Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ponya'nın merkez'in etken bir üyesine döGülten Kazgan "Yeni Ekonomik Düzende Türkiye'nin Yeri "ni irdeliyor nüşmesi sonucu) başta ABD olmak üzere Menkezin Dışladığı Çevre... Y eni Ekonomik Düzende Çevre ülkelerin gelişmesi, sanayileşmesi artık merkezin amaçları arasında yer almıyor. Eski düzende merkez bir yandan kendi sermayesinin kârını kollarken, iki İcutuplu dünyadüzeninin gereği, aynı zamanda, Çevrenin fakirlik kısır döngüsünü kırmasına katkı yapmayı ihmal edemezdi. Tek kutuplu dünyadaysa bir yandan merkezin süreğen durgunluktan kurtulamadığı için yeni rakiplerinin doğmasını elden geldiğince ortadan kaldırmak istemesi, öte yandan çevrenin kendisi için giderek önemini yitirmesi, merkezin yaklaşımında köklü bir değişiklik yarattı. Bu değişikliğin Türkiye'de sıkıca tartışılması ve yeni fikirler üretilmesi gerekiyor. Kazgan, kitabında bunu yapıyor. OZER KARAGEDİKLİ tanı, (Küreselleşmecılere de sorulması gereken bir nokta) çevre'nin merkeze olan bapınılıhfiı. Bu bagımlılık gerek teknolojik, gerekse finansal açıdan kendini gösteriyor. Kitapta, Dünya Bankası 1990 raporundan verilen bir bilgi ile çevre ülkelerin üçte ikiden çoğunun ağır ya da orta derecede dış borç sorunu olduğu" belirtıliyor (s 39). Ve Prof Kazgan'agöre "Onümüzdeki yıllarda bu sorun (Dış Borç) çevre üzerinde 'Demokles'in kılıcı' gibi sallanmaya devam edecek." 90'h yılların merkezçevre ilişkisı ise "199O'lı yıllar dünyasında merkezçevre ilişkileri 6O'lı ve 70'li yıllardaki göreli demokratik havasını kaybetti; karşılıklı diyalog yerini, daha çok, uluslararası kredi kurumları yoluyla çevre'ye kabul ettirilen merkez taleplerinebıraktı"(s 38) ifadesı ile net bir biçımde ortaya konuyor. çevre'nin merkez'e bağlılığının teknolojik ve finansal alanlar kalmadığını vurgulayan kitap: "çevre sadece finans ve teknoloji açısından merkez'e bağlı olmakla kalmıyor. Bunların düşünce dünyaları çoğunlukla merkez'e bağlı; bir kısmının çok düşük gelişme düzeyi, bir kısmının (Köktenci tslami rejimlerin yürürlükte olduğu ülkeler) ideoloji nedeniyle merkez'den bağımsız kalabildiği bir gerçek. Ama yine de markalar, tüketim kalıpları buralara bile giriyor, yeter ki,satınalma gücü elverişli olsun. merkez'in dolaysız yatırımlarım yapan ÇUŞ'i, bunları kârlı olabilecek her alana taşırken, çevre'den merkez'e böyle bir akım yok denecek derecede az. Brezilya ile Meksika'nın TV için pembe dizilefi ya da Latin Amerika'nın Nobel Odüllü yazarlan dışında kültürel öğelerden küreselleşebilen pek azı var. En önemlisi, olanlar da sadece merkez'in kalıplarıyla farklı bir dünyayı anlatabiliyor. Kültürel öğelerden kUreselleşmeyi en kolay başarabilenler galiba "mutfak" kültürüne ilişkin olanlar: Türkiye'nin döner kebabından Çin'in böcekli, Meksika'nın acı baharlı yemeklerine uzanan bir zincir, mutfak kültüriinü dünyanın dört bir yanına taşıyabiliyor. Ancak ekonomide üstün başanlı Uzakdoğu'nun kültürel öğelerini (daha çok Ja B elli "mısyonerler" tarafından sıkça işlenen birkaç tema var: Küreselleşme, özelleştirme, yükselen değcrler, yeni dünya düzeni. Ve irdeleme, okuma merakı fazla olmayan toplumumuz, bu temalan ya benimsemiş ya da farkında bilc değil... Dünyanın başdöndüren bir hızla "küreselleştiği", ekonomilerin birbirine entegrasyon süreci içinde olduğu, bu entegrasyona katılmayan çevre ülkelerin, dışlanma gibi bir yaptınmla karşüaşacakları, sürekli işlenmekte... "Ulusal kalkınmacılığın iflası" da buna dahÜ... O halde ne yapmalı Türkiye: "Dünya ekonomisi ile bütünleşmeli, entegre olmalı..." Kimileri bu şekılde ülkenin "küreselleşmesini" kaçınılmaz ve tek çıkış görürken, kimileri de ölçeği küçültüp "Ülkenin tümü bu haliyle küreselleşemez, bari Istanbul'u bağımsızlaştırıp uluslararası kapitale 'New YorkTokyo' arasında da bir finans merkezi yapalım" şeklinde özetlenebilecek bir düşünceden harekctle, "Istanbul'u Nasıl Satmalı?" diye yazılar yazmaktalar (1). Hatta Istanbul'un nasıl oluyorsa "sol cu" belediye ba^kaıı adayı tia, yazdığı gazete grubuna bağlı bir dergi de, bunlara katılıyor ve ekliyordu: lstanbul'u en iyi ben satarım! (2) (Kelimesı kelimesine) Kimileri de öyle bir kaptırmıştı ki kendini küreselleşme akımına, Istanbul hava kirliliği ile boğuşurken, "Hava kirliliğırun bir an önce çözülmesini" istiyorlardı. Sakın ola, tstanbul'da yaşayanların sağhğı ve hayatları için olduğunu sanmayın. "lstanbul'un küreselleşmesi tehlikeye girıyormuş da, onun için." Elbette, farklı kanımızca da doğru gözle bakanlar da var... Prof. Manisalı'nın "Yeni Dünya Düzensizliği" değerlendırmesi gibi: "özü, ABD başta olmak üzere birkaç süper gücün çıkarlannı dünya jandarmalığı yolu ile korumak ve genişletmek olan, yeni uluslararası yapılanmayı, 'Yeni Uluslararası Düzensizlik' olarak tanımlamak doğru olur " (3). Prof. Kazganda küreselleşmeye bu pencereden bakanlardan. Ve son kitabı "Yeni Ekonomik Düzende Türkiye'nin Yeri"; bu konuyu çokça irdelemekte. Küreselleşmeyi değerlendırebilmek ıçın önce taraflarını incelemek gerektiğinden hareketle, önce merkezçevreilişkisiniınceliyor.. tlk tanı "çevrenin gelişmesinin, sanayileşmesinin merkez için eskisi gibi bir amaç olmadığı." Bunu da "Dünyanın iki kutupltıluktan, tek kutupluluğa geçmesine, bir yandan da merkezin kendisine rakip çıkmasını istememesine" bağlayan Prof. Kazgan sonuçta "çevrenin merkez için önemini yitirdiği" saptamasında bulunuyor. Küreselleşmenın ıkı tarafını (merkezçevre) incelemeye devam ederken dığer bir merkez'e taşıyabildiği bir gerçek. merkez Hıristiyanlığı Batı uygarlığının GrekoRomen kültürüyle birlikte temel öğelerinden biri sayarken, son yıllarda Budizm'in iyice moda olduğu, Hollywood'un bunda öncülük yaptığı görülüyor. Bu tablo, çevre'nin ancak ekonomide Uzakdoğu gibi üstün başarı kazanması halinde merkez'in düşünce dünyasında da etkili olabileceğini, aksi halde, salt "alıcı" olup edilgen konumda kalmaya mahkum olduğunun iyi bir kanıtı" şcklindc çevrenin tum alanlarda merkez'e bağlılığı vc "cdilgcnlıği" vurgulandıktan sonra bam teli dıyebıleceğimızbir noktayı belırtiyor. "Bu da, küreselleşmenin tek yönlü, merkez'den çevre'ye bir akım olması, tek boyutlu bir dünyanın oluşması demek. Ekonomik planda ise, çevre'nin kendi kültür öğelerini oluşturan malları ve hizmetleri merkez'e satamadığı gibi, bunların merkez'den alıcısı durumunda kalması demek. Aynı durum teknoloji için de geçerli: çevre teknolojiyi sürekli merkez'den almak durumunda kaldığında, yeni teknolojiye ilişkin sermaye donanımını, ara malları da merkez'den almak durumunda kalıyor. Buna ilişkin gelir ve istihdam artı51 merkez'e kayıyor." Bunların yanı sıra, çevre'nin kendi içinden kaynaklanan etkenler de yok değil. Kıtaptabunlar; * "çevrenin kendi arasında örgütlenememesi ve tek ses çıkaramaması, * Kendi toplum yapısından doğan sorunlar, (bunların başında nüfusgeliyor) * Kendi içindeki sürtüşmeler(Dinsel, etnik siyasal kaynaklı ayaklanmalar vc iç savaşlar)" şeklindekı ana hatlanyla karşımıza çıkıyor. çevrede merkez'i ilgılcndıren en önemli sorun ise "nüfus" olarak ortaya konuyor. Yeni ekonomik düzenin öğretisel temeli; "Evrensel düzeyde serbest piyasa ekonomisine geçiş; bürün ülkelerin dünya pazarıyla bütünleşmesi ve malhizmetsermaye hareketlerinin tam serbestleşmesiyle küreselleşmenin gerçekleştirilmesi. Bu amaçla, ithalatihracat dış ticaret koruma politikalarının etkisinden arındınlacak, fiyal sübvansiyonları kalkacak, paraların konvertibilitesi sağlanacak; devlet tekelleri kaldırılacak, kamu teşebbüsleri özclleştirilecek; mallar gibi hizmetlerin ve sermayenin dolaşımındaki kamu müdahaleleri de kaldırılacak; dolaysız yatırımlar, portfolio yatırımları ve kısa vadeli sermaye hareketleri denetimden arındırılacak. Böylece dünya ekonomisi, katılanları özel girişimler olan, piyasalarını rekabet koşullarının egemen olduğu ve dürtüsünün kâr olduğu bir alana dönüşecek. Devletlerin bürokratik müdahaleleri ortadan kalkacağı için, özel girişimler kendi rekabet güçlerine görc kazanccak ya da kaybedecek; rekabet kpşulları verimliliği ve kârlılığı artıracak. Ozetle, Yeni Dünya Ekonomik Düzeni'nin hedefi, görünüşte, devletlerin "asli" görevleri dışında rolünün kalmadığı ve çok küçüldüğü, özel girişimin dünya ekonomisine rekabet koşullarında bütünleştiği bir dünya ekonomik düzeni yaratmak." ifadesiyle açıklandıktan sonra kimsenin pek deginmediğı bir noktaya daha dıkkat C U MH U R İ Y E T KİTAP SAYI 2 4 2 SAYFA 16