyen kadar, biçimlencndir de. Bir adım daha ileri giderek şunu söyleyebilirim size: Gerçekçilik bir düşünme biçimidir. Sanatta bireytoplum ilişkisinin, toplumsal yapının incelenmesini/betimini/çözümünü içerir. Bu bakış hayata bakışın, algılayışın, yorumlayışın değişken durumlarını kavramamızı sağlar; ortak bilincin kökenlerine yöneltir bizi. Yani. bir bilinçlilik an'ını arayıştır bu da. İşte yazının ucu/ibresi hep o arayışın, bir anlamda gerçeğin yeniden yorumlanışını getirir bize. Yaratıcı konumda olan yazarın etkinlik alanı bu gerçeğin yeniden tasarlanıp kurulmasını içerir. Benim 'gerçek'e bakışıma, 'gerçekçilik'i algılayışıma, bunları yazıya dönüştürmedeki konumuma gelince; eleştirmenin (veya bir yazın insanının) uçlandığı düşünsel yönelimiyle ortaya çılcanlardır. Yani kendi yazı gerçeğime yansıyanlardır: Anlamlandırma, değerlendirme, çözümleme gcrçekliğinin eğrileri doğrularıyla araç metinden amaç metne dönüşcnlerde kendini gösterir. Buna bir açıklama, tanım getirme de yanlış olur sanırım. Çağdaş edehıyatımızda gcrçekçt dıyebıleceğın yazarlan düşunürsek, onlaC U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 311 SAYFA 12